Yıl 2060. Makineler dünyayı ele mi geçiriyor?
Dünyanın ilk uzay asansörünün başkanı, aniden Bağımsız Ağ Tabanlı Sistemler (ANS) projelerinden birinin kendi iş arkadaşları tarafından yenilip yutulduğunu keşfeder... Ama ne manzara!" diye iç geçirmişti yanımdaki kadın. Büyük bir kısmı bulutsuz semalar altında kavrulan ama diğer yanı kapkaranlık görünen parlak mavi ve beyaz bir tenis topu büyüklüğünde bir diski andıran dünyamızdan yaklaşık 30 bin kilometre uzaktaki bu uzay istasyonunun camla kaplı gözlemevlerinden birinde bulunuyorduk. "Evet" demiştim. "Buraya ne kadar sık gelirsem geleyim bu manzarayı her zaman fevkalade büyüleyici bulurum." "Peki senin hikayen nedir?" diye sordu bana. "Beni aradığında sesin çok endişeli geliyordu." Ben ise "Evet öyleyim, ancak bu meseleyi diğer yollardan değil de seninle yüzyüze konuşmak istedim" dedim. Marisa ile dostluğumuz yıllar öncesine dayanır. Aslında ikimiz de Milan yakınlarındaki küçük bir kasabada birlikte doğup büyümüş ve sonra yine birlikte elektromekanik mühendisliği eğitimi almıştık. Okuldan mezun olduktan sonra ben Avrupa Uzay Ajansı'na girdim ve benim ona seslenme tarzımla "Risa" da endüstriyel simülasyon teknolojilerinde uzmanlaşmış bir şirkette işe başladı. Aslında onun çalıştığı şirketin üzerinde uzmanlaştığı teknoloji, bu uzay asansörü kompleksinin ve laboratuvarlar ile bürolar, dinlenme tesisleri ve güneş sistemiyle ilgili gelecekteki görevlere yönelik fırlatma ve indirme sistemleri ile dolu olan içinde bulunduğumuz çok yüksek "Exploratorium (Kaşif)"un her bir bölümünü tasarlamak ve test etmekte kullanılan teknolojinin aynısı. Benimse son 5 yıldır işim bu uzay asansörü projesinin koordinasyonunu sağlamak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?