İş'te yeni kurallar

Artık herkes bilincinde…

4.11.2024 21:43:080
Paylaş Tweet Paylaş
İş'te yeni kurallar

Tuba İlze

tilzecapital.com.tr

Bildiğimiz iş yapma biçimleri büyük bir dönüşümün eşiğinde. Kurallar sektörlere göre değişse de rekabetin artık yeni bir düzlemde şekilleneceği yadsınamaz bir gerçek. Peki modern iş dünyası yeni dönemde nasıl şekillenecek? Bu alanda uzman RAVIN JESUTHASAN ve PROF. JOHN W BOUDREAU’nun “Work without Jobs” kitabı işte bu konulara cevap arıyor. Yazarlar Microsoft, Genentech ve IBM gibi şirketlerin yeni çalışma düzenlerine vurgu yaparak dönüşümün başladığını gözler önüne seriyor. En önemlisi dönüşümün gerisinde kalanların rekabette yok olacağının sinyallerini veriyorlar.

Ravin Jesuthasan ve Prof. John W. Boudreau, “Work without Jobs: How to Reboot Your Organization’s Work Operating System” isimli kitaplarında iş dünyasında köklü bir dönüşümün kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Bu dönüşümü hayata geçirmek için şirketlerin ne yapması gerektiğine örnekler ve araştırmalarla ışık tutuyorlar. Mercer’de İK stratejileri ve dönüşüm alanında lider bir isim olan Ravin Jesuthasan, dönüşümü pandeminin tetiklediğini söylüyor. “Pandemi, gelecekte ortaya çıkacak süreçleri ve trendleri hızlandırdı. Sadece dijitalleşmeden bahsetmiyorum. İşlerin demokratikleşmesi gibi önemli bir diğer güç de devreye girdi” diyor. Jesuthasan, esnekliğin ise hayati önemine vurgu yapıyor ve ekliyor: “İş dünyasında daha fazla esneklik, daha fazla dayanıklılık sağlayan yeni çalışma yollarını sürekli arama ve deneme ihtiyacı var. Bu durum hızlanarak sürecek. Müşterilerden gelen soruların merkezinde de bu dönüşüm ihtiyacı bulunuyor. Dönüşümün önündeki en büyük zorluksa geçiş sürecinde terk edilen varlıkların nasıl ele alınacağı konusu. Bu sadece duran varlıklarla değil onlarca yıllık insan yeteneklerine yapılan yatırımlarla da ilgili. İş dünyası liderlerinin bu geçiş sürecinde iş gücüne karşı olan sorumluluğu hissedarlara ve topluma olan sorumlulukları kadar açık olmalı.” 

İŞ TANIMI DEĞİŞECEK 

Jesuthasan ve Boudreau’nun ana tezi, geleneksel iş tanımlarının ve sabit rollerin modern iş dünyasında artık verimli bir şekilde işlemediği yönünde. Bu bağlamda iş dünyasının artık sadece büyüme ve verimliliğe değil, dayanıklılık ve çevikliğe odaklanması gerektiğini vurguluyorlar. Bu değişim, organizasyonların iş modellerini yeniden gözden geçirmesini ve teknolojiyi kullanarak iş süreçlerini yeniden tanımlamasını zorunlu kılıyor. Prof. John W. Boudreau iç yetenek pazarları, iş gücü değişimleri, serbest çalışanlarla iş birliği, kitle kaynak kullanımı ve stratejik ortaklıklar gibi modern iş düzenlemeleriyle organizasyonların geleceğin belirsizliklerine karşı hazırlıklı olabileceğini söylüyor. Aynı zamanda iş süreçlerinin optimize edebileceğini ifade ediyor. Geleceğin iş dünyasında teknolojinin merkezi bir rol oynayacağını vurgulayan Prof. Boudreau özellikle yapay zeka ve otomasyonun iş süreçlerinin yeniden tasarlanmasında kilit unsur olarak öne çıktığını belirtiyor. Otomasyonun sadece çalışanların yerini almak için değil insan yeteneklerini tamamlayarak iş süreçlerini daha verimli hale getirmek için kullanılması gerektiğini savunuyor. Bu unsurların organizasyonların hem iş verimliliğini artıracağını hem çalışanların daha yaratıcı ve stratejik görevlere odaklanacağını ifade ediyor. 

RUTİN İŞLER ROBOTLARIN

İşin dekonstru edilmesi yani işin daha küçük görevler ve projelere bölünmesi ve çalışanların yeteneklerinin bu görevler etrafında yeniden tanımlanması da Jesuthasan ve Boudreau’nun geleceğin modern iş dünyasında yer alacağını öngördüğü başka bir unsur. Bu anlamda yeni işletim sistemleriyle işleri küçük görev birimlerine ayırarak optimize etmeyi öneriyorlar. Bu yöntem hem insan yeteneklerinin hem de otomasyonun etkili şekilde kullanılmasını sağlıyor. Geleneksel iş yapısında otomasyon genellikle insan çalışanların yerini almak için kullanılıyor. Ancak, Jesuthasan ve Boudreau bu yaklaşımın işin potansiyelini sınırladığını savunuyor. Onlara göre yeni işletim sistemi, otomasyonu insan yeteneklerini tamamlayan ve destekleyen bir araç olarak kullanmalı. Bu yaklaşımın sadece verimliliği artırmakla kalmadığını aynı zamanda çalışanların işlerinden daha fazla memnuniyet duymasını sağladığını söyleyen Boudreau, DHL’in dağıtım merkezlerinde sosyal robotları kullanarak iş süreçlerini yeniden yapılandırdığını ve bu robotların tekrarlayan görevleri üstlenirken insan çalışanların daha stratejik ve yaratıcı görevlere odaklanabildiğini söylüyor. “Genentech de biyoteknoloji sektöründe bu yeni yaklaşımı benimseyen öncü şirketlerden biri. Otomasyonu kullanarak rutin ve tekrarlayan görevleri makinelere devrederken insan çalışanları daha karmaşık ve yaratıcı görevlerle ilgilenmeye yönlendirdi. Bu iş birliği modeli, otomasyonun insanları işlerinden uzaklaştırmak yerine onların yeteneklerini daha verimli ve etkili bir şekilde kullanmasına olanak tanıdığı bir örnek olarak öne çıkıyor” diyor. 

İÇ YETENEK PAZARLARI 

Yazarlar günümüzün en fazla tartışılan konularından esnek iş düzenlemelerine de vurgu yapıyor. Çalışanların yeteneklerine göre farklı görev ve projeler arasında akışkan bir şekilde hareket edebileceği esnek iş düzenlemeleri öneriyorlar. Bu esnek düzenlemelerin çalışanların yeteneklerini en verimli şekilde kullanmasına olanak tanıyarak organizasyonların inovasyon hızını artırdığını ifade ediyorlar ve ekliyorlar: “Örneğin IBM iç yetenek pazarları oluşturarak veri bilimcileri, pazarlama uzmanları ve yazılım geliştiricilerinin sabit iş tanımlarının ötesine geçip ihtiyaç duyulan projelerde yer almasını sağlıyor. Bu yaklaşım, hem organizasyonun çeşitli projelere hızla uyum sağlamasına yardımcı oluyor hem çalışanların yeteneklerini en üst düzeye çıkarmalarını sağlıyor” diyor. Yeni iş işletim sistemi, yönetim ve iş koordinasyonunu da yeniden tanımlıyor. Geleneksel yapıda yönetim hiyerarşik bir yapı içinde işler ve sabit raporlama ilişkileriyle belirlenirken Jesuthasan ve Boudreau, bu yapının artık iş dünyasının dinamiklerine yanıt vermekte yetersiz kaldığını savunuyor. Yeni iş işletim sistemi, yönetimi ve iş koordinasyonunu ekipler ve projeler etrafında organize edilen iş birlikçi merkezler olarak ele alıyor. Bu merkezlerin insan/ AI platformları ve İK sistemleri aracılığıyla entegre edildiğini ve böylece organizasyon içindeki tüm paydaşların ortak hedefler ve amaçlar etrafında uyumlu bir şekilde çalıştığını ifade eden Boudreau, “Örneğin, Microsoft, projelerinde insan ve yapay zeka platformlarını entegre ederek ekiplerin iş birliği içinde çalışmasını sağladı. Bu entegrasyon, şirketin inovasyon hızını artırırken çalışanların farklı projelerde daha verimli bir şekilde çalışmasını mümkün kıldı” diyor. 

ÇALIŞAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ AMA NASIL? 

Kitap, yalnızca iş süreçleri üzerinde değil aynı zamanda sosyal değerler ve politikalar üzerinde de duruyor. Yeni iş işletim sistemi, çalışanların sürdürülebilirliğini sağlamaya, onların seslerini duyurabilmelerine, eşitlik ve kapsayıcılığı desteklemeye yönelik esnek iş düzenlemelerine ve bütünsel çalışan yeteneklerine dayanıyor. Bu yaklaşım, organizasyonların yalnızca kârlılık odaklı olmalarını aynı zamanda sosyal sorumluluklarını da ön planda tutmalarını hatırlatıyor. Jesuthasan ve Boudreau, çalışanların sadece birer kaynak değil, sürdürülebilir başarı için stratejik ortaklar olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor. Bu anlayışın temelinde çalışan refahının işin verimliliği ve yenilikçi çözümler üretme kapasitesiyle doğrudan bağlantılı olduğu fikri yatıyor. Ayrıca çalışanların sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal refahlarına da odaklanmak gerektiğini savunuyorlar. 

YARATICI ÖRNEKLER

Çalışan sürdürülebilirliğine kafa yoran şirket sayısı hiç de az değil. Boudreau, “Örneğin Salesforce gibi şirketler, çalışanlarının refahını artırmak amacıyla esnek çalışma saatleri, uzaktan çalışma imkânları ve iş-yaşam dengesi üzerine yoğunlaşan politikalar geliştirdi. Bu tür politikalar, çalışanların işlerine olan bağlılıklarını artırırken aynı zamanda organizasyonun uzun vadeli başarısını da destekliyor” diye konuşuyor. Benzer şekilde, Microsoft da çalışanlarının sürdürülebilirliğini sağlamak adına onların yetenek gelişimlerine yatırım yaparak iş süreçlerinde daha stratejik roller üstlenmelerini teşvik ediyor. Bu yaklaşım, organizasyonların sadece mevcut iş gücünü korumasına değil, aynı zamanda bu iş gücünün yenilikçi ve esnek bir şekilde büyümesine de olanak tanıyor. Kitap, çalışan sürdürülebilirliğinin sadece bireyler için değil, organizasyonların uzun vadeli sağlığı ve toplumsal sürdürülebilirlik açısından da kritik olduğunu vurguluyor. Çalışanların iş ortamında kendilerini değerli hissetmesi, yeteneklerini en üst düzeyde kullanabilmesi ve aynı zamanda iş-yaşam dengesi kurabilmesi, sürdürülebilir bir iş kültürü yaratmanın en önemli unsurları arasında yer alıyor.


“BECERİ GELİŞİMİ DESTEKLENMELİ”

YENİDEN EĞİTİM MODELİ
Beceri gelişimine yatırım yapmak da yeni dönemin bir başka kuralı. Jesuthasan ve Boudreau, çalışanların yeteneklerinin sürekli olarak güncellenmesi gerektiğine vurgu yaparak bu durumun organizasyonların hızla değişen piyasa koşullarına uyum sağlamasını kolaylaştırdığına değiniyor. Bu konuda Walmart gibi şirketleri örnek gösteriyorlar. Walmart, çalışanlarına yeni beceriler kazandırmak için geniş çaplı eğitim programları sunarak iş gücünün değişen ihtiyaçlara hızla uyum sağlamasına olanak tanıyor. Bu da organizasyonun esnekliğini ve dayanıklılığını artıran önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.

PROJE BAZLI İŞ MODELİ Geleneksel iş tanımlarının yerine proje bazlı çalışma modelleri oluşturulması da yeni dönemin bir başka öne çıkan trendi. Yazarlara göre çalışanların becerilerine göre projelerde yer almasını sağlamak, organizasyonların yenilikçi ve dinamik kalmasına yardımcı oluyor. Bu konuda da Unilever örneğini yaratıcı buluyorlar: Unilever, çalışanlarına farklı projelerde görev alabilme esnekliği sağlayarak hem çalışan memnuniyetini hem de inovasyon kabiliyetini rakamlarla artırmış durumda. Bu esnek modelin çalışanların yeteneklerini en üst düzeye çıkarmasını sağlama konusundaki başarısı da cabası...



“İÇ YETENEK PAZARI İNOVASYONU HIZLANDIRIYOR” 
PROF. JOHN W. BOUDREAU

GELECEĞE HAZIRLIK
İç yetenek pazarları, organizasyonların gelecekteki belirsizliklere karşı hazırlıklı olmasına yardımcı olur ve iş süreçlerini optimize eder. IBM gibi şirketlerin iç yetenek pazarları oluşturarak çalışanlarının yeteneklerini geliştirdiğini görüyoruz. Bu da şirketin inovasyon hızını artırıyor.

OTOMASYON-YETENEK ENTEGRASYONU Otomasyonun insan yeteneklerini tamamlayan bir araç olarak kullanılması gerekli. Otomasyon, iş dünyasında verimliliği artırırken çalışanların daha karmaşık ve yaratıcı görevlerde yer almasını sağlar. Microsoft yazılım geliştirme süreçlerinde otomasyonu kullanarak rutin görevleri otomatikleştiriyor ve bu sayede çalışanlarının daha yenilikçi projelere odaklanmasını sağlıyor.

SOSYAL VE JEOPOLİTİK ETKİLER
İş dünyasındaki değişimlerin sosyal ve jeopolitik etkileri önemli. Özellikle Almanya gibi sanayiye dayalı ekonomilerde elektrikli araçlara geçişle birlikte iş gücünün önemli bir bölümünü yeniden eğitmek gerekecek. Bu değişimlerin sadece ekonomik değil, toplumsal yönetim biçimlerinde de köklü dönüşümler yaratacak. Küresel iş akışkanlığının dikkate alınması ve görünmez işlerin ekonominin büyük bir parçası haline gelmesi gerekiyor.


“ESNEKLİK VE DAYANIKLILIK ZORUNLULUK”
RAVIN JESUTHASAN

TRENDLER HIZLANDI 
İş dünyasında esneklik ve dayanıklılık artık bir zorunluluk. Pandemi geleceğin işiyle ilgili birçok trendi hızlandırdı ve iş dünyasında bu değişimin kalbinde yer alan esneklik arayışı, organizasyonların sürdürülebilir başarıya ulaşmalarında kritik bir rol oynuyor. Bu esneklik sadece büyüme ve verimlilikle sınırlı kalmayıp dayanıklılık ve çeviklik gibi unsurları da içermeli.

YENİ İŞ MODELLERİ
Geleneksel iş modelleri artık işlevsel değil. İşlerin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Organizasyonlar, sabit iş tanımlarının ötesine geçerek işlerini küçük görev birimlerine ayırmalı ve çalışanlarının yeteneklerini bu yeni yapı etrafında yeniden tanımlamalı. Örneğin, Unilever çalışanlarına esnek çalışma saatleri ve farklı projelerde görev alma fırsatı sunarak bu modeli başarıyla uyguluyor.

EĞİTİMİN DEĞİŞİMİ Eğitim sistemlerinin de bu değişimlere uyum sağlaması gerekli. Singapur hükümetinin eğitim konusunda yaptıkları çok öğretici. Hükümet, akademi ve iş dünyasının bir araya gelerek çalışması gerektiğine inanıyor. Eğitim sistemleri, çalışanların sürekli değişen iş dünyasında gerekli becerilere sahip olmalarını sağlamak için kendini yenilemeli ve esnek olmalı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz