Otomotiv ve demir çelikte, kapasite kullanımı yüzde 55’e kadar geriledi. Boya, çimento, beyaz eşya gibi ana sektörlerde kapasite kullanım oranı düştü. Yani kriz, dünya genelinde ciddi bir atıl kapa...
Otomotiv ve demir çelikte, kapasite kullanımı yüzde 55’e kadar geriledi. Boya, çimento, beyaz eşya gibi ana sektörlerde kapasite kullanım oranı düştü. Yani kriz, dünya genelinde ciddi bir atıl kapasite sorunu yarattı. Türkiye’de de tablo farklı değil. Araştırmamıza dahil olan 30 sektörden 24’ünde son 2 yıldır kapasite kullanım oranı düşüyor. Ortaya çıkan bu atıl kapasiteler ise fiyatlarda ve kâr marjlarında ciddi bir erozyona neden olurken istihdamı da verimliliği de olumsuz etkiledi. Peki kapasitede kriz öncesi döneme ne zaman dönülür? Sektörlerden ve şirketlerden gelen bilgiler, 2010’da hareketlilik olmayacağı yönünde. Umutlar ise 2011’e bağlanmış durumda.
Dünyada yaşanan ekonomik krizin en fazla etkilediği sektörlerden biri otomotiv oldu. Dev otomotiv şirketleri, krizden derin yara alırken sektörün üretimi ve kapasite kullanım oranı da düştü. Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Cenk Çimen, “Dünya otomobil ve hafif ticari vasıta üretimi, yaklaşık 70 milyon adetken 2009’da 15 milyon adede yakın, yani yüzde 22 üretimde düşüş olacağı tahmin ediliyor. Kapasite kullanımının ise yüzde 80’lerden yüzde 55’lere gerileyeceği öngörülüyor” diyor. Çimen’e göre bu gerilemenin yarattığı sonuçlar şöyle olacak: “Verimli çalışan bir otomobil fabrikasının, yaklaşık 300 bin adet üretim yaptığı düşünülürse krizin otomotiv sektöründe 50 kadar fabrikayı atıl durumda bıraktığı söylenebilir. Ana sanayide azalan bu adetlerin, otomotivin değer zincirinde bulunan yan sanayi ve bayilere olan etkilerini, ayrıca otomotiv sektörüyle iç içe çalışan finans, sigorta, demir çelik, petro-kimya, lastik, cam, elektrik-elektronik gibi sektörlerde yarattığı etkiyi de dikkate almak gerekir.”
Kapasite fazlalığı ve atıl fabrikalarla boğuşan otomotiv sektörü gibi demir çelik de benzer sorunlarla uğraşıyor. Global ölçekte toplam 1,8 milyar tonluk üretim kapasitesine sahip olan sektörde, kapasite kullanımında radikal düşüşler yaşandı. Dünya genelinde 2008 yılında kapasitesinin yüzde 75’ini kullanarak üretim gerçekleştiren demir çelikte, 2009’da kapasite kullanımı yüzde 55’e kadar geriledi. 2 yıl öncesine kadar neredeyse yüzde 100’lere varan üretim kapasitesiyle çalışan dünya çimento sektörü de yatırımların yavaşlamasıyla kapasite kullanımını yüzde 80’lere düşürdü. Global olarak toplam 22 milyon tonluk üretim kapasitesine sahip olan boyada, kriz öncesi yüzde 85 olan kapasite kullanımı geçtiğimiz yıl yüzde 60’ları gördü. Yine 2007 sonunda yüzde 85 kapasite ile çalışan ağaç bazlı panel sektörü de krizle birlikte dünya genelinde yüzde 65 üretim kapasitesi ile çalışır hale geldi. Özetle ana sektörlerde, kriz ciddi bir atıl kapasite sorunu yarattı. Bu durum ise üretimden istihdama tedarikçiden yan sanayiye tüm dengelerin değişmesine neden oldu.
Umutlar 2011’e Bağlandı
Ortaya çıkan bu tablo nedeniyle şimdi tüm dünya atıl kapasite problemiyle yüzleşiyor. Halihazırda tam kapasite çalışamıyor olmak, birçok işletmenin maliyetlerini olumsuz etkiliyor, verimliliklerini düşürüyor. Her şirket kendine özel yöntemlerle sorunu aşmaya çalışırken esas beklenti ekonomik toparlanmayla birlikte kapasitelerin eski seviyelere dönmesi yönünde.
2009’u düşen kapasitelerle kapatan sektörleri 2010’da nelerin beklediğine gelince...
Uzmanlar, 2010’dan umutlu değil. ABD Sanayi ve Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Martin Regalia, “Durgunluk belki bitmiş olabilir ama iyileşme uzun sürecek” diyor. Moody’s Kurumsal Finansman Başkan Yardımcısı Falk Frey de 2010 için en olumlu gelişmenin kapasitelerde daha fazla düşüş görülmemesi olduğunu belirtiyor. “2011’den önce kayda değer bir büyüme görmeyeceğiz” diye konuşuyor.
Sektörler cephesine tek tek baktığımızda ise en yavaş büyüme beklentisi otomotivde. Sektörün krizden çıkışının diğerlerine oranla daha geç olacağı kaydediliyor. Özellikle Avrupa pazarında küçülme yaşanacağını ifade eden Moody’s uzmanları, bu yıl Fransa, İtalya ve İngiltere’de pazarın yüzde 5 daralacağını öngörüyor.
Beyaz eşyada da bu yıl kapasitelerde bir hareketlilik olmayacak gibi görünüyor. Büyüme yönünde tüm planlar, 2011’e bağlanmış durumda. Sektörde 2009’da 390 milyon adedi bulan talebin, 2010’da aynı düzeyde kalacağı ve 2011’de ise 400 milyon adede ulaşacağına yönelik tahminler var. Demir çelik sektörü açısından haberler ise iyi. Sektörün en büyük danışmanlık şirketlerinden MEPS’in analizlerine göre demir çelik, dünya genelinde en kötüyü geride bıraktı. Önümüzdeki 5 yılda da büyüyecek.
Türkiye’de Rekor Daralma
Dünya genelindeki gelişmeler Türkiye’de de kendisini fazlasıyla hissettirdi. Özellikle 2001 krizinde ihracata dayalı olarak büyümeye ağırlık veren Türk şirketleri, global krizin başlangıcına kadar kapasitede müthiş bir artış yaşadı. Hatta kapasite artış oranı bazı sektörlerde yüzde 500’ü bile aştı. Ancak 2007 yılı sonunda krizin global arenada hızla yayılması, Türkiye ekonomisindeki dengeleri adeta alt üst etti. İhracat pazarlarının yanı sıra iç pazarları da daralan sektörlerde atıl kapasite rekor seviyelere ulaştı.
2007’den 2009’a kapasite kullanımında en keskin düşüşü otomotiv, makine, boya, beyaz eşya, çimento, demir çelik ve kuyumculuk yaşadı.
Son 5 yılda üretim kapasitesini yüzde 131 artıran otomotiv, 2007’de yüzde 86 kapasiteyle çalışırken 2009 sonunda yüzde 55’e düştü. Sektörün kapasite sorununa geçtiğimiz yıl uygulamaya konan ÖTV indirimleri de çare olmadı.
Yeni yatırımların durmasının yanında birçok fabrikanın kapanması doğrudan iş makineleri sektörünü etkiledi. Kriz öncesinde yüzde 70 kapasite ile çalışan iş makineleri sektöründe kapasite geçtiğimiz yıl yüzde 30’a kadar indi.
Ekonomik göstergeler açısından kritik olan diğer iki sektör demir çelikte yüzde 85 olan üretim kapasitesi yüzde 70’e, çimentoda yüzde 93 olan kapasite de yüzde 85’e düştü.
Dünyaya Bağlı
Dünya genelinde toparlanma beklentisi 2011 yılına kaldı. Türkiye’de durum farklı değil. Başta otomotiv, beyaz eşya, demir çelik ve seramik olmak üzere ihracat ağırlıklı çalışan bu sektörlerin dünyayla eş zamanlı olarak toparlanması bekleniyor.
Tofaş CEO’su Ali Pandır, 2010 yılında sektörde kapasite kullanımında artış olmayacağı görüşünde. Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Cenk Çimen de bu yılla ilgili öngörüde bulunmanın zor olduğunu belirtiyor. Çimen, dünyadaki gelişmelerin seyrini ve Türkiye’ye etkilerini de şöyle aktarıyor:
“ABD satışlarının 2010’da yüzde 10’un üzerinde artış göstermesi bekleniyor. AB ülkelerinde ise bir miktar düşüş olacağını söyleyebiliriz. Türkiye’de ise gelir seviyesi arttıkça talebin büyüyeceğini düşünüyoruz.”
Beyaz eşyada da otomotivdekine paralel bir durum söz konusu. Geçtiğimiz yıl ÖTV ve KDV indirimleriyle talebin öne çekilmesi nedeniyle 2010’da kapasitede ciddi bir artışın söz konusu olmayacağı düşünülüyor. Kriz öncesinde yüzde 80’ler düzeyinde olan kapasite kullanımının, 2009’da olduğu gibi yüzde 65’ler seviyesinde kalacağı tahmin ediliyor.
Birçok sektör, kapasite oranını artırmaktan çok koruma peşinde. Bu sektörlerden biri de çimento. Geçtiğimiz yıl daralan iç pazar üretimini, ihracat hamlesine geçerek telafi etmeye çalışan sektör, bu yıl da aynı yöntemi izlemek niyetinde. Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili, 2010’da yine ihracata odaklanarak üretim kapasitesinin yüzde 85’ler seviyesinde tutulabileceğini kaydediyor.
Atıl Kapasitenin Ağır Faturası
Atıl kapasite sorunuyla baş başa kalan şirketler, bu sorunun faturasını maliyetlerinde artış, kâr marjlarında ve verimliliklerinde düşüş olarak ödüyor. Durumun istihdama yansıması da hiç iç açıcı değil.
Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Ömer Burhanoğlu, ihtiyaç fazlası kapasite yüzünden şirketlerin sabit giderlerinin arttığını, maliyetlerinin de yükseldiğini belirtiyor. Kapasite fazlasının olumsuz etkilerini, özellikle iç pazarda gördüklerini ifade eden Tofaş CEO’su Ali Pandır da artan maliyetleri fiyata yansıtamadıklarını kaydediyor ve bunun sonuçlarını şöyle aktarıyor:
“Fazla kapasite nedeniyle düzenlediğimiz kampanyalar ve fiyat rekabeti marjları büyük ölçüde erozyona uğratıyor.”
Demir çelik ve plastik sektörlerinde de atıl kapasite ürün fiyatlarını baskı altına alıyor. Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, “Bu durum verimliliğimizi düşürüyor. Aynı zamanda aşırı üretim, nihai ürün fiyatları üzerinde baskıya yol açıyor, kâr oranlarının da düşmesi sonucunu doğuruyor” diyor.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aksoy, kapasite fazlası nedeniyle şirketlerin kimi zaman maliyetine ya da çok düşük kârlarla ellerindeki ürünleri sattığını söylüyor.
Favori Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Selami Özel, kendi sektörlerinde kapasite fazlalığının en ağır etkisinin istihdamda görüldüğünü ifade ediyor. Bu durumun işçi çıkarmayı zorunlu hale getirdiğini vurguluyor. Türkiye İş Makineleri Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) Genel Sekreteri Faruk Aksoy da “Şu anda kapasite fazlalığı işçi çıkarmaya neden oluyor” diye konuşuyor.
Şirketler Nasıl Çözümler Üretiyor?
Verimsizliği Azaltıyor
Tüm sektörler atıl kapasite sorunu yaşarken şirketler de kendi çözümlerini geliştirerek sorunu aşma mücadelesi veriyor. Örneğin Tofaş, vardiya sayısını düşürerek verimsizliği azaltmaya çalışıyor. 2009 yılının başından itibaren 3 vardiya olan üretimlerini 2 vardiyaya indirdiklerini anlatan Tofaş CEO’su Ali Pandır, tüm sabit giderleri aynı oranda gidermenin mümkün olmadığını da sözlerine ekliyor.
Yenilikçi Yaklaşım
Meyve suyu sektörünün her zaman atıl kapasite sorunuyla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Akman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Akman da yenilikçi ürünler çıkararak bu sorunu aşmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Akman, “Kapasite fazlası aynı zamanda piyasada arz fazlası yaratıyor ve maliyetlerin altında satışlara neden oluyor. 2010’da kapasite fazlası olan şirketler sadece inovasyon ve yenilik getirecek hatlarını korumalı, kesinlikle kapasite doldurmak için zararına üretim yapmamalı” diyor.
Yeni Arayışlar
Ağaç ürünleri sektöründe faaliyet gösteren Kastamonu Entegre de kendi sektöründeki fazla kapasite sorununu komşu ülkelere doğrudan levha ihracatı ve dolaylı ürün ihracatı ile aşmayı deniyor. Demir çelik üreticileri bir taraftan sabit masraflarını azaltma yolunda tedbirler alırken diğer taraftan ürün çeşitlendirmesi yoluyla ek satış imkanı geliştirmeye çalışıyor. Çimento ve makine üreticileri de yeni pazar arayışlarını hızlandırmış durumda.
Ek İstihdam İçin Kapasite Ne Kadar Artmalı?
Kritik Kapasite Yüzde 75
Kapasite fazlalığının yarattığı önemli yan etkilerin başında istihdamda oluşan sıkıntılar geliyor. Pek çok sektörde kapasite fazlalığı istihdama olumsuz yansıdı. Bu alanların başında ise otomotiv geliyor. Tofaş CEO’su Ali Pandır, kapasite kullanımının yüzde 75’leri geçmesi halinde istihdam artışının olabileceğini düşünüyor, “Örneğin bizde yüzde 75’in üstünde 3’üncü vardiya başlatılıyor. Ancak şu anki talep tahminlerine göre 2010’da bu biraz zor görünüyor” diye konuşuyor.
Beyaz Eşyada Aşılacak Sınır
Krizle birlikte kapasite kullanım oranı yüzde 80’den yüzde 65’e düşen beyaz eşya sektöründe istihdam hareketinin ne zaman başlayacağına gelince… Vestel İcra Kurulu Başkanı Ömer Yüngül, bu soruya şöyle yanıt veriyor: “Sektörde istihdam artışı yüzde 80 doluluk oranından sonra başlar.”
Makinede 2 Kat Büyüme Şart
İş makineleri sektöründe, kapasitenin yüzde 50-60’lara çıkması durumunda istihdamda artış gerçekleşmesi bekleniyor. Bu da sektörün üretim kapasitesini bugünkünün 2 katına çıkarması anlamına geliyor.
Plastik Yüzde 15 Büyürse
PAGEV yetkilileri, plastik sektöründe kapasite kullanımının yüzde 80’lere ulaşması ile istihdamın artacağını söylüyor. Yetkililer, “Bu da yüzde 15’lik büyüme elde edilmesiyle mümkün olacak” diyor.
Giyimde Yüzde 75 Beklentisi
Krizle birlikte yaklaşık 100 bine yakın istihdam kaybı yaşayan hazır giyimde, şu anda kapasite kullanım oranı yüzde 70. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Gülle, kapasite kullanım oranının 2010’da yüzde 75’e çıkması halinde ilave istihdam ihtiyacının başlayabileceğini söylüyor.
Prof. Dr. Ercan Tezer / Otomotiv Sanayi Derneği Genel Sekreteri
“Kriz Öncesine Dönüş 3-4 Yıl Alacak”
Kapasite Yüzde 55’i Gördü
Küresel krizin, 2009 yılında da etkisini artırarak devam etmesi sonucunda, kapasite kullanım oranlarında önemli düşüşler gerçekleşti. 2007 yılında toplam kapasite kullanma oranı yüzde 86 iken 2008 yılında yüzde 77’ye geriledi ve 2009 yılı 11 aylık dönem itibarıyla yüzde 55’e indi.
Ürün Başına Maliyetler Arttı
Özellikle ağır araç üretimi yapan sanayi şirketlerimizde ortaya çıkan kapasite fazlası, verimliliğin düşmesine, dolayısıyla ürün başına maliyetlerin artmasına neden oldu. Ağır ticari araçlarda ise ÖTV oranları çok düşük olduğu için yapılan indirimin hiçbir etkisi olmadı. 2008 yılı ikinci yarısından itibaren talepteki durgunluk devam etti.
Üretime Ara Verildi
Ağır ticari araç üreten tesislerde ve tedarikçilerinde, çalışma günlerinin üçte iki oranında üretime ara verildi. Otomotiv sanayi olarak üretimimizin yüzde 80’i ihraç ediliyor ve AB ülkeleri ihracatımızdan yüzde 90’a yakın pay alıyor. Üretim adetlerimizin, buna bağlı olarak da kapasite kullanım oranlarının artması, AB ülkelerindeki satışların yükselmesi, buna paralel olarak da ihracatımızın artması ile yakından ilgili.
2007’ye Geri Dönmek Gerek
Kapasite kullanım oranlarının sanayimizde istihdam artışı sağlayacak kadar artması için toplam üretim adetlerimizin en az 2007 yılı düzeyine gelmesi gerekiyor. Ancak bu zorlu süreçte, küresel pazarlarda olduğu gibi ülkemizde de otomotiv sanayinin 2007 yılındaki üretim ve pazar adetlerine tekrar ulaşabilmesinin, 3-4 yıl gibi uzun bir süre alacağı biliniyor.
Nilüfer Gözütok
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?