Tekfen, Türkiye’de tarıma yönelikyatırım yapan ilk büyük gruplardan. 1970’lerde Toros Gübre ile yola çıkan grup, şimdi büyüme yolunda ilerliyor. Tohum şirketinden sonra Samsun Gübre’nin satın alımı...
Tekfen, Türkiye’de tarıma yönelikyatırım yapan ilk büyük gruplardan. 1970’lerde Toros Gübre ile yola çıkan grup, şimdi büyüme yolunda ilerliyor. Tohum şirketinden sonra Samsun Gübre’nin satın alımı gerçekleştirildi. Tarımsal Sanayi Grubu’ndan Sorumlu Başkan Yardımcısı Esin Mete, “2005’i 350 milyon dolar ciroyla kapattık, Pazar payımızı artırdık” sözleriyle gelinen noktayı ortaya koyuyor. Büyümede yeni yatırımlar ve ortaklıklar da olabileceğine dikkat çekiyor. “Tarımı artık ikinci ana iş kolu olarak görüyoruz” diye konuşuyor ve devam ediyor: “Bu alanda potansiyel büyük. Liderliği sürdürmek için yeni yatırım, ortaklık ve satın alma olabilir.”
Son yıllarda pek çok yatırımcı ve büyük grup “tarım” sektörü ile ilgilenmeye başladı. AB üyelik müzakereleri ile birlikte bu sektörün yeni bir çehreye kavuşacağına ve gerçek potansiyeline ulaşacağına yönelik olumlu beklentiler sektöre yönelik ilginin artmasında etkili oluyor. Son yıllarda tarım ve tarımsal sanayi alanındaki girişimleriyle dikkat çeken gruplar arasında önde gelenlerden biri de Tefken Holding.
İnşaat sektöründeki yatırımlarıyla dikkat çeken Tekfen Holding, son yıllarda tarım sektöründeki fırsatları ve gelişmeleri yakından takip ediyor. Aslında grubun bu alandaki faaliyetleri oldukça eskiye dayanıyor. Tekfen 1970’li yılların başında Toros Gübre ile tarım sektörüne girdi. Tarımdaki iddiasını uzun yıllar sessiz sedasız sürdürdü. Ancak grup son yıllarda tarımda faaliyet alanlarını genişletiyor.
Antalya’da yılda 80 milyon fide yetiştiriyor. Tarla tohumlarında yatırımlarını artırıyor. En son olarak da geçtiğimiz haziran ayında özelleştirme kapsamında Samsun Gübre Fabrikaları’nı 41 milyon dolara satın aldı. Bu tesisle birlikte toplam 400 bin ton olan depolama kapasitesini 550 bin tona, 1,4 milyon ton olan üretim kapasitesini ise 1,9 milyon tona çıkardı.
Tekfen Holding’de tarım grubunun başındaki kişi ise Esin Mete. Toros Gübre’nin kurucuları arasında yer alan Mete, uzun yıllardır Tekfen’in tarım stratejisinde en etkili isimlerden biri.
Tekfen Holding Tarımsal Sanayi Grubu’ndan Sorumlu Grup Başkan Yardımcısı Esin Mete, tarıma girdi sağlayan sektörlerde büyümeye devam edeceklerini belirtiyor ve ekliyor: “Tekfen’in genişleme ihtiyacı ve Türkiye’nin tarımdaki potansiyeli bir araya geldi. Bu iki faktör sonucunda stratejik olarak tarımda büyüme kararı aldık. Tarım el atılması gereken bir sektör. Biz burada çok büyük bir potansiyel görüyoruz.” Esin Mete ile tarımı ve Tekfen’in sektördeki yatırımlarını konuştuk.
* Toros Gübre, Tekfen Holding’in tarım sektörüyle ilgili ilk yatırımı, değil mi? Tekfen, nasıl girdi tarım işine?
Ben 1973 yılında Tekfen’de çalışmaya başladığımda holding, gübre sektörüne yeni girmişti. Henüz Toros Gübre yapılanmış bir şirket değildi. Fizibilitesinden, ekipman alımına kadar her türlü aşamasında görev aldım. Ceyhan’da bir tesis kurarak, gübre üretimine girdik. Oldukça zorlu bir süreçti.
Tekfen’in bu alana girmesinde, Türkiye’nin ihtiyacı belirleyici oldu. O dönemlerde gübre yatırımı yapmak için bir teşvik almıştı. Tarıma girdi sağlayan sektörlerin gelişmesi için devlet destek veriyordu. Bundan da yararlanarak, ülkenin de ihtiyacı olan bir yatırım yaptık. Daha sonra 1986’da gübre işi serbestleştirilince, biz rakiplerimizden farklı olarak pazarlamaya yöneldik. Şirketin büyümesinde, pazarlama faaliyetleri de etkili oldu.
* Tekfen deyince akla ilk olarak inşaat sektörü geliyor. Tekfen’i bugüne kadar inşaattaki iddialı yatırımlarıyla biliyoruz. Son yıllarda ise grup, tarımda ciddi atılımlar yapıyor. Bu stratejik bir karar mı?
Tekfen’in sanayiciliği aslında ampul üretimiyle başlamış. Ancak, grup müteahhitlik alanında iddialı oldu. 1970’lerin ortalarında gübreye girerek ampul dışında sanayicilikte ikinci adımı attı. Gübreye girmede ise o dönemlerde Türkiye’de gübreye ihtiyaç olması ve devletin bunu teşvik etmesi etkili oldu. Tekfen’in kuruluşundan beri vizyonu, Türkiye’nin ihtiyacı olan ve gelişmesine katkıda bulunacak alanlarda bulunmak.
Grup olarak 1997-98 yıllarına kadar sadece gübre sektöründe kaldık. Gübre tarıma girdi sağlayan bir ürün. Ancak, çiftçinin gübre kullanabilmesi için gelirlerinin artması gerekiyor. Bunun için de iyi tohum, iyi fide kullanması lazım. Bütün girdilerinin doğru olması gerekiyor ki gübreyi daha bilinçli ve çok olarak kullansın. Biz de 1995’te stratejik bir kararla tarımdaki faaliyetlerimizi artırdık. Tarıma girdi sağlayan sektörlerde var olmaya başladık.
* Tarıma girdi sağlayan hangi alanlarda yatırımınız var şu anda?
Çiftçinin gelirlerini yükselterek, tarıma girdi sağlayan sektörlerin büyümesine katkı sağlamak istedik. Tarım çok bakir bir alan ve hakikaten ilerleme kaydedilmiyor. 5 yıllık planlar yapılıyor. “Gübre tüketimi 10 milyon tona çıkarılacak” deniyor, ama yıl sonunda bakıyorsunuz tüketim yine 4,5-5 milyon tonlarda.
Türkiye’deki gübre tüketimi gelişmiş ülkelere göre çok düşük seviyelerde seyrediyor. Gübre kullanımını artırabilmek için tarıma girdi sağlayan, yani çiftçinin daha verimli tarım yapabilmesi için kaliteli girdi sağlayan sektörlere yönelmeye başladık.
* Şu anda tarımda hangi alanlarda varsınız?
Gübreden sonra ilk olarak tarla tohumları üretmeye başladık. Türkiye’de en fazla buğday üretiliyor. Yılda üretilen buğday miktarı 20 milyon ton. Buğday, Anadolu topraklarından dünyaya yayılan bir ürün ama kaliteli bir buğdayımız yok. Çünkü, sertifikalı tohum kullanımı çok düşük seviyede. Bu nedenle bu işe girdik.
Tarla tohumları üretmeye başladık. Şu anda buğday, mısır, pamuk gibi tohumları üretiyoruz. Sertifikalı tohum kullanan çiftçi sayısını artırmak istiyoruz. Bu rakam şu anda çok düşük. Yani köylü tarım işletmelerinden bu yıl aldığı buğdayı idareli kullanarak 5 yıl ekiyor. 5 yıl aynı tohumu kullanıyor. Her yıl aynı tohumu kullandığı için de tohum bütün özelliklerini kaybediyor. Çıkan ürün de hiçbir işe yaramıyor. Ürünü satamaz hale geliyor. Biz bunu önlemek için çiftçiyi her yıl sertifikalı, yani kalitesi yüksek tohum alımına yönlendiriyoruz.
* Tarla tohumlarında yabancı bir şirketle ortaklık yaptınız mı?
İsrailli bir firma ile ortaklık yaptık. Sonra o ortaklık yürümedi. Şu anda Türkiye’de araştırma enstitülerinin geliştirdiği tohumları üretiyoruz. Toros Agripark’ta bir tohum üretme ve depolama yerimiz var.
* Samsun’da yeni bir fabrika satın aldınız…
Evet, 2005’in haziran ayında özelleştirme kapsamında Türkiye Gübre Sanayi’ne bağlı olan Samsun Gübre Fabrikaları’nı 41 milyon dolara satın aldık. Bu tesisle birlikte toplam 400 bin ton olan depolama kapasitesini 550 bin tona, 1,4 milyon ton olan üretim kapasitesini ise 1,9 milyon tona çıkardık.
* Fide de üretiyorsunuz değil mi?
Fidede bir İsrailli ortağımız var. Antalya’da 25 dönüm seramız var. Yılda 80 milyon fide üretip satıyoruz. Kaliteli, hastalıksız girdileri çiftçiye temin ediyoruz. Toros Tarımsal diye bir markamız var. Bu marka ismi ile meyve ve sebze tohumları satıyoruz. Toros Tarımsal ile bugün Türkiye’nin meyve ve sebze tohumlarının yüzde 15-20’sini, hatta domateste yüzde 45-50’sini satan bir kuruluş haline geldik. Hollanda ve İsrail’den tohum ithal ediyoruz. Tarla tohumlarıyla, meyve sebze tohumları birbirinden çok farklı. Meyve ve sebze tohumları hibrit tohumlar olarak geçiyor ve üretemiyorsunuz. Bunlar tek kullanımlık tohumlar.
Bütün bu faaliyetlerimizi tek bir grup altında birleştirdik. Bu faaliyetlerimize ek olarak, üstlendiğimiz misyonu tamamlamak için işin ticaretini de yapıyoruz. Kaliteli gübreyle, tohumla üretim yapan çiftçinin ürününü geri alıyoruz. Burada çiftçiye doğru dürüst üretim yaptığında, ürünün para ettiğini göstermek istedik. Çiftçiden aldığımız ürünleri de piliç, yem sanayisine satıyoruz. Böylece tahıl işimiz doğdu. Bu konuda ürün gamımızı tamamlamak için yurtdışıyla da çalışıyoruz. Dışarıdan soya küspesi, mısır getirdik.
* 90’lı yılların ortalarından itibaren Tekfen tarımda yoğunlaşmaya başladı. Şu anda da holding bünyesinde grup olarak faaliyet gösteriyor. Tekfen’in artık inşaattan sonraki ikinci ana iş kolunun tarım olduğunu söylemek mümkün mü?
Tekfen’in genişleme ihtiyacı ve Türkiye’nin tarımdaki potansiyeli bir araya geldi diyebiliriz. Bu iki faktör sonucunda stratejik olarak tarımda büyüme kararı aldık. Tarım el atılması gereken bir sektör. Biz burada çok büyük bir potansiyel görüyoruz. Ama çok yavaş ilerleyen bir sektör aynı zamanda. Bu da büyümeyi biraz zamana yayıyor.
* Tekfen’in toplam büyüklüğü içinde tarımın payı ne kadar?
İnşaat işlerimiz Tekfen’in bel kemiği. Ama tarımı da ikinci ana iş kolu olarak tanımlamak mümkün. Toplam ciromuzun yüzde 55-60’ını inşaat, yüzde 30-35’ini de tarım oluşturuyor.
* Peki, Tekfen önümüzdeki dönemde tarımda nasıl büyümeyi planlıyor? Tarıma girdi sağlayan faaliyetlerinize ek olarak düşündüğünüz başka alanlar da var mı?
Tarıma girdi sağlayan bütün alanlarda varız. Agripark’ı da satın aldıktan sonra artık mevcut faaliyetlerimizin geliştirilmesine bakmak lazım. Geliştirilen ürünlerin dış piyasalara yönelmesine yardımcı olacağız. Belki bilfiil yer almasak da bir yerde çöpçatanlık yapacağız. Yani bizim girdilerimizi kullanarak üretici ile tüketiciyi bir araya getirmek, çiftçiye verdiğimiz teknik desteği artırmak gibi planlarımız var.
* Başka şirket satın alacak mısınız?
Biz büyümeyi planlıyoruz. Liderliğimizi devam ettirebilmek için böyle bir planımız var. Ama bunu girdi sağlayan faaliyetlerle sürdürmek istiyoruz. Gübrede, fidede olabilir. Her faaliyetimizi daha fazla büyütmeyi, bu konuda yeni ortaklıklar, yeni atılımlar yapmayı planlıyoruz.
* Tekfen Tarım Grubu’nun cirosu ne kadar?
2005’i 350-400 milyon dolar arasında kapattık.
* Gübrede pazar payınız ne kadar?
Özelleştirme ihalesinde Samsun Gübre’yi de satın aldıktan sonra üretimde pazar payımız yüzde 38’e yükseldi. Pazar payımız yüzde 25 civarında. Bunu her yıl artırarak, yüzde 30’a çıkarmayı hedefliyoruz.
* Türkiye’deki gübre sektörü AB’ye hazır mı?
Gübre AB’ye çok uzun yıllardan beri hazır. Türkiye’nin gübre sektörü ile AB’deki gübre sektörü arasında hiçbir fark kalmadı. 2000’den beri de AB gübre standartları uyum yasaları çıktı. Buna göre üretim yapılıyor. AB kendi gübre sektörünü korumak için anti-damping kurallarını çalıştırıyor. Ama bizde ise anti-damping çalıştırılamıyor.
* Fide pazarında büyüklük ne kadar?
Fidede, meyve ve sebzede kayıt dışı çok yüksek. Kayıtlı rakamlara göre fide sektörü 50 milyon dolar, meyve sebzede 75-80 milyon dolar büyüklüğe sahip. Bu sektörlerin potansiyeli gübreden çok daha büyük. Büyüklük üç dört katına çıkabilir.
*Tarım politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne gibi yanlışlar yapılıyor? Önümüzdeki dönemde bunlar nasıl düzeltilmeli?
Devletin bu alanlardan çekilmesi gerekiyordu. Onu da yaptı. Tarım Bakanlığı’nın artık tarımı yönlendirici politikalar izlemesi lazım. Onu da yavaş yavaş yapmaya başladılar. Mesela, bu yıl yem bitkilerini yaygınlaştırıp, desteklediler. Bu doğru bir politikaydı. Bugün artık yerli üreticiden elde edilen mısır kullanılıyor ve mısır ithalatımız kesildi.
Tarım Bakanlığı’nın tarım borsaları kurması ve yaygınlaştırması gerekiyor. Çiftçinin vadeli işlem yapabileceği yerlerin kurulması lazım. Tarımın gelişmesinin en önemli göstergesi bu. Bu konuda sevindirici gelişmeler var. Tabii AB’ye girişte bazı mevzuatlar bunları zorunlu hale getiriyor.
* Türkiye’de tarımın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Hangi ürünler önümüzdeki 5 yıl içinde ön plana çıkacak? Bugünden bu konularda neler yapılıyor? Bu gelişmeler gübre sektörünü nasıl etkileyecek?
Türkiye’de tarımın geleceğini çok parlak görüyorum. Muhakkak gelişecek bir sektör olarak tanımlıyorum. Öne çıkacak ürünler olarak meyve ve sebze, buğday, mısır ve soya gibi yem bitkilerini görüyorum. Bilinçli tarım yapılması gübre sektörünü olumlu etkileyecektir. Ayrıca, çiftçinin doğru ürünleri yeterli miktarda üretip, ürününü değerinde satması da gübre sektörünü olumlu etkiler. Zira çiftçinin gelirinin artması girdilere harcama yapmasını mümkün kılar.
* Tarımın hızlı gelişmesi için ne gibi politikalar izlenebilir? Çözüm önerileriniz neler? Özellikle AB sürecinde ciddi düzenlemeler getirilecek…
Türkiye artık AB’ye giriyor. AB, “Europgap” (Avrupa Perakendecileri Tarım Ürünleri: İyi Tarım Uygulaması) adı altında kurallar koydu. Türkiye AB’ye girsin girmesin, meyve ve sebzesini AB’ye ihraç etmek istiyorsa, onların koyduğu kurallara uymak zorunda. Europgap yönetmelik manzumesine uygun üretim yapacaksınız. Bu kurallar özetle, yenilen meyvenin sebzenin geçmişini takip edebilmeyi gerektiriyor. Bu meyve nereden, hangi tohumdan, nasıl üretildi? Üretilirken ne kullanıldı? Bir meyvenin sebzenin üretim sürecini belgeleyeceksiniz. Üretimi bu hale getirdiğinizde de pazar büyüyecek. Türkiye AB’ye, Rusya ve Arap ülkelerine meyve sebze ihracatı yapabilecek bir ülke konumuna gelecek. Ama üreticinin bütün bunlara uyması lazım.
Biz de çiftçinin ihracatçı konuma gelmesi için çöpçatanlık edeceğiz. Teknik hizmet vereceğiz. Nasıl yetiştirildiği bilinen, dokümante edilmiş fideyi, nasıl üretildiği bilinen tohumu çiftçi aldığı zaman elde ettiği ürünü rahatlıkla AB’ye satabilecek. Türk tarımında verimliliğin artması için bir yandan tarım arazileri bölünmüşlüğünü ortadan kaldıracak Toprak Yasası’nın çıkması, diğer yandan çiftçilerin sürekli eğitilmesi gerekli. Buna karşın, pazarın talebi birleşmeyi gerektiriyorsa, ki bence gerektiriyor, KOBİ tarzındaki şirketler bu birleşmeyi sağlayacak ve küçük arazilerin bir şekilde büyümesini temin edecek yollar bulacaklar.
* Devlet bu mevzuata uymak için özel bir komisyon kurdu mu?
Türkiye’de tohum sahibinin haklarının korunması kanunu vardı. Yaklaşık 60 yıldır çıkmıyordu. Bu kanun çıktı. Bunun sonucunda da tohum satan kuruluşlar, Türkiye ile daha rahat çalışmaya başladı. Çeşitlerini artırıyorlar. Bu da verimi artan tohumların Türkiye’ye gelmesine neden oluyor. Örneğin Macaristan biberini Türkiye’de üretebilirsiniz artık. Bu çok sevindirici bir gelişme.
Türkiye’deki tarım potansiyeli çok büyük. Sosyal olarak da çok geniş bir kitleye hitap ediyor. Türkiye ileride AB bünyesinde İspanya’nın, İtalya’nın yerini alabilecek bir ülke. Rusya ve Arap ülkelerine ihracat yapabilir. Bu potansiyeli çok iyi kullanmamız lazım.
“YABANCILAR TOPRAK ALIMI YAPIYOR”
ÇOK FAZLA YABANCI GELECEK Girdi sağlayan sektörlere, yurtdışından çok büyük girişlerin olacağını sanmıyorum. Ama Türkiye’nin çıktısını almak, topraklarını kullanmak ve Türkiye’de tarım yapmak için çok fazla yabancının geleceğini düşünüyorum. Çok sayıda yabancı firmanın toprak alımı yaptığını, toprağı işletmek için birtakım organizasyonlar kurduklarını duyuyoruz. Bu gelişmeler çok faydalı.
KOBİ’LERİN GİRMESİ DAHA UYGUN Biz çok büyük firmaların küçük kuruluşlarının bu işe girmesindense, büyüme potansiyeli yüksek küçük boyutlu girişimcilerin girmesini çok daha olumlu karşılıyoruz. KOBİ’lerin tarıma girmesi çok daha uygun. Çünkü tarımla ilgilenmek için çok büyük genel yönetimlere ihtiyaç yok. Daha yerel, daha küçük şirketler bu işte başarılı olabilir. İş yerel bazda yürütülüyor. Tarımda orada olmanız lazım, burada oturup da Diyarbakır’da üretim yapamazsınız.
BÜYÜK GRUPLAR NEDEN TARIMA GİRİYOR?
LOKOMOTİF OLABİLİR Büyük gruplar tarıma bakir ve gelişime muhtaç bir sektör olduğu için giriyorlar. Tarım, Türkiye’nin gelişmesine çok büyük ivme kazandıracak bir sektör. Turizm sektörü gibi çok iyi bir lokomotif olabilir. Bugün Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde 30-35’i, yani 25 milyon kişi tarımla ilgileniyor. Sosyal olarak da çok büyük bir güç. Onun için büyük şirketler giriyor.
SEKTÖR KURUMSALLAŞTI Bu sektör, bugüne kadar kurumsal değildi. Tarım deyince aklımıza hep köylü geliyor, 10 dönüm arazisinde karnını doyurmak için ekim yapan bir kitle düşünülüyordu. Ancak artık çiftçi ön plana çıkıyor. Çiftçi de profesyonel olduğu için girdileri görmezden gelemez. Ne kadar çok çiftçin olursa o kadar iyi. Gelişim için büyük şirketlerin bu alana girmesi gerekiyor.
“GÜBRE SEKTÖRÜ İKİYE KATLANABİLİR”
TÜKETİM 5 MİLYON TON Türkiye’de 2005’te yaklaşık 5 milyon ton gübre kullanıldı. 2001 krizinde bu, 4 milyon 300 bin tona inmişti. Kriz yıllarında kullanım hep düşer ve 4-5 yılda ancak krizden bir önceki yılın kullanımına gelir. Öyle hemen bir kademede eski seviyeye gelmiyor. Şimdi 5 milyon 200 bin ton civarında.
POTANSİYEL ÇOK BÜYÜK Bizde her hektar için 80-82 kilo gübre kullanılıyor. Gelişmiş ülkelerde ise bu rakam 275-300’e yakın. Gübrede çok büyük bir potansiyel var. Gübrede en az yüzde 50 artış potansiyeli var. Gübre sektöründe toplam büyüklük 1,2 milyar dolar. Ciddi bir büyüme potansiyeli var. Sektör ikiye katlanabilir.
“TARIMA GİRDİ SAĞLAYAN SEKTÖRLERDE BÜYÜYECEĞİZ”
GIDAYA ŞİMDİLİK GİRMİYORUZ Tarımın geneline hitap etmek gibi bir hedefimiz yok. Girdi sağlayan alanlarda potansiyel çok yüksek. Bulunduğumuz alanları genişletecek faaliyetlerde bulunmak istiyoruz. Gıda gibi tarıma dayalı sektörler belki daha sonrasında düşünülebilir. Ama öncelikli olarak seralarımızı genişletmek, farklı bölgelere yayılmak gibi hedeflerimiz var.
TÜKETİCİ ÖNERİLERİNE AÇIĞIZ Meyve sebze tohumları üreten ve dağıtan şirketimizin faaliyetini genişletmek için yeni çeşitler geliştiriyoruz. Yani bir biber yediniz ve çok beğendiniz, getirin bize o ürünü, Türkiye çapına yaymak için çalışmalar yapalım. Mesela, Çanakkale domatesinin Türkiye’nin diğer bölgelerinde de yetiştirilmesi için çalışmalar yapıyoruz.
Fadime Çoban
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?