“Sektörün uzun vadeli stratejiye ihtiyacı var”

Recep Konuk, Türk tarım sektörünün gelişebilmesi için, uzun vadeli stratejilere ihtiyaç olduğunu söylüyor.

1.06.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
“Sektörün uzun vadeli stratejiye ihtiyacı var”
Kısaca ve öncelikle sektörün kalkınabilmesi ve ülke ekonomisine katkı verebilmesi için 25-30 yıllık bu bakış açısı değişecek. İkincisi üretim altyapısının iyileştirilmesine yönelik projeler tamamlanacak. Dünya bu meselelerini halledeli belki 50 yıl oldu. Biz hala sulama kanallarıyla uğraşıyoruz. Tüm bunlarla birlikte tarımsal bilgiye, bilgi üretimine yatırım yapılacak.

Konya Şeker, kuruluş, üretim tesisleri ve üretim miktarları hakkında bilgi verir misiniz?
Konya Şeker’in kuruluşundan bahsetmeden önce sektörle ilgili önemli bir hususu vurgulamamız gerekiyor. Ülkemiz imparatorluk döneminde önemli bir şekerli mamuller ihracatçısıydı, belki de İmparatorluğun tek işlenmiş gıda mamulü ihracatını bu kalem oluşturmaktaydı. Ancak bir çelişkiden de söz etmeliyim; şekerli mamul ihracatçısı ülkede sadece bir tane şeker fabrikası yoktur. Sektörün ve halkın şeker ihtiyacının tamamı ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Dolayısıyla sektör dış piyasalara bağımlıdır ve bu bağımlılığın etkisi Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla etkisini göstermiştir. Çarpıcı bir rakam vermek istiyorum; 1914 yılında İstanbul’da şekerin fiyatı 3 kuruştur, 1918 yılında ise 195 kuruştur. Artış oranı tam 65 kattır. Geçtiğimiz yüzyılın başında Avrupa’nın en önemli şekerli mamuller üreticisi olmasına rağmen, ülkemizin bugün bu alanda dünya devi olmuş markalara sahip olmasındaki gecikmişliğinin nedenini ben sektörün o yıllardaki ithalata bağımlılığında görüyorum. Bu tespit önemlidir ve bu tespitin öneminin altını çizmek istiyorum. Bugünkü üretim yapımızda da bu tespitten yola çıkarak alacağımız pek çok tedbirin olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Konumuza dönersek, bu tespiti Cumhuriyet’in kuruluşunda Cumhuriyet İdaresi üreticilerde yaptı ve 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi iddialı bir karar aldı. Kararda şu ifadeler yer alıyordu; “Memleketimizde pancar yetiştirilerek şeker fabrikaları tesis ve ziraatta münavebe usulünün tevsi’i ve bu suretle hayvanatımızın ve hububatımızın ıslah ve çoğaltılması.” Şeker sanayini kuran ve şeker pancarı tarımını ülkemizde başlatan bu karardır ve bu kararın arkasındaki irade de o toplantıya iştirak eden çiftçi temsilcilerine aittir. Yani şunu söylemek istiyorum; ülkemizde şeker sanayi kurulması fikrinin müellifi çiftçilerdir ve şeker sanayinin telifi de onların mirasçısı üreticilerdedir. Nitekim bu karardan sonra ilk girişimi başlatan da yine bir üretici olan Nuri Şeker Ağabeyimizdir. Uşak’taki ilk şeker fabrikasını kuran Nuri Şeker, bu fabrikanın sermayesini köylüden topladığı yumurta, hububat gibi zirai ürünleri nakite çevirerek toplamış ve fabrikayı inşa etmiştir.
