Stok Devrimi

Dünyada durum biraz farklıydı, ancak bir dönem Türkiye’de stoktan para kazanılırdı. Son yıllarda tablo değişti. Stokta mal tutmanın maliyeti, her sektör için ağırlaşmaya başladı. Rekabette önemli b...

1.06.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Dünyada durum biraz farklıydı, ancak bir dönem Türkiye’de stoktan para kazanılırdı. Son yıllarda tablo değişti. Stokta mal tutmanın maliyeti, her sektör için ağırlaşmaya başladı. Rekabette önemli bir unsur haline geldi. Bu nedenle, teknoloji ağırlıklı sistemler ve süreç iyileştirme çözümleri devreye girdi. Sonuçta, stok tutma süresinden maliyete, inanılmaz rakamlara ulaşıldı. Tam bir dönüşüm gibi...

 

Son 20 yılda başta ABD olmak üzere tüm dünyada stok yönetimi konusunda önemli gelişmeler yaşandı. 20 yıl önce uygulanan “klasik stok yönetimi”nde temel amaç, şirket envanterinin sayılması ve kontrol edilmesiydi. Şirketler bu klasik anlayış içerisinde, stok tutma maliyetleri ile “yok satma” arasındaki ekonomik dengeyi sağlayacak envanter düzeyini tutturmayı hedefliyorlardı.

 

Ancak, o günler geride kaldı. Şimdi, gelişen teknoloji ve yönetim yaklaşımlarının da etkisiyle, stok yönetimi adeta büyük bir dönüşüm geçiriyor. Klasik anlayışın yerini alan “Modern stok yönetimi”, stok yönetimini, “tedarik zinciri değeri”ne dönüştürüyor.

 

Andersen Yönetim Danışmanlığı kıdemli danışmanlarından Fırat Meriçer’e göre, değişimi sağlayan ve hızlandıran en önemli unsur teknoloji... Teknolojinin gelişmesi ile birlikte stok yönetimi süreçlerinde önemli aşamalar kaydedildiğini belirten Meriçer, “Bugün en iyi uygulamalara sahip olan şirketlerin ortak noktalarından birisi, stok yönetimlerini geliştirmek ve daha verimli hale getirebilmek için bilgi sistemlerini yoğun olarak kullanmalarıdır” diyor.

 

Bilgi sistemlerinin etkisi

 

Sözü edilen bilgi sistemleri arasında ise elektronik ticaret uygulamaları, Kurumsal Kaynak Planlama (ERP – Enterprise Resource Planning) ve İleri Planlama ve Çizelgeleme (APS – Advanced Planning and Scheduling) sistemleri kullanılıyor. Fırat Meriçer’e göre, üstelik bu sistemleri sadece şirketler kullanmakla kalmıyor, tedarikçilerine de yayılıyor. Başarılı bir stok yönetimi için, tedarikçilerin de aynı sistemlerle donatılmış olması gerekiyor. 

 

Balnak Lojistik Hizmetleri Genel Müdürü Selma Akdoğan ise stok yönetimi anlayışındaki gelişmeleri, iş çevresindeki hızlı ve kökten değişime bağlıyor. Malın rafta veya satış alanında hazır edilmesinin öneminin giderek artmasının, stok yönetiminin gelişmesini tetikleyen önemli bir unsur olduğunu belirten Akdoğan, bunun, rekabetçi piyasalarda çok çeşitli markalar arasındaki “bulunurluluk rekabetiyle” gözlemlenebileceğini söylüyor. Akdoğan, “Örneğin beş adet çok kaliteli gofret varsa, piyasada tüketici rafta bulduğunu alacaktır. Bu da bulunurluluk rekabeti yaratacaktır. Oysa tek kaliteli gofret varsa, tüketici bunu bekleyebilir.  Bu da üretici firmanın daha hızlı hareket etmesini mecbur kılmaz” diyor.

 

Süre düştü, maliyet geriledi

 

Tedarik zinciri maliyetleri içindeki ana kalemler şöyle sıralanıyor: “Sipariş yönetimi, satın alma, stok, finans ve planlama maliyetleri ve tedarik zinciri bilgi sistem maliyetleri”...  Tedarik zinciri maliyetleri içinde stok maliyetinin payı ise yüzde 20-25 arasında değişiyor.

 

Fırat Meriçer, tedarik zinciri maliyetlerindeki tarihsel değişime bakıldığında, genel bir performans iyileşmesinin görüldüğüne dikkat çekiyor. Fırat Meriçer, “Dünyada 2000 yılı ortalama tedarik zinciri maliyetleri, 1995 yılına göre yüzde 27 daha düşük gerçekleşti” diyor.

 

Meriçer’e göre bu başarının arkasında, teknolojilerin yaygın kullanımı ile süreç bazındaki iyileştirmeler yer alıyor.

 

Stok tutma süreleri ve maliyetlerin en düşük seviyede tutulması, stok yönetiminin öncelikli konularından biri... 2000 yılında, 5 ana sektörde, lider firmalar arasında yapılan büyük bir araştırma, bu konuda önemli ipuçları içeriyor. 110 firmayı kapsayan araştırmaya göre, “en iyi” kategorisine girenler, ortalama 40 envanter gününden daha düşük stok düzeyiyle çalışıyorlar. Araştırma, bu firmaların, tedarik zinciri maliyetlerini, satışlarının yüzde 4-yüzde 5’i civarına kadar indirdiğini ortaya koyuyor.

 

Ortalama performans gösteren şirketlerde ise tedarik zinciri maliyetleri, toplam satışların yüzde 10 ile yüzde 11 arasında seyrediyor. 500 milyon dolarlık bir satış hacmi için aradaki yüzde 5 -6’lık bu fark 25 – 30 milyon dolarlık maliyet avantajı sağlıyor.

 

<b>“Stoktan kazanmaya son”

 

Türkiye’de de şirketler stok yönetimine çok daha ciddi eğilmeye başlamış durumdalar. “Mükemmel sipariş karşılamak” için, geçmişte yüksek stok düzeyiyle çalışmayı tercih eden şirketler, şimdi etkin “stok yönetimi” için gerekli yatırımları yapıyor. Hatta, başta çok uluslu şirketler ve büyük gruplar olmak üzere, örnek stok yönetimi uygulamalarına imza atanlar da var.

 

Horoz Lojistik Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Dölen, Türkiye’de stok yönetiminin gelişimini şöyle anlatıyor:

 

“Geçmiş yıllarda, ürün stoklamak, bir yerde paranın değerini korumak olarak görülüyordu. Üretimin talebi karşılamadığı ve ithalatın zor olduğu bu dönemlerde stokta mal bulundurmak para getiriyordu. 1980'li yıllarda ithalatın önündeki temel engellerin kalkmaya başlamasıyla birlikte, stok yönetim yaklaşımı üzerinde değişimlerde yaşanmaya başlandı. Şimdi ise tablo iyice değişti. Sermaye çok pahalı. Dolayısıyla, stokta bekleyen ürünlerin maliyeti şirketler için hayati bir önem kazandı.”

 

Stok çevrim oranına son

 

İbrahim Dölen, 1990'lı yıllarda yaşanan önemli bir değişimin de her bölge için bir depo yaklaşımı olduğuna dikkat çekiyor. Dölen, “Türkiye için tek bir depo yaklaşımı benimsendi. Bu sadece farklı alanlarda stok tutma maliyetinin yüksekliğinden değil, pazarda mevcut rakiplerin artması ve hemen hemen her işkolunda fiyat ve rekabetin artmış olmasından kaynaklanmıştır”diyor.

 

Dölen, sanayicilerin stok tutma maliyetinin de değiştiğini söylüyor. Ona göre, depoya gelmiş ve çıkmış ürünlerin stok çevirim oranı hesaplanmaları ve bu hedeflerle stok yönetimini uygulamaya çalışmak, eskiden kalma bir yaklaşım... Dünyada artık “stok servim hızına” değil, üretim öncesi tedarik ile tüketim arasındaki süreci kontrol etmeye önem veriliyor. İbrahim Dölen şöyle devam ediyor:

 

“Buna da genel olarak tedarik zinciri yönetimi deniliyor. Stoklama bu zincir için sadece bir halkadır. Türkiye'de firmalar stok çevirim hızlarını arttırarak başarı kazandıklarını düşünebilirler. Ancak, bu süreç üzerinde bir etkisi yoksa, bu gelişmelerin aslında bu zincir içindeki sadece bir halkayı zorlamaktan başka bir şey yapmamaktadırlar”diyor.

 

Migros’un başarılı sistemi

 

Türkiye’de stok yönetimi konusundaki uygulama ve başarılarını paylaşan şirketlerin sayısı çok az. Stok tutma sürelerinde ve maliyetlerinde son 5 yıldaki değişimi ortaya koymak üzere hazırladığımız tablo için 30 firmadan bilgi istedik.

 

Ancak, bunlardan çok az bir bölümü bilgilerini paylaşmayı kabul ettiler. Bunun arkasında, stok yönetiminin çok kritik bir konu olması ve rekabet nedeniyle paylaşımdan kaçınma düşüncesi yatıyor. Her şeye rağmen bilgi veren şirketler de oldu. Bu şirketlerden biri de Migros...

 

Migros, stok yönetimini; sipariş yönetimi, B2B sistemi ve Migros Club sistemi olmak üzere üç ana başlık altında topluyor.  Sipariş yönetimi ile tüm Migros mağazaları bilgisayar ağı ile merkeze ve merkez depo ile bölge depolarına bağlanıyor. Mağazalar siparişlerini online olarak ana depo ve bölge depolara geçiyor, depolar da siparişleri günlük olarak sevk ediyor.

 

Migros’un stok yönetiminin ikinci ayağını B2B sistemi oluşturuyor. Şirket, satın almasının yüzde 30’unu, stok yönetimi içerisinde tedarikçilerle işbirliğini güçlendiren B2B sistemi ile gerçekleştiriyor.

 

Stok yönetimi içerisinde müşterilere, yani son kullanıcılara yönelik olarak da Migros Club uygulaması devreye giriyor. Bugün 3.5 milyon üyesi olan bu sistem ile müşterileri daha yakından tanımak amaçlanıyor.

 

Unilever’den talebe dayalı sistem

 

Uluslararası tecrübesini Türkiye’ye de başarıyla taşıyan Unilever için stok yönetimi, tedarik zinciri yönetiminin en önemli ayaklarından birini oluşturuyor ve nakit akışının bir parçası olarak ana performans göstergelerinden (KPI) biri olarak kabul ediliyor.

 

Türkiye'deki stok yönetimi ürün portföyüne göre değişiklik gösteren Unilever, her ürünün stok yönetimi için, talep analizi, servis kriterleri ve tedarik parametreleri olmak üzere 3 ana parametreye odaklanıyor.  

 

Bu konuda ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerinden destek aldıklarını söyleyen Unilever Gıda ve Temizlik Kategorileri Lojistik Müdürü Nevin Gökgöz Sindel, tüm dünyadaki 100 Unilever şirketi arasında stoğunu en iyi yönetebilen 7 ülke arasında yer aldıklarını söylüyor ve “Teknoloji sayesinde son 6-7 yılda bitmiş ürün stok seviyelerinin yüzde 40 azaldı” diyor.

Sindel şöyle devam ediyor

 

“Şu anda online olarak satışları, siparişleri, stokları, imalatları görebiliyoruz ve buna göre planlarımızı çok çabuk revize ediyoruz. Böylece, taşıdığımız stok satılabilir stok oluyor. Bugünlerde Harmony adı altında yeni bir proje üzerinde de çalışıyoruz. Bu projeyle, tüketici ve müşteri talebini daha iyi anlamayı, talebe göre tedarik zincirini ve stoklarımızı yönetmeyi amaçlıyoruz”. 

 

Uygulanan sistemle, stok devir sayısı ve maliyetlerinin azaldığına dikkat çeken Gökgöz Sindel,”Temizlik ürünlerinde bugün 10 günlük stok taşıyoruz. Bu rakam, 5 yıl öncesine göre 25 gün düzeyinde idi. 5-6 yıl önceye göre temizlik maddeleri satışımız yüzde 40 arttı. Ancak, bunlar için tuttuğumuz depolardaki palet alanı yüzde 50 azaldı. 3- 5 yıl öncesine göre depolama için harcadığımız para da palet alanı başına yüzde 70 azaldı” diyor.


Dünyadan örnek stratejiler

 

Uzmanlara göre, dünyadaki başarı örneklerine damgayı tedarik zinciri yönetimi vuruyor. Bu zincirde gerçekleştirilen yeniden yapılanmaların etkisi stok takip ve kontrolünde kendini gösteriyor. Fırat Meriç bu konuda örnek gösterirken şunları anlatıyor:

 

“Başarıyla yönetilen bir tedarik zincirinde, tüm halkalarda stok seviyeleri azalır ve ürünler tedarik zinciri halkaları arasında kelimenin tam anlamıyla akar. Bunu dünyada en iyi uygulayan firmaların başında Bose, Black & Decker, ve Ford gibi şirketler geliyor. Ford’un metal parça tedarikçilerinden birisi, geç sevk ettiği her dakika başına Ford’a 10 bin dolar ceza ödeme şartlı bir kontrat ile çalışmasına rağmen, bitmiş ürün envanterini iki saatlik envantere indirgemiş durumda”.

 

2001 yılına gerçekleştirilen ve 300’den fazla şirketi içeren bir Operasyonel Mükemmellik Kıyaslama adlı araştırma, örnek şirketler için önemli veriler sunuyor. Sınıfının en iyisi olarak kabul edilen şirketler arasında yapılan bu araştırmaya göre, son 3 yılda tedarik zinciri maliyetinde yüzde 25, stok taşıma maliyetlerinde ise yüzde 38 tasarruf sağlandı. Bu şirketlerin tedarikçilerinin yaklaşık yüzde 50’si JIT (Just-In-Tıme: Tam Zamanında Tedarik) ve VMI hizmeti sunuyor. Envanter dönüş hızına bakıldığında da, sınıfının en iyisi bu şirketlerin hammadde için 29, bitmiş ürün için ise 60 rakamlarına ulaştıkları görülüyor. ABD şirketlerinin bitmiş ürün ortalama envanter dönüş hızı ise sadece 6-7 civarında.

 

Gözde teknikler

 

Günümüzde stok yönetiminde kullanılan en gözde tekniklerden birisi CPFR (Collaborative Planning, Forecasting and Replenishment- Ortaklaşa Planlama, Tahmin ve İkmal)... Dünyanın en büyük perakende mağaza zincirlerinden birisi olan Wal-Mart ve büyük ilaç firmalarından Warner-Lambert, CFAR adlı tekniği kullanıyorlar. Bu şirketler, ortaklaşa yürüttükleri bu proje ile dinamik işbirliği sayesinde tüketici talebini daha doğru tahmin ederek milyarlarca dolar kazanmayı amaçlıyorlar.

 

Projenin ilk aşamasının tamamlanmasının ardından aldıkları sonuçlar da oldukça şaşırtıcı... Proje kapsamındaki bir ilacın tedarik zamanı (üretimin planlanmasından ürünün nihai tüketim noktasına ulaşmasına kadar geçen zaman) 12 haftadan 6 haftaya düşmüş. Proje başlamadan önce yüzde 87 civarında olan ve 10 milyon dolarlık satış hacmi kaybına yol açan mağaza hizmet düzeyi ise (Mağaza sipariş karşılama oranı) proje sonunda yüzde 98 düzeyine yükselmiş.

 

Wal-Mart ve Warner-Lambert’in bu pilot çalışmasının sonuçlarını gören ve aralarında Gilette, Procter & Gamble, Black & Decker gibi büyük firmaların bulunduğu 250’den fazla şirket bugün benzer CPFR çalışmalarına girmiş durumda.

 

Büyük değişime dikkat

 

Dünyada stok yönetimini başarılı olarak uygulayan ve CPFR tekniğini ilk kullanan şirketlerden birisi de Nabisco... ABD’li gıda devi Nabisco, söz konusu uygulamayı 22 Planters fındık ürünü ile sınırlı tutuyor. Uygulama sonucunda Planters markasının satışları yüzde 53 oranında artış göstermiş ve mağaza hizmet seviyesini yüzde 93’ten yüzde 98’e çıkarmış.

 

Bir diğer CPFR uygulaması da  yine Wal-Mart ile yiyecek – içecekten giyim eşyasına kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip Sara Lee arasında gerçekleştirdi. 1998 yılında, yaklaşık 2 bin 400 mağazada satılan 23 değişik marka bayan iç giyim ürünü ile başlayan uygulama sonunda, mağaza stoklarında yüzde 14 oranında düşüş, satışlarda yüzde 32 oranında artış ve söz konusu ürünlerdeki stok dönüş hızında yüzde 17 oranında artış kaydedilmiş.

 

Kuzey Amerika’da faaliyet gösteren Otis Asansörleri şirketi de JIT tedarik tekniğini başarı ile uygulayan firmalardan... Otis’in bugün üretimde kullandığı malzeme ve komponentlerin yüzde 40’ı depoya hiç uğramadan tedarikçiler tarafından direk üretim hattına teslim ediliyor.

 

SEKTÖRLERDE STOK YÖNETİMİ

 

Fırat Meriçer/Andersen Yönetim Danışmanlığı Tedarik Zinciri Ve Dijital Pazarlar Kıdemli Danışmanı

 

Andersen Yönetim Danışmanlığı şirketinin tedarik Zinciri ve dijital pazarlar çözümleri alanında uzman kıdemli danışmanı Fırat Meriçer, sektörlerde stok yönetimini şöyle değerlendirdi:

 

<b>BİLGİSAYAR VE ELEKTRONİK: Son 4 yıl içinde dünya genelinde bilgisayar firmaları girdi stok düzeylerini yüzde 20 ile yüzde 40 arasında azaltmışlardır. Stokların parasal değerinin toplam satışlara oranı ABD ve Japonya’da yüzde 6 ile yüzde 8 arasında iken, Avrupa’da yüzde 1 düzeyine kadar inmiştir. Bilgisayar parça tedarikçileri ise envanter seviyelerini sadece yüzde 6 ila yüzde 8 arasında azaltabilmişlerdir.

 

TELEKOMÜNİKASYON: Telekomünikasyon sektöründe de benzer gelişmeler yaşanmaktadır. Taşınan ortalama envanter seviyesi son 5 yılın en düşük seviyelerine gerileyerek, envanter günü cinsinden Avrupa’da 93 gün, ABD’de ise 73 gün olarak gerçekleşmiştir.

 

HAVACILIK VE SAVUNMA: Bu sektörün özelliği gereği stok maliyeti çok yüksektir. 2000 yılı için envanter düzeyi ABD’de yüzde 10 azalarak 77 güne, Avrupa’da ise yüzde 20 azalarak 103 güne düştü. Gelecekte havacılık ve savunma sanayinde stok yönetiminin daha da önem kazanacağı tahmin ediliyor. 

 

İLAÇ: İlaç sektörü bazı spesifik ilaçlar için yüzde 60 ile yüzde 70’lere kadar varabilen brüt kar marjları ile diğer sektörlere göre farklı bir yapıya sahiptir. İlaç sektöründe girdi stokları 120 günlük stoğun üzerinde seyretmektedir. Sektörün odaklandığı alanlar, maliyetten ziyade, talebi karşılamak olmuştur. Fakat yakın zamanda iş çevresinde yaşanacak bazı değişmeler sonucunda bu sektörde de maliyet baskısının yaşanacağı öngörülmektedir. 

 

KİMYA: Geleneksel anlamda kimya sektörü nispeten daha az karmaşık tedarik yapısına sahiptir... Özellikle emtia tipi kimyasallarda ürün çeşidi azdır, dağıtım sistemi basittir ve genelde az sayıda müşteriye büyük miktarlarda siparişlerle çalışılır. Bu yapı altında maliyetleri azaltmak için doğal olarak kimya şirketlerinin odaklandığı temel alan üretim süreçlerinin iyileştirilmesi olmuştur. Son 5 yılın en yüksek düzeyine ulaşan ve yüzde 25 ile yüzde 34 arasında değişen brüt kar marjları, bu alanda başarılı olunduğunu göstermektedir.

 

YİYECEK - İÇECE:  Bu sektörlerin üreticilerine bakıldığında, satış maliyeti yüzdesi cinsinden envanter maliyetlerinin bitmiş ürün için yüzde 20, ara mamul için yüzde 10 ve hammadde için yüzde 8 civarında olduğu görülmektedir.

 

“REKABET TEDARİK ZİNCİRLERİ ARASINDA OLACAK ”

 

Dr. Hakan Çivi/ At Kearney Yönetim Danışmanlık A.Ş

 

“Günümüzün tedarik zinciri hala 19. yy’dan kalma bir modelle göre işlemektedir. Bu modelde şirketler, tedarik zinciri içinde birbirinden bağımsız sınırları iyi çizilmiş birimler olarak davranırlar. Bu da zincirin bütününde tahmin edilebilirliği zorlaştırmakta, güvenlik stoklarını artırmakta ve etkinlik kayıplarına yol açmaktadır. Tedarik zinciri bu haliyle, para, mal/hizmet ve bilgi akışının düzeyinde etkin olmayan ve son tüketiciye değer sağlamaktan uzak bir dizi faaliyet içerir.

 

Örneğin bu yüzden, kimi endüstrilerde bir ara mal aslında gideceği fiziksel mesafenin 3-4 katı kadar yol kat ederek yerine ulaşmakta, malın hammadde durumundan son ürüne dönüşüp tüketiciye ulaştığı çevrim zamanı bir yıla yaklaşmaktadır. Bu sorunun çözümü, tedarik zincirinin bütünüyle entegre olması ve son tüketiciye değer ekleyen faaliyetlere odaklanmasıdır.

 

Son 20 yıldır, bu yolda önemli adımlar atılmıştır. 1980'lerde JIT ve sourcing (satın alma), 90’larda Efficient Consumer Response (ECR- Etkin Tüketici Davranışı) ve Üçüncü Parti Lojistik ve 2000'li yıllardaki CRM ile e-business bu yolda atılan önemli adımlardır.

 

Tedarik zincirinin entegrasyonu, rekabeti şirketler arasında olmaktan çıkarıp tedarik zincirleri arasında olmaya yöneltmektedir. Bu da tedarik zincirini şirketlerin bilgiyi etkin bir biçimde paylaştığı, ortak planlama yaptığı (stok seviyelerini ortak olarak belirlemeleri gibi) ve ortak olarak son müşterinin ihtiyaçlarına  odaklandığı bir işbirliği ve ortaklık haline dönüştürmektedir”.

 

“DÜNYA ŞİRKETLERİ SIFIR STOĞA GİDİYOR”

 

İbrahim Kavrakoğlu/Yönetim Danışmanı

 

Stok yönetiminin son 25 yılda önemli bir değişim geçirdiğini söyleyen yönetim danışmanı İbrahim Kavrakoğlu, dünyada ve Türkiye’de stok yönetimindeki son trendleri şöyle değerlendiriyor:

 

“Yaklaşık son 25 yıldır dünyada sıfır stoğa doğru giden bir yaklaşım söz konusu. Bu yaklaşımın benimsenmesinde en önemli sebeplerden biri kaliteyi iyileştirmek. Bunun yanı sıra, hızlı müşteri hizmeti vermek, stok maliyetlerini düşürmek ve finans giderlerinde iyileştirme yapmak da sıfır stok anlayışının arkasında yatan sebepler arasında sayılıyor.

 

Sıfır stok anlayışıyla birlikte son yıllarda tedarik zinciri yönetimi diye bir yaklaşım da ön plana çıktı. Burada da tek tek her aşamayı yönetmektense, bunu bütünsel olarak yönetmek anlayışı var. Stok yönetimi hammaddeyi alıp bir yerde paketlemek, başka bir yerde yarı mamül haline dönüştürmek, buradan sevk etmek, modüler biçimde parçaları toplayıp monte etmek, müşteriye sevk etmek gibi çok aşamalı bir sistem. Bu sistem içerisindeki işler daha önce tek tek ele alınıyordu.

 

Çok sayıda tedarikçi, çok sayıda nakliye işi ve nakliyeci, çok sayıda finans operasyonu ve çok sayıda kalite kontrol gerekiyordu. Bunun yerine, büyük şirketler bugün artık tedarik zinciri yönetimini ham maddenin girişinden müşteriye ulaşana kadar bir bütün olarak ele almaya başladılar. Bunu da her biri daha kapsamlı bir iş yapan az sayıda tedarikçi ile yapıyorlar.

 

Sonuçta bu iş artık bir lojistik yönetimine dönüşmüş durumda. Lojistik yönetiminde gerekli olan başlıca konulardan biri bilgi sistemleri. Bu iş artık bilgi teknolojisi olmadan olmuyor. Mutlaka entegre bir bilgi yönetim sistemi gerekiyor. Türkiye’de ne yazık ki bu konuda dünyada beğeniyle izlediğimiz uygulamaları görmek mümkün olmuyor. Bugün nakliye şirketleri lojistik şirketi adını aldılar ancak iş isim değiştirmekle bitmiyor. Çok kapsamlı bir yönetim ve sistem gerekiyor”.

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz