Sonbahar Senaryoları

Türkiye’de sonbaharın piyasalar için ayrı bir yeri vardır. Eylül ayı için birbirinden faklı senaryolar havada uçuşur. Çoğu ise gerçekleşmez. 2004 yılının sonbaharı da yaklaşırken, senaryo sayısı so...

1.08.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Türkiye’de sonbaharın piyasalar için ayrı bir yeri vardır. Eylül ayı için birbirinden faklı senaryolar havada uçuşur. Çoğu ise gerçekleşmez. 2004 yılının sonbaharı da yaklaşırken, senaryo sayısı son yılların en yüksek düzeyinde. Bunda Avrupa Birliği, ekonomideki beklentiler, Yeni TL gibi çok sayıda beklentinin gündemde olması. Biz de yatırımcıların kafasındaki soru işaretlerini biraz olsun giderebilmek için konuyu işin uzmanlarına sorduk. İş Portföy Genel Müdürü Dr. Gürman Tevfik, Oyak Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik, Finans Portföy Genel Müdürü Zafer Onat ve TEB Portföy Genel Müdür Yardımcısı Faruk Özsan’ın sonbahar aylarına ilişkin beklentilerini aldık.  
 
Para ve sermaye piyasaları yaz aylarını oldukça rahat geçiriyor. Haziran ayına kadar yaşanan aşırı fiyat dalgalanmaları, son iki ayda adeta rafa kalktı. Ancak, sonbahar ayları ile birlikte bu durgunluğun sona ermesi bekleniyor. Çünkü, Türkiye için dönüm noktası olarak kabul edilen birçok konu, bu dönemde netlik kazanacak.  
 
Bunların başında da Avrupa Birliği’nden (AB) alınacak, müzakerelere başlangıç tarihi geliyor.    
Ekim ayında Türkiye İlerleme Raporu’nu açıklayacak olan AB’nin tavrı da piyasalar açısından oldukça önemli. Söz konusu raporda, Türkiye ile müzakerelere başlanılması yönünde bir tavsiye kararı bulunması, hatta olumlu bir dil kullanılması bile piyasaları olumlu etkileyecek.  
 
Aslında kararın aralık ayındaki AB zirvesine bırakılması da olumlu beklentileri bir anda yok etmeyecek. Ancak, bu durumda dış ticaret ve cari işlemler dengesindeki açıklar, piyasalarda daha fazla tedirginlik yaşanmasına neden olacak.  
 
Şu anda piyasadaki genel beklenti, aralık ayı ile birlikte AB’nin Türkiye ile görüşmelere başlaması yönünde. Uzmanlar, Türkiye’nin AB sürecine resmen girmesiyle, özellikle yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisinde artış yaşanacağını söylüyor.  
 
Ne var ki AB içinde Türkiye’nin üyeliği konusunda endişeleri olan ülkeler olduğu da bir gerçek. Bu endişelerin giderilememesi, görüşmelerin gecikmesine neden olabilir. Uzmanlara göre, düşük bir ihtimal olsa da bu durum piyasalardaki belirsizliğin artmasını ve sermaye çıkışını beraberinde getirecek.  
 
IMF ve cari açık sorunu  
 
Bu arada, sonbahar aylarında piyasanın yönünü belirleyecek bir diğer gelişme ise IMF ile ilişkiler olacak. Çünkü, 2005 yılının başında IMF ile yürütülen stand-by anlaşması sona eriyor.  
Hükümet, bu tarihten itibaren IMF ile ilişkilerin hangi çerçevede sürdürüleceğinin netleşmesi için ekim ayında AB’nin açıklayacağı raporu bekleyeceğinin sinyallerini daha önce vermişti.  
 
Piyasaları rahatsız eden ise Türkiye’nin 2005 ve 2006 yıllarında IMF’ye ödemesi gereken 18 milyar dolarlık kredi borcu. Bu borcun ödenmesi konusunda nasıl bir yapılanmaya gidileceği de IMF ile yapılacak anlaşmaya bağlı. Portföy yöneticileri, piyasada beklendiği gibi kredi desteğine dayanmayan ve borç vadesini uzatan bir anlaşma yapılması halinde piyasalarda olumlu rüzgarların eseceğini söylüyor.  
 
Tüm bunların yanı sıra büyüyen cari açık, tüm dünyada ekonomilerin canlanmasıyla artan faiz oranları, 2005 ve 2006 yıllarındaki dış borç ödemeleri ve yükseliş trendini sürdüren petrol fiyatları, yatırımcıların kafasındaki soru işaretlerini iyice artırdı. Şu sıralar hemen herkes sonbahar aylarında nasıl bir portföye sahip olması gerektiği üzerinde duruyor. Ancak belirsizliklerin yoğun olduğu bir dönem için bu kararı vermek oldukça zor.  
 
Biz de yatırımcıların kafasındaki soru işaretlerini biraz olsun giderebilmek için konuyu işin uzmanlarına sorduk.  
 
İş Portföy Genel Müdürü Dr. Gürman Tevfik, Oyak Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik, Finans Portföy Genel Müdürü Zafer Onat ve TEB Portföy Genel Müdür Yardımcısı Faruk Özsan, sonbahar aylarına ilişkin beklentilerini, yatırımcıların nasıl bir strateji izlemesi gerektiğini ve favori yatırım araçlarını Capital’e anlattı:  
 
“Sektör ve Hisse Seçimine Dikkat!”  
 
Dr. Gürman Tevfik / İş Portföy
 
 
Dr. Gürman Tevfik, bünyesinde 14 fonu bulunduran İş Portföy Yönetimi’nin genel müdürü. Ona göre, sonbahar aylarında Türkiye ekonomisi için kritik iki konunun, yani IMF ilişkileri ve AB’ye ilişkin sürecin açıklığa kavuşması şart. Yine bu süreç içerisinde ABD’de oluşan enflasyon verileri ve FED’in bu verilere karşı nasıl bir para politikası izleyeceğinin yakından takip edilmesi gerektiğini söylüyor. Tüm bunların yanı sıra, OPEC’in üretim artışı kararına rağmen yükselmeye devam eden petrol fiyatlarının özellikle enflasyon ve maliye hedeflerinin yakalanması bakımından önemli olduğunu da hatırlatıyor.  
 
Gürman Tevfik, yıl sonuna kadar olan süreçte yatırım enstrümanlarının göstereceği performansın, bu belirsizliklerin ne şekilde sonuçlanacağına bağlı olduğunu söylüyor. IMF ile 3 yıllık yeni bir anlaşmayla birlikte, AB’de piyasa beklentilerine ters düşmeyecek bir karar çıkması halinde, yıl sonunda faizlerin yüzde 20 düzeyine geleceğini söylüyor. Reel faizlerin ise yıl sonunda 3-4 puan daha düşeceğini ifade ediyor. Ancak, bunun için 2004’te yüzde 12 olan yıllık enflasyon hedefinin yakalanması ve 2005 yılı enflasyon hedefinin de yüzde 10 seviyesinin altında kalması gerektiğine dikkat çekiyor.  
 
“FED’in tavrı etkili olacak”  
 
Türkiye’de döviz kuru hareketlerinin kısa vadede portföy yatırımları olarak nitelendirilen yabancı yatırımcıların sermaye hareketlerine bağlı olarak gerçekleştiğini hatırlatıyor. Uzun vadede ise reel kur, verimlilik ve cari açık gibi daha temel konuların döviz hareketlerinde etkili olduğunu ifade ediyor. ABD’den gelecek veriler ve AB’nin Türkiye ile ilgili açıklamalarının yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisini tekrar artırabileceğini belirten Gürman Tevfik, sözlerini şöyle sürdürüyor:  
 
“Böyle bir durum TL’nin kısa vadede reel olarak değerlenmesine yol açabilecektir. Eurobond piyasalarında fiyat hareketleri genel olarak ABD Hazinesi’nin çıkarmış olduğu tahvillerin faiz oranlarına bağlı oluşuyor. ABD’deki faiz artırımlarının ölçülü şekilde devam etmesi durumunda Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelere ait Eurobond fiyatlarında mevcut seviyelerin korunmasını bekliyoruz. Nitekim yıl sonuna kadar FED’in 0.75 puanlık faiz artırımı yapmasının beklenildiği görülüyor.”  
 
“Borsanın performansı artacak”  
 
Gürman Tevfik, ABD’de faiz artırımlarının başlaması ve ardından gelen sermaye çıkışlarıyla hisse senedi piyasasının baskı altına girdiğini söylüyor. Ancak, mevcut belirsizliklerin kalkması ve ekonomideki büyümenin şirketlerin mali tablolarına yansımasıyla birlikte sonbahar aylarında borsanın daha iyi bir performans sergileyebileceğini ifade ediyor.  
 
Hisse senedi piyasasının performansının yükseleceğini beklemesine karşın, yatırımcılara sektör ve hisse seçimi aşamasında dikkatli olmalarını öneriyor. Gürman Tevfik, konuyla ilgili olarak şöyle konuşuyor:  
 
“Yatırımcılar, hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıkları hisse senetlerine yatırım yapmak yerine, İMKB endekslerinin getirilerini takip eden A tipi endeks fonlara yatırım yapmayı tercih etmelidir. Sektörler içerisinde, üretim artışı rekor seviyelere ulaşan ve özellikle ihracat olanakları yüksek olan otomotiv sektörü ile yurt içindeki canlanmadan en çok yararlanabilecek, yatırıma ve tüketime yönelik üretim yapan sektörler tercih edilmelidir.”  
 
Tercih TL Bazlı Enstrümanlar  
 
Faruk Özsan / Teb Portföy
 
 
TEB Portföy Genel Müdür Yardımcısı Faruk Özsan, ekim ayının ilk haftasında açıklanacak olan AB Türkiye İlerleme Raporu’nun sonbahar aylarında piyasaların yönünün belirlenmesinde çok önemli rol oynayacağını söylüyor. Raporda Türkiye ile müzakerelere başlanılması yönünde bir tavsiye kararı bulunması ya da olumlu bir dil kullanılmasının dövizden TL’ye geçişi körükleyeceğini ifade ediyor. Bunun da yılın ilk 4 ayında önemli bir problem haline gelen dış ticaret ve cari işlemler açığının finansmanını hayli kolaylaştıracağını öne sürüyor.  
 
İlerleme raporunun bir tavsiye kararı içermeyip, kararın aralık ayında yapılacak zirveye bırakılması halinde, piyasadaki olumlu beklentilerin yine devam edeceğini söylüyor. Ancak, bu durumun söz konusu açıklar nedeniyle döviz kurları üzerinde bir miktar baskı yaratabileceğini ifade ediyor. Özsan’a göre, bu durumda bile TL aşırı bir değer kaybına uğramayacak. Yine de ekim-aralık ayları arasında küçük çaplı düzeltmeler yaşanacak.  
 
“Ekonomi iyi yolda gidiyor”  
 
Faruk Özsan, “Faiz dışı fazlada ocak-mayıs döneminde ulaşılan seviyenin gerek IMF performans kriterlerinin gerekse hükümet programının ilerisinde olması artan cari işlemler açığını dengeleyen en önemli faktör olacak. 2004 yılı kamu finansmanının da hedeflenenden daha iyi gidiyor olması da buna destek veriyor” diyor.  
 
2005 yılı ve sonrasında ekonomik dengelerin belirlenmesinde, IMF ile ilişkilerin nasıl format alacağının çok önemli bir rol oynayacağını söylüyor. Ancak, hükümet kanadı IMF ile ilişkileri şekillendirmek için, AB İlerleme Raporu’nun şekillenmesini bekleyecek. Bu nedenle ekim-kasım ayına kadar bu konu netlik kazanmayacak. Faruk Özsan, bu süreçte piyasaların ABD’nin faiz konusundaki tavrını yakından takip edeceğini söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:  
 
“ABD’de kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimleri öncesinde 10 Ağustos ve 21 Eylül tarihlerinde FOMC (Federal Açık Piyasa Komitesi) toplantısı yapılacak. Genel beklenti bu iki toplantıdan da 25 baz puanlık bir faiz artırımı gelmesi ve kısa vadeli faizlerin yüzde 1.75’e yükseltilmesidir. Bu beklenti halihazırda fiyatlara yansımış durumda. Bu nedenle de gerçekleşmesi halinde piyasalarda bir rahatsızlık yaratmasını beklemiyoruz.”  
 
A tipi fona dikkat!  
 
Faruk Özsan’a göre, tüm bu beklentiler ışığında, sonbahar aylarında en iyi yatırım olanağı TL bazlı enstrümanlarda olacak. Bireysel yatırımcılara en yüksek getiriyi elde edebilecekleri Nisan-Temmuz 2005 aralığında yer alan kağıtları öneriyor.  
 
Özsan, AB İlerleme Raporu’nun olumlu bir şekilde çıkması halinde tahvil-bono faizlerinin eylül-ekim döneminde yıllık bileşik bazda yüzde 23-25 aralığında olacağını söylüyor.  
 
Yatırımlarını döviz bazında değerlendirmek isteyen yatırımcılara Eurobondları öneriyor. Buna neden olarak da vadeli döviz mevduatına göre, Eurobondların getirisinin daha yüksek olmasını gösteriyor. Tercihini Eurobond’dan yana kullanmak isteyen yatırımcılara orta vadeli kağıtları tavsiye ediyor.  
 
Borsada yatırım yapmak isteyenlere ise, profesyoneller tarafından yönetilen ve farklı risk kategorileri olan A tipi fonları öneriyor. Faruk Özsan, “Bu dönem içinde favori sektörlerimiz, yurt dışı yatırımcılar tarafından gerek direk yatırım gerekse kısa vadeli yatırımlar açısından çok yakından takip edilen bankacılık sektörü ve holding şirketleri olacaktır” diyor.  
 
“Borsa 2 Senti Aşabilir”  
 
Tankut Taner Çelik / Oyak Portföy
 
 
Oyak Portföy Genel Müdürü Tankut Taner Çelik, dolar cinsi faizlerin izleyeceği seyir ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik beklentisini etkileyecek gelişmelerin bu dönemde yatırımların değerini etkileyeceğini söylüyor. IMF ile 2005 sonrası ilişkilerin düzeyinin, mali disiplinden uzaklaşılarak popülist politikalara dönülüp dönülmeyeceği açısından önemli olduğunu ifade ediyor. Ancak, ödenmesi gereken iç ve dış borçların büyüklüğü dikkate alındığında, ekonomik dengeleri ve mali piyasaları sarsmayacak nitelikte bir anlaşma yapmak dışında zaten bir seçenek olmadığını da sözlerine ekliyor. Bu nedenle bunu risk unsuru olmaktan çıkarmak gerektiğini söylüyor. AB’den üyelik müzakereleri için tarih alınması halinde uzun vadede yatırımların değerinin artacağını ifade ediyor. Ancak, kısa vadede beklentiler, gerçekleşme öncesi fiyatlara önemli ölçüde yansımış olacağı için, iyimser yaklaşıma sahip olan yatırımcıların daha önce pozisyon açması gerektiğine dikkat çekiyor.  
 
AB’den tarih alınamayacağına veya dolar faizlerinin hızlı ve büyük oranda artırılacağına inanan yatırımcıların da konu açıklığa kavuşmadan önce, likit yatırım araçlarını tercih etmelerini öneriyor.  
 
“Endeks 2 senti aşabilir”  
 
Tankut Taner Çelik, AB’den müzakere tarihi alınması halinde, aralık sonunda borsa endeksinin 2 sent seviyesini aşabileceğini söylüyor. Faiz oranlarının yüzde 18-20 bandında olacağını ifade ediyor. Ayrıca, şu ana kadar Türkiye’ye yatırım yapmamış yatırımcıların da piyasaya girebileceğini, bunun da hızlı değer artışlarına neden olacağını iddia ediyor.  
 
Çelik, “Zaman zaman borsada yükseliş hareketleri olsa da bu hareketler kalıcı olmadı. Ancak, riskin kalıcı olarak düştüğü algısını güçlendirecek kredi notu artışları veya AB üyelik takviminin belirlenmiş olması değer artışlarının kalıcı olmasını sağlayabilir” diyor.  
 
Sonbahar aylarının en favori yatırım aracının hisse senetleri olabileceğini söylüyor. Buna neden olarak da AB’den müzakere tarihi alınması beklentisi ve hisse senetlerinin daha yüksek piyasa çarpanlarını hak edeceği varsayımı ile yerli ve yabancı yatırımcıların yüksek risk ve getiri potansiyeline sahip bu piyasaya yönelebilecek olmalarını gösteriyor.  
 
3 yıldır uygulanan ekonomik programın ekonomide yapısal bir değişime neden olduğunu gözden kaçırmamak gerektiğini söylüyor. Bu nedenle de Türkiye’nin olumlu bir yönde ilerlediğini düşünen yeni yatırımcıların katılımı ile TL varlıkların değerinde artış eğiliminin devam edebileceğini ifade ediyor.  
 
“Döviz de sepet yapılmalı”  
 
Borsa yatırımcılarının risk ve vade tercihlerine göre bir portföy oluşturabileceklerini söylüyor. Ana trendleri izlemeleri, yatırımlarını zamana yaymaları, yeterince çeşitlendirme yapmalarını öneriyor. Bunun yanı sıra yabancı yatırımcıların alıcı olup olmadıklarını izlemelerini, kâr hedefi koymalarını, zararı durdurma seviyelerini belirlemelerini tavsiye ediyor. Sonbahar dönemi için sektörel tercihlerini otomotiv, dayanıklı tüketim, medya, cam ve bu şirketleri içeren holdingler olarak açıklıyor. Kurlarda önemli bir düşüş beklemediğini belirten Tankut Taner Çelik, sözlerini şöyle sürdürüyor:  
 
“Bir miktar azalmasına rağmen, döviz tevdiat hesapları hala önemli büyüklükte. TL reel olarak değer kazanabilir. Çünkü, DTH’ların kısmen de olsa çözülmeye ve yabancı yatırımcıların TL varlıklara portföy yatırımı yapmasına neden olacak gelişmeler yaşanma olasılığı kuvvetli. Olası bir döviz kuru yükselişi, piyasaları kısa  vadede olumsuz etkiler. Böyle bir ortamda dövize yatırım, yatırımcının varsayımlarına ve riskten korunma isteğinin derecesine bağlıdır. Dövize yatırım tercih edildiğinde parite riski alınmayıp, bir sepet oluşturmak gerekir.”  
 
“Sonbahar Favorim Döviz”  
 
Zafer Onat / Finans Portföy
 
 
Finans Portföy Genel Müdürü Zafer Onat, sonbahara girerken Türkiye'nin geleceğini etkileyecek olan AB konusunun yanında, ekonomik dengelerin de dikkatle izlenmesi gerektiğini söylüyor. Ekim ayındaki AB raporuna kadar da ekonomik verilerin yakından takip edilmesini öneriyor. Döviz kuru ve dolayısıyla enflasyondaki gelişmelerin gözden kaçırılmamasının önemine dikkat çekiyor. Büyümenin cari açığa etkilerinin yakından takip edilmesini ve pozisyonların her an değiştirilmeye müsait yatırım araçlarından seçilmesine dikkat edilmesi gerektiğini ifade ediyor.  
 
Zafer Onat, eylül sonunda borsa endeksinin 1,25 sent, bileşik faizlerin ise yüzde 26 seviyesinde olacağını söylüyor. Söz konusu dönemde dolar kurunun 1 milyon 500 bin lira, paritenin ise 1,2150-1,2030 seviyesinde olacağı tahminini yapıyor. Aralık sonu borsa tahmini ise 1,50 sent. Bu tarihte faizlerin yüzde 24’ler seviyesine düşeceğini, doların 1 milyon 650 bin liraya yükseleceğini, paritenin 1,1500, Eurobondların ise 110,00 seviyesinde olacağını tahmin ediyor.    
 
“Döviz cephesi hareketlenecek”  
 
Diğer uzmanlardan farklı olarak sonbahar aylarının favori yatırım araçlarından birinin yaşanması muhtemel dalgalanmalar nedeniyle döviz olacağını söylüyor. Muhtemel dalgalanmaların uzun vadeli devlet tahvillerini de cazip hale getireceğini ifade ediyor.  
 
Zafer Onat, bu dönemde gerek AB ile ilgili gelecek haberler gerekse ekonomik verilerin sebep olabileceği dalgalanmaların yakından takip edilmesi gerektiğini söylüyor. Buna neden olarak da döviz ve bono arasında portföy değişiminin zamanlamaya bağlı olarak kâr getirebilecek yatırımlar olabileceğini söylüyor.  
 
Dünyadaki gelişmelere ve Türkiye'deki makro dengelere bağlı olarak dövizde kademeli olarak yükseliş beklediklerinin altını çiziyor. Türk Lirası'nın değerli olduğunun herkes tarafından kabul edilen bir gerçek olduğunu ifade eden Onat, “Dolayısı ile dövize duyarlı yatırımcılara ve özellikle döviz yükümlülüğü olan yatırımcılara bu seviyelerden döviz alımı tavsiye edebiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, döviz yatırımı ‘para kazanmak için değil’, ‘parayı korumak için’ yapılan bir yatırımdır” diye konuşuyor.  
 
“Sağlam holding hisseleri izlenmeli”  
 
Borsaya yatırım yapmanın en iyi yolunun yönetim stratejisinin iyi bilindiği A tipi fonlar olduğunu ifade ediyor. Piyasa profesyonellerinin yönettiği bu fonlara yatırım yapmak için sadece zamanlamanın önemli olduğuna dikkat çekiyor. Hisse senedi alırken, Koç ve Sabancı Holding tarzı sağlam ve sektörleri iyi takip edilebilen holding hisselerinin tercih edilmesini öneriyor.  
 
Hazine bonosunda ise, muhtemel dalgalanmaya karşı, en aktif alınıp satılan uzun vadeli tahvillerin tercih edilmesinin likidite açısından önemli olduğunu söylüyor. Riskini sınırlı tutmak isteyen yatırımcılar için ise vadesi 6 ay civarında olan bonoların daha cazip olacağını ifade ediyor. Eurobond yatırımının dünyadaki gelişmelere endeksli olduğuna dikkat çekiyor. Global enflasyonist baskı nedeniyle tüm dünyadaki faiz artışlarının eurobondları daha riskli yatırım seçeneklerinden biri haline getirdiğini söylüyor. Bu nedenle de uzun vadeli eurubondları tercih etmenin daha akıllıca olacağını ifade ediyor. Ancak, Eurobondların yapı itibariyle kurumsal yatırımcılara daha uygun olduğunun da altını çiziyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz