Gen Değişimi Hız Getirdi!

Günümüzden 40, 30 yıl öncesine bir bakalım. Türkiye’nin en büyük 100 şirketi listesinde yer alanlardan bazıları bugün “tarih” olmuş, bir bölümü de küçülmüş durumda. Ancak, “...

1.09.2006 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Günümüzden 40, 30 yıl öncesine bir bakalım. Türkiye’nin en büyük 100 şirketi listesinde yer alanlardan bazıları bugün “tarih” olmuş, bir bölümü de küçülmüş durumda. Ancak, “zirvedeyken değişimi” gerçekleştirenler, yönetimden üretime, İK’dan pazarlamaya, her alanda “genetik mühendisliğine” başvuranlar, müthiş bir büyüme oranını yakaladılar. Arçelik, Hürriyet, Otosan, Otomarsan, Siemens, Profilo ve diğerleri… Hepsi de o günden bugüne inanılmaz bir değişimle geldiler.

Merhum Vehbi Koç ve Lütfü Doruk, 1955 yılında, Türkiye’de yeni ofislerin kurulacağını, bunlara yönelik mobilya ihtiyacının artacağını öngörerek Erel Çelik adlı şirketi kurdular. 1956 yılında bu şirketin ilk üretim tesisi İstanbul, Sütlüce’de faaliyetine başladı. Bir yıl sonra ise şirketin ortakları üretim yelpazesine kalorifer radyatörlerini de aldılar. Çünkü, Türkiye, hızlı büyüyor, şirket ve konut binaları hızla yapılıyordu.

Aradan geçen 3 yılda şirket ticaretten üretime geçmiş, alanını da çeşitlendirmişti. Ancak, Erel Çelik’in ilk büyük dönüşümü 1957 yılında gerçekleşti. Şirket ortakları, bu tarihte adını Arçelik olarak değiştirdiler. 2 yıl sonra başka bir yenilik devreye girdi. 1959 yılında Arçelik’in çamaşır makinesi fabrikası üretime başladı. Sadece 5 yılda şirket büyük bir dönüşüm geçirmiş, adeta bir “kademe”ye geçmişti.

Bu performansı o dönemde Arçelik’i Türkiye’nin önemli sanayi şirketlerinden biri yapmaya doğru yöneltiyordu. Ancak, 1967 yılına kadar şirketlerin büyüklüklerini ortaya koyan araştırmalar yapılmıyordu. O nedenle herhangi bir sıralamaya ulaşmak mümkün değil. İlk araştırma İstanbul Sanayi Odası tarafından 1967 yılında gerçekleştirildi. O araştırmada Arçelik, 222.7 milyon TL ile 4’üncü sırada yer aldı. 1975 yılındaki araştırmada ise 1.1 milyar TL ile 10’uncu sıraya yerleşti.

Tam aradan 30 yıl geçmiş. Şimdi ise Arçelik cirosunu o tarihi kadar 3.4 milyon kat artırarak 5.1 milyar YTL düzeyine ulaştırdı. Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç’un Capital editörüyle yaptığı bir sohbette belirttiği gibi, “Yürüyen çamaşır makineleri yapan” bir şirketten, şimdi bir dünya devi doğmuştu. Önce çelik dolap ticareti, ardından üretim, sonra çamaşır makinesi, buzdolabı ve diğerleri… Şimdi de Beko’yla bir dünya markası, Arçelik ile Türkiye’nin en büyük 5’inci özel şirketi… İşte bu müthiş büyüme ve evrime, yönetim uzmanları “genetik değişimin” getirdiği Tam anlamıyla bir “genetik değişimin” sonucu dönüşüm değerlendirmesi yapıyorlar.

Sadece Arçelik mi? Türkiye’nin son 30 yılının en hızlı büyüyen şirketleri incelendiğinde, bu başarının arkasında “genetik kod” değişimin yattığı öne çıkıyor. Hürriyet Gazetesi, Profilo, Otomarsan (Mercedes), Otosan (Ford), Simko (Siemens) ve diğerleri… Kuruluş yıllarındaki üretim, yönetim ve pazarlama yaklaşımlarını sürekli geliştirip, inovasyona dayalı stratejiyle yoğuranlar, büyümede hep öncü oldular.

Dünyada da örnekleri var
Bugün Fortune500’ün üst sıralarını zorlayan şirketlerin önemli bölümü, büyümeyi “genetik kod” değişimi ve inovasyonla başardılar. Örneğin, mobil telefon sektörünün öncüsü Nokia, 1865 yılında kağıt üreticisi olarak iş hayatına atıldı. Ardından bakır, sonra da kablo işi geldi. Sonra ayakkabı ve lastik sektörlerine de girdi.1950’lerde ise bugünkü sektörüne ilk adımı attı.

Dünyanın en “inovative” şirketlerinden olan 3M, maden şirketi olarak kuruldu, 10 yıl sonra zımpara kağıdı üretimine geçti. Bu, aynı zamanda şimdiki sektörüne de ilk adım idi.

ABD’nin önde gelen bankalarından Wells Fargo, 1852 de hızlı taşımacılık ve bankacılık için kuruldu.

Bir başka finans kuruluşu American Express ise 1850’de hızlı taşıma için kuruldu. Şimdiki UPS, DHL şirketlerinin benzeri bir iş yapıyordu. Kurulduğundan 32 yıl sonra küçük bir stratejik değişikliğe gitti. Posta havalelerinin giderek daha popüler hale gelmesi üzerine, şirketin nakit transferi hizmetlerine yönelik ilgi azalmaya başlamıştı. Bunun üzerine AmEx kendi para çeklerini çıkardı. Express Para Çeki, ilk altı hafta içinde 12 bine yakın satarak umulmadık bir başarı sağladı. AmEx, bunun üzerine saldırıya geçti ve ürününü kendi ofislerinin yanı sıra demiryolu istasyonlarıyla genel mağazalarda da satmaya başladı.

Hewlett Packard, 1937 yılında kuruldu. Başlangıçta kaynak ekipmanı, kilo verdirici şok makinesı, otomatik pisuar yıkayıcı, radyo verici gibi ürünler üretti. Sonradan büyük bir teknoloji şirketine dönüştü.

Motorola, 1928 yılında kuruldu. Başlangıçta Sears radyolarına servis hizmeti veriyordu. Ancak, kurucusu Paul Galvin, bu pazarın uzun süreli olmayacağını bildiğinden sürekli araştırma peşindeydi.

Gen değişimi aslında nedir?
Yönetim gurusu CK Pharalad, bir şirketin genetik kodunu şöyle tanımlıyor: “İlgili organizasyonun işini yaptığı ilgili sektörde, bir dizi önyargı, varsayım ve tahminden oluşan varlıklarının kümülatif toplamıdır.” Ona göre, “genetik kodlar”, geçmişe ait, derinlere yerleşmiş dersler, alışkanlıklardır. Bu nedenle de değiştirmek, bir yöneticiden bir başka yöneticiye aktarmak zordur.

Gary Hamel ise “Genetik kodlar, geçmişte yaşananlarla ilgilidir. O nedenle, genetik kodu değiştirmenin yolu, geçmişi, alışkanlıkları unutmaktan geçer” diye konuşuyor ve şöyle devam ediyor:

“Geçmişi tekrarlamanın, gelecekteki başarıyı güvence altına alamayacağını kavramadan, hiçbir firma geçmişin bir bölümünü terk edemez. Bugünden geleceğe hazırlanmak için, yöneticilerin önce mevcut başarının sürekli olamayacağına ikna olması gerekir. Bunun sağlayacağı ivedilik ruhu, geleneksel yönetim çerçevelerini genişletmek ve genetik mühendisliğine geçmek için gerekli girişimleri başlatma açısından kritik önem taşır.”

Hamel, ardından da Türkiye’deki pek çok şirket için kritik olan değerlendirmeyi yapıyor: “Kuşkusuz, esas ustalık, şirket, başarısının zirvesindeyken bu ivedilik ruhunu yaratabilmektir.”

Türkiye’nin genetik mühendisleri
Türkiye’nin son 40 yılına bakıldığında, “zirvedeyken değişim” yapamayan, bu nedenle de düşen şirketlerin sayısının çok olduğu görülür. 1960’ların ortaları ve 1970’lerde Türkiye’nin en büyük şirketleri arasında yer alan, ancak bugün hayatta olmayanlar buna iyi örnektir. Puro Fay, Şark Değirmenleri, İttihat Değirmencilik, İstanbul Meşrubat Sanayi, Mensucat Santral, Aker Ticaret ve Paktaş gibi şirketler, zirvedeyken gerekli değişimi yapamadıkları için “tarih” oldular.
Bir de değişimi zamanında yapan, sürekli yeni koşullara uyum için “genetik mühendisliğine” başvuranlar var. Onlar da “Son 30 yılın” büyüme şampiyonları arasında ilk sıralardaki yerlerini aldılar.

Bu değişimi ortaya koymak için, Türkiye’nin son 30 yılında en hızlı büyüyen şirketlerini saptadık. 1975 yılının “İlk 100”ü arasında yer alan şirketlerin, 2005 sonunda nasıl bir büyüklüğe ulaştıklarını, cirolarını baz alarak hesapladık. Bu değerlendirmede TL ve döviz cinsinden hesaplar yaptık.

“İlk 100” şirket arasında yer alanlardan bazılarının “tarih” olduğunu, bir bölümünün ise şimdi listelere girmekten çok uzak olduğunu gördük.

Yaptığımız değerlendirmede 1975 yılında “İlk 100”e girenlerden, bugün hayatta olanların büyüme performanslarına ulaştık. Hesaplamayı 1975-2005 arasında cironun, TL ve ABD Doları bazında değişimine göre yaptık. Ortaya bu sayfalarda gördüğünüz tablo çıktı.

Tablo her şeyi açıkça gösteriyor. “Yürüyen çamaşır makinesi” yapımı nedeniyle eleştirilen Arçelik, şimdi bir dünya devi ve 30 yılda cirosunu 3.4 milyon kat artırmayı başarmış. Aynı listede son 10 yılda müthiş bir dönüşüm geçiren Ford Otosan’ı görüyoruz. Ardından gelenlerin önemli bölümü, “zirvedeyken” değişmeyi başaranlardan oluşuyor.

Hızlı büyüyenlerin sırları

Hürriyet: 1970’li yıllarda yine Türkiye’nin en çok satan gazetesiydi. Ancak, ortalama 16 sayfadan oluşan bir yayın niteliğinde idi. Şimdi ise Türkiye’nin sadece en çok satan gazetesi değil, aynı zamanda kurumsal yönü olan güçlü bir şirketi konumunda. Bir içerik fabrikası gibi çalışıyor, sürekli katma değerli ürünlere yöneliyor. Halka açık hisselerinin yüzde 90’ına yakını yabancıların elinde. İşin sırrı kalıcılık, sürekli gelişim ve öncülükte.

Arçelik: Yerel bir şirket konumundan, global şirket düzeyine ulaştı. Bunu yaparken, teknoloji şirketi olmanın gereği olan ciddi bir DNA değişimine gitti. AR-GE ve markaya yatırım yaptı. 300 buluşun sahibi oldu, Arçelik’in yanı sıra Beko’yu dünya çapında markaya dönüştürdü.

Otosan: Efsane Anadol’un üreticisi ve ithalatçı şirket idi. 1980’lerde Anadol’un imalatını bırakıp, önce ticari araç yapımına yöneldi. Ancak, esas dönüşüm 1990’larda büyük yatırım ile gerçekleşti. Ford’un ortaklığı ile bu dünya devinin üretim üssü haline geldi.

Profilo: 10970’lerde Kamhi Ailesi’ne aitti. Uzun yıllar beyaz ve elektronik eşya alanında öncü şirketlerden oldu. Ancak, 1990’larda Alman Bosch tarafından satın alındı. Bu tarihten itibaren şirkette hızlı değişim ve büyüme başladı. Şimdi dünya çapında bir şirket olarak faaliyetlerine devam ediyor.

Otomarsan: 1969 yılında Mengerler, Has ve Mercedes ortaklığı ile kuruldu. Önceleri otobüs üretiyordu, ardından kamyon üretimine de girdi. 1986 yılında Aksaray’da kamyon üretimini başlattı. İhracat odaklı stratejisi ile sektöründe rekabetçi hale geldi. Şimdiye kadar ürettiği 35 bin otobüsün 12 binini ihraç etmeyi başardı. 1990 yılında şirketin adını Mercedes Benz olarak değiştirdi.

Eczacıbaşı İlaç: 1952 yılında Türkiye’nin ilk yerli ilaç fabrikasını kurdu. Sektörde birçok “ilk”e imza attı. 1990’da halka açıldı, 1992 yılında ise yeni modern fabrikasını hizmete soktu. Yerli şirketlerin yabancılar tarafından satın alındığı bir dönemde, yenilikçi ve kalıcı stratejisiyle yoluna devam etti.

Eti: Firuz Kanatlı tarafından Eskişehir’de küçük bir işletme olarak yola çıktı. Sürekli gelişim ve yenilikçi çizgi izledi. Yabancılarla rekabete rağmen, kendini geliştirdi ve slogan olarak da seçtiği gibi “Eti Uygarlığı” oluşturdu. Anadolu’da merkezi olan ve yoluna devam edebilen ender şirketlerden oldu. İşin sırrı “core business” stratejisine sarılıp, bildiği işi yapmasında…

Sıemens Sanayi: Temeli merhum Vehbi Koç tarafından Türkeli AŞ’de atıldı. Ardından 1958 yılında Simko olarak kuruldu. Küçük bir atölyede başlayan serüven dev sanayi tesisine dönüştü. Başarının sırrı, yerli ve Alman ortakların, Türkiye’nin gelişimini ve ihtiyaçlarını önceden görmelerinde yatıyor. Yönetimde istikrar, uzun süre iş başında kalan CEO ve teknolojiye yatırım, şirkete başarı getirdi.

 Abd’li Demiryolu Şirketleri Neden Başarısız Oldular?

Zirvedeyken “genetik mühendisliğine” başvurmayan, öngörü sıkıntısı nedeniyle başarısızlığa uğrayanlara en iyi örnek demiryolları şirketleri… Bu örneği çok sayıda yönetim uzmanı kitabında verir. Ancak, gerçek anlamda bir “gen değişimi” gerekliliğine rağmen, aynen yoluna devam eden şirketler için çok iyi bir örnek olması, bu konuyu hep gündemde tutar.

19’uncu yüzyılın ABD’sinde en büyük şirketler liginde demiryolları şirketleri yer alıyordu. Ancak, bu şirketler, 20’inci yüzyılın ortalarında ardı ardına yok oldular. Bazıları, dönüşebildikleri için ayakta kalabildiler. Önce kara, ardından da demiryolları vardı. Demiryolları hızla büyüdüler. Ancak, işi sadece demiryolu olarak gördükleri için, kara ve hava yollarındaki hızlı gelişme karşısında, yeni strateji geliştiremediler. Oysa, işe, bir taşıma olarak bakıp, iş planlarını genişletebilselerdi, ayakta kalabileceklerdi. Efsane yönetim gurusu Theodore Levitt, “Onlar demiryolu işinde olduklarına inandılar, yaptıkları işi anlamadılar. Oysa onlar tam anlamıyla taşımacılık sektöründeydiler. Eğer işlerini bu alanda yaysalardı, iflastan kurtulabilirlerdi” diye konuşuyor. Bu tam anlamıyla bir “kötü yönetim” ve “öngörüsüzlük”tü.
 
 Ram Charan/ Yönetim Gurusu

“Genetik Kodu Değiştirmek, Bir Liderin En Zor Görevidir”

Liderle Başlar Genetik kodu değiştirmek aynı zamanda işe bakışı bütünüyle yenilemek anlamına da geliyor. Yani yeni bir bakış açısı. Genetik kodu değiştirmek liderle başlar. Genetik kod kişinin nasıl düşünüp nasıl çalıştığını da içerir. Fırsatlara nasıl bakıldığı, insan ilişkilerinin nasıl yürütüldüğü, hangi fikrin işe yarayıp hangisinin başarısız olacağını genetik kod dahilinde yer alan davranışlar belirler. Kimlerin yükseltilip kimlerin işten atılacağı da yine genetik kod davranışları sayesinde gerçekleşir. Sonuçta genetik kod bir şirketin başarısının ya da başarısızlığının sorumlusudur. Şirketlerde gerçek değişim bu yüzden genetik kodun değişmesiyle yaşanır.

En Zor Görev Şirketin genetik kodunu değiştirmek, bir lider için en zorlayıcı iş. Çünkü, eski genetik kod eski liderin düşünce yapısından izler taşır. Yeni genetik kod ise yeni liderin düşünce yapısının izlerini taşıma durumundadır. Örneğin, Alex Trotman, yeni dönüşüm planını, yani genetik kod oluşturma planını yaptığında ilk olarak liderliğe odaklandı. Amacı organizasyonun bütün aşamaları için yeni bir hedef yaratmak ve organizasyona hakim olan eski düşünce yapısını da bütünüyle değiştirmekti.

Nasser’ın Başarısı Ford Otomotiv Operasyonlarının Başkanı Jacques Nasser, şirkette önemli görevdeki 200 liderin eğitimini üstlendi. Bu eğitim büyüme ve hissedarlar için yeni değer yaratımıyla ilgili bir takım düşünce kalıplarını da içeriyordu. Eğitim ilk olarak 200 lidere ardından da bu 200 liderin altında çalışan 5 bin yöneticiye aktarıldı. 1998 yılında Ford’un 1000 üst düzey yöneticisi şirketin 50 bin ücretli çalışanına aynı değerleri empoze etmekle görevlendirildi. Ve şirketin genetik kodu böylelikle değiştirildi.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz