Potadan ne öğrendim?

İş dünyasında da basketbolda da başarının sırrı aynı:Ekip olmak,strateji kurmak ve yorulanı dinlendirmek.

1.08.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Potadan ne öğrendim?
“PES ETMEMEYİ ÖĞRENDİM”
“Planlı olma, takım çalışması, azim ve pes etmeme… Tüm bunları bana basketbol kazandırdı.” Bu sözler, uzun yıllar profesyonel basketbol oynayan, geçirdiği sakatlık nedeniyle 1990’da basketbol kariyerini sonlandırmak zorunda kalan Intel Türkiye Genel Müdürü Çiğdem Ertem’e ait. Ertem, basketbolun hayatındaki yerini ve potadan öğrendiklerini şöyle anlatıyor:
“Basketbol benim için bir yaşam biçimi. Bu spor bana planlı olma, takım çalışması, pratiklik, azim, kolay kolay pes etmeme ve yılmama gibi birçok özellik kazandırdı. Basketboldan elde ettiğim bu kazanımlar, iş yaşamında da beni başarıya taşıyan önemli faktörler oldu. Basketbol ile iş dünyası arasında, çok büyük benzerlikler var. İyi oynayan takımlar, stratejileri titizlikle belirlenmiş, elemanları özenle seçilerek motive edilmiş, takım çalışması yapan ve iyi yönetilen şirketler gibidir. Dolayısıyla bir basketbol takımında oynarken veya böyle bir takımı yönetirken çok ciddi deneyimler kazanıyorsunuz.
Benim işteki en önemli prensibim, takım çalışmasıdır. 1+1’in çok ettiği senaryoları seviyorum. Bunun yanı sıra pek çok işi bir arada götürebilmem, psikolojik olarak güçlü olmam, pratiklik ve dinlemeye açık olmam güçlü yanlarım. İş hayatında bana avantaj kazandıran bu yanlarımı, basketbol oynamama borçluyum.
Basketbol bana disiplinli yaşamı da öğretti, iş hayatındaki yoğun tempoya kolaylıkla ayak uydurma şansı verdi. Ayrıca beni sosyal olarak çok geliştirdi. Zaten takım oyununun böylesine yoğun yaşandığı bir sporu 10 yıl yaptığınızda, arkadaşlarınızla birlikte yenmeyi, yenilmeyi, sevinmeyi, üzülmeyi ve sorun çözmeyi öğreniyorsunuz. Üstelik kendisi de eski bir profesyonel basketbol oyuncusu olan eşimle de basketbol sayesinde tanıştım.”

“TUTKULU TAKIM BAŞARIYI YAKALAR”

Mey İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu, basketbolla çok erken tanışan isimlerden. Basketbolun hayatına girmesi ilkokul üçüncü sınıfa denk geliyor. Yorgancıoğlu, hem basketbolla tanıştığı ilk yılları hem potadan neler kazandıklarını şu sözlerle anlatıyor:
“Basketbol oynamaya ilkokul üçüncü sınıfta başlamıştım. Tabii ki o zaman daha ziyade topu eline alan potaya atıyordu. Esas olarak ise Galatasaray Lisesi’nde ve aynı anda Galatasaray Spor Kulübü’nde başladığımı söyleyebilirim. Orada gerçekten disiplinli ve organizeydik. Ciddi koçlarla, antrenmanlarla ve maçlarla karşı karşıyaydık. Şu anki hayatıma baktığım zaman hala haftada en az bir kere basketbol oynamaya çalışıyorum. 35 yıl oynadığımız İTÜ’lü arkadaşlarımızla maç yapmak, tüm “mızıkçılıklarına rağmen” onları yenmek ayrı bir keyif oluyor. Sağlığım el verdiği müddetçe basketbol oynamaya devam edeceğim.
Basketbolun bana ve iş hayatıma neler kattığına gelince… Her şeyden önce sağlıklı bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirdim. Sporcu bir kişiliğe ve ahlaka kavuşmama yardımcı oldu. Bu, çok önemli bir meziyet. Ayrıca basketbol bir takım oyunu olduğu için iş hayatınızda bunun çok faydalarını görüyorsunuz. Profesyonel yaşamda gerçek bir takım oyuncusu olabilmek önemli. Bu bağlamda basketboldan gelen takım oyunculuğu nosyonundan çok istifade ettim.
Şu anda Mey İçki’nin ‘Ortak Dil Ortak Hedef’ kriterlerine baktığınız zaman ‘tutkulu bir takım’ olmanın en önemli öğelerimizden biri olduğunu görürsünüz. Eğer bugün Mey İçki başarılı bir şirketse bunun en önemli sebeplerinden biri, iyi ve tutkulu bir takım olmasıdır.”~

“KOÇUM GİBİ BİR YÖNETİCİ OLDUM”

Harley Davidson Türkiye Distribütörü ve Efsane Motor’un Yönetim Kurulu Başkanı Ferruh Tanay da basketbol tutkunu işadamlarından. Kendi sözleriyle basketbolun hayatındaki yeri şöyle:
“Basketbolla ilk tanışmam ortaokul yıllarımdaydı. Ankara Koleji, Türkiye’nin basketbol merkezi olduğundan her öğrenci basketbolla ilgilenirdi. Hem okul takımları hem Kolejliler Spor Kulübü her alanda çok başarılıydı. Ancak çok yetenekli basketbolcular olduğundan okul takımında da spor kulübünün takımında da yer bulamadım. Diğer birçok Kolejli gibi ben de Ankara’nın diğer takımlarında oynamaya başladım. PTT, yıldız ve genç takımlarında lisanslı olarak 7 yıl oynama şansı buldum. Yıllar boyu Fenerbahçe ve Kolejliler maçlarını sürekli izledim. Daha sonra başkanlığını yaptığım 1907 Fenerbahçe Derneği olarak Fenerbahçe Basketbol şubesinin yönetimini üstlendik. Çok keyifli ve değerli deneyimler kazandığım bir dönemdi. İlk sponsorluk (Marmara Bank), ilk basketbol naklen yayın anlaşması (Kanal 6), ilk bilgisayar istatistikleri (IBM), Fenerbahçe ve 1907 basketbol temalı ilk merchandsing ürünleri gibi başarılı işler yaptık.   Şu anda da ciddi bir basketbol tutkunu ve de izleyicisiyim. Basketbol bir takım sporu olduğundan takım oyununu çok iyi öğrendiğimi ve özellikle yönettiğim şirketlerde ciddi şekilde takım çalışması yaptığımı söyleyebilirim. O zamanki koçumuz Şeref Ağabey, oyuncularını çok iyi motive eden, tatlı-sert, herkese eşit davranan bir hocaydı. Ben de iş hayatımda hep böyle olmaya çalıştım. Açıkçası bu deneyimler ve basketboldan öğrendiklerimin, kariyerimdeki başarılara da çok katkısı oldu. Sporun özellikle de basketbolun insana pozitif enerji verdiğine de inanıyorum.”

“İNSANLARI TANIMAK İÇİN FIRSAT”

Speedy Türkiye Genel Müdürü Gür Yalman’ın basketbolla tanışıklığı ise oldukça gerilere, 32 yıl öncesine gidiyor. Henüz 7 yaşındayken basketbolu keşfeden Yalman, Turgut Koşar gibi milli sporcu yakın aile dostları sayesinde ufkunun genişlediğini söylüyor. Yalman, bu sporun kendisine kazandırdıklarını ise şöyle özetliyor:
“11 yıldır tüm yoğunluğuma rağmen her pazartesi ve cuma, 1 saat, tam saha basketbol oynarım. Öncelikle basketbol, takım olarak her şeyi başarabileceğinizin kanıtıdır. Ayrıca insanları tanımak için de iyi bir alternatif. Çünkü insanlar, oyun esnasında dışarıda kamufle ettikleri yanlarını savunmasız bir şekilde size gösterir. Basket sahasından aslında çok güzel bulgularla geri dönebilirsiniz. Karşınızdaki kişi hırslı mı, takım oyuncusu mu, centilmence mi oynar, motive edici midir, kazanır mı yoksa kaybeder mi gibi birçok bilgi sizin önünüzdedir.
İleri düzeyde bir oyun seviyesi, sağlıklı beslenme, doğru ekip seçimi, doğru taktik ve strateji, sahada takım oyunu ve motivasyon, takımı sürükleyen bir lider, sürekli daha iyisi için hırsla çalışan bir ekip, centilmence bir oyun, gereği kadar sert müdafaa ve başarının elde edilmesi… İşte basketbol benim için tüm bunları ifade ediyor.
İş hayatımdan tek farkı, oyun süresinin daha uzun ve topların çok değişik tiplerde olması. Basketbolda kazanılan refleksleri iş hayatına uyarladığım zaman, tabii ki şansın da etkisiyle başarının kaçınılmaz olduğu inancındayım.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz