İç piyasalarda göstergeler olumlu

“Yanlış hesap Bağdat’tan döner”

1.04.2013 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
İç piyasalarda göstergeler olumlu
İç piyasalarda mevduat faizlerinin yüzde 7’nin altına düşmesi, Türkiye ekonomisinin doğru yolda ilerlediğini gösteriyor. İç talepte ve kredi talebinde kontrollü bir büyüme var. Bu durumun cari dengeyi tekrar bozması tehlikesine karşı TCMB, 2013 para politikasında önceliği rekabetçi döviz kuruna veriyor. Enflasyon sorun olmadığı sürece düşük faiz-yüksek kur tercihi devam edecek. Bu görüntüye rağmen devlet tahvil faizlerinin mart ayında bir miktar yükselmesi küresel gelişmelerle ilgiliydi. Ekonomik verilerin iyi geldiği ABD’de Merkez Bankası FED’in faizleri düşünülenden daha erken yükseltmeye başlayacağı korkusuyla bazı uluslararası yatırımcılar Türkiye gibi gelişmekte olan ülke tahvillerinden bir miktar çıkış yaptı. Biraz yükselişten sonra faizler yüzde 6-7 aralığında dengelendi ki bizce bu oranlar Türkiye’nin makro verileri ile uyumludur. ABD’de ise yaygın görüş, ekonomik toparlanmaya rağmen krizi tam anlamıyla atlatmak için faizlerin düşük kalmaya devam edeceği yönünde. Örneğin Goldman Sachs’a göre şu sırada yüzde 1,9 olan 10 yıllık ABD Hazine tahvil faizi, 2013 sonunda yüzde 2,5; 2014 sonunda ise yüzde 3 civarında olacak.

Hızlı düşen mevduat faizleri ve iç talebin kademeli toparlanması, İMKB için olumlu bir yıla işaret ediyor. Dahası, sermaye piyasaları açısından kritik önemde olduğunu sık sık vurguladığımız bireysel emeklilik sisteminde devlet katkı payları nisan veya mayısta yatmaya başlayacak. Yaklaşık 3,3 milyon kişi ocaktan beri yüzde 25 devlet katkısına hak kazanıyor. Bu paraların nakden hesaplara girmesi, BES lehine yeni bir farkındalık yaratarak sisteme girişi daha da artırabilir. Artan yerli kurumsal taleple İMKB’nin sağlıklı bir büyüme sürecine girmesini bekliyoruz. Bu nedenle, özellikle dış krizlerin İMKB’de yaratacağı düşüşler iyi yatırım fırsatları verecektir.

GÜNEY KIBRIS: AB ZİNCİRİNİN EN ZAYIF HALKASI
Mart ayında Güney Kıbrıs, uluslararası yatırımcılara Avrupa’da borç krizin devam ettiğini hatırlatırken biz Türklere başka bir konuyu hatırlattı: Avrupa Birliği, geçmişteki en hatalı büyüme adımının faturasını ödemeye hazırlanıyor. 2004’teki Annan planına “Hayır” diyen Güney Kıbrıs, AB üyesi olurken “Evet”
diyen Türk tarafının olgun tercihinin göz ardı edilmesi tarafsız gözlemcileri bile rahatsız etmişti. Kıbrıs krizine dar bir milliyetçi yaklaşımla bakmıyoruz elbet. Kasım ayında Yunanistan’a ekonomik krizden çıkmak için Türkiye ile turizm ve ticareti geliştirmeyi öneren okur mektubumuz Financial Times’ta yayınlanınca, Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu’nun daveti üzerine bu iyi niyetli önerilerimizi kendisiyle paylaştık: Daha fazla borç almak yerine, Yunan-Türk turizm ve ticaretini pranga gibi sınırlayan Schengen vizesinden çıkarak, krize karşı çok daha reel bir adım atacaklarını izah etmeye çalıştık.~
1,1 milyon nüfusu olan Kıbrıs 24 milyar dolarlık toplam milli gelir (Kişi başı gelir: 29 bin dolarla Türkiye’nin 2,5 katından fazla) ile Türkiye’nin yüzde 3’ü büyüklüğünde bir ekonomi. İstanbul’u Türkiye’nin yüzde 30’u kabul edersek bütün Kıbrıs, İstanbul’un 10’da 1’i büyüklüğünde bir ekonomiye sahip. Aslında dünya piyasaları açısından ihmal edilebilecek bir boyut. Fakat konu boyuttan ziyade örnek teşkil etmede düğümleniyor. Şöyle ki:

1) Mevduat kayıpları başka ülkelere de sıçrar mı?
2) Güney Kıbrıs Euro’dan veya AB’den çıkarsa ne olur?

Mevduat sorusuna “Hayır” diyoruz, çünkü Güney Kıbrıs AB üyesi olmasına rağmen zengin Rus ve İngilizlere off-shore bankacılık hizmeti sağlamaktaydı. Yani mevduat kesintileri Güney Kıbrıs’a özgü bir uygulama olup İspanya, İtalya veya Yunanistan’a da uygulanmasını beklemiyoruz. İkinci soru ise yukarda bahsettiğimiz yanlış veya haksız üyelik konusuyla da ilgilidir. Yanlış hesap Bağdat’tan döner misali, Güney Kıbrıs’ın Euro ve AB’de kalma şansı giderek azalıyor. Sonuçta ekonomik gerçekler nedeniyle Kıbrıs Rum Kesimi, ya Annan planına benzer bir birleşme planını kabul edecek veya Euro’dan ve belki de AB’den çıkarak bir emsal teşkil edecek. Muhteşem Yüzyıl dizisi gibi merakla izlemeye devam ediyoruz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz