Her yönetici aynı tabloyu yaşamıştır. “Hastayım, bugün gelemeyeceğim”… Artık klasik halini almış bu sorunun yerini “Presenteeism” olarak adlandırılan yeni bir sorun alıyor. İşin özünde ise ofise ge...
Her yönetici aynı tabloyu yaşamıştır. “Hastayım, bugün gelemeyeceğim”… Artık klasik halini almış bu sorunun yerini “Presenteeism” olarak adlandırılan yeni bir sorun alıyor. İşin özünde ise ofise gelen, ancak baş ağrısı, grip, kadın hastalığı, stres ya da diğer rahatsızlıkları nedeniyle verimi düşen, atıl olan çalışamayanlar var. ABD’de yapılan araştırmalar, bu sorunun kişi başına günlük maliyetinin şirkete 2 dolar olduğunu, toplamda milyar dolarları aştığını ortaya koyuyor.
ŞİRKETLERİN YENİ SENDROMU
Bir insan kaynakları şirketinin genel müdürü, son birkaç yıldır Türkiye’de öne çıkan önemli trendden söz ederken, “Başta büyükler ve yabancılar olmak üzere, şirketler, çalışanlarının sağlıklarıyla daha fazla ilgilenmeye başladılar. Aldıkları önlemler ve geliştirdikleri stratejiler de bunu gösteriyor” diye anlatıyordu. Ona göre, baş ağrısından mide şikayetine, depresyondan sırt ağrılarına, ofis yaşamını tehdit eden, verimliliği düşüren ve çalışanı mutsuz eden rahatsızlıkları önlemeye çalışan, bu doğrultuda programlar oluşturan şirketlerin sayısı hızla artıyor.
Türk şirketlerinin önlem almaya çalıştığı bu soruna, Batı’da “Presenteeism” adı veriliyor. Bir anlamda “Hasta-rahatsız olduğu halde ofiste bulunmak” olarak özetlenebilecek bu kavram, son yıllarda şirketleri iyice rahatsız etmeye başladı. Eskiden “Absenteeism”, daha doğrusu “çeşitli gerekçelerle işe gelmeme” sorunuyla mücadele eden şirketler, şimdi farklı bir konuyu aşmaya uğraşıyor. İş dünyası literatürüne “Presenteeism” olarak giren bu sorun, çalışanların küçük çaplı da olsa rahatsızlıkları nedeniyle şirkete verdikleri zararı ifade ediyor. Uzmanlar, bu kişilerin geçirdiği rahatsızlığa rağmen işe gelip çalışmasının şirketi maliyet açısından da olumsuz etkilediği görüşünde.
Başta ABD ve İngiltere olmak üzere bu konuda yapılan araştırmalar da konunun önemini açıkça ortaya koyuyor. Örneğin, ABD’de, New England Medical Center’ın yaptığı araştırma da bu savı destekliyor. ABD’li Lockheed Martin şirketinde yapılan araştırma, 2002 yılında, maaşı yıllık ortalama 45 bin dolar olan çalışanları kapsıyor. Bu araştırmada en fazla rastlanan 28 hastalık-rahatsızlık ele alınmış. Buna göre, işyerlerinde çalışanların en fazla şikayet ettiği konu alerjik rahatsızlıklar. Verimi yüzde 4 oranında düşüren bu hastalıklar, çalışanlar arasında yüzde 60’lık bir yaygınlığa sahip. Bu durum, Lockheed’in yıllık ortalama 1 milyon 800 bin dolarlık kayıp yaşamasına neden oluyor.
Çalışanların en fazla şikayet ettiği bir başka konu ise sırt ağrıları. Yüzde 21’lik yaygınlık oranına sahip olan hastalık, çalışanların verimini yüzde 6 oranında düşürüyor. Bu durumun şirkete maliyeti ise 858 bin dolar.
Dünyada ve Türkiye’de “absenteeism”e en fazla konu olan grip ise, yüzde 18’lik yaygınlık oranına sahip. Grip, çalışanların verimini yüzde 5 oranında düşürüyor. Bu hastalıkları yaygınlık oranı olarak deri rahatsızlıkları, gastrit, depresyon ve migren izliyor. Bunların da çalışanların verimlerine ortalama yüzde 5’lik olumsuz etkisi var.
Örneğin, Bank One şirketinin kendi içinde yaptığı araştırmaya göre ise presenteeism’in şirkete yıllık maliyeti 300 milyon dolar. Sadece Amerika’da bu durumun ekonomiye maliyetinin ise yıllık 150 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Çalışan başına 2 bin dolarlık maliyet
Aslında geçmişten beri presenteeism’in çalışanlar üstünde olumsuz etkisi olduğu biliniyor. Yeni olan gelişme ise bunun şirketlere maliyetinin beklenilenin üstünde çıkması. Yapılan araştırmalar, Amerika’da çalışanların bir takım sağlık problemlerinden dolayı her yıl 115 üretken saat kaybettiğini gösteriyor. Bu durum da işverenlere yıllık kişi başına 2 bin dolarlık bir maliyet anlamına geliyor.
İnsan kaynakları yöneticileri de bu bilgiler ışığında üst yönetimlerine bu konunun önemini anlatmaya çalışıyor. Dijital ürünler alanında önemli bir yere sahip olan Pitney Bowes şirketinin insan kaynakları yöneticisi, presenteeism’in her zaman farkında olduklarını söylüyor. Ancak, yapılan verimlilik denetimi sonucunda çıkan raporların çok çarpıcı olduğunu belirtiyor. Bu veriler ışığında her sektörden üst yönetimin ikna edilmesinin kolaylaştığına değiniyor.
Uzmanlar Türkiye’de presenteeism’in tam anlamıyla anlaşılmadığı görüşünde. Grip aşısı, motive edici eğitimler, seminerler ve genel sağlık problemlerine karşı farklı uygulamalar şu anda presenteeism’e karşı alınan önlemler arasında yer alıyor.
HRM Genel Müdürü Aylin Çoşkuoğlu, Türkiye’de en fazla kadın çalışanlarda doğum nedeniyle presenteeism sorununun yaşandığını söylüyor. Kadın hastalıklarının da işyerinde çalışma verimini düşüren başka bir etken olduğunu belirtiyor. Ona göre, pek çok kadın yönetici bulunduğu konuma sadece işlerini mükemmel yapmalarıyla değil, hiçbir kadın hastalığı yaşamadıklarından dolayı ulaşmış durumda.
Esnek çalışma saatleri çözüm
Presenteeism’e çözüm olarak önerilen yöntemler arasında “esnek çalışma saatleri” başı çekiyor. Yine de uygulamaya bakıldığında bu konuda az sayıda şirketin önlem aldığı dikkat çekiyor. İngiltere'de Institute of Management tarafından 5 bin yönetici üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, yöneticilerin yüzde 40'ı haftada 51 saat çalışıyor. Bu kişilerin yüzde 60'ı bu çalışma düzeninin sağlıklarını tehdit ettiğini, yüzde 75'i evlilik hayatlarını, yüzde 80'i ise çocukları ile olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilediğini söylüyor. Türkiye'de ise üst düzey yöneticiler haftada ortalama 60 saat çalışıyor.
Aylin Çoşkunoğlu, esnek çalışma saatlerinin kişilerin verimli çalışmasını sağlayacağını savunuyor. Bu sayede çalışanların kendi çalışma planlarını yapabileceklerini ve daha verimli olabileceklerini belirtiyor. Çoşkunoğlu, bu soruna etkin önlem alan ülkeler için şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Fransa’da yasal olarak haftalık çalışma saatleri 35 saate düşürüldü. İngiltere'de de bazı firmalar kişileri önceden planlanmamış izin günleri kullanmaya teşvik ediyor. İngiltere'de Lloyds TSB firması esnek çalışma saatlerini uygulayan başarılı bir örnek. Şirket çalışanlara evde çalışma izni veriyor. Yine JP Morgan, kadın çalışanlarına çocukları 5 yaşına gelinceye kadar haftanın 1 günü evden çalışma hakkı tanıyor. Ancak, işini kaybetme korkusu nedeniyle bu hakkı çoğu çalışan kullanmıyor. Yani henüz şirket yönetmeliği bunu desteklese de, zihinsel oluşum tam olarak oluşmuş değil.”
“Çalışana destek” programları
Presenteeism’e önlem olarak uygulanan bir başka yöntem ise çalışan destek programları. Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı Psikolog Emre Konuk, “Bu programlar, işyerinde verimi düşürdüğü bilinen, ancak evde yatmaya gerek duyulmayan rahatsızlıklar yaşayan kişilerin sorunlarına çözüm buluyor” diye konuşuyor.
Konuk’a göre, Türkiye’de Motorola’nın bir yıl önce böyle bir program başlattığını belirtiyor. Programda faaliyetleri organize edecek kişilerden oluşan bir birimle işe başlandığına değinen Konuk, bu programların genel işleyişini şöyle özetliyor:
“Bu birimde koordinasyonu sağlayan bir psikolog bulunur. Bu kişi kendi deneyimleri doğrultusunda farklı profesyonellerle çalışır. Bunlar duruma göre evlilik danışmanı, kaygı bozukluklarına yönelik çalışmaları olan uzmanlar, çeşitli sağlık problemlerinde yönelik kişilerden oluşur. Bu birime şirket içinde çalışan herkes her türlü sorunu için başvurabilir.”
Çalışanlar genellikle sorunlarından üst yönetimin haberdar olmasını istemiyor. Emre Konuk bu durumun bu tür programlara katılımda yaşanan en önemli sorun olduğunu söylüyor. Bu nedenle bu programlara katılan kişilerin sorunlarının şirket içinde paylaşılmamasının önemli olduğunu belirtiyor.
Batı’nın izinden gidiyoruz
American Medical Association tarafından çalışanlar arasında yapılan araştırma, kişilerin rahatsızken işyerinde bulunmamasının, şirketler açısından daha faydalı olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, çalışanların bu durumda işe gelmesi, işyerinde bulunmamasına göre 3 kat daha fazla verimlilik kaybına neden oluyor.
Boyden Global Yönetici Ortağı Özlem Ergün, Batı’da bu ölçümlemelerin çok daha sağlıklı yapıldığını söylüyor. Türkiye’de ise henüz böyle bir bilincin oturmadığına değiniyor. Ona göre, son 4 yılda çalışanlar ve işverenler hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Bu nedenle bu kavramların üstünde fazla durulmuyordu. Artık bu yönde bilincin arttığını söyleyen Ergün, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yine de çalıştığım şirketler arasında bu konuyu ciddi bir problem olarak algılayanların sayısı oldukça az. Şirketler için iki tür ihtiyaç vardır. Birincisi gereklilik, ikincisi ise hoşluk olarak adlandırılır. Presenteeism genellikle hoşluk kategorisinde görülüyor. Yine de artık şirketlerin maliyet yaratan her türlü kaleme daha fazla eğilmeye başladığını görüyoruz. İşverenler bugüne kadar enflasyonist ortamdan oldukça iyi yararlandılar. Çalışanlara verilen zamlarda bile bu durum böyleydi. Bugün ise artık zam oranlarının oldukça düştüğünü görüyoruz. Bu nedenle artık çalışanların farklı ihtiyaçlarına eğilmek önemli bir hal aldı. Önümüzdeki dönemde çalışanların aidiyet hissini artırıcı ve sosyal güvencesini sağlayıcı önlemlerin artacağını düşünüyorum.”
Uluslararası şirketler bilinçli
Sadece şirketler değil, hükümetler de ekonomi politikaları kapsamında sağlık harcamaları konusuna daha fazla önem vermeye başladı. Amerika Sağlık Hizmetleri Merkezi’nin 2003 yılında yaptığı açıklamaya göre, sağlık harcamaları 1,7 trilyon dolara ulaştı. Bu oran ekonomi içinde yapılan tüm harcamaların yüzde 15’ini oluşturuyor.
Ernst&Young İK Yöneticisi Elif Baydar, uluslararası şirketlerin bu konuda daha bilinçli olduğunu söylüyor. Türkiye’de en fazla verimlilik düşüren rahatsızlıkların başında depresyonun geldiğini belirtiyor. Bu nedenle uluslararası şirketlerin içinde psikologların bulunduğu programlar oluşturduğuna değiniyor ve şöyle devam ediyor:
“Aslında Türkiye bu anlamda dünyayla ters bir seyir izliyor diyebiliriz. Çalışanların fazla çalışması gerektiği düşünülüyor. İnsanlar tatillerini bile kullanamıyorlar. Bunların yapılması aslında şirketin verimini düşürüyor. Yurt dışında ise uzun süre çalışmak gibi bir kavram kalmadı. Örneğin, British Telecom çalışanlarının fazla mesai yapmasını önleyici önlemler aldı. Yine İngiltere’de öğle tatillerine kesinlikle çıkılması mecburiyeti var. Türkiye’de son zamanlarda insan kaynaklarının önemi anlaşılmaya başlansa da, presenteeism gibi kavramlar henüz tam anlamıyla anlaşılmış değil.”
“Türkiye’de küçülme etkili oldu”
Türkiye’de özellikle kriz döneminde işsizlik oranının artması ve kalifiye pek çok elemanın işsiz kalması presenteeism’in son yıllarda yoğunlukla yaşanmasına neden oluyor. Metis Genel Müdür Yardımcısı Nadire Tuncay, Türkiye’de insan kaynakları alanında yaşanan küçülme politikalarının çalışanları korkuttuğunu söylüyor. Bu nedenle çalışanların rahatsızlıklarını dile getirmekten çekindiklerini belirtiyor. Ona göre, bu kitle üst yönetimin gözüne girmek ve herhangi bir işten çıkarma durumunda listenin sonunda yer almak için bu tavrı sergiliyor. Tuncay, bu durumun şirkete büyük zarar verdiğini belirtiyor.
“Rahatsızlık geçiren çalışanlar sadece kendi verimlerini değil, çalışma arkadaşlarını da etkileyebiliyor” diyen Tuncay, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkların diğer çalışanlara anında geçtiğine değiniyor. Bu gibi durumlarda çalışanların hemen işten uzaklaştırılması gerektiğini söylüyor. Tuncay sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yine de bana göre Türkiye’de presenteeism’i en fazla uzun saatler çalışma mecburiyeti hisseden çalışanlar arasında yaşanıyor. Bu durum genellikle yöneticilerin tavrından kaynaklanıyor. Çalışanlar da yöneticilerini model olarak almak zorunda kalıyor. Hatta çoğunlukla bu kitle uzun saatler çalışıyormuş gibi gözüküyor. Bu kişilerin genellikle özel ve iş hayatı dengesinin bozuk olduğunu görüyoruz. Bu durumda da bu kişilerden uzun vadede verim almak oldukça zor oluyor.”
UNİLEVER “PRESENTEEISM”E KARŞI NASIL ÖNLEM ALIYOR?
KEYİFLİ ÇALIŞMA ORTAMI İşyerlerinde verimi düşürebilecek rahatsızlıklarla ilgili istatistik tutmuyoruz. Bunun yerine, bu rahatsızlıkların ortaya çıkmasını önleyecek koşulları hazırlamanın daha önemli olduğuna inanıyoruz. Bunun da temelinde yalnızca işyerindeki verimi artırmak yatmıyor. Biz gerçekten iş-özel yaşam dengesinin önemine inanıyoruz. Hayattan daha fazla keyif alabilmeleri için çalışanlarımızı kendilerine vakit ayırmaları için teşvik ediyoruz.
KOLAY BİR YÖNTEM DEĞİL Günümüz koşullarında bunu sağlamanın hiç de kolay olmadığını biliyoruz ama bundan vazgeçme niyetinde değiliz. Kendi yaşam kalitesine özen göstermeyen, iş dışında hobileri olmayan insanlardan oluşan bir organizasyon tüketicilerinin nabzını tutamaz. İş verimini düşüren rahatsızlıkların temelinde günümüz iş dünyasında hergeçen gün artan stres faktörü yatıyor. Şirketlerin bizim gibi iyi bir sağlık yardımı planı varsa fiziksel rahatsızlıklarla baş etmek nispeten daha kolay. Kendisini rahatsız ya da hasta hisseden çalışanımız amirine haber vererek işe gelmeyip dinlenme şansına sahip.
STRESLE BAŞ ETMEK ZOR Ancak, özellikle stresin yol açtığı rahatsızlıkları gidermek çok daha zor. Bununla baş etmenin yollarından birinin insanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak koşulları hazırlamak olduğuna inanıyorum. Biz Unilever’de buna çok büyük özen gösteriyoruz. Spor salonumuz, her fırsatta düzenlediğimiz Feng Shui, T’ai Chi, Doç. Dr. Mehmet Gürsel ile Sağlıklı Yaşamın Sırları, Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara ile Temel Afet Bilinci, Can Dündar’la Hayata Dair, Doç. Dr. Mehmet Gürsel ile Aromaterapi, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ile Anti-Aging, Dr. Burak Pakkal ile Vitaminler, Dr. Seval Taşdemir ile Jinekolojik Enfeksiyonlar ve Sonuçları, Alptekin Baloğlu ile Sualtının Yıldızları gibi seminerler uyguluyoruz.
ALARKO İSTATİSTİKLERE BAKIYOR
RAHATSIZLIKLAR TAKİP ALTINDA Rahatsızlığın her türlüsü çalışanların faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Bu da verimin düşmesine neden oluyor. Şirketimizde çalışanların rahatsızlıklarını sayısı az departmanlarda yönetici gözlemleri ile tespit ediyoruz. Çok çalışanı olan fabrikalarda ise istatistiklere bakıyoruz. Yaptığımız araştırmalar fiziki rahatsızlık geçiren çalışanların zaten işe gelmediğini gösteriyor.
FİZİKSEL OLMAYAN RAHATSIZLIKLAR ETKİLİ Bunun yanında kişisel ve ailevi ihtiyaçların getirdiği mazeretler, stres altında çalışma ve zihinsel problemlerin yarattığı sonuçlar şirket için daha etkili oluyor. Genellikle bu durumların etkisi işe gelmeme değil de iş yavaşlığı şeklinde ortaya çıkıyor.
İŞE KONSANTRE OLMAK ÖNEMLİ Biz öncelikle psikolojik durumlarının güçlendirilmesi için kendine güven, stresle başa çıkma, sağlıklı ve etkili yaşam gibi terapik eğitimler veriyoruz. Bu sayede stres ve zihinsel sorunlarını yenmeleri için çalışanlara yardımcı oluyoruz. Daha sonra iletişim ve mesleki eğitimlerle işe konsantre olmaları ve şirketin ana faaliyetine odaklanmaları sağlanıyor.
HEDEFE ODAKLI ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ Biz sürekli eğitimle hedefe odaklı çalışmanın çalışanları yüksek motivasyonda tutacağını düşünüyoruz. Alarko’da yıllık eğitim programları ile ihtiyaç duyan ve üstleri tarafından ihtiyaç gösterilen kişilere “kişisel gelişim ve davranış özelliklerini geliştirme” ve “mesleki eğitimler” olmak üzere iki kategoride eğitim veriyoruz.
PERFORMANS DÜŞÜKLÜĞÜ YARATIYOR Çalışanların fiziki rahatsızlıklar dışındaki nedenlere dayalı rahatsızlık ileri sürerek işe gelmeme durumlarına pek rastlamıyoruz. Ancak bu tür rahatsızlıklara karşın işe gelip iş yavaşlatmalar olabiliyor. Bu da performans düşüklüğü biçiminde ortaya çıkıyor.
GARANTİ’NİN PRESENTEEISM STRATEJİSİ
Garanti Bankası presenteeism’e önlem olarak ne tür uygulamalar yapıyor?
Bankamızda presenteeism’e yönelik olarak, “koruyucu hekimlik hizmetleri, çalışanlarımıza yönelik bilgilendirme sempozyumları ve eğitim toplantıları” düzenledik ve olumlu sonuçlar aldık. Her ne kadar akıllı binalarda çalışsak da, çalışma yerleri kapalı ve bir arada çalışılan ortamlar olduğu için işyerlerinde grip salgını olasılığından söz etmek yanlış olmaz.. Buna bağlı işgücü kaybını önlemek ve toplam sağlık maliyetlerini azaltmak amacıyla grip hakkında bilgilendirme çalışmaları sonrasında ücretsiz grip aşısı uygulamasını başlattık. Belirli rahatsızlıkların iş yerindeki verimi düşürdüğü görüşüne katılıyoruz.
Kurum içinde yaptığımız gözlem ve araştırmalar, presenteesim’e yol açan sağlık problemlerinin ağırlıklı olarak kronik veya dönemsel alerjiler, astım, baş ağrıları, depresyon, boyun, sırt, bel ağrıları, eklem ağrıları, mide- bağırsak hastalıkları ve gribal enfeksiyonlar olduğunu ortaya koydu.
Bankamızda, 2004 yılı boyunca kullanılan tüm hastalık izinlerine baktığımızda, çalışanların yüzde 12'sinin en az 1 gün hastalık izni kullandığı, tüm çalışanlar genelinde kişi başına hastalık izni süresinin 1 günün biraz altında olduğunu görüyoruz. Hasta olduğu halde işe gelen çalışanların verimsiz çalışması, diğer çalışanların sağlığını etkileyebiliyor.
Bu durumdaki çalışanlarımızın işe gelmek yerine hastalık izni kullanmalarını tercih ediyoruz. Tabii ki bu tür durumlarda, işyeri hekimimize başvurulması ve hekimin yönlendirmesiyle uygun tedavinin hemen başlatılarak iyileşme süresinin kısaltılması önemli.
2005’TE PRESENTEEISM’E BÜTÇE AYIRACAĞIZ
ÜÇ TİP RAHATSIZLIK VAR Biz rahatsızlıkların ilerlemesi ve işe gelinmemesi durumunda normal hastalık prosedürü ile birlikte veri topluyoruz. Aslında bu rahatsızlıkları üç grupta değerlendirmek mümkün. Birincisi nesle, grip ve alerjik rahatsızlıklardan oluşan mevsimler hastalıklar. Bunun yanında şehir yaşantısı rahatsızlıkları dediğimiz stres, konsantrasyon bozuklukları gibi hastalıklar gözükebiliyor. Tutulma, kas ağrıları gibi ergonomik rahatsızlıklar ise çalışanlar arasında görülen diğer hastalık tipleri.
VAKA BAZINDA İNCELEME Biz iş yerinde belirttiğim üç rahatsızlık tipine de duyarlı olmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda önümüzdeki dönemde grip aşısı çalışmasını hayata geçirmeyi planlıyoruz. Ayrıca her personelimize 6’ıncı ayını tamamladıktan sonra özel sağlık sigortası yapıyoruz. Çalışma ortamından kaynaklanan rahatsızlıkları vaka bazında inceleyerek çözüm getiriyoruz. Air Condition’un fazla çalışması ve kişinin direkt üzerine üflemesinden, oturulan sandalyenin kişinin yapısına uygunluğuna kadar her durumu değerlendiriyoruz. Mümkün olan çözümleri hemen gerçekleştiriyoruz.
2005’TE BÜTÇE AYIRACAĞIZ Bünyemizde bireye özel önemli rahatsızlıklar haricinde grip gibi kişinin çalışmasını etkileyecek hastalıklarda işe gelmeme ortalama 1,5 gün civarında gerçekleşiyor. Yani bu durumlarda kişiler işe gelmeyebiliyorlar. Bu konuya 2004 yılı için bütçe ayırmadık. Ancak 2005 yılı için farklı hastalıklara yönelik bütçe ayırmayı planlıyoruz. Diğer vaka bazında izlenen çözümler ise mevcut idari işler bütçesi ile karşılanıyor.
Şeyma Öncel
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?