Son 7 yılda sektör genelinde verim ortalama 2 kat arttı.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 2001 öncesinde başka
türlü bir bankacılık vardı. İnternet bankacılığı gelişmemiş, operasyon
ağırlıklı şubelerde yürüyordu. Çalışanların önemli bölümü operasyonda görev
yapıyor, merkez küçük bir ekiple çalışıyordu. Pazarlama kadroları sınırlıydı.
Outsource edilen iş neredeyse yoktu. Segmentasyon yapılmıyor, CRM, score card
gibi uygulamalar kullanılmıyordu. İhtisaslaşma yoktu.
Giderlerin gelirlere oranı yüzde 100’e yaklaşırken hacimler de bugünkünden çok
küçüktü. Şube başına 20 milyon TL’den az mevduat düşerken toplam kredilerin
milli gelirden aldığı pay yüzde 20’nin altındaydı. Toplanan mevduatın ancak
yüzde 30’u krediye dönüşüyor, özkaynakların ve aktiflerin kârlılığı negatif
seyrediyordu. Yani bankalar verimsiz çalışıyordu…
Bankacılık sektörünün yapıtaşlarını değiştiren 2001 krizi, yıllar içinde bu
tabloyu da değiştirdi. 2003 ve sonrasında hızla gelişen sistemde verim, kaba
bir hesapla 2 kat arttı.
Bankacıların verimi izlemek için kullandıkları en önemli rasyolardan biri olan
gider/gelir oranı, 2001’den 2009 sonuna geçen zaman zarfında yüzde 40’ın altına
düştü. Şube ve çalışan başına aktif, mevduat, krediler, kâr gibi değerlerde
müthiş artışlar oldu. 2002’den 2009 sonuna kadar şube başına kredi tutarı dolar
bazında 5,7 kat, çalışan başına kredi tutarı yaklaşık 6 kat artış gösterdi.
Şube başına çalışan sayısı sektör genelinde hala yüksek olsa da 2001’de 20’ye
yaklaşan rakam, bugün sektörün önde gelen özel bankalarında 12-15 aralığına
gerilemiş durumda.
BANKALAR NE YAPTI?
Geçtiğimiz 10 yıldaki verim artışının en temel nedeni, bankaların gelecekte
düşük enflasyonla birlikte kâr marjlarının azalacağı öngörüsüyle hareket
etmeleri oldu. Sistemi yeniden inşa eden yapısal düzenlemeler de zemini
hazırladı.
Önce bankalar gider takibi yapmaya başladı. 2006’dan itibaren pek çok bankada
gider yönetimi birimleri kuruldu. Ardından teknoloji projeleri başladı.
Teknoloji şirketleri bankalara, 2000 öncesi yıllara göre daha agresif pazarlama
yaparak yeni ürünlerin satışını artıran uygulamalar sağladı.
Müşteri profillerine ve ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmet sunma imkanı veren
segmentasyon çalışmaları başladı. Alternatif kanallara yatırım hız kazandı.
İnternet, telefon, çağrı merkezi gibi şube dışı kanallarda sunulan ürün ve
hizmetler çeşitlenirken kullanımı da önemli artış gösterdi. Pek çok bankacılık
işlemi bu kanallara kaydı.
Bu arada şubeleşme hız kesmedi. Şube sayısı, sektör genelinde yıllık ortalama
yüzde 15’lere varan oranda düzenli olarak arttı. Bazı bankalarda bu oran yüzde
30’ları bulurken şube başına çalışan sayısı azaldı. Global kriz nedeniyle
2009’da düşen talep, sektörde büyümenin hızını kesti ama bankaların verimlilik
çalışmaları durmadı.
RAKAMLAR NE GÖSTERİYOR?
2003’ten bu yana bankaların verimliliklerine işaret eden göstergelerde büyük
iyileşme var. 2003 yıl sonu ile 2010 Haziran sonu verilerinden yola çıkarak
hesapladığımız bazı göstergelerde, sektörün son 7 yılda verimini 2-3 kat
artırdığı görülüyor. Örneğin 2003 sonunda 950 bin TL düzeyinde olan şube başına
kâr rakamı, 2010 Haziran sonunda 1 milyon 250 bin TL düzeyine yükseldi. Çalışan
başına kâr tarafında da rakam, 40 bin TL’den 60 bin TL’ye çıktı.
Şube ve çalışan başına aktif büyüklük tarafında ise artış 2 katı aşıyor. 2003 sonunda
şube başına aktif toplamı 42 milyon TL iken bu rakam 2010 Haziran sonunda 93
milyon TL’ye ulaştı. Kredilerde çok daha hissedilir bir artış var. 2003 sonunda
şube başına kredi miktarı 12 milyon TL düzeyindeyken bu rakamın yılın ilk
çeyreği sonunda 47 milyon TL’yi bulduğu görülüyor.