Vedat Aydın / Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı “Tekstil, lokomotif sektördü. Ancak, lokomotif giderek yavaşlıyor...” Bu sözler, Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın’a ait. Sektörde ...
Vedat Aydın / Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı
“Tekstil, lokomotif sektördü. Ancak, lokomotif giderek yavaşlıyor...” Bu sözler, Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın’a ait. Sektörde yaşanan kanamanın devam ettiğini, çok sayıda şirketin zor durumda olduğunu söylüyor. Ona göre, “Türkiye bir tekstil mezarlığına” dönüştü... Kısa sürede önlem alınmalı. İşte bu noktada da sıfırdan tekstil sektörünü kuran İspanya örneğine dikkat çekiyor. Aydın, “Firmalar elimine edilsin, işi bilenlere destek verilsin. Bilmeyenlerinde bir şekilde tasfiyesi sağlansın” diyor.
Türkiye için 2000 yılı neredeyse bütün sektörler için bir toparlanma dönemi anlamını taşıyordu. Ancak, 1999 yılındaki kötü gidişatı durduramayan tekstil sektörü, 2000 yılında da kötü bir performans sergiledi. Beklentiler ve hedefler tutmadı. Kasım krizi, ardından gelen şubat krizi tekstilcilerinin işini iyice zorlaştırdı. Batan firmalar arasında tekstil firmaları da yer aldı.
Ancak, bugünlerde şubat krizinden sonra oluşan döviz fiyatlarının tekstilcilere olumlu yansıyacağı konuşuluyor. Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, kısa vadede bir kazanç gibi görünmesine karşın, bu durumun uzun vadede tekstilcileri de zor durumda bırakacağına inanıyor.
Vedat Aydın, “İçeride satış yapamıyorsun, dışarıya satıyorsun. İstemediğin fiyatlarla satıyorsun. Döviz kurları değişip yabancı para birimleri değerlenince seviniyorsun. Bence bu tamamen yanlış” diyor.
Krizlere rağmen 2001 yılının olumlu kapanacağına inanan Vedat Aydın, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 10 oranında artacağını düşünüyor ve ekliyor: “Tabii yeni bir sürprizle karşılaşmazsak.”
Vedat Aydın Zorlu Tekstil’in ise 2001 yılında 275 milyon dolar ihracat, 240-250 milyon dolar civarında da iç satış gerçekleştireceğini söylüyor.
Zorlu Holding Tekstil Grubu Başkanı Vedat Aydın, ev tekstili sektörünü, krizleri ve Zorlu Tekstil’i Capital’e anlattı:
2000 yılında tekstil sektörü kötü bir performans sergiledi. Bunun temel nedenleri neydi?
Ev tekstilinde 2000 yılını çok iyi geçirenler olduğu gibi çok kötü geçirenler de oldu. 2000 yılındaki çalışmalarımızda hissedilir daralmalar ve bunun getirdiği zorlamayla da yurt dışına ataklar senesi olarak geçti. Yurt dışına yapılan ataklar da mevcut pazarların geliştirilmesi, yeni pazarların bulunması şeklindeydi.
İç pazar daraldıkça tekstilciler, ödemeleri gereken borçları nedeniyle, tabiri caizse başı kesik tavuk gibi ihracata saldırdılar. Başı kesik tavuk nereye gideceğini bilemez, her yere saldırır ve etrafına kanlar sıçratır. Kan dediğimiz de zararlardır. Yani olur olmaz kişilere gidildi, olur olmaz fiyatlar teklif edildi, ürünler satıldı. Bu rakamları duyan alıcılarımız bize gelip fiyat baskısı yaptılar. Fiyat kırmak zorunda kaldık. Dolayısıyla 2000 yılı içeride hızlı daralmalar, dışarıda bilinçsiz pazarlamalarla genelde kötü geçti.
Fiyatla rekabet yapacak kadar durum çözümsüz müydü?
Bu kötü durumu düzeltmek için tabii ki arayışlara girdik. Yeni ürünler geliştirerek rekabetten kopmaya çalıştık. Yeni yeni kanallarla ürünlerimizi sunduk. Fiyat kıranların gitmediği insanları bulduk. Aradan toptancıyı kaldırıp direk perakendeciye ürün sunduk. Bu şekilde fiyatlarımızı ayarlayarak 2000 yılını Zorlu Tekstil olarak iyi geçirdik.
Son iki yıldaki bu kötü performansın Türkiye'ye bedeli ne oldu?
Tekstil lokomatif sektördü. Lokomotif her geçen gün yavaşlıyor ve durmak üzere. Tekstil ithalatı giderek artıyor. Çin, Pakistan, Endonezya ve Hindistan, bizim yaptığımız ürünleri yüzde 50 ucuza bize verebiliyor. Üretim yapmak zor, ithalat çok cazip. Bu işe para yatırmış, makine almış imalatçılar bile buralardan ucuz mal getirip ortalama maliyetlerini düşürmenin yollarına bakıyor.
Bu tablo, Türkiye'de tekstil kaynağının eridiği, yok olduğu anlamına gelir. Oldukça tehlikeli. Çok ciddi önlemler almamız gerekiyor. Ama Türkiye'nin genel ekonomik durumunu düşündüğümüzde, her yerde tedbir alınması gerekiyor. Tekstil masaya yatırılmalı, teşhis konulmalı ve tedavisi belirlenmeli. Çünkü Türkiye tekstil sanayicisi olarak devam etmek mecburiyetinde.
Bu hastalıklar neler olabilir?
Bence şu sorulara yanıt aranmalı. Niye tekstil şirketleri hızla kapanıyor? Niye banka bataklarında tekstil sektörü ön sıraya yükseldi? Niye bankalar kredi vermiyor?
Öncelikle fizibilitesi doğru yapılmış yatırımların acilen desteklenmesi lazım. Fizibilitesi doğru yapılmış derken şunu kastediyorum; buralarda üretilenler Avrupa standartlarında mıdır? Bu ürünleri üreten yöneticiler, dünya pazarlarını biliyor mu? Bu ürünler doğru yerlere satılacak mı? Böyle bir pazar var mı?
Mesela, bazı ürünler var ki, ne yapılırsa yapılsın, Çin'den daha ucuza satamazsın. Rekabet şansı olmayan ürünlerin yapılmasını önlemek gerekiyor.
Böyle bir şey yapmak mümkün mü?
Şimdi gidin International Fund Corporation (IFC)'den bir kredi
isteyin. Bu projeyi hangi teknik ekip üretecek, hangi ticari ekip bunu satacak, patronlar veya müdürler bu işten ne kadar anlıyor. Önce bunlara bakıyorlar. Ürünlerin nereye, kime, kaç liradan satılacağına kadar analiz yapıyorlar. Yani satılabilir bir ürün olup olmadığına bakıyorlar... Bizim hiçbir yatırımımız böyle yapılmamıştır.
Batık kredilerde tekstilcilerin ön sıraları kapmasında bu durumun payı nedir?
Bankaların kredi vermeye hevesli oldukları dönemlerde, kolay para kazandıkları dönemlerde, bu paraları dağıtmaları gerekiyordu. Kim önlerine giderse, ipotek veya teminat alınca krediyi veriyorlardı. IFC'nin yaptığı gibi proje analizlerinin yüzde 80'i yapılmıyordu. Dolayısıyla krediyi alan yatırım yaptı, makine aldı.
Türkiye şu anda tekstil makinesi mezarlığına döndü. Avrupa'da bize makine satan firmalar, bizden makine almayı konuşmaya başladılar. Bunlar makineleri alıp yenisini bize satacaklar. Dolayısıyla, kendi makinelerinin ürettiği ürünlerin piyasada ölmemesini sağlayacaklar.
Yani batık kredilerde bankaların da ihmali söz konusu?
Krediler bilinçsiz verilmiştir. Alan kadar veren de suçludur. Gelişmiş ekonomilerde yatırımın fizibilitesine bakmadan kredi verilmez. İşin katma değerinin olup olmadığına bakılır. Hiçbir gelişmiş ekonomide kafadan kredi dağıtılmaz. Şimdilerde bankalar biraz uğraşıyor. Firmalar elimine edilsin, işi bilenlere destek verilsin. Bilmeyenlerinde bir şekilde tasfiyesi sağlansın.
Bunun dünyada örneği var mı?
Bunun örneğini İspanya 1985-1990 yılları arasında yaşadı. İspanya esasında turizm ülkesidir. Ancak, tekstilde, Türkiye kadar olmasa bile ağırlığı var. Ortak Pazar’a girilmesiyle birlikte mevcut pahalılık iyice arttı. Tekstil şirketleri hızla dökülmeye başladı. Ortak Pazar’a girdikleri için ciddi bir destek aldılar. Alınan desteğin önemli bir kısmını tekstile ayırdılar.
Kurulan bir komite bütün tekstilcileri incelemeye aldı. Bazılarını kapatırken bazılarına da destek verdi. Şu anda İspanya, Avrupa'da bizimle uğraşıyor. Oysa işçilik bizim dört misli maliyetimizde. En modern makineleri aldılar. İşi, bilen kişiler yönetiyor. Yaptıkları ürünler moda ve sağlıklı ürünler. Eğer çok merak ediliyorsa örneği İspanya'dır, gidilir öğrenilir.
Kasım ve şubat aylarında yaşanan finans krizinin sektörünüze yansımaları ne oldu?
Kasım krizinden çok ciddi etkilendik. Kapanan firmalar arasında tekstilcilerde oldu. Yapısı sağlam olan firmalar kaldı. Tekstil sektöründe krizden kaynaklanan bir sorun olduysa bu yanlış yatırım yapanlarda ve işini bilmeyenlerde olmuştur.
Ayrıca, işini bilip de geliştirmeyenler de bu durumdan etkilenmiştir. Babadan dededen tekstilci bazı firmalar kendilerini yenilemediler. Çok ciddi sıkıntılara girdiler, kapananlar oldu. 30 yıldır bu işi yapan ev tekstil şirketlerinden kapananlar var.
Krizden en kârlı çıkan sektör olarak gösteriliyorsunuz. Gerçekten öyle mi?
İçeride satış yapamıyorsun, dışarıya satıyorsun. İstemediğin fiyatlarla satıyorsun. Döviz kurları değişip yabancı para birimleri değerlenince seviniyorsun. Bence bu tamamen yanlış. Biz Türk ekonomisinin içinde bulunan firmalarız. Ekonomi sıhhatsizse ve kötüye gidiyorsa bundan faydalanamayız. Ancak, zarar görürüz. Devalüasyon bize fayda getirir anlayışı tamamen yanlıştır.
Kısa vadeli bakınca kazancın artacağı göze çarpıyor?
Devalüasyonun yapıldığı günün akşamı yurt dışında büyük müşterilerimden biri aradı. Fiyatları ne kadar düşüreceğimizi sordu. Müşterilerimiz çok yakından ekonomiyi takip ediyorlar. Bazı arkadaşlarımızın alıcıların baskısıyla fiyat düşürmelerinden korkuyorum. Direnmeleri gerekiyor.
İhracatçılar olarak zaten geçtiğimiz iki sene içinde kur farkından dolayı verdiğimiz yüzde 30'u geri aldık. Evet biraz nefes alırız. Ama beraberinde enflasyon artarsa ki artacak ve bu fark geldiği gibi gidecek. Eğer baskıya dayanamayıp dışarıda fiyatlar da kırıldıysa daha kötü bir duruma düşülür.
Mutlaka hedefler revizyondan geçecektir. Sizin bu yıla ilişkin tahminleriniz nedir?
Her şeye rağmen olumlu düşünmek istiyorum. Bu sene ihracatın her şeye rağmen artacağına inanıyorum. Bundan sonraki ekonomik uygulamalar da belirleyici olacaktır. Şu an ki görünüme göre Türkiye ihracatının genel toplamda yüzde 10 oranında bir artış bekliyorum. Turizm gelirlerinde yüzde 20-25 artış olacağını tahmin ediyorum. Dış ticaret açığında biraz kapanma bekliyorum. Herhalde daha kötü olamaz.
Zorlu Tekstil krizden etkilendi mi?
Yüzde 100 kapasitemizi kullanarak çalışıyoruz. Üretim ayağımız sağlam. İç pazarda Taç markamız lider durumda. Lider markanız varsa, kriz bile olsa en az düşüş onda yaşanıyor. Rakiplerimize göre satışlarımızda ciddi bir daralma olmadı. Markamız sayesinde pozisyonumuzu koruduk.
Toplam tekstil ciromuz 500 milyon dolar civarında. Bunun yarısı ihracattan kaynaklanıyor. Son dört senedir çok hızlı büyüyoruz. Bu dört senede 1'e 4 büyüdük.
2001 yılı için nasıl hedefleriniz var?
2001 yılında 275 milyon dolar civarında ihracat yapmayı hedefliyoruz. 240-250 milyon dolar civarında da iç satışımızın olacağını düşünüyorum. Yani 2001 yılında dolar bazında yüzde 10’luk bir artış olacağı anlamına geliyor.
Ayrıca, 2000 yılı içersinde perakendecilik işine girdik. 23 tane Linen mağazamız faaliyete geçti. Her ay 3-4 tane daha açarak yıl sonunda 75 mağaza sayısına ulaşmayı hedefliyoruz.
“ÜRETİM İHMAL EDİLMEMELİ”
Türkiye’nin yaşadığı son ekonomik kriz sanayici olarak sizi karamsarlığa itiyor mu?
Sanayide başarılı olmaya mecburuz. Ben grubun tekstil grubu başkanı olarak olumsuz bir şey düşünemem. Er yada geç hastalıklar tedavi edilecek. Enflasyonu düşürmek için devamlı talep bastırıldı. İşin üretim tarafına hiç konsantre olunmadı. Alımları bastırdık, az gelirlilerin gelirini daha da azalttık. Çok gelirlilere de alternatif kaynaklar sunduk. Bankada faizde değerlendirmenin yolunu açtık. Anlamak mümkün değil. Üretim artırılıp, bunu yapabilecek firmalara da destek olunmalıydı.
Geçtiğimiz on seneden bu yana üretim yapan enayi yerine konuyor. Fazla parası olan alternatif para kazanma yoluna itilerek kredilerinin maliyeti artırılıyor. Hangi akıldır bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Hükümetlerin politikaları yüzünden başarısız oluyoruz deme lüksüne sahip değiliz. Milyarlarca dolar makinelerde yatıyor. Ben her şeye rağmen henüz detaylarını bilmediğim yeni programa da inanmak istiyorum. Ekonomiden gerçekten anlayan insanlar üretimin önemini bir gün mutlaka ortaya çıkaracaklar. Kesinlikle karamsar değilim. Bu krizi de atlatacağız ama ne olur üretimi ihmal etmeyelim.
KRİZDEN NASIL ÇIKILIR?
Böyle krizlerde şirketler nasıl önlemler almalı?
Bazı krizler önceden hissedilir. Bazıları da kroniktir üç beş sene de gelir. Dolayısıyla kendinizi ayarlarsınız ve ona göre tedbirler alırsınız. Hatta krizden kuvvetlenerek çıkarsınız. Ama böyle arka arkaya tokat yerseniz tedbir almak açıkçası çok zor. Şirketlerin güçsüzlüğü böyle dönemlerde ortaya çıkar. Bol ticari kredisi olan, bol bilgisi olan, kurum kültürü olan şirketler güçlü şirketlerdir. Bunlar krizden ufak yara alırlar ve sektörlerinde güçsüz şirketler battığı için krizden güçlenerek çıkarlar.
Şirketlerin bütün yapılarını gözden geçirip sağlam bir yapıya ulaşmaları lazım. Güçlü bir üretim yapınız olacak, sağlam bir finansal yapınız olacak. Dış borçlara çok fazla ihtiyacınız olmayacak. Ticari itibarınız kuvvetli olacak. Türkiye'de bu özelliklere sahip bir çok firma bulunuyor. Bu firmalardan bazıları ufak yaralarla bazıları da güçlenerek çıkacaktır.
“HOLDİNGTE PAYIMIZ YÜZDE 40”
Zorlu Holding içinde tekstilin pozisyonunda bir değişiklik olacak mı?
Zorlu Holding elektronik, bankacılık, enerji ve tekstil olmak üzere 4 ana grupta faaliyetlerini sürdürüyor. Tekstil, Zorlu’nun ilk işi. Holding içindeki payı yüzde 40’lar civarında. Tekstil grubu da iplik, perde ve çarşaf olmak üzere üç grupta faaliyet gösteriyor. Ev tekstili alanında Türkiye’de lider durumundayız. Yine Avrupa’da kapasite ve boy olarak lideriz. Amerika’da ise bizden büyük iki firma var. Yani tekstil grubu her açıdan iyi durumda.
Tekstilde başka alanlara kaymayı düşünüyor musunuz?
İhtisas sahamız ev tekstili. Başka yerlerde bir şey aramak doğru değil. Zaten ev tekstili gelişmeye açık alan. Fransa’da Bel Air adında büyük bir tekstil şirketimiz bulunuyor. Bu şirketin çok gelişmiş bir araştırma departmanı var. Dolayısıyla ürün geliştirmede çok avantajlı durumdayız. Kendi sektörümüzde yaptığımız işi en iyi şekilde yaparak beğenilen, kullanışlı, moda olan ürünler üretmek bizim en büyük hedefimiz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?