Şeker sanayinde ikinci atılım 1952 yılında Konya üreticisinden gelmiş ve Konya Şeker tamamı üreticiler ve halktan toplanan 10 milyon Lira sermaye ile 1953 yılında inşa edilmeye başlanmış ve 1954 yılında da üretime başlamıştır. Konya Şeker’in kuruluşunun mana ve önemi şu iki cümle ile anlaşılabilir: Konya Şeker Fabrikası, şeker sanayinin o yıllar için pancar ekmeyen sahalara doğru ilerleyişinin ilk adımıdır ve asırlarca buğdayın ve arpanın sapsarı manzarasını seyreden Konyalıların pancarın yeşilinden refah üretme hamlesidir.
Bu açıdan Konya Şeker’in kuruluşu başlı başına özelliği olan bir süreçtir. Farklılığı olan bir süreçtir. Bu farklılığı yaratan da Türk çiftçisinin girişimci olarak 1952 yılında sürece dâhil olmasıdır. Bu vesileyle şirketimiz hakkında tam bilinmeyen bir hususu da aydınlatalım. 1954 yılında Konya Şeker fabrikasının üretime başlamasından sonra işletmesinin Türk Şeker tarafından yapılmış olması, sanki bizim fabrikamızı devlet kurmuş ve sonra özelleştirme uygulamasıyla kooperatiflere devretmiş gibi bir yanlış algılamaya sebebiyet olmuştur. Oysa şirket ve fabrikanın kuruluşu tamamen pancar çiftçisinin girişimiyle gerçekleşmiştir. O yıllarda özel sektör gelişmediği için kooperatifler, kendi adına bu fabrikayı işletme yetkisini kamuya emanet etmişlerdir. 1990’lı yılların başında da devlet çiftçinin fabrikasını asli sahiplerine geri vermiştir. ~
Yani Konya Şeker Fabrikası devletin kurduğu bir fabrikanın özelleştirilmesi gibi bir süreci yaşamamıştır. İlk önce bunu açıklığa kavuşturalım. 1952 yılında kendi tarımsal ürününü değerlendirmek üzere Türk çiftçisi tarafından kurulma girişimi başlatılan bir fabrikadır Konya Şeker. Farklılığı ve dinamizmi de buradan gelmektedir. Son on yılda alınan mesafenin kaynağı da kuruluştaki bu girişimci ruhun bünyede zaten olmasının bir neticesidir. Özel sektörün gelişmediği, her alanda devletin yaptığı yatırımlarla ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmeye çalışıldığı, zaman zaman mutedil devletçi ama genelde katı devletçi bir dönemin hemen akabinde, 1952 yılında özel sektör olarak, fabrika kuracak bir girişimi başlatmak, bunun başarılabileceğini hayal etmek önemli bir girişimci ruhun varlığının göstergesidir. Türk çiftçisi Konya Şeker’i kurarak bu cesareti göstermiştir. Dolayısıyla o girişimci ruhun varlığı bugünkü atılımların, yatırımların, yeniliklerin de hem ilham hem cesaret kaynağıdır. Son on yıllık sürece kadar da Konya Şeker, yavaş ancak emin adımlarla kamu iştiraklerinden farklı olarak gelişimin, büyümenin adımlarını atmıştır. Mesela 1967’de kapasitesini günde 2.700 tona, 1978’de 6.000 tona çıkarmış, Şeker Süt tesisini kurmuş, yem tesisi inşa etmiştir. Son on yıldaki hızlı gelişim bu birikimin, bu tecrübenin yansımasıdır.

Konya Şeker, Türkiye şeker üretiminde nasıl bir paya sahip? Önümüzdeki yıllar için bu payı nereye getirmeyi hedefliyorsunuz?
Konya Şeker mevcut üretimiyle ülkemizde 25 fabrikaya sahip Türk Şeker’den sonra sektördeki en büyük üretici kuruluşudur ve her yıl ülkemiz pancar şekeri üretiminin yaklaşık dörtte birini üretmektedir. Üretim hedefine yönelik sorunuzun cevabı ise bizim kendi arzu ve isteklerimizle cevaplayabileceğimiz bir soru değildir. Şöyle ki, ülkemizde şeker sektörü kanunla düzenlenmiştir ve kanunun özü, ülke ihtiyaçlarının ülke içinde üretilecek şekerle karşılanması amacıyla çıkarılmıştır ve fabrikaların üretimleri ile sektörde yer alan diğer alternatif ürünlerin pazardaki payları da yıllık üretim planlaması çerçevesinde kotayla belirlenmektedir. Yani ülkemizin yıllık tüketim tahmini yapıldıktan sonra kanunun emrettiği usuller çerçevesinde pancar şekeri fabrikaları ile şekerin alternatifi ürünlerin üreticilerine kotaları tahsis edilmektedir. O nedenle hiçbir üreticinin mevcut yapı değişmeden şeker üretimine yönelik hedef belirleme imkanı yoktur. Hedefleriniz ne ile değişebilir? Mesela sektörün gündeminde sık sık özelleştirme yer alıyor. Eğer bir gün bu özelleştirme sağlıklı bir şekilde yapılırsa ve Konya Şeker olarak biz de bu özelleştirmede fabrika alırsak, üretimimiz aldığımız fabrikaların kotası kadar artar. Bana göre en önemlisiyse, pancar şekeri pazarının genişlemesi ile kota artışı. Bunun pazardaki bütün oyunculara artısı vardır, ancak sektörün en büyük oyuncusu olarak bizim işletmemizi de daha hissedilir şekilde etkilemektedir. Peki, pazar nasıl genişler? Biraz önce bahsettiğim, pazarı genişleten çalışmalarımızdan biri sıvı şekerdir. Biz sıvı şeker üretene kadar gıda sanayi ve özellikle içecek sanayi alternatif ürünleri kullanıyordu. Tüketici sağlığı bakımından endişe veya kuşkuları bir yana bırakırsak, gıda sanayinde faaliyet gösteren işletmeler açısından bunun makul sebepleri vardı. Alternatif ürünler bir kere toz şekere göre eritme ve karıştırma işlemine tabi tutulmak zorunda olmadığı için işletmelerde enerji ve işgücü tasarrufu sağlıyordu. Başka ürün ile karışımında daha süratli sonuç veriyor ve tortu bırakmıyordu. Şimdi biz şunu yaptık sektöre alternatif ürünlerin işletmede sunduğu avantajları sunan, yani işgücü ve enerji maliyetlerini düşüren, ürünle kolay karışan ve tortu bırakmayan, onlardan daha avantajlı olarak da sağlıklı ve doğal bir ürünü aynı kalitede ve o ürünlerle rekabet edebilecek fiyatlarla sunduk. Üstelik de henüz dünyada sadece birkaç ülkede üretimi yapılırken. Sonuç, sıvı şeker sektörde karşılık buldu, yoğun bir taleple karşılaştık ve hemen ilk yıl kapasite artırımına gittik. ~
Yıllık 130 bin ton sıvı şeker üretim kapasitemiz var. Bunun pancar şekeri pazarı açısından anlamı açıktır, pazar bu üretim miktarı oranında genişlemiştir. Bunun faydası ise tüm şeker fabrikalarına ve pancar üreticisine olmuştur. Yani herkes kotasıyla orantılı olarak bu genişlemeden pay almıştır. Şimdi bir diğer alanda daha yer alacağız, ilaç sanayinin sıvı şeker ihtiyacını da karşılamayı arzuluyoruz. Türkiye’nin ilaç sanayinde kullandığı sıvı şeker ithal yoluyla karşılanıyor. Biz ilaç sanayinin istediği standart ve nitelikte, bunu üretebilecek yatırımları da gerçekleştirdik. Sağlık Bakanlığı gerekli incelemeleri yaptı ve üretim yeri izin belgesini verdi. Uluslararası normlara uygun olarak üretim yapan İlaç Sınıfı İnvert Şeker Tesisi, şeker bazlı serumlar ile şuruplarda kullanılmak üzere ilaç sanayimizin ihtiyacını karşılamak üzere üretime başladı. Bunun da kısa sürede sonucunu alacağımıza ve ilaç sanayinin bugüne kadar ithal yoluyla karşıladığı miktar kadar pazarın büyüyeceğine inanıyorum.

Konya Şeker’in üretim skalasında hangi ürünler var ve üretim yaklaşımınız nedir?
Konya Şeker on yıl önce sadece kristal şeker üretiyordu, şimdi bu çeşitlendi; sıvı şeker, kandis şeker, pudra şekeri de üretiyoruz. Mesela Torku üst markasıyla çikolata ve sert şeker üretiyoruz. Bunun bir gayesi var, şekeri katma değerli mamul madde haline getirip, Konya Şeker’i ve onun nezdinde üreticimizi tarladan rafa tüm ekonomik süreçlere dahil ederek sektörün rekabetçi yapısını güçlendirmek. Bir diğer üretimimiz de yenilenebilir enerji alanında, bu tesisimizde pancarın atığı olan melastan ve şerbetten biyoetanol üretiyoruz. Yıllık 84 milyon litre üretim kapasiteli tesiste üretime başladık; bunun araçlarda yakıt olarak kullanımının temini için yasal prosedürün tamamlanmasını bekliyoruz. Yeri gelmişken şunu belirtmeliyim, Kyoto Protokolü çerçevesinde yani küresel ısınma ile mücadele ve karbon gazı salınımının azaltılması amacıyla tüm AB ülkelerinde ve ABD’de biyoyakıtlar önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde henüz kullanımı zorunlu olmasa da biyoyakıtlar Kyoto Protokolü çerçevesinde ilk uygulamak zorunda kalacağımız önlemlerden birisi olacaktır. Dünyanın gidişi de bu yöndedir.
Biz bir üretici kooperatifi iştirakiyiz. Bizim üyelerimizin pancar dışında da tarımsal faaliyetleri var. Yani bizim ortaklarımızın asıl işi çiftçilik. Dolayısıyla bizim kooperatifimizin tarıma ve tarımsal üretimin geleceğine yönelik hizmetler yapması, yatırımlar gerçekleştirmesi de doğal. Yani pancar üretimi ve onun sanayisi dışında da çiftçimizin tarımsal faaliyetlerinin sürmesi, bizim de çiftçimizin o faaliyetlerini yatırımlarımızla desteklememiz gerekiyor. Çünkü bizim kooperatifimiz ve bizim şirketlerimizin temel amacı üretimde sürekliliktir. Varlık sebebimiz, ortaklarımızın alın terinin, emeğinin korunmasını sağlamaktır. Onun korunmadığını hissettiğimiz anda biz buna müdahale hakkını, kendimizde gördük ve görüyoruz. Bunlardan biri damla sulama tesisidir. Bu tesis üretime başlamadan önce pazarda fiyatlar akıl almaz şekilde yüksekti. Bizim tesisimiz piyasayı regüle etti ve Cihanbeyli’de kurduğumuz bu tesisin üretime başlamasından sonra fiyatlar yaklaşık yüzde 50 ucuzladı. Hammadde fiyatlarındaki büyük artışa rağmen fiyatlar yarı yarıya ucuzladı. Bir başka yatırım, dondurulmuş parmak patates üretimidir. Bu tesisimizin üretime başladığı ilk yılda patatesin fiyatı yüzde 30 arttı. Yem tesisinin de, tohum işleme tesisinin de ana fikri budur; ticari risk taşımayan, ancak sosyal ve sektör boyutu ticari kaygının önünde olan yatırımlar. Özetlersek; bizim şirketimizin ana faaliyet konusu şeker üretimi ve bu ana faaliyet dışında, raf ürünlere yönelik paketlenmiş şeker, çikolata, şekerleme, pudra şekeri, kandis şeker üretimimiz, arıcılığa yönelik arı şurubu üretimimiz var. İleride daha çok ürün çeşitliliğine ulaşacak dondurulmuş gıda, yem ve sulama sistemleri üretimimiz var. Tohum işleme tesisimiz var. ~
Şimdilik biyoetanolle sınırlı, ancak fizibilitesi devam eden, biyogazdan elektrik üretimi dahil yenilenebilir enerji yatırımları gündemimizde var. Halen üretime devam eden Şeker Süt’ün yanı sıra yeni yatırım alanı olarak düşündüğümüz et, süt entegre tesisi yatırımımız var ve tüm bu ürünleri pazara ulaştıran bir pazarlama ağına sahibiz. Tarımsal üretimden gıdaya, perakende sektöründen toptan tedarik ürünlere, şarküteri ürünlerden enerjiye uzanan bir sektör genişliğine sahibiz.

 İhracatınız var mı? Varsa nerelere, hangi miktarlarda hangi ürünlerinizi satıyorsunuz?
Şirketimizin bu geniş üretim yelpazesindeki ürünlerinden elbette ihraç ettiklerimiz var. Şu kadarını söyleyeyim, mesela damla sulama tesisimizdeki üretimimizin yaklaşık yüzde 11’ini üç ülkeye ihraç ediyoruz. Şekerli mamuller ve çikolata ihracatımız birçok ülkeye yapılıyor. Özellikle Orta Doğu ülkelerine tohum ihracatımız mevcut. Henüz yeni adım attığımız dondurulmuş parmak patateste de yemde de kısa sürede ihracatçı konumuna geleceğimizi biliyorum.

Modern tarım firmanız için ne ifade ediyor ve siz kendi işletmenizde bu kavramı nasıl hayata geçiriyorsunuz?

Modern tarımdan kastınızın entansif tarım yaklaşımı olduğunu düşünüyorum. Size kısaca şunu söylemek istiyorum, Türkiye’nin modern tarım kavramıyla tanışması zaten genelde şeker sanayinin, özelde en azından bölgemiz için söylersek, Konya Şeker’in eseridir. 1952 yılında yazılan ana sözleşmemizden iki madde okuyacağım size ne demek istediğimi anlatmak için;
Bir, Konya’da Pancar Şekeri Fabrikası tesis ve işletmek ve buna müteferri diğer tali maddeleri istihsal etmek ve alelumum şeker sanayiini alakadar edecek bilcümle fer’i sanayii vücuda getirmek,
İki, Şeker sanayiine yarayacak iptidai maddeleri yetiştirmek veya bu sanayinin ziraatıyla iştigal edenlere para ikraz ve zirai alet ve malzeme tedariki suretiyle yardımlarda bulunmak ve şeker sanayiini alakadar eden her nev’i sanaie iştirak etmek.

Türkiye modern tarım kavramıyla ne kadar barışık? Bu alandaki eksikler neler, dünyanın neresindeyiz?
Türkiye’de modern tarım kavramını hayata geçirmede ciddi bazı problemler yaşandığı açık. Ancak bu üretici ayağından kaynaklanan bir problem değil. Yani şunu söylemek istiyorum, üretici yeniliğe kapalı değil bizim ülkemizde. Problemin özü kaynak sorunu ve altyapıda düğümleniyor. Sadece bir örnek vermek istiyorum: 21’inci yüzyıldayız ancak biz hala sulama altyapısını tartışıyoruz ve bu yüzyılda hala bilimle sektörü entegre edemedik. Bunlar bu işin ön koşulları, bunlarla ilgili sorunları çözmeden diğer aşamaları konuşmamız tenzih ederek söylüyorum, köre deveyi tarif etmek olur.

Alım yaptığınız üreticilere getirdiğiniz birtakım kıstaslar var mı? (ürünün ebadı, kullanılan tohumun ırkı-cinsi, gübre içeriği, toprak özellikleri, hasat özellikleri vs) Kısaca; alım yaparken ne gibi standartlar devreye giriyor?
Bizim ana faaliyet konumuz şeker sanayinin en bilinen ve en oturmuş özelliği sözleşmeli tarım uygulamasıdır. Ancak bu basit bir alım sözleşmesi değildir. ~
Tarlanın hazırlanmasından ekimine, çapasından sökümüne kadar tüm süreci kapsar. Bu nedenle tüm şeker fabrikalarında olduğu gibi bizim de nitelikli bir ziraat birimimiz mevcuttur ve üretimin her aşamasında çiftçinin yanındadır. Tohumdan sulama planlamasına kadar bütün detaylar ziraat biriminin desteği ile gerçekleştirilmektedir. Biz şeker pancarı tarımında elde ettiğimiz bu birikimi diğer ürün guruplarına da yaygınlaştırdık. Aynı usulü dondurulmuş parmak patates tesisimizin ihtiyacı olan patatesi üreten çiftçilerimiz için de geliştirdik. Onlar da tohumu, gübreyi düşünmüyorlar, biz onlar için planlamayı yapıyor startı veriyoruz. Bu tohumluk üretiminde de böyle, yemlik bitki üretiminde de.

Konuşmanızdan şunu çıkardık; sizin iki vasfınız var bir üreticisiniz, iki sanayicisiniz. Ve basında da yer aldığı gibi geçtiğimiz yıl holding yönetim yapısına geçtiniz ve Anadolu Birlik Holding ismini aldınız. Bu ismin bir anlamı var mı?
Bu ismin bizi tam olarak tarif ettiğini düşünüyorum. Tabii ki çeşitli alternatifler gündeme geldi. Konya Şeker ulaştığı nokta ve koyduğu hedefler itibarıyla yerel ölçeğin ötesine geçmiş, ulusal bir şirket olma boyutunu aşarak küresel boyutta bir şirket olma yolunda mesafe almıştır. Hem üretim, hem pazar hedefleri, hem de işbirliği imkanları açısından Konya Şeker’in durumu budur.
O nedenle aldığı ismin de bu hedeflerle ve ulaştığı noktayla uyumlu olması gerekiyordu, bu, Anadolu Birlik ismini tercih etmemizin birinci nedenidir.
Bir diğer ve asıl neden ise bizim sermaye ve ortaklık yapımızdır. Konya Şeker bir kooperatif şirketidir. Bizim ana sermayedarımız Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi dışında ortaklık yapımızı Türkiye geneline yayılmış Pancar Ekicileri Kooperatifleri ve Pankobirlik oluşturuyor. Yaklaşık 1 milyon 700 bin üretici ortağımız var. Ve bu ortaklarımız aileleriyle birlikte düşünüldüğünde 8-8,5 milyonluk bir nüfusa tekabül ediyor.
Üç kişinin arasında nizasız bir iş yapmanın imkansız olduğu günümüzde milyonlarca çiftçinin ortak ve birlikte hareket edecek erdemde olması bizim ismimizdeki ikinci kelimenin ilham kaynağıdır: Birlik. Ve ikisi bir araya gelince Anadolu Birlik’in tam da bizi tarif ettiğine kanaat getirdik ve bu ismi tercih ettik.

Bu profesyonelleşme şirketinizin yarım asırlık yönünü ve yaklaşımını etkileyecek mi, sosyal sorumluluk projelerinize engel teşkil etmeyecek mi?
Mecellede bir hüküm vardır; bir işten maksat neyse hüküm ona göredir. Bizim maksadımız belli, hedefimiz belli, ilham kaynağımız belli, kime karşı sorumlu olduğumuz da belli. Aldığımız isim bile bizim kendimizi tarifimizin bir sonucu. O nedenle bizim aslımızı inkâr etmemiz mümkün değil. Zaten Konya Şeker’in mazisine bakarsanız bunu görürsünüz. Bizim en büyük başarımız ticari faaliyetlerimizle sosyal sorumluluklarımızı, üreticilerimize karşı sorumluluklarımızı örtüştürmeyi başarmış olmaktır. Anadolu Birlik Holding’in ilham kaynağı da yine çiftçidir. Gücünü de yine üreticiden almaktadır. Sahibi de yine onlardır. Hedefi de yine üretimde sürdürülebilirlik ve sürekliliktir. Bizim holdingimiz yine üretim alanlarının genişlemesi, alternatif ürünlerin değerlendirilmesi, tarım sanayi entegrasyonu ile katma değer yaratarak üreticinin milli gelirden daha fazla pay alması, uluslararası rekabet şartlarının Türk çiftçisi lehine değişmesi için üretim altyapısına ve çevre şartlarına yönelik yatırımlar yapmayı sürdürecektir. Biz bir üretici şirketiyiz ve varlık sebebimiz üretici. Bu bizim olmazsa olmazımız. Konya Şeker’in bugüne kadar yaptıklarını özetlersek ne demek istediğim daha iyi anlaşılır; Konya ovasında şeker pancarı üretiliyor biz de bu pancarı alıp şeker üretiyoruz. ~
Yani hem bizim fabrikamızın çalışabilmesi için şeker pancarı üretiminin devam etmesi gerekiyor, hem de çiftçimizin kazanabilmesi için Konya ovasında şeker pancarı ekmeye devam edebilmesi gerekiyor. Biz fabrikanın kârlılığını artırabilmek için çiftçimize nitelikli tohum veriyoruz ki pancardan daha çok şeker alabilelim. Bunun için tohum işleme tesisi kurduk. Yine hammaddeyi garanti altına alabilmek için sezonda altı kere ayni ve nakdi avans uygulaması yapıyoruz. Damla sulama tesisini kuruyoruz. Bu sistemi de çiftçimizin kurması için onları teşvik ediyoruz. Konya havzasında azalan su kaynaklarının daha az kullanılmasını sağlayarak üretimin sürdürülebilirliğine katkıda bulunuyoruz. Yine parmak patates üretimine, yani dondurulmuş gıda üretimine giriyoruz. Münavebeli ürün olan pancarın yerine ekilen ürünlerin de yine bizim şirketimizce değerlendirilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Konya Ova’sında 5 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Bu fidanların bakımını da biz üstlendik neticede de yüzde 98’lik tutma oranı yakaladık. Bu Konya kapalı havzasının toprak varlığına, çevre şartlarının üretici lehine değişerek verim artışının sağlanmasına yapılan bir yatırımdır aynı zamanda. Ürünün suyunu gübresini ne kadar çok verirseniz verin iklimleme yoksa verim artmaz. Bu ağaçlar sayesinde ovamızda iklimleme başladığı için verim arttı, süne ile mücadelede mesafe alındı. Hem ürün kalitesi arttı hem verim. Bu da bizim işletmelerimizin verimliliğine yansıyor. Yani sosyal sorumluluklarımızla, tarıma ve çiftçiye karşı sorumluluklarımızla sınai ve ticari faaliyetlerimizi paralel hale getirdik, örtüştürdük. Bu nedenle de sorumluluklarımızla ekonominin kendine has kuralları arasında çatışma yaşamadık.

Ülkemizin ekolojik zenginliğini kullanmak için bilgi üretmeye ve bilgiye yatırım yapmaya ihtiyaç olduğunu söylediniz ve Anadolu Birlik Holding’in küresel rekabette Türk çiftçisine katkı verme amacını vurguladınız, satır aralarından okuyarak bu alanda da bir düşüncenizin olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz?
Özelde tarım, ancak genelde tüm sektörler için şunu söylememiz yanlış olmaz; genel vasfımız bilgiyi ve teknolojiyi üretmek yerine takip ediyoruz. Ekolojik olarak, hammadde kaynağı olarak zenginliğimiz tartışılmaz. Ancak bu zenginlik, ürüne dönüşmediği müddetçe bir anlam ifade etmiyor. Bu zenginliği kullanmanın yolu da bilgi üretmekten ve teknoloji üretmekten geçiyor. Üretmediğiniz müddetçe size sunulanlarla yetinmek zorunda kalıyorsunuz ve tüm avantajlarınıza rağmen küresel rekabet gücünüzü artıramıyorsunuz. Bizim sektörümüz için konuşursam, örneğin tam olgunlaşmamış buğday gıda sanayi için önemli bir ürün, ancak bu ürünün hasadını yapacak makinenin dizaynı, işlenmesi, mamul madde haline getirilerek ticari başarısının geliştirilmesi gerekiyor, ancak yapılamıyor.
Ülkemiz şartlarında en verimli tohumların, kuru tarıma yönelik dayanıklı ve yüksek verimli tohumların geliştirilmesi gerekiyor, çalışmalar yetersiz kalıyor. Biyoyakıt hammadde kaynağını oluşturabilecek bitkilerin enerji tarımı kapsamında üretim portföyümüze kazandırılması gerekiyor, planlı bir çaba geliştirilemiyor. Örneğin, gelişmiş ülkeler hid­ro­jen ener­ji­si­nin pil­de kul­la­nımı üze­rin­de ça­lışıyor, gıda sa­na­yin­de, ta­rım­sal sa­na­yi­de, teks­til sa­na­yin­de na­no­tek­no­lo­ji ça­lışma­la­rı son sü­rat de­vam edi­yor.
Bu bil­gi­le­ri siz üret­me­di­ği­niz müd­det­çe, tek­no­lo­ji­yi, bil­gi­yi sa­tın al­dığınız müd­det­çe dün­ya­nın ır­ga­tı ol­ma­ya mah­kûm­su­nuz. Bil­gi ve tek­no­lo­ji her za­man as­lan pa­yını alıyor. Bu alan­lar­da hem ta­rım sek­tö­rü­nün hem ül­ke­mi­zin bir sıç­ra­ma­ya, ge­li­şi­me de­ğil sıç­ra­ma­ya ih­ti­ya­cı ol­du­ğu açık. Bu­nu ya­pa­cak, bu so­rum­lu­lu­ğu üst­le­ne­cek bir ku­rum or­ta­ya çık­ma­dığına gö­re, sek­tö­rün ve işin sa­hi­bi ola­rak biz so­rum­lu­luk al­mak mec­bu­ri­ye­tin­de­yiz. ~
Çün­kü bil­gi­ye, tek­no­lo­ji­ye ya­tırım sek­tö­rün ge­le­ce­ği­ni, ge­le­cek­te ne­re­de ola­ca­ğını şe­kil­len­di­re­cek. Biz bu­nu gö­rü­yor, bu­na ina­nıyo­ruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz