Lidio Kurucusu ve CEO’su Emre Güzer, Türkiye’de fintek ekosisteminin en önemli aktörlerinden biri. Sınırlar arası ticarete odaklanan Güzer, 2024 yılında Worldline ile gerçekleştirdiği iş birliğiyle online’da 4 milyar yeni tüketiciden düşük komisyonlarla ödeme alınmasını sağlıyor.
Emre Güzer, kariyerine bankacılıkta başladı. Trendyol’un kurucularıyla tanıştığında ekip sadece üç kişiden oluşuyordu, ebebek henüz e-ticaretin çok başındaydı. Markafoni’nin Naspers’a satışı konuşuluyor, Yemeksepeti gibi büyük bir platform bile POS tedarik sorunu yaşıyordu.
Özlem Aydın Ayvacı / [email protected]
Fotoğraflar: Gökhan Çelebi
Start Up Dergisi / Haziran-Temmuz Ağustos 2025
İşte bu dönemde Garanti Ödeme Sistemleri’nde çalışan Güzer, sektörün ihtiyaçlarını yakından gözlemleme ve deneyimleme fırsatı buldu. 2011’de PayU’yu kurarak Türkiye’deki ilk fintek girişimlerinden birini hayata geçirdi. Sanal POS ve alternatif ödeme sistemlerinin potansiyelini o yıllarda fark eden öncülerden oldu. Bu girişimiyle de önemli bir exit gerçekleştirdi.
Sonrasında Mobilexpress’e geçen Güzer, aynı süreçte Lidio’yu kurdu. Pazardaki ihtiyaçları ve boşlukları hızla tespit edebilen bir girişimci olarak pandemide yatırım almayı başardı. Ancak ödeme sistemleri lisansını almak iki yılını aldı. 2024’te ise Worldline ile iş birliğine imza attı. Avrupa’da yılın en önemli iş birliklerinden biri olarak gösterilen bu ortaklık kapsamında Google, Lidio’nun müşterileri arasına katıldı. Bugün şirket, sınır ötesi e-ticaret çözümleri ve Lidio Pass’le büyümesini sürdürüyor. Emre Güzer, “Gelecek planlarımız arasında Türkiye’nin en iyi ve en büyük finansal teknoloji girişimlerinden biri olmak var. Unicorn değil daha zor iklim koşullarına dayanıklı bir ‘boynuzlu deve’ olmak istiyoruz” diyor.
Lidio Kurucusu ve CEO’su Emre Güzer, sorularımızı şöyle yanıtladı:
Önce sizin hikayenizle başlayalım…
PayU, ilk girişimcilik deneyimimdi. 2001’de Pamukbank’ta başladığım bankacılık kariyerimi, 2011’de PayU’yu kurarken sonlandırdım. O dönemde Garanti Ödeme Sistemleri’nde görevliydim. Binlerce işletmeyle doğrudan temas kurma imkanım vardı. 2004’te Garanti’de e-ticaret teknik desteği verirken e-bebek’in henüz kendi web sitesi bile yoktu. Hepsiburada rüştünü ispat etmeye başlamıştı. Trendyol’un kurucuları Demet Hanım ve ekibiyle tanıştığımızda, ekip sadece üç kişiden oluşuyordu.
Hep böyle köşe başlarında mıydınız?
Ödeme sistemleri dikeyinde çalıştığımız için bu fırsatlara erişimimiz oldu. Girişimlerin yaşadığı sorunlara çözüm üretiyorduk. O dönem birçok işletme, sanal POS alamadığı için online ödeme kabul edemiyor, ciddi zorluklar yaşıyordu. Üstelik sanal POS vermek, o dönemde adeta kredi vermekle eşdeğerdi. Çünkü bankalar, işletmenin tüm riskini de üstlenmiş oluyordu. Bu sorunlar giderek belirginleşince, Garanti Bankası’ndayken girişimler için özel bir “start up paketi” hazırladım. Amaç, onların online ödeme alabilmesini sağlamaktı. Ancak süreç istediğimiz gibi ilerlemedi. Proje, bankanın bürokratik yapısı içinde kayboldu. O dönemde, Markafoni’yi satın alan Naspers ekibi bana ulaştı. “Türkiye’ye girmek istiyoruz, bir ödeme sistemi kurmak istiyoruz” dediler. Böylece bu yola adım attım. Bu sırada bankacılık tarafında, Garanti Bankası’nı tenzih ederek söylüyorum, yaşadığımız dikkat çekici bir Yemeksepeti örneği vardı. Melih Ödemiş’le oturup konuştuk. O dönem Yemeksepeti’nin, “Kredi kartı bilginiz bizi ilgilendirmez” dediği zamanlardı. Biz, Yemeksepeti’ne sanal POS sağlayarak online ödeme altyapısını kazandırmak istedik. “Bu ödeme işini kapıda ödemeden çıkaralım” dedik. Hatta banka içinde geliştirdiğimiz limitli sanal POS’u bile teklif ettik. Ancak risk yönetimi ve prosedür engellerini aşamadık. Sonuçta, 4 bin restoranı POS’landıramadık.
Yani Yemeksepeti bile sanal POS alamıyordu?
Evet, o dönemde Yemeksepeti bile sanal POS alamamıştı. Üstelik o zaman da Yemeksepeti, sektörde önemli bir oyuncuydu. Ama şöyle düşünün: Ödeme kuruluşlarını denklemden çıkarırsanız, Yemeksepeti’nin bile POS alamadığı bir ortamda, Paraşüt, Apsiyon gibi girişimlerin online dünyayla tanışması ve dijital ödeme alması mümkün değildi. İşte bu noktada PayU’yu kurmamız, bu döngüyü kıran adım oldu.
PayU’yu kurmanız nasıl bir yol açtı?
PayU, Türkiye’de fintek ekosisteminin mihenk taşlarından biri oldu. Ancak bu yolculuk hiç kolay olmadı. İlk etapta bankalara, Mastercard’a, Visa’ya bu işi anlatmaya çalıştık. Bugün “rekaberlik” dediğimiz kavram o günlerde yoktu. Her şey kıran kıranaydı. İlk üç ayda bin müşteriye ulaştık, çünkü piyasada inanılmaz bir boşluk vardı. PayU geldiğinde insanlar ilk kez online ödeme alabilmeye başladı. Ardından 1,5 yılımızı bankaları, Merkez Bankası’nı ve BDDK’yı ikna etmeye harcadık. İlk ikna ettiğimiz kurum Akbank oldu. Onlara, “Biz küçük işletmelerle çalışacağız. Zaten büyüdüklerinde sizi tercih edecekler” dedik. Gerçekten de öyle oldu. Sonrasında sektör zenginleşti. PayTR ödeme kuruluşuna dönüştü, ardından İyzico geldi. Gerçek anlamda Türkiye’de start up ekosisteminin altın çağı başladı.
Mobilexpress’e katıldınız, ardından Lidio’yu kurdunuz. Lidio’ya neden ihtiyaç duydunuz?
Mobilexpress, 4 kişilik küçük bir ekipti. Tam pandemi döneminde Lidio’yu kurduk. Aynı dönemde yatırım aldık ve Merkez Bankası’na lisans başvurusunda bulunduk. Başta lisansın 6-7 ayda çıkmasını bekliyorduk, süreç tam iki yıl sürdü. O dönemde 1 milyon dolarlık yatırım almıştık, bu kaynak da zamanla tükendi. O iki yıllık süreçte çok değerli işler yaptık. Visa’nın tek tıkla ödeme sistemini ve Payment Gateway altyapısını geliştirdik. Türkiye’de Payment Orchestration kabiliyetlerine sahip ilk yapılardan biriydik. Bu teknolojiyi Visa’ya sattık. Oradan elde ettiğimiz gelirle hem nakit akışımızı sağladık hem işimizi büyütecek alan açtık. Bugün “Vodafone Pay” olarak bilinen dijital cüzdanın teknolojik altyapısında da Lidio’nun geliştirdiği platform yer alıyor.
Peki şu an ne yapıyorsunuz, Lidio tam olarak nasıl bir rol oynuyor?
Bugün siz YouTube Premium üyeliğinizi öderken o ödeme Lidio altyapısı üzerinden gerçekleşiyor. Google artık bizim müşterimiz. Türkiye’ye yurt dışından satış yapan tüm büyük şirketleri kapsayacak şekilde, Worldline ile özel bir lisanslı iş birliği yaptık. Şu anda bu lisansa sahip tek ödeme kuruluşuyuz. Bu modelin aynısını dLocal ile de uyguladık. dLocal, dünyanın en büyük ödeme kuruluşlarından biri. Amacımız şu: Worldline ve dLocal’a entegre çalışan tüm global markaların Türkiye’deki satışlarında ödeme süreçlerini Lidio üzerinden yürütmesini sağlamak.
Bu iş birliği işletmelere ne kazandırıyor?
En büyük avantaj, daha fazla tüketiciye ulaşabilmek. Ayrıca önemli bir fiyat avantajı sunuyoruz. Bir diğer kritik unsur da Troy. Bugün Google ve YouTube Premium’da Troy kartla ödeme yapılabiliyorsa bu, arka planda bizim sağladığımız teknoloji ve iş birliği sayesinde mümkün oluyor. Troy, Türkiye’nin yerli ödeme sistemi. Nasıl Rusya’nın Mir’i varsa Türkiye’nin de Troy’u var. Ve bu yapı giderek daha fazla önem kazanıyor. Türkiye’de büyümeye devam ediyoruz ve edeceğiz. Aynı zamanda Worldline ve dLocal gibi küresel oyuncularla yürüttüğümüz iş birlikleriyle yurt dışı pazarlarda da büyüme hedefliyoruz.
Lidio’nun iş modelini nasıl tanımlarsınız?
Lidio, işletmelerin ve onların müşterilerinin online ödemelerle ilgili tüm sorunlarını ortadan kaldıran, yeni nesil bir ödeme altyapısı.
Bu alanda birçok ödeme şirketi varken sizin farkınız nedir?
Elbette hiç kimse uzaya roket fırlatmıyor. Biz sınır ötesi ticarette varız. Mastercard ve Visa bizden çok hazzetmiyor, çünkü onların oyun alanına giriyoruz. Bu oyun alanına Troy’u da götürüyoruz. Dolayısıyla, orası bizim tek olduğumuz bir alan. Bizimle çalışan işletmelerden biri de SunExpress. Dünyadaki tüm ödemelerini Lidio ile topluyor. Bunu da Worldline’la yaptığımız iş birliği sayesinde gerçekleştiriyoruz. Yurt dışına kartla satış yaptığınızda, hedef ülkedeki tüketiciler hangi yöntemle ödeme yapmak istiyorsa, o yöntemi sunmanız gerekiyor. Yani “Yurt dışına satış yapıyorum” dediğinizde sadece kartı açmak, sizi global rakipleriniz karşısında 10-0 geriden başlatıyor. Hollanda’da iDeal, Almanya’da Giropay ve Sofort gibi yöntemler var.
Brezilya’da dijital içerik satıyor olabilirsiniz. Orada da Pix var. Bütün dünyada alternatif ödeme yöntemleri yükselişte. Suudi Arabistan’daki Mada gibi. Bunlar kapalı devre kartlardır ama ulusal kartlardır. Suudi Arabistan’da 40 milyon Mada kart varsa ve siz oraya satış yaparken Mada kartla ödeme kabul etmiyorsanız, o insanlara ulaşamazsınız. Yani ödeme almayı olabildiğince çeşitlendirmeniz gerekiyor. Dolayısıyla biz, iş birlikleriyle hem dünyadan Türkiye’ye gelen işletmeleri yakalıyoruz. Odaklandığımız iş bu.
Bu ne kadarlık bir pazar ve siz ne kadarlık bir işlem hacmi hedefliyorsunuz?
Türkiye’de tüketicilerin Netflix gibi yurt dışı merkezli platformlara kredi kartıyla yaptığı ödeme hacmi 8 milyar dolar civarında. Biz, tek bir şirket olarak buradan çok hızlı şekilde birkaç milyar dolarlık ciro almayı planlıyoruz. Bugüne kadar bu harcamalar, tüketici tarafından yurt dışındaki bankalar ya da ödeme sistemleri aracılığıyla gerçekleştiriliyordu. Ancak yeni yönetmelikle bu işlemler artık Türkiye’ye geldi. Biz de işin ucuna Troy’u ekledik. Böylece bu işletmeler Türkiye’de vergi öder hale geldi, çünkü işlemleri kayıt altına alıyoruz. Kart şemalarının dünya genelinde inanılmaz gelir elde ettiği bir yapıya doğrudan müdahale ettik. Ve bu müdahalenin etkisi yalnızca Türkiye’yle sınırlı kalmayacak, tüm dünyaya yayılacak.
Açık bankacılık tarafında neler yapacaksınız?
Sadece kredi kartıyla değil, banka hesaplarından da tek tıkla ödeme alınmasını sağlayacağız. Bu, ödeme deneyimini tamamen farklı bir noktaya taşıyacak. Masterpass gibi sistemler lisanslı değilken Lidio bu alanda lisanslı bir kuruluş olarak öne çıkıyor. Bu sayede kullanıcılar, hesaplarından bile tek tıkla ödeme yapabilecek. Bu alana yeni yetkinlikler kazandırmak istiyoruz ve bu sistemi Lidio Pass çatısı altında büyütmeyi hedefliyoruz. Lidio Pass’in gideceği yer çok farklı bir nokta olacak. Bugün MasterCard’ın karşısında Türkiye’den çıkacak bir teknoloji girişimine ihtiyaç var. Biz de bu yüzden Lidio Pass’e çok önem veriyoruz. Mesela DeFacto, Masterpass’le çalışırken neden bizi tercih etti? Çünkü Masterpass’e kaydedilen kartlar MasterCard’a aittir, DeFacto’ya değil. DeFacto o kartları ne görebilir ne o kartlara erişebilir. Ama Lidio Pass üzerinden bir kart kaydediliyorsa bu kart aynı zamanda sizin kartınızdır, çünkü sizin müşteriniz tarafından kaydedilmiştir. Yarın bir gün, uygun protokollerle, lisanslı başka bir yapıya geçtiğinizde bu kartları taşıma imkanınız olur.
Gelir modeliniz nedir?
Komisyon alıyoruz. İşletmeler büyüdükçe, yüksek hacimler oluştukça bizde bıraktıkları “tortu” anlamlı hale geliyor. Bu yüzden her yerde olmamız, onları her yere götürmemiz ve her bir işleme dokunmamız gerekiyor.
E-ihracat yapan biri Lidio’yla çalışırsa kaç kişiye ulaşabiliyor?
Worldline, dünyanın en büyük dördüncü ödeme kuruluşu. Onun tüm yetkinliklerinden faydalanıyoruz. 100’den fazla ülkede, yaklaşık 4 milyar insana satış yapma imkanı sunuyoruz. Bugün Netflix, dLocal’la çalışıyor; Google, Worldline’la. Temu da dLocal’da. Gitmek istediğimiz herkes, iş birliği yaptığımız kurumlarla çalışıyor.
Peki Lidio’nun hedefi ne? Hayalinizde nasıl bir gelecek var?
Amacımız, Türkiye’nin en büyük ve en iyi finansal teknoloji girişimlerinden biri olmak. Geçen yılı 4 milyar dolarlık işlem hacmiyle kapattık. Bu yıl da dolar bazında büyümeye devam ediyoruz. 2025 yılını 5-5,5 milyar dolar arasında bir işlem hacmiyle kapatmayı planlıyoruz. Bu işlem hacmiyle birlikte yılı 30-40 milyon dolar gelirle tamamlamayı hedefliyoruz.
Bu işlem hacmiyle pazarda neredesiniz?
İşlem hacmine göre Türkiye’de ilk 5 içerisindeyiz. Pazarın büyüklüğü toplam e-ticaret hacminin yaklaşık yüzde 20’sine ulaşmış durumda. Ancak hala ödemelerin yüzde 80’i bankalar üzerinden geçiyor. Dolayısıyla bankalardan alınacak önemli bir pay var. Hala yeni oyuncular için alan mevcut. Bu pazar, yılda yüzde 70’in üzerinde büyüyor. Bazen “Bu kadar çok oyuncu varken neden bu alana girdiniz?” diye soruluyor. Şu an pazarın sadece yüzde 20’si ödeme kuruluşlarında, yüzde 80’i bankalarda. Üstelik bu yüzde 80’lik kısım, genellikle iyi hizmet alamıyor.
Exit planınız var mı? Siz daha önce “Sıfırdan 1 yapmayı seviyorum” demiştiniz. Şimdi sıfırdan nereye geldiniz?
Bence “1”i geçtik. Zaten en güzeli, bu tür fırsatların en umulmadık anda gelmesi. Şu an için bir exit planımız yok. Ancak bir stratejik ortakla 1-2 yıl daha hızlı büyüyerek devam etmek istiyoruz. Ondan sonra bakarız.
“YENİ YATIRIM TURUNA ÇIKACAĞIZ”
YABANCI TERCİHİ
Lidio ile pandemi döneminde yatırım aldık. O dönem para bulabilmek de çok mümkün değildi. Yakın zamanda bir yatırım turuna çıkacağız. Yabancı bir yatırımcı olmasını tercih ediyoruz.
“TÜRKİYE’NİN SERİ A’SI OLMAYACAK”
Seri A’ya çıkmayı planladık ama Seri A da öyle enteresan bir parametre ki Türkiye’de 1 milyon dolara Seri A diyorlar. Yurt dışında 5 milyon dolara Seri A demiyorlar. Yani Türkiye Seri A’sı olmayacak. Yabancıların ticket size’ında bir şey bakacağız. Türkiye’de 10 milyon dolar yatırım yapan çok az yatırımcı var. Yani maalesef o Türkiye’de Seri B-C bile olmayabilir. Onlar hep yabancılardan geliyor.
“HAYATA GEÇİREBİLECEĞİMİZ BİRKAÇ İLK KALDI”
SINIR ÖTESİ ÖDEME
PayU’dan sonra hala ödeme sistemlerinde hayata geçirilecek birkaç ilk kaldı. Sınır ötesi ödeme işlemleri ilklerimizden biri. Bütün o hacmi Türkiye’ye getirmek, sınırlar arası ticareti çok büyütmek istiyorum.
“ÜZERİNE TİTRİYORUZ”
Bir de LidioPass’e çok özeniyoruz. Üzerine titriyoruz. Lidio Pass, tek tıkla ödeme çözümümüz. Bugün rakiplerin cüzdanları var. Tam ödeme yapacaksın sistem şuraya da gidip bir üye ol diyor. Kasaya gelmişim artık kart bilgimi gireceğim, kameraya bakacağım. Sen beni niye kameraya çekip sanki pasaport kuyruğundan geçiyormuş gibi onboarding sürecine sokuyorsun.
“İCAT ETTİK”
Lidio Pass, Masterpass’ten önce Türkiye’de ekibin Mobile Express zamanında ayağa kaldırdığı bir çözüm. Bu sistem 2016 yılında daha Masterpass yokken Gitti Gidiyor’da kullanılmaya başlanmıştı. Ama ekip onu hiç satmamış, dışarı çıkarmamıştı. Tek tıkla ödemeyi icat etmiştik. Duyuramamışız, büyütememişiz, hatta vermişiz, onlar büyütmüşler. Şimdi biz Lidio olunca, lisans alınca sistemin adına Lidio Pass dedik. DeFacto, Tchibo, Watsons gibi yerlerde Lidio Pass ile ödeme yapabiliyorsunuz.
“4 MİLYONA ULAŞTIK”
Şimdi yaklaşık 4 milyon tüketici oldu. 4 milyon tüketiciye hiç yatırım yapmadan ulaştık. Çünkü bir problemi çözdük. Sektörde Masterpass ve Lidio Pass var. Lidio’da kayıtlı kartınız varsa tek tıkla ödeme alınabiliyor. Şimdi bunun içerisine bazı ödemeler daha getireceğiz. Açık bankacılık lisansı alıyoruz.
“İLK 5’E 1 YILDA GİRERİZ”
“EN İYİLERDEN BİRİYİZ”
Bence şu an en iyilerden biriyiz. İlk 5’e de 1 yıl içerisinde gireriz. Unicorn hedefim yok ama bu sektör, bu alan, o potansiyele her zaman sahip. Unicorn’dan da öte bizim coğrafyamız için özellikle boynuzlu deve konuşuluyor.
DAHA SAĞLAM
Nedeni bizimki gibi iklimlerde ve çölde hayatta kalabilme başarısını ifade ediyor. Dolayısıyla ayakları yere sağlam basan, daha güçlü, daha adapte olabilen bir şirket olacağız. Boynuzlu bir deve olmak istiyoruz
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?