En Az Satan Sigorta

Tekstil alanında üretim yapan bir fabrikanız var... Güçlü ihracat bağlantılarına sahipsiniz... Tam kapasite çalışıyorsunuz. Riskleri önlemek için bütün tesis için sigorta da yaptırdınız. Yangın, se...

1.04.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Tekstil alanında üretim yapan bir fabrikanız var... Güçlü ihracat bağlantılarına sahipsiniz... Tam kapasite çalışıyorsunuz. Riskleri önlemek için bütün tesis için sigorta da yaptırdınız. Yangın, sel, deprem ve diğer riskler... Bina, ekipman ve makinelere gelecek zararı sigortaladınız... Peki ya kar? Bu soru, Türkiye’de şu anda çok az sayıda işadamı tarafından olumlu yanıtlanıyor. Çünkü, “Kar kaybı sigortası” yaptıranların sayısı sadece 300 düzeyinde...

 

Aslında birçok kişinin “kâr  kaybı” sigortaları konusunda fazla bilgisi yoktu. Konu gündeme deprem sonrasında, Hyundai Assan’ın yaptırdığı “kâr kaybı“ sigortası nedeniyle geldi. Şirket, zararı ödenmediği için mahkemeye başvurmuştu. İşte bu sayede “kâr kaybı” sigortası iyice şirketlerin dikkatini çekti. Klasik yöntemde, deprem, yangın ya da sel... Fabrikadaki makinelerde hasar oluşması durumunda, zarar sigorta şirketi tarafından karşılanırdı. Sanayici de makine ve ekipmanlarını en kısa zamanda yerine koyardı. Peki üretim kaybı ve sonuçta elde edilmesi gereken kâr ne olacak? Tesisin, makinenin üretim dışında kaldığı günlerin zararı nasıl karşılanacak?

 

İşte bu sorunun yanıtını sigorta şirketleri “Kar kaybı sigortası” ile veriyorlar. Kâr kaybı sigortaları, teminat altındaki risklerin gerçekleşmesi halinde, cirodaki azalma ile iş maliyetinde meydana gelen artışların brüt kârda meydana getireceği eksilmeyi karşılıyor. Böylece “kârırınızı” da garanti altına almış oluyorsunuz...

 

Kâr kaybı poliçesine ilgi yok

 

Aslında deprem, yangın, sel ve su baskını gibi riskleri teminat altına alan bu tür sigortalar Türkiye’de uzun yıllardır uygulanıyor. Ancak, iş dünyasının fazla ilgisini çektiği söylenemez. Sigortacılara göre, bu, kâr kaybı poliçelerinin karmaşık yapıda olmasından kaynaklanıyor...  Dolayısıyla, şirketler, sadece müşterilerine değil, acentelere de bu poliçeyi anlatmakta zorlanıyor. Bu da kâr kaybı sigortalarının tanınmasını engelliyor.

 

Ayrıca, özellikle deprem riskine karşı alınan kâr kaybı poliçelerinin yurt dışındaki reasürans şirketleri tarafından kabul edilmek istememesi de, bu branşın önünü tıkıyor.

 

Türkiye’de 1999 yılında yaşadığımız depremden sonra, bu sigorta türünün önemi çok daha iyi anlaşıldı. Yaşanan büyük doğal afetten sonra şirketlerin zararı sadece “fiziki hasarla” sınırlı kalmadı. Birçok şirket ciddi “kâr kayıpları”na uğradı.

 

Sadece 300 şirket sigortalı

 

Türkiye’de kâr kaybı sigortası yaptıran şirket sayısının da bir hayli az olduğu belirtiliyor. Sektör yetkilileri, kâr kaybı sigorta poliçelerinin daha çok bilinçli büyük firmalar ve yabancı ortaklı şirketler tarafından tercih edildiğini söylüyor. Hatta ardı ardına yaşanan doğal felaketler bile, şirketlerin kâr kaybı sigortalarına yönelmesinde yeterince etkili olmuş değil.

 

Commercial Union Sigorta Genel Müdürü Cemal Ererdi, Türkiye’de kâr kaybı poliçesi alan şirket sayısının 250-300 arasında olduğunu söyleyerek, gerçeği gözler önüne seriyor.

 

Yetkililere göre, 17 Ağustos depreminden hemen sonra kâr kaybı sigortalarına olan ilgi biraz artmış. Ancak, trend kısa sürede eskiye dönmüş.

 

11 Eylül olayları ise şirketlere farklı şekilde yansımış. Ancak, sektörde önemli bir hareket yaratmadığı söyleniyor. Olumlu etkilenen ender şirketlerden biri de Güneş Sigorta... Genel müdür Mehmet Aydoğdu,  “Deprem sonrasında şirketler kâr kaybı sigortalarına yöneldi. 11 Eylül olayları da bu eğilimi güçlendirdi. Eskiden kâr kaybı sigortası alanların oranı yüzde 3-5 arasındaydı, şimdi yüzde 20-25 aralığına yükseldi” diyor.

 

Eksperler yurt dışından geliyor

 

Sigorta şirketlerinin kâr kaybı sigortalarında, en büyük şikayetlerinden biri, bu konuda uzman eksper sayısının çok az olması. Çünkü, kâr kaybı eksperlerinin işi, diğer sigorta eksperlerinden biraz daha zor. Öncelikle şirketin ne kadar kâr kaybı olduğunu hesaplamak için bilançolarını incelemeleri gerekiyor. Şirketin hesapları, stokları, envanteri ve ürettiği mala yönelik talep detaylı bir şekilde inceleniyor.

 

Türkiye’de kâr kayıplarıyla ilgili hasar tahmini yapacak eksper sayısının bir hayli az olduğunu belirten Garanti Sigorta Genel Müdürü Erhan Tunçay da, bu nedenle yurt dışından bu konuda uzman eksperlerin getirildiğini söylüyor.

 

Reasürans şirketinin durumu

 

Kâr kaybı sigortalarında, sigorta şirketlerini en çok zorlayan ise deprem riski nedeniyle alınan poliçeler... Çünkü, yurt dışındaki reasürans şirketleri, depreme bağlı kâr kaybı poliçelerine çok ciddi sınırlamalar getiriyor.

 

Yapı Kredi Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Gölpınar, sigortanın oluşması için ani ve beklenmedik bir olay yaşanması gerektiğini söylüyor ve ekliyor:

 

“Ancak, Türkiye birinci derece deprem bölgesinde. Sürekli olarak deprem bekleniyor. Bu nedenle reasürans şirketleri de depremden kaynaklanan kâr kaybı poliçelerine çeşitli sınırlamalar getiriyor.”

 

17 Ağustos depreminden sonra reasürans şirketlerinin deprem riskini almak istemediklerini belirten Garanti Sigorta Genel Müdürü Erhan Tunçay ise, “Deprem kümül bir risk. Bu da bir anda birden çok hasarın çıkması demek. Reasüreler de biraz da haklı olarak böyle kümül riskleri almak istemiyor” diyor.

 

Hukuki alt yapı eksik

 

Bu arada kâr kaybı sigortaları da Türkiye’deki hukuki altyapının eksikliğinden olumsuz etkileniyor. Türkiye’de sigorta konusunda uzman mahkemelerin olmaması da bunun en büyük nedeni. Sigorta şirketi ile sigortalı arasındaki belli anlaşmazlıklar nedeniyle sadece normal mahkemelere gidilebiliyor. Bu mahkemeler bilirkişi heyetleri tayin ediyor. Mahkeme, bu heyetin tutacağı rapor doğrultusunda karar veriyor. Dolayısıyla, bu uzun süreç reasürans şirketlerini rahatsız ediyor.

 

Sektör yetkilileri, reasürans şirketlerinin, Türkiye’de dertlerini anlatacakları bir sistem olmadığından yakındığını söylüyor. Kâr kaybı poliçeleri, sigorta şirketleri ile sigortalı arasında anlaşmazlıkların yoğun olduğu bir branş. Bu nedenle hemen hemen tüm olaylar mahkemeye yansıyor. Bu da iş yapma süreçlerinin uzamasına neden oluyor.

 

TÜRKİYE’DEN BİR ÖRNEK

 

HYUNDAI ASSAN 5.5 MİLYON DOLAR ALDI

 

Kibar Holding ve Koreliler’in yarı yarıya ortak olduğu Hyundai Assan, 17 Ağustos depreminden önce iki sigorta şirketinden oluşan konsorsiyuma kâr kaybı ve iş durması sigortası yaptırmıştı. Depremde fabrikada hasar meydana geldi ve bir süreliğine üretime ara verildi. Bu sırada şirket yöneticileri, hasar tespiti yapmak üzere büyük bir denetim şirketine yetki verdi. Sigorta şirketleri de hasar tespiti için yurtdışından eksper getirdi.

 

Yapılan incelemeler sonunda, denetim şirketi Hyundai Assan’ın 7.8 milyon dolar makine-teçhizat hasarı olduğunu tespit etti. Ayrıca, 9.8 milyon dolarlık da kâr kaybı meydana geldiğini bildirdi.

 

Ancak, sigorta eksperi, maddi hasarın daha az olduğuna yönelik bir rapor hazırlayınca, anlaşmazlık ortaya çıktı. Arkasından da kâr kaybı tazminatı için pazarlıklar başladı. Ancak, karşılıklı anlaşmaya varılamadığı için olay mahkemeye intikal ettirildi. Sonuçta iki sigorta şirketi geçtiğimiz günlerde Hyundai Assan’a 5.5 milyon dolarlık kar kaybı tazminatı ödedi. Hyundai Assan’dan önce Netaş ve Castrol’e de kâr kaybı tazminatı ödenmişti.

 

FİYATLAMA NASIL YAPILIYOR?

 

Bu tür poliçelerde zararın hesaplanmasında ana noktayı şirketin brüt karı oluşturuyor. Brüt kâra ulaşmak için, belli bir zaman dilimi içerisindeki değişken giderler, aynı döneme rastlayan cirodan düşülüyor. Değişken giderler, şirket üretiminin değer ve hacim değişikliklerine göre ve satışları izleyerek artan ve azalan giderlerdir. Brüt kâr, poliçede sigorta bedeli olarak gösterilir.

 

Kâr kaybı sigortaları , sigortalı işletmede meydana gelen iş durmasının belirlenmiş bir süre içinde ortaya çıkardığı sonuçları teminat altına alır. Bu belirlenen süre, tazminat süresidir. Uzunluğu sigortalı tarafından işletmenin herhangi bir durma sonucunda maruz kalabileceği azami kâr kaybı süresi dikkate alınarak tespit edilir.

 

Kâr kaybı sigortasının fiyatlamasındaki birinci önemli nokta, yangın ve varsa poliçede belirtilen diğer ek teminat risklerinin değerlendirilmesidir. İkinci önemli nokta ise, azami tazminat süresidir. Yangın ve diğer ek teminat fiyatlarının belli bir oranı tazminat süresine göre alınır ve hesaplama yapılır.

 

 

Kâr kaybı sigortaları uygulamasında minimum 3 günlük süre muafiyet olarak kabul edilir. Sigorta kapsamına giren bir hasar olduğunda, muafiyet süresi için herhangi bir tazminat ödemesi söz konusu olmaz. Kâr kaybı sigortası fiyatlamasında, yangın ve ek teminatlar için uygulanan toplam fiyatın yüzde 60 ile yüzde 75’i  arasında değişen  bir yüzde kullanılarak fiyat tespiti yapılır. Bu, 3 aylık bir tazminat süresi ve 3 günlük muafiyet süresi için geçerlidir.

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz