Ticaret, inovasyonları teşvik eden ve yaşam standartlarını yükselten bir büyüme motorudur. Dünya Ticaret Örgütü (WTO), son 20 yıldır ticaret serbestisine öncülük ediyor...
Global ticaret neden bu kadar önemli?
Karl Brauner: Ticaret aslında şirketlerin ve ülkelerin dünya piyasasında faydalandığı bir enstrüman. Eldeki somut kanıtlar gösteriyor ki bir ülke ticarete global boyutta ne kadar çok önem veriyorsa o ülkedeki yaşam standartları da o kadar yüksek oluyor. Kuzey Avrupa ülkeleri veya Kuzey Amerika ile Kuzey Kore’yi kıyasladığınızda bu gerçeği çok daha net bir şekilde görebilirsiniz.
Daniel Hamilton: Ticaretin ülkeler arasında olduğu kadar kendi içlerinde de çok önemli etkileri var. Ticaret, rekabeti cesaretlendirir.Bu da daha fazla sayıda inovasyon yapılması demektir. Ticaret sayesinde şirketler çok daha verimli çalışır ve bu genellikle ortaya daha iyi ürünlerin ortaya çıkmasını sağlar. Dışarıya daha açık olan şirketler, zaman içinde kendi çalışanlarına çok daha iyi ücretli işler sunar. Tüketiciler de bundan kârlı çıkar, zira bu sayede daha geniş bir ürün ve hizmet yelpazesinden çok daha ucuza tercih yapma şansına kavuşurlar. Tüm bunlar, sonuçta yaşam standartlarını artırır.
Peki WTO’nun bu alanda kaydettiği en önemli başarılar neler?
Brauner: Küresel ticaret için kuralları, çok taraflı olarak belirleyen bir organizasyonuz ve onları takviye edebiliyoruz. Anlaşmazlıkları çözme sistemimizle, bugüne kadar 500’den fazla vakayı ele aldık; uzlaştırma oranımız yüzde 90’ın üzerinde. Hamilton: WTO’nun zaten evrensel olarak kabul görmüş ve saygı duyulan global bir kurallar sistemini yönettiğine kesinlikle katılıyorum. Anlaşmazlıkları çözüme ulaştırma sistemi altın bir standart olarak devam ediyor. Ancak şu anda örgüt, rolünün sorgulanmasına neden olacak bir dizi krizle yüzleşiyor. Ancak bu organizasyon, şu anda kendi rolüne zoryayan ciddi bir krizler silsilesiyle yüzleşiyor.
Nedir bu yüzleşme?
Hamilton: Son yıllarda ticaretin doğası önemli ölçüde değişti. Dijital ekonomiyi düşünün. Bazı ölçümlere göre dijital ticaret ürünlerle ticareti gölgede bırakıyor. Peki bu türden bir ticareti yönetmenin doğru kuralları nelerdir? Bir de ticaretin pek çok ülkede yapıldığını ve global değer zincirlerini unutmamak lazım. Bugün herhangi bir ürünün “Alman malı” veya “Çin malı” olduğunu söyleyemezsiniz. Bu yeni gerçeklikleri dikkate alabilmek için, yasal rejimlere ve ülkeler arasındaki farklılıkların bu akışları nasıl etkilediğine dair farklı kurallara ihtiyacınız var.
Brauner: Bugün çok sayıda oyuncu var. Geçmişte belki dört ülkeyle anlaşmaya varabilirdiniz ve geriye kalan işlemleri kendileri yürütürdü. Bu artık kesinlikle mümkün değil. Bugün çok daha geniş bir grubu dikkate almak zorundasınız. Ayrıca küreselleşme karşıtı ve ticareti eleştiren eğilimlerle birlikte sivil toplumun bu işe dahil olması da eskiye kıyasla çok daha yoğun. Demokratik hükümetler sesi bir hayli yüksek çıkan sivil bir toplumu karşılarına alamaz.
Peki ticaret anlaşmaları neden ihtilafa neden oluyor?
Brauner: Tıpkı herhangi bir ekonomik veya teknolojik değişiklik gibi ticaretin getirileri de ekonominin farklı kısımlarını ve farklı paydaşları farklı yollardan etkiliyor. Belirli endüstriler yepyeni rekabetçi baskılar altına giriyor. Bu durum onları ya çok daha verimli yapabiliyor ya da oyun dışı bırakabiliyor. Ben geçmişte kaybedenlerin de olabileceğini kabullenmekte sınıfta kaldığımızı düşünüyorum. Biz hep alt alta toplanmış rakamlara ve şayet açık ise ulusal ekonominin kazançlarına baktık.
Hamilton: Eskiden bu müzakereler kapalı kapılar ardında yapılırdı. Ancak bir anlaşmanın pazarlığını yapıyorsanız ve toplumunuz buna hazır değilse hepsi nafiledir. Bu müzakerelerden ekonominin çok farklı kısımlarının etkilendiği göz önüne alındığında, vatandaşlar ve ekonominin çeşitli bölümlerinin, içinde eleştirel seslerin de olacağı şekilde söz sahibi olmalarını sağlamanın bir yolu olması gerekir.
Bu zorluklar karşısında ticari müzakere stratejileri ne şekilde gelişiyor?
Hamilton: Artık gümrükleri düşürmenin de ötesine geçen ve çevreyle iklim değişikliği, iş gücü, yiyecek kıtlığı, hayvanların korunması ve tüketici baskıları gibi sorunlarla ilgilenmenin yeni türden kuralları ortaya çıkıyor. Ayrıca gümrük tarifeleri dışındaki engellerle başa çıkmanın yeni yollarını keşfediliyor. Derin entegrasyonlar aracılığıyla ABD ile Asya arasında yapılan Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) ve yine ABD ile Avrupa Birliği arasında yapılan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gibi ikili ve çok taraflı anlaşmalar temelinde yeni bir ticaret ajandası oluşuyor.
Brauner: İkili müzakerelerin daha fazla odaklanmanıza imkan sağladığı doğrudur, ancak bu yaklaşımların önemli kısıtlamaları bulunuyor. Örneğin genişletilmiş global değer zincirleri uyarınca her bir anlaşmanın kendine has protokolleri olabilir ve bunlarla başa çıkmak işleri zorlaştırabilir. Şirketler artık anlaşmadan istifade etmeye bile yeltenmeyecek duruma gelebilir. Ayrıca, bu büyük bölgesel anlaşmaların henüz neticelenmediğini de unutmamalıyız.
Bölgesel ticaret anlaşmaları çok taraflı serbest ticaret için bir sıçrama tahtası olabilir mi? Yoksa bunlar ilerlemenin önünde duran birer engel mi?
Brauner: Ben her ikisinin de olduğunu düşünüyorum. Bölgesel veya iki taraflı bir anlaşma yapıldığında söz konusu ortaklar arasında çok daha serbest bir ticaret yaratmış olursunuz. Ancak bu müzakereler esnasında sürece dahil olan ülkeler çok taraflı seviyede hiçbir şey sunamaz. Çünkü bu sunumlarını sadece ortaklarını kapsayacak şekilde yapmak zorundadırlar. Ancak bu gibi anlaşmaların ülkeleri aralarındaki ticaret engellerini kaldırmaya teşvik etmesiyle bu serbestleştirme seviyesinin çok taraflı hale getirilmesi de kolaylaşır. İkili anlaşmalarla ilgili sorunlar ortadan kaldırıldığında, ülkeler aynı konuları çok taraflı seviyede daha kolay müzakere edebilir.
Hamilton: Politik dinamikler kökten değişiyor. Brexit süreci Birleşik Krallık’ın gelecekteki ticari ilişkileri konusunda yeni bir tartışmanın kıvılcımını çaktı. Donald Trump, bugün NAFTA’nın yeniden müzakere edilmesini, Trans-Pasifik Ortaklığı’nın bitirilmesini, Çin’e uygulanan gümrük vergilerinin artırılmasını ve ikili ticaret anlaşmalarının bozulmasını istiyor. Birleşik Devletler ile Avrupa Birliği’nin değişen global ekonomide rekabet edebilmek için kendilerini yeniden konumlandırmaya ihtiyaçları var. Ancak bölgesel veya çok taraflı ticaret anlaşmalarının görünümü şimdilik belirsiz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?