Artık
talepkâr, kişisel çıkarlarını ön plana koyan, vermekten çok alarak
yönetmeyi benimseyen lider tipinin zamanı doluyor. İşlerin takım
çalışmasıyla yürümesine, işbirliğine önem veren ve bunu karşılık
beklemeden yapan verici (giver) liderler yükseliyor. Yeni yükselen bu
lider tipi ise iş dünyasının yapısını değiştiriyor. Bu değişimi Wharton
School profesörlerinden Adam Grant’in tüm dünyada büyük yankı uyandıran
yeni kitabı, “Give and Take-A Revolutionary Approach to Success”de yer
alan araştırmalar da doğruluyor. Önemli analizlere dayanarak oluşturulan
kitapta iş dünyasında yeni “kazananların” alıcılar değil, vericiler
olduğu net şeklide ortaya koyuluyor. Eskiden iş dünyasında “iyiler”
sondan gelirdi. Alıcılar (taker), yani çalıştıkları kurumlarda kişisel
çıkarlarını ilk sıraya koyanlar ise hiyerarşi basamaklarını hızla
tırmanır, hatta çoğu zaman vericilerin (Giver), yani almaktan çok
katkıda bulunmayı tercih edenlerin omuzları üzerinde başarıya
ulaşırlardı.
Ancak bu anlayış artık geride kalmış gibi görünüyor.
Çünkü Wharton School of the University of Pennsylvania’nın en genç
profesörlerinden Adam Grant’in tüm dünyada büyük yankı uyandıran “Give
and Take-A Revolutionary Approach to Success-Ver ve Al: Başarıya
Devrimci Yaklaşım” adını taşıyan kitabı, araştırmalara dayanarak iş
dünyasında yeni “kazananların” alıcılar değil, vericiler olduğunu ortaya
koyuyor.
Çok sayıda kaynaktan ve araştırmadan faydalanarak
hazırladığı kitabında Grant, iş dünyasında çalışan tipini 3’e ayırıyor.
Bunlar: Giver (verici), Taker (alıcı) ve Matcher (eşleştirici). Grant’in
tanımıyla vericiler, aldıklarından daha fazlasını verip karşılığında
bir şey beklemiyor. Alıcıların tarzı ise vermekten daha fazla almak
üzerine kurulu. Eşleştiriciler de başkalarına yardım etmek için vermeyi
istiyor ama karşılığında bir şeyler bekliyor.~
HANGİSİ DAHA BAŞARILI?
Grant’in
dikkat çektiği üç liderlik tipinin şirketlerin başarısına farklı
etkileri var. Rotterdam School of Management profesörlerinden Daan van
Knippenberg tarafından yapılan bir araştırmaya göre “verici liderler”
çalışanların performansını diğer liderlere göre daha olumlu etkiliyor.
Çünkü çalışanlar, başkalarının çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne
koyan liderlerin yönetiminde daha sıkı çalışıyor. Knippenberg, “Grup
adına risk almak ya da kişisel bir fedakarlıkta bulunmak, o grubu yüksek
düzeyde motive ediyor. Grup çıkarları için her bir üye, daha iyisini
ortaya koymaya çalışıyor” diyor. Arizona Üniversitesi’nden Profesör
Nathan Podsa-koff da çeşitli sektörlerde 3 bin 600’ü aşkın iş biriminde
yaptığı analize dayanarak, verici yöneticilerin altında çalışanların
bilgi paylaşımı içinde olduklarını, birimin kârlılığı konusunda çok daha
odaklı çalıştıklarını söylüyor.
TÜRKİYE'DE DURUM FARKLI
Türkiye’de
ise uzmanlar, yurtdışındaki meslektaşlarına kıyasla daha farklı
fikirler ortaya koyuyor. Örneğin Baraka Danışmanlık Kurucusu Reha Abi,
kısa vadeli, dikkat çeken başarılar söz konusu olduğunda alıcıların daha
çok öne çıktığını söylüyor. “Alıcılar sürdürülebilirliği sorgulanabilir
olmakla beraber kısa dönemde şirketlerine büyük başarılar
kazandırabilir. Eşleştiriciler de alıcılar gibi performansı
geliştirebilir ama ekiplerinin güvenini kazanma konusunda sorun
yaşayabilirler” diyor. Egon Zehnder Türkiye Yönetici Ortağı Murat
Yeşildere de “Kısa vadede alıcı profiller başarılı gözükse de uzun
vadede sürdürülebilir başarıyı yakalayanlar bence verici profiller” diye
konuşuyor.
3 TİPLE BAŞ ETME YÖNTEMİ
Çalışma koşulları
açısından değerlendirildiğinde üç tip lider arasında çalışması en kolay
olanlar vericiler olarak öne çıkıyor. OneWorld Consulting Türkiye Genel
Müdürü Tim Bright, vericilerle çalışmanın neden kolay olduğunu şöyle
açıklıyor: “İnsanlara açık olan ve onlara güven veren liderlerin çalışma
açısından da sorunsuz kişiler olduğunu görüyoruz.”
Transearch
International Yönetici Ortağı Haluk Aykul da özellikle bilgi
ekonomisiyle birlikte işlerin artık önemli ölçüde takım çalışması ve
işbirliği gerektirdiğini söylüyor. Bu nedenle vericilerle çalışmanın
daha avantajlı olduğunu ifade ediyor. “Ayrıca artık çalışanlar öylesine
birbiriyle bağlantılı ki vericilerin itibarı hızla yayılıyor ve
vericiler çok daha fazla kaynağı hızlı ve verimli şekilde kullanıyor”
diye konuşuyor.~
MCT Genel Müdürü Tanyer Sönmezer ise üç tip
yöneticiden hangisinin en büyük çalışma kolaylığı sunduğu sorusuna daha
farklı bir yanıt veriyor. Bunun çalışanın karakterine göre
değişebileceğine dikkat çeken Sönmezer, “Vericiler, alıcılarla, alıcılar
da vericilerle daha rahat ediyor. Eşleştiriciler ise etraflarında
sürekli eş-leştirici arıyor. Eşleştiriciler, bu dengeyi görmedikleri
zaman vericilerden ve alıcılardan nefret ediyor. Bu insanların
hayatlarını zorlaştırıyorlar” diye anlatıyor.
ÜNLÜ TEMSİLCİLERİ
Dünyada
başarılı liderler arenasına baktığımızda her üç liderlik tipinden de
birçok örnek göze çarpıyor. Dünyaca ünlü yönetim gurusu Peter Fisk,
Virgin’in patronu Richard Branson ve Apple’ın kurucularından Steve
Jobs’u bugünün en ünlü verici liderleri olarak gösteriyor. “Richard
Branson, sahip olduğu her şeyi vermeye hazır, hiçbir şekilde almaya da
ihtiyaç duymuyor. Steve Jobs ise her ne kadar sert ve talepkâr bir lider
olarak görüldüyse de hep takımının daha iyi olması için çalıştı. Bu
açıdan verici liderler içinde başarılı bir örnek oluşturuyordu” diyor.
Transearch International Yönetici Ortağı Haluk Aykul ise paydaş
ilişkileriyle en başarılı vericilere Unilever’in CEO’su Paul Polman’ı
örnek veriyor.
Yönetim alanında dünyaca ünlü uzmanlardan
“Leadership Sustainability-Liderliğin Sürdürülebilirliği” kitabının
yazarı Dave Ulriclı, Zappos.com’un kurucusu Tony Hsieh’in yeni nesil
verici liderlerin başarılı bir temsilcisi olduğunu söylüyor. “Hsieh,
ekibiyle olan iletişiminde tam olarak verici bir profil sergiliyor.
Ekibi ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutuyor. Tüm eylemlerinde
karşısındakilerden doğrudan bir beklentisi olmadığının da altını
çiziyor. Ama tüm bunların sonucunu onlardan daha iyi bir iş performansı
olarak alıyor” diye konuşuyor. Ulrich’e göre eşleştirici liderler olarak
da HP’nin CEO’su Meg Whitman ve Amazon’un kurucusu Jeff Bazos iyi birer
örnek. Alıcılar konusunda Ulrich’in tek örneği ise Warren Buffett.
