Yirminci yüzyılda müteşebbisliğin klasik hikayesi, birkaç modern pazarda sofistike sermayeye erişme şansına sahip olan ve kitlesel ölçek ekonomileri yaratan bireylerle sınırlıydı. Bu hikaye AT&T’nin, Home Depot’un ve Microsoft’un nasıl süratle Fortune 500 sıralamasına girdiğini açıklar. Ancak 21. yüzyılda çok daha farklı bir hikaye yazılıyor. Bugün dünyanın her yerindeki girişimciler, oldukça küçük bir sermaye ile değer yaratabilmekte. Hemen hemen tüm endüstrilerde girişin önündeki engeller, yıkılma noktasına gelerek küçük şirketler için sınırsız fırsatların kapısını açıyor. Bu gelişmeler, özellikle girişimci ekonomisinin serpilmeye hazır olduğu gelişmekte olan piyasalarda çok belirgin. Bizler son 2 yılımızı Ortadoğu, Afrika ve Güney Asya’daki girişimciliği araştırmaya harcadık ve buralarda, dünya standartlarında yüzlerce girişimcinin büyük bir büyüme fırsatı için aportta beklediğini gördük. İnsanların çoğunun, gelişmekte olan dünyadaki girişimcilikle ilgili olarak aslında buralarda girişimciliğin olmadığı, olsa olsa mikro girişimcilerin olabileceği yönündeki görüşleri baştan aşağı yanlıştır. Boston yerine Beyrut’ta, Silikon Vadisi yerine Cape Town’da, kimsenin bakmayı aklının ucundan bile geçirmediği yerlerde, tarihsel olarak ekonomik güç yapısının dışında kalmış insanlar tarafından yüksek potansiyelli girişimler su üstüne çıkıyor. İşin şaşırtıcı tarafı ise bu şirketlerden çoğunun, dünyanın gözünün üstünde olduğu Brezilya veya Hindistan gibi hızlı büyüyen pazarlardan çıkmaması. Onlar, genellikle Ürdün, Suudi Arabistan ve Afrika gibi ekonomileri tepeden inme hükümet politikalarıyla, büyük iş gruplarıyla, çokuluslu kuruluşlarla ve hatta kraliyet gibi sosyal elitlerle yönlendirilen ortamlarda başak veriyor. Çok kısa bir zaman öncesine kadar bu gibi yerlerde şirket kuracak kapasitede iş insanlarının kıtlığının çekildiği düşünülürdü.
Araştırmamızda, üzerindeki örtüyü kaldırdığımız girişimlerin tipik küçük şirketlerden çok daha fazla istihdam ürettiklerini ve çoğunlukla da yeni endüstriler ya da açık yeni pazarlar yarattıklarını gördük. Bunların arasında, 4,5 milyon iş arayanı cezbeden Ortadoğu’nun lider iş arama sitesi BAE’nin Bayt.com’u, global dağıtım şirketlerinin gitmekten uzak durduğu yerlere dağıtım yaparak şöhret kazanan Ortadoğu’nun FedEx’i haline gelmiş Ürdün’ün Aramex’i, dünyanın ilk kağıtsız havayolu şirketi olan ve Pakistan’da iç pazarın yüzde 30’unu ele geçirmiş Pakistanlı Airblue ve 22 yaşındayken Beyrut’un ilk Dunkin’Donuts mağazasını açan ve 10 yıl sonra mağaza sayısını 30’a çıkaran Christine Sfeir tarafından kurulan ve gördüğünüz Dunkin’Donuts’lardan hiç birine benzemeyecek derecede genç profesyoneller için zarif bir çalışma ortamı sunan “Meeting Point” bulunuyor. Bu şirketler, dramatik boyutlarda ölçeklerini artırıyor ve heyecan verici yeni ürün-pazar kombinasyonlarını piyasaya sürüyor. Burada bilhassa Suudi Arabistan’ın geniş genç pazarına odaklanan ilk etkinlik ve yayıncılık şirketi Rumman dikkat çekiyor. Üniversiteden yeni mezun olmuş 30 gençle faaliyet gösteren bu şirket, o kadar başarılı oldu ki bugün MTV gibi markalar onunla birlikte genç Suudilere pazarlama yapıyor.
Global ekonomide oynamak isteyen ülkelerin, hızla büyüyen genç nüfuslarına istihdam fırsatı yaratması şöyle dursun, iç talebi karşılayan ve ihracat geliri üreten endüstrileri kuran ve yeniden tanımlayan bu gibi şirketlere şiddetle ihtiyacı var. Çokuluslular açısından ise bu girişimler yeni fikirlere, müşterilere, tedarikçilere ve gelişmekte olan piyasalardaki yeteneklere ulaşmanın bir aracı olabilir. Onların bulunup çıkarılması ve onlara yatırım yapılması, global ekonomiye yeniden enerji kazandırılmasının bir anahtarı olabilir.
Büyük ekonomik sapma:Küçük şirketlere odaklanma
Dünyanın acilen istihdam artışını ve yeni değer yaratma hızını şahlandırması gerekiyor. ~
Dünya Bankası’na göre sadece Ortadoğu’nun yaşam standartlarını düşürmeden işgücü piyasasına yeni girenleri hazmedebilmesi için 2020 yılına kadar 80 milyon kişiye iş yaratması gerekiyor. Bu sorun, milyonların kahredici sefaletten kurtarılması için istihdam yaratılmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu Afrika ve Asya’nın bazı bölgelerinde çok daha kasvetli bir görünüm alıyor. Hükümetlerin ekonomik kalkınma ve girişimcilik programlarının neredeyse tamamı, geniş bir tabana yayılan küçük ve orta ölçekli firmalara odaklanma eğiliminde. Bu yaklaşımın haklı nedeni olarak da genellikle yaratılan istihdam imkanlarının ezici bir ağırlığının bu gibi işletmeler tarafından gerçekleştirildiğini gösteren istatistiklere başvuruyorlar.
Ancak onların bu yoğun çabası yanlış yönlendiriliyor olabilir. Gelişmiş ve gelişmekte olan piyasalardaki 54 ülkeyi ele alan Global Girişimcilik Monitörü (GEM), 2009 yılında yeni kurulmuş şirketlerden sadece yüzde 14’ünün, 20 veya daha fazla kişiye iş imkanı yaratabileceğinin beklendiği sonucuna varmıştı. Ciddi istihdam artışının olduğu alan fevkalade küçük ve özellikle de henüz kendi girişimci camiasını tanımlamak zorunda olan gelişmekte olan ülkelerde bunu bulmak çok zor. Oysa bu camialar, orada duruyor ve çok da hırslılar. Girişimcilik hakkında tek global data olan GEM verileri, gelişmekte olan ülkelerdeki girişimcilik oranının gelişmiş dünyadakinin 2 katı olduğunu gösteriyor. GEM’in gelişmekte olan ülkelerde röportaj yaptığı her 100 insandan 10’unun kendi şirketi vardı. Bu 10 firmadan 4’ü “ihtiyaca dayalı”, 6’sı da “fırsata dayalı” şirketlerdi. Gelişmiş ekonomilerde ise her 100 insandan sadece 5’inin kendi şirketi var ve bunlardan 1’i “ihtiyaca dayalı” iken 4’ü “fırsata dayalı” firmalardır. Her ne kadar gelişmiş ülkelere kıyasla gelişmekte olan ekonomilerde daha fazla sayıda ihtiyaca dayalı girişimci varsa da genellikle gözden kaçırılan husus, bu piyasaların aslında daha çok fırsata dayalı girişimcilere ev sahipliği yaptığıdır. Fırsata dayalı girişimciler, göreceli olarak büyük işletmeler kurma eğiliminde. Ancak onların sadece küçük bir yüzdesi, “gazelle” denilen yüksek büyümeli şirketler kurar. Gazellelerin orantısız etkisi vardır. Sürekli olarak yeni ürünler, yeni tedarik veya dağıtım kanalları ve yeni müşteriler yaratırlar, ekonomik değer üretirler. Ancak özellikle de eğer yatırımcılar, çokuluslular ve iş medyasının hemen hemen hiç ilgilenmediği Ortadoğu ve Afrika gibi pazarlarda yer alıyorlarsa onları üretimde görmek çok zor olabilir.
Piyasayı hareketlendirenlerin bulunması
Suudi Arabistan Genel Yatırım Otoritesi’nin (SAGIA) daveti üzerine araştırmamıza Suudi Arabistan’dan başladık. Bu ülke, girişimciler için tartışılmayacak derecede en alışık olmadıkları pazarlardan biridir; ekonomisi devlet kontrolündeki petrol endüstrisiyle aileler tarafından işletilen çok sayıda şirket, holdinginin egemenliği altındadır. Acilen çeşitlenmeye gitmek zorundadır. Biz işimize başladığımızda, SAGIA ve diğer ortaklarımızla (haber organizasyonu AlWatan, National Commercial Bank, Siraj Capital ve gayrimenkul geliştiricisi Sukoon International) birlikte girişimci büyüme şirketlerini tanımlarken bir hayli zor anlar yaşamıştık.
9 ay sonra “Suudi Hızlı Büyüyenler 100” olarak adlandırdığımız bir sıralamayla ortaya çıktık. Bu hızlı büyüyen 100 şirket, bize onların performanslarını belgelememiz ve çoğu insan tarafından girişimciliğin altın standardı olarak kabul edilen Inc. 500 kriterine uygun olup olmadıklarını belirlememiz için kendilerinin teftişten geçmiş mali tablolarını vermişti. Ne hükümetten ne de medyadan herhangi bir destek görmemiş bu şirketler, son 3 yıldır ortalama her yıl yüzde 40 civarında büyüyor ki bu rakam, ulusal özel sektör büyüme oranının 10 katıdır ve hepsi birlikte 30 bin yeni iş yaratıyordu. ~
BT, telekomünikasyon, medya, halkla ilişkiler, yayıncılık, sağlık bakım ve eğitim gibi geniş bir endüstriyel yelpazeyi temsil ediyorlardı. Ancak bu ülkedeki hemen hemen herkes, sanki bu rekabetçi girişimciler asla var olmamışlar gibi davranıyordu. Çok kısa bir süre önce Lübnan ile Ürdün’ün hızlı büyüyenler sıralamalarını oluştururken de benzer bir rekabetçi girişimciler tabanı olduğunu gördük. Başlangıçtaki “Arabistan 500” araştırmamızdan yola çıkarak Ortadoğu ile Kuzey Afrika genelinde karşılaştırılabilir büyüme şirketleri bulmayı ümit ediyoruz (Bulgularımız kamuoyuna 2011 yılında açıklanacak). Güney Afrika 100’ü (Afrika 500 için başlangıç noktası) oluştururken ve Pakistan ile Hindistan’da da (Asya’daki en hızlı büyüyen girişimci şirketler sıralamamızdaki başlangıç noktaları) benzer şablonlarla karşılaştık. Bugüne değin gelişmekte olan ülkeler, genellikle büyük Batılı şirketler için yeni gelir kaynakları veya finans, inşaat ve doğal maddeler işleme endüstrilerinde gelişmekte olan ülke devlerinin vatanları olarak görülürdü. Bizim bulgularımız ise gelişmekte olan piyasaların potansiyeline nasıl bakmamız gerektiği hakkındaki bakış açısını değiştiriyordu. Burada onların gizli gazellelerinin büyüyen bir toplumunun vatanı olduğu öneriliyor. Gerçekten de dikkate aldığımız bu şirket kurucuları, Batılı akranları kadar sofistike olmalarının yanı sıra çok daha fazla potansiyel barındırıyordu. Girişimci DNA. Eğer onların ulusal kimliklerini görmezden gelirseniz, Suudi Arabistanlı, Kuzey Afrikalı ve Amerikalı girişimcileri birbirlerinden ayırt etmeniz imkansızdır (Amerikalı referans noktamız Inc. 500’dür). Kağıt üzerinde bu üç ülkeden girişimciler, eğitimsel ve profesyonel özgeçmişlerine göre birbirleriyle tıpatıp aynıdır. Çoğu üniversite mezunudur, bazılarının ise yüksek lisans derecesi var. Çoğunun, P&G, Pepsi, Unilever, Toyota veya HSBC gibi bilinen firmalarda, 3 veya daha fazla yıllık endüstri deneyimi var. Bu ülkelerdeki yeni kurulan şirketlerin kurucularının ortalama yaşı bile aynı: 33. Bu üç milliyetten girişimcilerin hepsi de aynı yeni ekonomi endüstrilerinde şirketler kurmuş ve benzer fikirlerle benzer akıl setlerine sahip. Çoğu ilk kuruluş aşamasında kendi kendini finanse etmiş. Eskiden P&G’de üst düzey bir yönetici olan Osama Natto’yu ele alalım. Daha 32 yaşındayken Kazakistan’dan Kazablanka’ya kadarki pazarlarda tecrübeye sahip bir strateji danışmanlığı firması olan Jeddah merkezli Innovative Business Solutions’ı (IBS) kurmuştu. Natto, faaliyetlerini finanse etmek için gereken nakit parayı sağlamak için pek çok ABD’li şirket kurucusu gibi kendi müstakil evini satmış ve ailesiyle birlikte bir apartman dairesine taşınmıştı. Ondan sonra IBS, yılda yüzde 280 oranında büyüyerek toplam gelirlerini 3 milyon dolara çıkarmıştı. Girişimci yoğunluk. Araştırmamız gelişmekte olan piyasa girişimcilerinin dikkate değer bir ayırt edici özelliğini ortaya çıkarıyor. Onlar, bizim onların kurdukları başarılı şirketlerin hacmini belirlemek için yarattığımız bir ölçüm olan, “girişimci yoğunluk” bazında çok daha üstün performans gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerden seçtiğimiz girişimciler, tarihsel çerçevede Inc. 500’deki ABD’li akranlarına kıyasla yüzde 25 daha fazla yeni şirket kurmuş. Gelişmekte olan ülkelerde yeni kurulan şirketlerin hayatta kalma oranları da daha yüksek ve onlara gelecekle ilgili planları hakkında sorulduğunda, bunların kurucularının yüzde 80 gibi şaşırtıcı bir yüzdesi gelecek iki yıl içinde bir şirket daha kurmayı düşündüklerini söyledi.
Bu yüksek girişimci yoğunluğu nasıl açıklanabilir? 100’den fazla girişimciyle yaptığımız mülakatlarda su yüzüne bir şablon çıkmıştı. Gelişmekte olan ülkelerde işgal edilebilecek pek çok savunmasız niş vardır. Madalyonun diğer yüzünde ise orada büyümek zorunda olan yeni şirketlerin çoğunlukla pazarda eksik kalan kısımları doldurmaya mecbur olması yatmaktadır.~
Örneğin Aisha Natto isimli Suudi bir kadın tarafından kurulmuş sosyetik göz aksesuarları zinciri olan Eye-2-Eye’nin taleple başa çıkabilmek ve ürünleri kendi mağazalarına uygun bir şekilde tasarlamak için bir gözlük camı üretim fabrikası kurması gerekmişti. Gelişmekte olan ülkelerdeki girişimciler, genellikle kendi işlerine yakın alanlara doğru yayılarak büyümek zorundadır. Çünkü etkin bir şekilde endüstri kümeleri oluşturmalıdırlar ki ilk şirketleri başarılı olsun. Bu süreçte çok daha becerikli birer girişimci haline gelirler. 2009’daki büyüme momentumu. 2009 performansıyla ilgili bir diğer şaşırtıcı bulgu da Ortadoğu, Afrika ve Güney Asya’lı yüzlerce girişimin teftişten geçmiş mali tablolarına göre bunların 2006 ile 2008 arasında çok hızlı büyüdükleridir. Global ekonominin yüzde 2 oranında küçülmesine rağmen bu şirketlerin çoğu, mevcut büyüme hızlarını 2009’da daha da artırarak 2008 büyüme rakamlarının yüzde 20 ile 50 üzerine çıkarmışlardır.
Buradan çıkarılacak sonuç ise gelişmekte olan ülkelerin girişimcilerinin iş modellerinin kalıcı bir gücü olduğu, yani bu firmaların sadece global ekonominin kuyruğuna takılmak zorunda olmadıklarıdır. Aslında onlar, yalın bir şekilde finanse edilmiş ve uyum sağlayabilen şirketleri ihya eden yeni global ekonomide gelişip budaklanacak şekilde özel olarak tasarlanmış ve gelişmekte olan piyasalardaki meydan okuyucu iş ortamında faaliyette bulunma becerilerini rekabetçi bir avantaja dönüştürüyor olabilirler. Endüstri liderleri tarafından uğranılmayan ve erişilmesi zor olan Suudi Arabistan’ın kırsal alanlarına hizmet götürerek ilk 4 yıl içinde gelirlerini 1 milyar dolara çıkaran Suudi 100 sıralamasındaki telekomünikasyon şirketi Qanawat’a bir göz atalım. Qanawat, arkasındaki bu deneyim sayesinde kendisini Afrika ve diğer Ortadoğu pazarlarına doğru genişlemek için mükemmel konumlandırmış durumda. Biz bu yüksek yoğunluklu girişimcilerin gelişmekte olan ülkelerin gazelleleri olacaklarına inanıyoruz. Onlar, diğerlerinin görmediği fırsatları tanımlamakta ve bugün dünyanın çoğu iş alanını karakterize eden belirsizlik, kıtlık ve risklerin ortasında faaliyet göstermekte müthiş becerikliler.
Global girişimciliğin artmasının ardındaki güçler
Ülkelerin ve şirketlerin geneline baktığımızda, gelişmekte olan dünyadaki yüksek büyümeli girişimciliği ivmelendirecek 3 eğilim olduğunu görürüz: Yetenek göçü. Dünyanın dört bir köşesine dağılmış en mükemmel ve en parlak girişimci yetenekler, artık Batı’yı terk ederek kendi şirketlerini kurmak için anavatanlarına geri dönüyor. Bu girişimciler, ABD ve Avrupa’da okur ve çalışırken kendilerine çekirdek pazar becerileri geliştirmişler ve uluslararası ağlar kurmuşlardı.
Buna mükemmel bir örnek, ABD’de bir CVS yöneticisiyken Ürdün’e geri dönerek bu ülkenin bugün 40’tan fazla mağazası olan ve büyük bir hızla Ortadoğu’ya doğru genişleyen ilk ilaç satılan süpermarketler zinciri olan Pharmacy 1’i kuran Amjad Aryan’dır. Bastırılmış bir girişimci arzı.
Gelişmekte olan ülkelerde politik ve ekonomik şartlar rahatladıkça, Afrika, Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu’dan daha çok sayıda girişimcinin adı sanı duyuldukça, girişimciliğin tıpkı Hindistan ve Çin’de olduğu gibi burada da uçuşa geçeceğini tahmin ediyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde gençler arasında yapılan anketler, onların yüzde 25’inden fazlasının girişimci olmak istediğini gözler önüne seriyor. Oldukça düşük çekirdek sermaye gereksinimi. Gelişmekte olan ülkelerde, bankaların, girişim sermayesi ve özel varlık firmalarının yeterince olmaması eskiden şirketlerin kurulması açısından ciddi bir sınırlamaydı.~
Ancak bizim hızlı büyüyenler sıralamamıza girmek için başvuran şirketlerde, ilk yıl için gerekli ortalama yatırım tutarı 200 bin dolar civarındaydı. Kariyerinin ortalarında olan girişimcilerin çoğu, bu miktarı kendi tasarruflarından veya ilk turda gelen müşterilerden bulmakta hiçbir zorluk çekmemişti. Ciddi miktarda banka ve girişim finansmanı olmaksızın endüstrilere girme fırsatı, hiç bu kadar kolay olmamıştır.
Yüksek yoğunluklu girişimcilik geleceğin büyüme motorudur
Araştırmamızda karşılaştığımız yüksek yoğunluklu girişimciler, sadece çalışan sayısını 20’den 200’e veya 200’den 2 bine çıkaran şirketler kurmakla da yetinmiyordu. Onlar, aynı zamanda kurdukları işlerle insanları da geliştiriyor. İşyerinde eğitime yoğun yatırımlar yaparak ve sağlık bakımından kâr ortaklığına kadar değişen geniş bir yan kazançlar yelpazesi sunarak çalışanları motive eden iş ortamları kuruyorlar. Onların şirketleri, kronik bir şekilde pozisyonları doldurmaya çalışıyor ve hem kendi kültürlerini güçlü kılmak hem işe alım ve eğitim zamanını ve maliyetini düşürmek için sıklıkla şirket içinden terfi yoluna başvuruyorlar.
Bunun mükemmel örneklerinden biri de 5 yıl içinde herkesi hayretlere düşürecek şekilde yüzde 2 bin 500 büyüyen, ileri teknolojili güvenlik şirketi Suudi kökenli SecuTronic’tir. Ortak kuruculardan Ihab Elsamannoudi’ye göre bu şirketin yatay bir yapısı var. “Bizde patron yoktur, sadece hep birlikte çalışan 200 girişimci vardır” diyor. Diğer ortak kurucu Jawad Ali, “Bu sayede müşterilerimiz ve paydaşlarımız için olduğu kadar şirketin tümü açısından da fevkalade faydalı bir enerji yaratmış oluyoruz. SecuTronic’teki tüm liderlerin arkasında, iyi eğitim görmüş ve hazırlanmış mini liderler vardır. Bu kadar hızlı büyümenin tek yolu da bu zaten” diye ekliyor.
Bu müteşebbislerin girişimleri, aslında diğer girişimciler için birer uzman kuluçka makinesi iş-levi görüyor. Gelişmekte olan piyasalarda incelediğimiz şirketlerin üçte biri, kendilerine şirket kuran çalışanlarını aktif bir şekilde destekliyordu. Lübnan 25 şirketlerinden biri olan World of Light&Electricity, daha şimdiden 10 çalışanına kendi şirketini kurmasında yardımcı olmuş. Suudi 100 sıralamasına girme başarısını gösteren ve sosyetik moda tasarım evi Lomar’ın kurucusu ise daha önce kendi işini kurması yönünde cesaretlendirildiği bir başka Suudi 100 şirketi olan 3Points Advertising’de çalışıyormuş.
Gelecek yüzyıl girişimciliğinin önünü açmak
Artık gelişmekte olan dünya ile girişimcilik arasındaki ilişkileri yeniden tanımlamanın vakti gelmiş bulunuyor. Gelişmekte olan ülkeleri geride tutan şey, dünya standartlarında girişimcilerinin olmaması değil, ama büyümeyi suni olarak baskı altına alan ve değeri tuzağa düşüren farkındalık eksikliğidir. Büyüme şirketlerini tanımlayacak sistemler kurmanın ve onları ekonomik haritaya yerleştirmenin anında önemli bir etkisi olacaktır. Yeni parlayan gazelleler global radarlarda görülmeye başladıkları anda müşteriler, yetenekler ve global sermaye bir sel olup onlara doğru akmıştı. Biz bu fenomeni “görülebilir ekonomiler” olarak adlandırıyoruz. Görülebilirlik, yüksek potansiyelli şirketlere halka açılmak gibi pek çok fırsat sunabilir. Ancak o olmadan bu şirketler, mevcut küçük ölçeklerine mahkum kalır. Araştırmamız bugün gelişmekte olan dünyanın her bir bölgesinde gizli kalmış bir potansiyel gazelleler topluluğu olduğunu iddia ediyor. Biz, Afrika 500, Arabistan 500, Asya 500, Avrasya 500 ve Latin Amerika 500 sıralamalarımızı çıkardıktan ve onlar dünya çapında tanınır hale geldikten sonra bu şirketlerin 5 yıl içerisinde ekstra 5 milyon kişiye daha istihdam olanağı sağlayacaklarını tahmin ediyoruz. ~
Ancak bu, daha oyunun ilk perdesi. Bu sıralamalardaki firmaların, yeni endüstrilerin önlerindeki yolları açmak ve binlerce insanı girişimciliğe özendirerek pazarları genişletmek gibi yığınsal güçte bir çarpan işlevi görme potansiyelleri var. Şu anda bir global girişimcilik sıcak dalgasının eşiğinde olabiliriz. Yüksek yoğunluklu girişimciler, artık hiç de alışıldık olmayan yerlerde dal budak salarak sınırsız potansiyele sahip yeni ürün-pazar kombinasyonları yaratıyor. Çokuluslular ve yatırımcılar açısından, büyüme için en kestirme kanalları temsil ediyorlar. Hükümetler ve kurumlar açısından ise bu yeni nesil inovasyoncular, ilerlemenin ve refahın yolunu açıyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?