Peter Leyden / Global Business Network Yöneticisi Peter Leyden, gelecek bilim üzerine danışmanlık yapan Global Business Network´un üç yöneticisinden biri... Ünlü gelecek bilimci Peter Schwartz´la...
Peter Leyden / Global Business Network Yöneticisi
Peter Leyden, gelecek bilim üzerine danışmanlık yapan Global Business Network´un üç yöneticisinden biri... Ünlü gelecek bilimci Peter Schwartz´la çalışıyor. Ancak onu öne çıkaran son yazdıkları kitap oldu. ``Long Boom`` adlı best seller, bir anda en çok satanlar arasına girdi. Global ekonomiyi, dünden geleceğe inceleyen, teknolojideki gelişmelerin ışığında yarının dünyasını analiz eden bu kitabı, yazarı Leyden Capital´e anlattı. İşte global ekonomide geleceğin trendleri...
Son zamanlarda iş dünyası üzerine o kadar çok kitap yazılıyor ki, tamamını okumak, hatta takip etmek bile zor. Ancak, yine de gelişmeleri yakından izleyenler, Batı´da yayınlanan son çalışmaların peşinde olanlar gerçekten iyi olan kitapları kaçırmıyorlar. Zaman zaman Capital´de bu tip kitapları tanıttığımız, yazarlarıyla söyleşi yaptığımızı biliyorsunuz.
İşte ``Long Boom'' da bu iyi kitaplar arasında yer alıyor. Aslında kitabın tamamen iş dünyasına yönelik olduğunu söylemek hata olur. Çünkü, bu kitap, 1980 yılından başlayarak 2020 yılına kadar olan dönemde yaşanan ve yaşanması beklenenleri inceliyor, değerlendiriyor. Bütün bu çerçevede ekonomiden teknolojiye, hayatın her alanına farklı bir yaklaşım getiriyor. Bir bakıma bu kitap geçmişi ve bugünü ele alarak, geleceği hep birlikte biçimlendirebileceğimizi vurguluyor.
Kitap, ünlü futurolog Peter Schwartz, Peter Leyden ve Joel Hyatt tarafından hazırlandı. Bu gelecek bilimcilerin üçü de, Schwartz´ın kurucusu olduğu, Global Business Network adlı danışmanlık şirketinde çalışıyor.
Capital, üç yazarlı bu kitabın yazarlarından Peter Leyden ile görüştü. Leyden aslında bir tarihçi... Ancak, gazetecilik de yapmış. Bir dönem ABD´de, Wired adlı dijital ekonomi dergisinin editörlüğünü de üstlenmiş.
Kendisiyle bu kitabın neden yazıldığını, dijital dünyayı, interneti ve Türkiye´nin yeni dünya düzenindeki yerini konuştuk:
``The Long Boom'' adlı kitabınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Böyle bir kitabı yazma nedeniniz neydi?
Bu kitabı üç kişi birlikte yazdık. Soğuk Savaş´ın ardından yapılan değerlendirmelerde, dünyanın kendisine çizeceği yön hakkında hiçbir pozitif vizyon olmadığını hissettik. 20´inci yüzyılda daha iyi bir geleceğe doğru nasıl ilerlenebileceğine dair rekabet eden görüşler vardı. Bu görüşler arasında ``Kapitalist Batı``, ``Komünist blok`` ve ``Sosyalist ideolojiler`` yer alıyordu. Daha iyi bir dünya yaratmak için pek çok girişim vardı. Dünya ekonomisini ve toplumları belirli bir yönde hareket ettirmek için çalışılıyordu.
Komünizmin yıkılmasından sonra, dünyanın ve insanların nasıl olumlu bir evrim geçirebileceğine dair hiçbir vizyon ortaya konmadı. Kitabı yazma nedenlerimizden biri de bu vizyonu sağlamaya çalışmaktı. İnternette bulunan network teknolojilerini ve ABD´de gelişmekte olan ve yeni ekonomi olarak adlandırılan bilgisayarlara dayalı, girişimci yanı yüksek, hızlı hareket eden ekonomiyi alıp, nasıl global olarak işleyen bir ekonomiye dönüştürebiliriz diye düşündük. Böylece belki de gelişmekte olan ülkeler 20´nci yüzyılda başaramamış oldukları şeyleri uzun dönemde başarabilecekler.
Ayrıca kitabımızda, teknoloji aracılığıyla global ekonomide birbirleri ile bu kadar içiçe geçmiş ve bir o kadar da birbirine bağımlı hale gelmiş ülkeler arasında, büyük çapta bir savaşın gerçekleşme şansının düşük olduğundan da bahsediyoruz.
Sonuç olarak biz üçümüz, teknolojinin ve global ekonominin nasıl değişime yol açabileceğini, 21´inci yüzyılda nasıl daha iyi bir dünyaya ulaşabileceğimizi düşündük. Sonuç olarak kitap bizi, global ekonomi ve teknolojideki pek çok kökten değişimin başlangıcı olarak düşündüğümüz 1980 yılından başlayarak bugüne getiriyor, bugüne nasıl ulaştığımızı anlatıyor. Sonrasında da 50 yıl ileriye gidip o yıllara şu anda bulunduğumuz konumdan bakıyoruz.
Biliyoruz ki şu anda bir girişim çağındayız. Gelecekte bu kadar çok girişimci olacak mı?
Bence 20´nci yüzyıl ekonomisi daha çok bir üretim ekonomisiydi. Endüstriyeldi, hiyerarşi ve bürokrasi vardı. Yirminci yüzyıl için çok yararlı oldu ve böylece pek çok etkili şey yapılabildi.
1980´den başlayarak, özellikle Amerika ve İngiltere´de bu tür bir ekonomiden merkezı olmayan, hızlı hareket eden ve girişimciliği teşvik eden bir ekonomiye doğru kayış olduğunu gördük.
Girişimciler ürettikleri yeni fikirlerle, kurdukları küçük firmalarla ve ekonomiye getirdikleri hareketle çok önemli bir rol üstleniyorlar. Bence bu çok etkili bir model ve Amerika´da da son derece iyi işliyor. Sanırım, son sekiz yılda Amerika´da 20 milyon yeni iş yaratıldı.
Bu model 21´inci yüzyılda sadece Amerika için değil, dünyanın pek çok ülkesi için de geçerli hale getirilebilir. Bu nedenle bence girişimcilik önümüzdeki on yıl boyunca son derece önemli ve gerekli bir hal alacak. Bu dönem girişimciler için iyi bir zaman olacak.
Peki girişimciler için en gözde alanlar hangileri olacak?
Yeni yatırımlar için gözde alanlardan birisi bizce bilgisayar teknolojileri. İnsanlar bu sektörde büyüme olacağını görüyor ve oraya doğru yöneliyorlar. Aslında tüm teknoloji sektörleri için bunu söyleyebilirim. Özellikle gelişmekte olan bölgelerde bu sektörlerde muazzam bir patlama yaşadığına şahit olacaksınız. Önümüzdeki yirmi yıl içinde bunun gerçekleşeceğinden kuşkunuz olmasın.
Bir süre sonra dünyadaki tüm çipler birbirine bağlanmış olacak ve böylece ``interconnected'' bir bilgisayar ortamında yaşayacağız. Global ve tarihsel açıdan değerlendirildiğinde bu sürecin başlamak üzere olduğunu söyleyebiliriz. Bence tüm ülkelerde bu teknolojileri yaratıp yayabilecek her türlü koşul bulunuyor.
Kitabımızda girişimcilerin üzerinde düşünmeye başlayabileceği üç farklı teknolojiden daha bahsediyoruz. Bunlar uzun dönemli işler ancak bence üzerinde düşünmeye değer.
Türkiye´nin enerji teknolojileri alanında iyi bir konuma sahip olabileceğine değindiniz. Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemeliyim; Türkiye hakkında bir uzman değilim, bu nedenle de özellikle hangi firmaların, şehirlerin ya da bölgelerin öne çıkacağını söyleyemem. Ama genel olarak Türkiye 21´nci yüzyıl için stratejik olarak çok iyi bir konumda bulunuyor. Çünkü İslami yanlarının yanında, kültürel açıdan Avrupa´ya da çok yakın. Bu iki kültürün karışımı dolayısıyla her iki uygarlığı da çok iyi tanıyor. Hatta, gözlemlerime dayanarak, Türkiye´nin Ortadoğu kültüründen izler taşıdığını da söyleyebilirim.
Gelecekte global ekonomi ile birlikte global bir toplum da ortaya çıkacak. 2050 yılında yaşayan bir insan, bugün olanlara bakacak olursa globalizasyon fenomeninin gerçek ve tamamen iç içe geçmiş bir küresel ekonomi yarattığını görecektir. Kültürlerin, insanların ve medeniyetlerin bu kadar iç içe geçmesinin sonucunda, halihazırda farklı medeniyetleri bünyesinde barındıran Türkiye gibi bir ülke son derece değerli bir konuma sahip olacaktır. Hatta belki Ortadoğu ya da İslam dünyasına öncülük edecek seviyeye bile gelecektir. Böylelikle bu ülkelerin Avrupa´ya yaklaşmalarına öncülük edecek, Avrupa firmalarıyla Ortadoğu firmalarının işbirliklerine aracı olacaktır. Bu nedenle de iyi bir konumda olduğunu düşünüyorum.
Kitabınızda Türkiye´ye ilgili bir senaryo da var?
Aslında kitapta bir senaryo yazdık ki, bugünün insanları işlerin nasıl olumlu bir şekilde gelişebileceği hakkında bir fikir sahibi olabilsinler. Türkiye´nin de içinde bulunduğu bölgede tansiyon yüksek ve insanlar bir savaş çıkabileceği endişesini taşıyorlar ama biz bu sorunun çözülmesi için bazı yollar bulmaya çalışıyoruz.
Türkiye´yi de bu senayoya koyuyoruz. Çünkü, o bölgede iyi bir arabulucu rolü üstlenebileceğini düşünüyoruz. O bölgede yer alan tüm kültürleri bünyesinde barındıran bir ülke tamamen batılı ya da tamamen doğulu bir ülkeden çok daha iyi çözümler üretebilir. Biz tabii ki orada mutlaka büyük sorunlar yaşanacağını iddia etmiyoruz ama eğer yaşanırsa Türkiye son derece yapıcı bir rol alacaktır.
1980´den sonraki Soğuk Savaş´ın günümüz ekonomisine olan etkileri neler? Bu konuyu nasıl yorumluyorsunuz?
Soğuk Savaş, askeri olarak düşünülen pek çok yeni teknolojinin gelişmesine neden oldu. Mikroçipler aslında Amerikan ordusu tarafından füzelere rehberlik etmesi amacıyla yaratılmıştı ve bu amaçla kullanılıyordu. Aynı durum internet için de geçerli. O da ordu tarafından kurulmuş ve geliştirilmişti. Ama bakın, bugün pek çok işkolu ve pek çok insan tarafından kullanılıyor.
Soğuk Savaş´ın çökmesiyle birlikte bu teknolojiler kullanıma açıldı. Bu son derece olumlu bir gelişmeydi. Bir başka olumlu gelişme de, dünyadaki her bir ülkenin aynı küresel ekonominin içinde yer alabilmesiydi. Yirminci yüzyılın ikinci yarısının çoğunu, ``Özgür dünya`` ve ``Komünist dünya``nın iki ayrı ekonomisi ile geçirdik. Soğuk Savaş´ın sona ermesiyle birlikte tüm dünya aynı ekonomiye entegre oldu. Bu tür bir entegrasyonun Soğuk Savaş sırasında yaşanması neredeyse olanaksızdı.
Tabii Soğuk Savaş öncesinde de ekonomide yine bölünmeler vardı ve hiçbir zaman ülkeleri aynı ekonominin içine alamamıştık. Küreselleşme ve Soğuk Savaş gibi iki önemli gelişme ve güçlü bilgisayar ile network teknolojilerinin yayılması son derece önemli gelişmelerdi. 1980´lerde geliştirilmeye başlanan pek çok kavram bugünün teknolojisini, yaşam tarzını ve ekonomisini derinden etkiledi demek sanırım yanlış olmaz. Bu Soğuk Savaş sonrası dönem ve bu dönem sonrası vizyon da kitabımızın temelini oluşturuyor diyebilirim.
Konuyu biraz farklılaştırıp telekomünikasyon sektörüne gelmek istiyorum. Bu sektör gelecekte nasıl bir şekil alacak ve günümüzden ne açıdan farklılaşacak?
Bence bilgisayar çiplerinin her türlü şeyin içinde yer aldığını göreceğiz ve hepsi de çok daha ucuz, güçlü ve küçük olacak. Şu anda çiplerdeki trend bu. Sanırım sahip olduğumuz her makine, işlemci ve aygıtta bu çiplerden olacak. Bundan sonraki aşama bu çiplerin kablosuz olması olabilir.
Uydu sistemleri de bu noktada önem kazanacak. Örneğin İridyum Projesi bu amaçla geliştirildi. Ancak, finansal olarak henüz başarıyı yakaladığını söyleyemem. Önümüzdeki 10 yıl içinde küresel uydu sistemlerinin geliştiğini ve yaygınlaştığını göreceğiz. Telefonunuz, bilgisayarınız, bilgisayar çipiniz birbirine ve bunların hepsi de sonunda küresel network´e bağlanacak. Geleceğin kablosuz bağlantılarda olduğunu söylemem yanlış olmaz.
Son olarak tüm çipler birbirine bağlandıktan sonra, bunlardan ne kadar veri girip çıktığı önem kazanacak ve bu hacmin büyütülmesi için uğraşılacak. Veri iletme hacmi arttıkça da, video ve fotoğraf görüntülerinin ve seslerin hızlı transferi de gerçekleştirilecek. Bu gelişmeyle birlikte interaktif televizyon, telekonferans gibi kullanım alanları oluşacak.
Önümüzdeki yirmi yıl içinde bu trendin çok çok yaygınlaştığına şahit olacağız. Tüm bu anlattıklarımın kısa dönemde gerçekleşmesini beklememeliyiz. Bunların hayata geçirilmesi için en azından 10 ya da 20 yıl gerekiyor. Çünkü, şu anda yaptığımız herşey küresel kavramlar çerçevesinde gerçekleşecek. Böyle bir gelişmenin de on yıl alması son derece normal.
Türkiye´nin bu gelişmeler süresince ne gibi bir rol üstlenmesi gerekecek?
Türkiye de bu değişimin ortasında kalacak ve bence Ortadoğu ve İslam ülkelerine bu teknolojik gelişmelerin tanıtılmasında önemli bir rol üstlenecek. Bana sorarsanız, Türk işadamları yukarıda bahsettiğim çiplerle ve kablosuz iletişim olanaklarıyla ilgilenmeye başlamalılar. Ortadoğu ve İslam ülkelerini tanıyan Türk firmaları, geliştirilen bu yeni teknolojileri ya da yeni iş modellerini alıp bu bölgelere uygulama şansına sahip olacaklardır.
Türkiye gibi bu kültürleri tanıyan bir ülke dururken, Silikon Vadisi´ndeki bir firmanın bu teknolojileri, bahsettiğimiz bölgelere getirmesi son derece mantıksız.
Yahoo gibi bir oluşumun Arap, Ortadoğu, İslam ya da buna benzer bir başka versiyonu neden olmasın? Türkiye için de bu açıdan pek çok iş olanağı var bence.
Tüm bu köklü değişimlerin sonucunda ülkelerin sınırları varlıklarını koruyacak mı yoksa yok mu olacak?
Eğer bundan 5 yıl sonrasından söz ediyorsanız, böyle birşeyin olacağını söyleyemem. Ancak, 20-25 yıl sonra belki ülkelerin sınırları sadece yerlerinde duracak ve bir anlam ifade etmeyecek. Ülkeleri ayırma dışında bir işlevleri olacağını zannetmiyorum. Sınırlarda kontroller olmayacak, insanlar istedikleri ülkeye girebilecekler. Sınır çizgisi yerinde duracak ama bugünkü anlamını taşımayacak.
Hatta Avrupa zaten böyle bir sürecin içine girdi bile. İnsanlar özgürce ülkeden ülkeye geçebiliyorlar ve bu model gelecekte tüm dünya için geçerli olacak.
İnternete bakın; Tamamen sınırsız ve işlerimizin neredeyse tümünü onun üzerinden gerçekleştireceğiz. Küresel ekonomi de artan bir entegrasyon içinde. Tüm uydu sistemleri de herhangi bir sınıra sahip değil. Dolayısıyla zaman içinde ülkelerin sınırları da anlamlarını yitirecekler. İngiltere´nin hala bir kraliçesi var ama yönetimde etkin değil. 20 yıl içinde belki İngiltere başbakanının da kraliçe kadar etkinliği kalacak.
Kitabınızın ilgi çekici bölümlerinden biri de uzayda yaşama dair olanıydı. Sizce uzayda yaşam başladıktan sonra bir uzay ekonomisi ortaya çıkacak mı?
Soğuk Savaş döneminde uzay ile askeri nedenlerden dolayı bir ilişkimiz oldu. Ancak gelecekte bunun nedeni çok farklı olacak. Belki pek çok ülkenin içinde yer aldığı bir uzay istasyonu kurulacak. Kendi karmaşıklığında kendi ekonomisini de yaratması söz konusu olabilir.
İnsanlar uzaydaki ekonomi ile dünyadaki ekonomiyi birleştireceklerdir diye düşünüyorum. Ortalama bir işadamı da bu ekonominin parçası olacak gibi görünüyor.
İnternetin bugünkü kullanımı ve yaygınlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? Gelecekte ne gibi bir görünüm alacak?
İnternette bilginin dolaşımında bir değişiklik olabilir belki. Altyapı sistemleri geliştirilecek. Büyük boyutlu dosyalar da rahatlıkla neredeyse eş zamanlı olarak transfer edilebilecek.
İşletmeler açısından bakarsak internetin ne kadar güçlü ve yararlı birşey olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz. İnşaat endüstrisinin bile internette yer aldığını gördükten sonra, internetin ne kadar yararlı bir şey olduğu tartışma götürmez bence. Çünkü inşaat endüstrisi de bir binanın yapımında, başından sonuna kadar, ne gerekliyse hepsine internette yer verebiliyor ve işini internet üzerinden yürütebiliyor. En azından siparişini internetten verebiliyor. Örneğin çimentosu ertesi gün gelebiliyor.
İşte sadece sağladığı bu kolaylık nedeniyle bile tüm endüstriler er ya da geç internette yerlerini alacaklar. Bugün nasıl telefon olmadan iş yapamıyorsanız, bir süre sonra da internette yer almadan ve onu anlamadan iş yapamayacak duruma geleceksiniz. İnanın değişim bu kadar kökten olacak ve geriye dönüş şansı da kalmayacak. Bugün bile internet üzerinde büyük miktarlarda paralar dönüyor, gelecekte çok daha fazlasının döneceği de apaçık ortada.
``SONUÇ DÜNYA VATANDAŞLIĞI''
Bahsettiğimiz tüm bu konuların temelinde dijital teknolojiler yatıyor. Dijital teknolojilerin gelecekte günlük hayatımıza etkileri nasıl olacak?
Bence bu teknolojiler, son derece yeni teknolojiler. Hayatımıza etkileri ise tabii ki çok köklü olacak. Hiç telefon görmemiş bir kasabaya telefon gelmesi gibi bir durum söz konusu. O insanların durumundan çok da farklı değil aslında.
Zaten kitabımızda da insanların benzer değişimleri ve gelişmeleri gözlerinde canlandırmalarını sağlamak istedik. Kitabımızda 1980´den başlayarak her on yılda bir arkadaşlarına mektup yazan bir hayal kahramanımız da var. Bu mektuplar 2050 yılına kadar sürüyor. Bu karakterimiz dünyadaki ve teknolojilerdeki gelişmeler ve değişmeler sonucunda yaşamının nasıl değiştiğini anlatıyor.
Teknoloji ve iletişim olanakları geliştikçe insanlar kendilerini daha çok düşünmeye başlayacaklar, toplumlar ve kültürler çok fazla iç içe geçmiş olacak. Sonuç olarak sadece yaşamlar değil kültürler ve uygarlıklar da bu değişimden nasibini alacak. İnsanlar dünya vatandaşı olacaklar.
DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEK 3 YENÖ TEKNOLOJİ
Kitabınızda girişimcilerin dikkat etmeleri gereken yeni teknolojilerden söz ediyorsunuz. Bunları anlatır mısınız?
BİYOTEKNOLOJİ: Bence biyoteknoloji Amerika´da ve dünyada gittikçe yükselen bir alan. Yeni ekonominin öncülerinden olacağına hiç şüphem yok. Bunun yanında Türkiye´nin de önemli bir rol üstlenebileceği enerji teknolojileri var.
HİDROJEN KULLANIMI: Enerji teknolojilerini sadece petrol açısından değerlendirmemeli ve alternatif enerji kaynaklarını da gözönünde bulundurmalıyız. Örneğin hidrojenin kullanımı, 21´inci yüzyıl için çok daha temiz enerji üretimi anlamına gelecek. Hidrojenden üretilen yakıt, araçlarımızda bulunan içten yanmalı motorlarda rahatlıkla kullanılabilir.
MOLEKÜLER MÜHENDİSLİK: Üçüncü bir teknoloji de şu günlerde laboratuarlarda geliştirilmeye çalışılan moleküler mühendislik. Bunun anlamı atomik seviyede, en küçük birimler ile yapılan üretim. Ama dediğim gibi, bu teknoloji henüz araştırma düzeyinde.
Berkley Üniversitesi´nde bunun üzerine pek çok çalışma yapılıyor. 21´inci yüzyılda atomdan başlayarak nesneler üreten ilginç bir teknoloji ile karşı karşıya kalacağımızı söyleyebilirim. Önümüzdeki yirmi yıl içinde bu enerji alanı global ekonomide son derece baskın bir hal alacak. Çevre kirliliği de son derece düşük seviyede kalacak.
``TÜRKİYE, AVRUPA İLE REKABET EDECEK DÜZEYDE''
Türkiye AB´ye aday ülke olarak kabul edildi. Bu aslında belki de bazı gelişmelerin habercisi. Sizce Türkiye bölgede büyük bir ekonomik güç olabilir mi?
Bugün Amerikan ekonomisine baktığınızda, her bir eyaletin içi içe geçmiş olduğunu görürsünüz. Her bir eyaletin kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle de bağımsız eyaletler arasında ekonomik olarak bir ayrım yapmıyorsunuz, çünkü hepsi birlikte işliyorlar.
Bunu bir örnek olarak verdim. Çünkü, önümüzdeki yüzyılda dünya ekonomisi de aynen bu şekilde gelişecek. Bu nedenle artık ekonomik güçlerden bahsetmemek gerekiyor belki de. Ülkeler arasındaki rekabet olumlu karşılanacak. Ancak, bu ölümcül bir rekabet olmayacak. Bunu işbirlikçi bir rekabet olarak tanımlayabiliriz.
Bence Türkiye Avrupa´da Alman, İngiliz ya da Fransız ekonomileriyle başa baş gitmeyecek ama yine de önemli bir konuma erişecek. Çünkü, Türk ekonomisinin Avrupa ekonomisi ile rekabet edebilecek düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Böylece de Avrupa ekonomisine ve Avrupa Birliği´ne de rahatlıkla dahil olabilecek ve birliğe farklı bir yaklaşım getirecek.
Bunun yanında Türkiye, Ortadoğu ve İslam dünyasında ekonomi alanında lider konumunda yer alabilir. Özellikle de yeni teknolojileri ve uygulamaları bu bölgeye getirme görevini üstlenebilir. Bence Türkiye asıl bu bölgede çok çok önemli bir rol üstlenecek. Artık ekonomik güç olmak değil, aynı bölgede bulunduğunuz ülkelerle işbirliği içinde olmak önem kazanacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?