Bir sonraki aşama

Yıl 2060. Makineler dünyayı ele mi geçiriyor?

1.02.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Bir sonraki aşama
Dünyanın ilk uzay asansörünün başkanı, aniden Bağımsız Ağ Tabanlı Sistemler (ANS) projelerinden birinin kendi iş arkadaşları tarafından yenilip yutulduğunu keşfeder... Ama ne manzara!" diye iç geçirmişti yanımdaki kadın. Büyük bir kısmı bulutsuz semalar altında kavrulan ama diğer yanı kapkaranlık görünen parlak mavi ve beyaz bir tenis topu büyüklüğünde bir diski andıran dünyamızdan yaklaşık 30 bin kilometre uzaktaki bu uzay istasyonunun camla kaplı gözlemevlerinden birinde bulunuyorduk. "Evet" demiştim. "Buraya ne kadar sık gelirsem geleyim bu manzarayı her zaman fevkalade büyüleyici bulurum." "Peki senin hikayen nedir?" diye sordu bana. "Beni aradığında sesin çok endişeli geliyordu." Ben ise "Evet öyleyim, ancak bu meseleyi diğer yollardan değil de seninle yüzyüze konuşmak istedim" dedim. Marisa ile dostluğumuz yıllar öncesine dayanır. Aslında ikimiz de Milan yakınlarındaki küçük bir kasabada birlikte doğup büyümüş ve sonra yine birlikte elektromekanik mühendisliği eğitimi almıştık. Okuldan mezun olduktan sonra ben Avrupa Uzay Ajansı'na girdim ve benim ona seslenme tarzımla "Risa" da endüstriyel simülasyon teknolojilerinde uzmanlaşmış bir şirkette işe başladı. Aslında onun çalıştığı şirketin üzerinde uzmanlaştığı teknoloji, bu uzay asansörü kompleksinin ve laboratuvarlar ile bürolar, dinlenme tesisleri ve güneş sistemiyle ilgili gelecekteki görevlere yönelik fırlatma ve indirme sistemleri ile dolu olan içinde bulunduğumuz çok yüksek "Exploratorium (Kaşif)"un her bir bölümünü tasarlamak ve test etmekte kullanılan teknolojinin aynısı. Benimse son 5 yıldır işim bu uzay asansörü projesinin koordinasyonunu sağlamak.

"Birkaç gün önce çok tuhaf bir şeyler olmaya başladı" diye söze başladım. "Bizim karınca benzeri olan ve her tür bakım onarım işinde kullandığımız bağımsız ağ tabanlı sistemlerimizi (ANS) biliyorsun. İşte onlardan birkaç tane ANS'miz, daha doğrusu onlardan dördü, başka hiçbir türlü açıklayamayacağımız şekilde, yedinci olanı yemeye başladı". Risa, "Yani yamyamlık mı? Ne demek istiyorsun sen?" diye sordu. "Mikro etkiler oluşup oluşmadığını kontrol etmek için rutin yüzey analizi testlerini yapmakta olan tek başına bir kurbana yaklaşan küçük bir ANS grubu olduğunu gösteren birkaç saniyelik bir video kaydı olduğunu söylemek istiyorum" diye açıkladım. “Sonrasında kurbanın gözündeki video karardı ve saldırganların videolarında ise sanki kurbanın sonraki görüntüleri izlenemesin diye dijital görüntüleri yok edilmişçesine hiçbirşey görünmemeye başladı. Ancak kurbanın herbir parçasına iliştirilmiş RFID'lerin bu altı saldırganın parçaları arasına katıldığı anlaşıldı ve bu saldırganların diğer ANS'lere kıyasla çok daha etkin çalıştıkları gözlemleniyor. Böyle bir şey nasıl olabilir?"

Marisa tepeden, malzeme ve personeli ileri geri taşıyan yük ve yolcu modüllerinin düzenli olarak çalışmalarını sağlayan, Explora-torium'dan aşağıya doğru uzanan ve sonsuzmuş gibi görünen bir metre kalınlığındaki karbon nanotüp kablolara baktı. Halen test aşamasında olan bu asansörler, uzay yolculuğu ekonomilerini radikal boyutlarda değiştirecekler. Henüz yakın bir zamana kadar, sabit yörüngedeki eski moda roketlerin üzerine bir kilogram malzeme taşımanın maliyeti 20 bin doları buluyordu.~
Bu uzay asansörünün isetam anlamıyla faaliyete geçmesiyle bahsedilen maliyetin kilogram başına 100 dolara düşmesi bekleniyor. Risa,"Bu işin simülasyonunu ve testlerini sizin adamlarınız yaptı. Biz sadece onları yapabilmeniz için gerekli yazılımları sunduk" dedi. "Çok doğru" diye yanıtladım. "Ve sen de çok iyi biliyorsun ki, kullanılan malzemelerden sistemin tek tek bütün parçalarına kadar her konuda oldukça teferruatlı testler yaptık. Bu malzemelerin ve parçaların, maruz kalabilecekleri her tür ısı, radyasyon ve basınç seviyeleri için nasıl tepki vereceklerini gösteren sayısız simülasyon gerçekleştirdik. Onların işlevsel etkileşimlerinin ve hatta ANS'lerde kullanılanlar da dahil olmak üzere faydalandığımız bütün parçaların üretim prosedürlerinin bile simülasyonunu yaptık. Ancak Risa sen de bilirsin ki her zaman bir belirsizlik faktörü vardır. Üniversite yıllarında çatlakların yayılmasını ve ilgili risk seviyelerini öngörme hakkında öğrendiklerimiz ki işin en zor kısımlarından biriydi, çok daha çetrefilli bir soruna yol açıyordu, yani ağ tabanlı sistemlerin birbirlerinden zeka, iletişim ve öğrenme yeteneklerini edindikçe nasıl çalışacaklarını öngörmedeki belirsizlikten bahsediyorum." Marisa, "Yani sen şimdi diyorsun ki bu saldırgan ANS'ler çok daha etkin çalışmaya başladılar" dedi. "Peki bununla ne demek istiyorsun?". Gözlemevinin şeffaf yüzeyini işaret ederek, "Peki kendin gör" dedim. İşaret parmağımın arkasında kalan açık görüş alanında mikro etkilerle çatlakları tespit etmek için asansör kompleksinin yüzeyinde bir araya gelmiş bir grup ANS görülüyordu. Cama benzeyen yüzeye dokunduğumda onun OLED arayüzü bir anda canlanarak dev bir monitöre dönüşmüş ve iliştirilmiş elektroforetik bir katman sayesinde benim parmak izimden genetik imzamı kontrol etmiş ve benim veriler dünyasına güvenli bir şekilde erişmeme izin vermişti.

İlgilendiğimiz alanı büyüterek ANS'lerin görünümlerini ve davranışlarını rahatlıkla gözlemlenebilir hale getirmiştim. "Bizim ANS'lerimizin çoğu ya tek başlarına ya çiftler halinde çalışır. Bu ANS'ler de eskiden öyleydiler. Ancak şimdiki hallerine bir bak, hepsi birlikte hareket ediyor. Şayet onların gerçek zamanlı sıkıştırılmış video, ultrason, X-ışını, ısı algılama ve elbette arıza teşhis işlemlerinden oluşan kendi veri alışverişlerini sorgularsak, hepsinin kusursuz bir ahenk içinde faaliyet gösterdiklerini görürüz. Şu anda hep birlikte yüzeyde herhangi bir hasar izi olup olmadığını analiz ediyorlar. Sanki hareket halindeki tek birçoklu sensör makinesiymiş gibi görünüyorlar" dedim. Ardından perspektifi değiştirmek için parmaklarımla yüzeyde birkaç hızlı daire çizerek, "RFID kimliklerine baktığında, şuradaki anormallikleri görüyor musun, bak şu çiplerin mesela aslında kurbanda olması gerekirdi. Sonuçta üretilen her bir parçanın kendine has bir IP adresi var. Bu ANS'ler besbelli ki kendilerini bir üst modele yükseltmiş" diye açıkladım.~

Kompleksin yüzeyinde kendi başlarına gayretli bir şekilde çalışan ANS'leri izleyen Marisa, "Çok etkileyici!" dedi. "Dürüst olmak gerekirse, bizim en yeni araştırma projelerimizden biri de ağ tabanlı akıllı cihazların farklı sınıfları arasında kendiliğinden gelişebilen davranış tarzları olasılıklarını incelemekte. Oysa bu şu anda gözümüzün önünde oluyor. Tekrar bir düşünecek olursan, ANS'lerin görevi aslında sadece sorunlara dönüşebilecek anormallikleri tanımlamak değil, aynı zamanda ne ile temasa geçerlerse geçsinler onları optimumlaştırmak. Ve şimdi, bir süreci daha etkin kılmak için kendi kendilerini optimumlaştırmak adına ileriye doğru bir adım daha atmış oldular. İşte bu artan zekanın ta kendisi ve daha da fazlası, bu aslında "Nesnelerin İnterneti"nin özü. Şu anda şahit olduğumuz şey aslında kendisinden bekleneni yapmakta olan bir sistem." "Yani olan biten hakkında hiç endişelenmememiz gerektiğini mi düşünüyorsun?" diye sordum. "Bu türden bir şeyin herhangi bir risk oluşturma ihtimali olmadığını ve ANS'lerin hiç istemediğimiz yollardan bizi şaşırtmayacaklarını mı demek istiyorsun?" diye soruma devam ettim. Risa, "Yapma canım sen de onlar sadece makine. Eğer gerçekten endişeleniyorsan o zaman kontrol merkezindeki ANS Merkezi Sistem Sıfırlama düğmesine basar, bahsettiğin dört saldırganı araştırmak için döngünün dışına çıkartırsın ve herşey eskisi gibi normale döner" dedi. "Risa, zaten ben de herhangi bir elektronik iletişim aracı kullanmaktansa seninle yüzyüze görüşmeyi işte bu yüzden istemiştim. Ben zaten çoktan sıfırlama düğmesine bastım. Ancak hiçbir şey olmadı. Peki onlar bir sonraki aşamada neyi düşünüyor olacaklar sence?" dedim.

Arthur F. Pease

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz