Hollanda merkezli Raben Group geçen Haziran'da Türkiye’ye girdi. Şirket Polonya’da geliştirdiği operasyonel mükemmeliyet modelini Türkiye’ye de taşıdı.
Hollanda merkezli, 100 yıla yakın tecrübeye sahip lojistik şirketi Raben Group, Polonya’da geliştirdiği ve şirketin büyüme hikâyesinin temelini oluşturan lojistik modelini, haziran ayında hizmet vermeye başladığı Türkiye’de de uyguluyor.
Özlem Aydın Ayvacı / [email protected]
Poznan-Varşova
17 ülkede 2 milyon metrekarelik depolarıyla faaliyet gösteren Raben Group, 13.000 çalışan, 11.000 çekici, 2,2 milyar Euro’luk ciro ve yılda 19,2 milyon sevkiyat kapasitesine ulaştı. Geçtiğimiz günlerde bir grup gazeteci ile birlikte şirketin Polonya’da Poznan ve Varşova’daki iki deposunu ve operasyon merkezini ziyaret ettik. Raben Group CEO’su Ewald Raben, Avrupa genelinde kurdukları güçlü operasyonel altyapıyı ve yüksek teknolojili depolama kapasitesini, Türkiye’deki ihracatçılar için bir rekabet üstünlüğüne dönüştürmeyi hedeflediklerini açıkladı.
Raben’in diğer önemli açıklamaları şöyle:
“Türkiye, bölgesel büyümenin merkezi olacak”
Ewald Raben, Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasındaki stratejik konumu sayesinde grubun lojistik ağında kilit bir rol üstleneceğini belirterek “Türkiye’nin demografik yapısı ve ekonomik dinamizmi büyük bir potansiyel barındırıyor. Polonya modelinde yakaladığımız büyüme başarısını, aynı disiplin ve teknolojiyle burada da yakalayabileceğimize inanıyoruz. Türkiye bizim için bir geçiş noktasının ötesinde, bölgesel büyümenin merkezi olacak ve 2030 vizyonumuz doğrultusunda, Türkiye’yi yatırım planlarımızda öncelikli pazarlardan biri olarak konumlandırıyoruz” dedi.
Şirketin ana iş kolunun yüzde 65’ini parsiyel taşımacılığın oluşturduğunu söyleyen Ewald Raben, kurdukları entegre ağ sayesinde, Raben depolarında her gün 80 binden fazla siparişin elleçlendiğini anlattı. Ewald Raben, saatine, rotasına ve teslimat noktasına kadar tanımlı, bağlantılı bir lojistik zinciri oluşturduklarının altını çizerek, şunları kaydetti:
“170 depomuzun 120’si aktarma terminali olarak faaliyet gösteriyor. Bu sistem, depolar arası transfer, aktarma ve son teslimat süreçlerinden oluşuyor. Depoların hepsi birbirine entegre çalışıyor. Planlamalar, geliştirdiğimiz yazılımlar tarafından yapılıyor. Bu sayede bir ülkeden çıkan yük, kendi dağıtım ağımızın dahilinde, hedef noktaya zaman kaybetmeden ulaşabiliyor. Örneğin, Polonya üzerinden Almanya’ya gönderilen bir yük, sistemde tanımlanan kalkış saatleriyle planlanıyor. Aktarma terminallerimiz 24 saat çalışıyor; Polonya’dan Bremen’e gidecek aracın 17.45’te kalkacağı, sistem tarafından önceden belirleniyor. Bu sayede tedarikçi de yükünü bize en geç 17.15’te kapıdan teslim etmek zorunda olduğunu biliyor.”
“Türkiye geleceğin lojistik üssü”
Ewald Raben, küresel ekonomideki dalgalanmalara rağmen Türkiye’ye güvenlerinin tam olduğunu vurgulayarak “Türkiye’nin bölgesel tedarik zincirlerinde üstleneceği rolün giderek güçleneceğine inanıyoruz. Bu nedenle Türkiye’yi sadece bir operasyon merkezi olarak değil, geleceğin lojistik üssü olarak görüyoruz. Üç yıl içinde, Raben Türkiye olarak 30 milyon Euro ciroya ulaşmayı hedefliyoruz. Türkiye gibi büyüyen bir pazarda satın almalar değil, organik büyüme öncelikli tercihimiz” diye konuştu. Raben, Zengezur Koridoru hayata geçirilebilirse lojistik uygulamasının tümden değişebileceğinin de altını çizerek “Tamamen deniz yoluyla gelen trafiği, Türkiye üzerine de yönlendirecek. Teslimat süreleri ve maliyetler konusunda avantajlar kalıcı hale gelirse Türkiye bir depolama merkezi de olacak. İnşa edilen yeni depolar ile Türkiye, Avrupa’yı besleyen bir pazar haline dönüşecek. Bu gerçekleşirse tabii ki biz de önümüzdeki süreçte Türkiye’deki depo yatırımlarımızı daha da artıracağız.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türk ihracatçısı için Avrupa’ya entegre bir ağ sunuyoruz”
Raben Türkiye Genel Müdürü Selman Çoban ise ihracatçı şirketlere rekabet avantajı kazandırmanın, şirketin Türkiye stratejisinin temelini oluşturduğuna dikkati çekerek “Raben’in Avrupa genelinde kurduğu güçlü ağ, Türk ihracatçısına Avrupa pazarlarına doğrudan erişim imkânı sağlıyor. Avrupa’daki depolarımız, ürünlerin gümrüklü olarak depolanıp hedef pazarlara hızlı biçimde sevk edilmesine olanak tanıyor. Avrupa depolarımızdan çıkışlarda 24, 48 ve 72 saate tanımlı teslimat tarifeleri sunuyoruz. Bu tarifeler, stoğa yönelik üretim yapan firmalara büyük avantaj sağlıyor. Siparişe dayalı üretim yapan şirketler için ise palet bazlı taşıma çözümlerimiz, maliyetleri ciddi oranda düşürüyor” dedi.
Çoban, Türkiye’deki operasyonlarında ilk 3 yıl kara yolu parsiyel taşımacılığa odaklanacaklarını, ardından depo yatırımlarıyla entegre lojistik çözümlerini devreye alacaklarını söyledi. Türkiye’de pazar payı rekabetinden ziyade, ihracatçının verimliliğini artırarak sektörün genel büyümesine katkı sağlamayı amaçladıklarına değinen Çoban, “İstanbul’un ardından kısa süre içinde Bursa’da da bir ofis açtık. 2026 yılında Bursa, İzmir ve İstanbul’un Anadolu Yakası’nda depo; İzmir, Ankara ve Mersin’de yeni şube yatırımları yapmayı planlıyoruz” diye konuştu. Çoban, Raben’in sistemi ve ağıyla Türk ihracatçılarının sınır kapılarında ya da Ro-Ro terminallerinde yaşadığı sorunların olumsuz etkilerini büyük ölçüde azalttıklarını belirtti. İhracatçılar başta olmak üzere müşterilerine gerçek anlamda sabit transit süreler verebildiklerini anlatan Çoban, “Bu imkân ile büyük ölçekli işletmeler yanında özellikle ihracatçı KOBİ’lere büyük avantajlar sağlıyor, ihracatlarında önemli artış oranları yakalayabilmelerine imkân tanıyoruz. Depolarımız ve sorunsuz işleyen teslimat süreçlerimizle Türk ihracatçısının Avrupa’ya açılan kapısı olmayı hedefliyoruz” dedi.
“İzlenebilirlikte Avrupa lideriyiz, 300 farklı süreci 60 robotla yürütüyoruz”
Avrupa’da tercih edilirliklerini en çok artıran hizmetlerinden birinin de “myRaben” uygulaması olduğuna işaret eden Çoban, sözlerini şöyle tamamladı: “myRaben platformumuz, yük, evrak ve bilgi akışını müşteriye gerçek zamanlı sunarak operasyonel şeffaflık sağlıyor. Müşterilerimize, sevkiyat numarasını kendi alıcılarıyla da paylaşma imkânı sunuyoruz. Böylece alıcılar da yüklerinin nerede olduğunu gerçek zamanlı izleyebiliyor. Parsiyel taşımacılıkta Avrupa çapında bu denli izlenebilirlik sağlayan başka bir lojistik firması yok.
Bugün Avrupa genelinde 300 farklı süreci ise 60 robotla yürütüyoruz. Tüm rota planlamalarımızı Smartour uygulaması kullanılarak otomatikleştiriliyor; bu sayede manuel çalışmayı ortadan kaldırıyor, boş kilometreleri azaltıyor ve en önemlisi müşterilerimize sunduğumuz hizmet seviyesini artırıyoruz.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?