Buffet için, “Çalışanlarına daima talepkâr yaklaşır. Çalışanları da
bunun bilincindedir. Ancak alıcı olarak en iyi performansı alan
yöneticilerin başında yine Buffet gelir” diyor.
TÜRKİYE'DEKİ PROFİLLER
Türkiye
söz konusu olduğunda uzmanlar alıcı ve eşleştirici liderlerin iş
dünyasında ağırlıkta olduğunu düşünüyor. MCT Genel Müdürü Tanyer
Sönmezer, geleneksel aile şirketlerindeki profesyonellerin verici,
uluslararası şirketlerdeki yöneticilerin ağırlıklı alıcı ve eşleştirici
olduğunu belirtiyor. Baraka Danışmanlık Kurucusu Reha Abi, “Kültür ve
değerler mozağimiz verici olmak üzerine kurulu. Ancak Türk iş dünyasında
alıcı olmak öncelikli görünüyor” diyor.~
Türkiye’deki liderler
arasında bu kategorilerin en iyi temsilcilerine gelince... Fiba
Holding’in patronu Hüsnü Özyeğin, Enka Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Şarık Tara, Oyak Grubu Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, Anadolu Grubu Yönetim
Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye’deki verici yöneticilerin en
bilinen örnekleri olarak gösteriliyor. Transearch Yönetici Ortağı Haluk
Aykul, özellikle çok genç yaştaki gençlere, onların bile beklemedikleri
sorumlulukları verdiği için Hüsnü Özyeğin’in verici yöneticiler arasında
öne çıktığını söylüyor.
FARKLI LİDERLİK TİPLERİ
Uzmanlar,
Türkiye’de bir de kurumunu ön plana çıkaran liderlerin ön planda
olduğunu düşünüyor. One World Consulting Türkiye Genel Müdürü Tim
Bright, Coca-Cola CEO’su Muhtar Kent ile Coca-Cola Avrasya-Afrika Grubu
Başkanı Ahmet Bozer’i yetki veren, diğerlerine yardımcı olan çok
başarılı ve etkin ekipler yaratan usta vericiler olarak tanımlıyor.
Msearch
Inac Genel Müdürü Ali Midillili’ye göre temsil ettikleri kurum değerini
ön plana çıkaran ve geri planda kalan vericilerin en iyi örneği ise
Coşkun Ulusoy ile Şarık Tara. Midillili’nin amaçları daha fazla kazanmak
ve bunu yaparken ön plana çıkmak diye tanımladığı alıcılara örneği de
Limak patronu Nihat Özdemir. Midillili, “Amaçları kazanç/hizmet
ikileminde denge sağlamak” dediği eşleştiricilere örnek olarak ASG
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar ile Akfen Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Hamdi Akın’ı veriyor.
LİDERLER NE DİYOR?
İş
dünyasındaki yöneticilere baktığımızda birçok yönetici kendisini net
olarak verici, alıcı ya da eşleştirici olarak nitelendirmiyor. Ancak
yönetim tarzını verici ya da eşleştirici olmaya yakın bulanların
ağırlığı dikkat çekiyor. Örneğin, “Takım arkadaşlarıma maksimum zaman
ayırarak, kendi deneyimlerimi ve fikirlerine değer verdiğim kişilerin
tecrübelerini onlara aktarıyorum” diyen Teknosa Genel Müdürü Mehmet
Nane, “Bu bağlamda kendimi net olarak verici veya eşleştirici sıfatıyla
tanımlamam doğru olmaz. Bence iş hayatında en doğru olanı, yönetim
anlayışında her iki özelliği de barındırarak dengede tutabilmek” diye
konuşuyor.
Mediasa CEO’su ve Başkanı Demet Sabancı Çetin-doğan da
lider olarak kimi zaman, almadan vermek kimi zaman ise alınanla verilen
arasında bağ kurmak gerektiğini savunuyor. “Ancak ben kendimi daha çok
eş-leştirici lider tipine yakın hissediyorum. Kimi pozisyonlarda
çalışanlarla doğrudan ve son derece açık bir ilişkim var. Deneyci ve
uzlaşmacı davranıyorum ve kendi isteklerimi dayatmaktan çekinmiyorum”
diyor.
HEDEFE GÖRE DEĞİŞİYOR
Balsu Gıda Yönetim Kurulu
Üyesi Ahmet Bilge Anbarlılar da kendisini eşleştirici olarak
nitelendiriyor. Neden böyle düşündüğünü de şöyle açıklıyor: “İyi bir
yönetici, çalışanlarına karşı şirketin ve hedeflerin savunucusu iken,
şirkete karşı da ekibinin temsilcisi ve haklarının savunucusudur.”~
Tepe
Home Yönetim Kurulu Başkanı İlhan İl, iş hayatında özellikle de lider
düzeyinde sadece verici ya da sadece alıcı bulunabileceği kanaatinde
değil. İşin niteliğine, hedeflere ya da izlenen stratejilere göre zaman
zaman her iki tarzdan da özellikler taşınabileceğini belirtiyor. “Yatay
iletişime dayalı bir sistemin kurulması organizasyonları daima ileriye
taşır” diyen İl, şöyle devam ediyor: “Yıllar itibarıyla en üst seviyede
yönetimsel kararları aldığım organizasyonlarda ekibimi süreçlere dahil
ederek ilerlemeyi benimsedim.”
GÜLDEM BERKMAN / NOVARTİS TÜRKİYE ÜLKE BŞK.
“EŞLEŞTİRİCİ TİPİNE DAHA UYGUNUM"
“SONUÇ ODAKLIYIM”
Ağırlıklı
olarak "eşleştirici” olarak adlandırılan lider tipine daha uyduğumu
düşünüyorum. Ekibimin gelişimine büyük önem veriyorum. Diğer yandan
fazlasıyla sonuç odaklı bir yöneticiyim. Ekiplerime yardımcı olmayı
sevdiğim gibi, onların da ortak hedeflerimize katkı sağlamasını mutlaka
beklerim. Ekip arkadaşlarımın hem birbirinden yeni bir şeyler
öğrenmesini hem ortak çabamıza katkı sağlamasını çok önemserim. Verdiğim
emeğin ekip arkadaşlarımca iyi anlaşıldığını ve daha da yaratıcı bir
şekilde ortak çabalarımıza katkı sağlamaya dönüştüğünü görmek beni her
zaman çok mutlu eder. “VERİCİ OLMALISINIZ”
Elbette iyi bir
liderin hem "verici” hem "eşleştirici” olduğu zamanlar var.
Ekiplerinizin gelişimine odaklandığınız anlarda tam bir verici olmak
durumundasınız. Ekibinizle tecrübelerinizi paylaştıkça onların
gelişimlerine katkı sağlıyorsunuz. Tabi durmadan veren, karşılığında
ekiplerinden performans beklemeyen bir lider olabileceğini de
düşünmüyorum. Ben ekip arkadaşlarımdan beklentilerimi son derece net bir
biçimde ortaya koyarım. Bunun şirket performansımız üzerinde etkili
olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle hastalarımız adına çıktığımız yolda
maksimum faydayı yaratabilmek için, tüm yönetim ekibimizin "eşleştirici
lider” yaklaşımıyla çalıştığını söyleyebilirim. HAZIM ELLİALTI/ ŞÖLEN YÖNETİM KURULU ÜYESİ
"VERİCİ OLARAK ÇALIŞTIM"
“BAŞ BELASI GİBİ ALGILANIYORUM”
Ben
3 tipin de yöneticilerin kariyeri boyunca yaşadığı evreler olduğunu
düşünüyorum, Alıcı olmadan öğrenmek çok zor, uzun ve pahalı. Eşleştirici
olmadan adil davranmak pek mümkün değil, verici olmadan insanın kendini
mutlu hissetmesi imkansız. Ben yakın dönemimde çoğunlukla verici olarak
çalıştım. Etrafımdaki gençlerin şu an veya yakın gelecekte ihtiyaçları
olduğunu düşündüğüm konularda onlara ödevler veriyorum. Bazen baş belası
gibi algılandığım da oluyor, ama sonra öğrenenlerin yüzündeki gülümseme
hem onlar için hem benim için müthiş bir keyif.~ ORTAK HEDEFE EL ELE
Bu
yaklaşımı "Pay It Forward” filmini izlediğim günden bu yana uygulamaya
çalışıyorum. Destek olmaya çalıştığım tüm arkadaşlarıma da bu konsepti
anlatıyor, geri ödemenin başkalarının eğitimine destek olmakla mümkün
olacağını söylüyorum. Ortak hedefe el ele koşmak, başarıya birlikte
sevinmek, sendeleyen birisinin elini gönülden tutmak bence yüksek
performanslı şirketlerin ortak kültürü. Öğrenecek şey o kadar çok arttı
ki her şeyi tek başınıza bilmeniz, öğrenmeniz mümkün değil. PERFORMANS SORGULANMALI
Her
ne kadar bilgi çağındayız desek bile mevcutta bulunan bilgiyi öğrenme
oranımız eskiye göre muhtemelen daha düşük, Bu nedenle ekip çalışması,
dayanışma çok daha önemli. Benim tarzım hep takım halinde sahiplenilen
kararlar almak yönünde oldu. Ancak ben, liderin öğretici, motive edici,
hesap sorucu olması gerektiğine inanıyorum. Yöneticilerin sadece verici
olmalarının yeterince adil olmadığını, mutlaka performansı sorgulamaları
gerektiğini de düşünüyorum.
HALUK AYKUL TRANSEARCH INTERNATIONAL YÖNETİCİ ORTAĞI
"ALICILARIN ZAMANI DOLDU"
TEKİLLİKTEN ÇOĞULLUĞA
Günümüzde
rekabetin ve ekonominin sofistikasyonunun artması sebebiyle, liderlik
"tekillikten” "çoğulluğa” doğru hızlı bir dönüşüm geçiriyor. Bu dönüşüm,
liderlikle ilgili bilinen özelliklerin önemini yitirdiği anlamına
gelmiyor ama bu özelliklerin tek başına yeterli olamayacaklarını net ALMA-VERME İLİŞKİSİ
Başka
bir deyişle tutkusu olan, insanlara ilham veren ve onları peşinden
sürükleyebilecek olan yöneticiler lider olurken, bu kişilerin alma-verme
ilişkisi anlamında nasıl bir profile sahip oldukları önem taşımıyordu.
Oysa artık yönetmekten tutun, ilham vermeye kadar her türlü etkileşim bu
profil bağlamında değerlendiriliyor. 3 ÖNEMLİ NEDEN
Bunun
üç sebebi var: Birincisi tek başına "hiyerarşi” artık bir yöneticiyi
meşru kılmıyor. İkincisi sosyal medya insanları birbirine öylesine
bağlıyor ki network'ler kişilerin önüne geçiyor. Son olarak çalışanlar
kariyerlerini çok daha rasyonel yönetiyor ve yetenek yönetimine katkı
sağlamayan yöneticileri hızla dışlıyorlar. YÜKSELİŞ TESADÜF DEĞİL
Dolayısıyla
alıcıların zamanı doldu, eşleştiriciler önemli ama vericiler çok daha
avantajlı. Aslında liderlikte vericilerin yükselişi tesadüf değil.
Eskiden yatırıma ve diğer oyuncuları dışlamaya yönelik iş modelleri
popülerken artık Google, Facebook, Skype gibi "freebee' ler” (ücretsiz
sunulan bir hizmet üzerine konumlanan iş modelleri) moda ve bunlar çok
daha hızlı yükseliyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?