“Otomotiv”, “tekstil”, “hazır giyim” ve “elektronik”… Artık herkes bu sektörlerin Türkiye ekonomisi için öneminin ve büyüklüğünün farkında. Ancak, son 5 yılda ihracat ve iç pazarda büyümesini sessi...
“Otomotiv”, “tekstil”, “hazır giyim” ve “elektronik”… Artık herkes bu sektörlerin Türkiye ekonomisi için öneminin ve büyüklüğünün farkında. Ancak, son 5 yılda ihracat ve iç pazarda büyümesini sessizce sürdüren, adeta uyanışta olan sektörler de var. İç pazardaki büyüme potansiyelleri ile dikkat çeken “araç kiralama” ve “özel hastane işletmeciliği” gibi alanlar sadece yerli değil yabancı yatırımcılardan da büyük ilgi görüyor. Kimse bilmese de “kozmetik ürünleri” ihracatımız yarım milyar dolar eşiğini zorluyor. “Çorap”, “iç giyim”, “ayakkabı ve terlik” tek bir ürünle milyar dolarlık ihracat yapan iş kolları. “Mobilya”, “mermer” ve “iş makineleri” sektörlerini ise ihracattaki büyümelerinin yanı sıra yakın gelecekte iç pazarda da önemli büyüme oranlarını yakalayacağı düşünülüyor.
ARAÇ KİRALAMAYA YABANCI İLGİSİ
Türkiye’de araç kiralama işi 2000’li yılların başına kadar bireysel bazda, günlük kiralama şeklinde ilerliyordu. Ancak, şirketlerin, operasyonel filo kiralamanın, araçları satın almaktan daha avantajlı olduğunu görmesiyle birlikte işin boyutu değişti. Bununla birlikte araç kiralama alanında faaliyet gösteren şirket sayısı da artmaya başladı. Ortaya çıkan büyüme temposu 2005 sonu itibariyle pazarı 500-750 milyon dolar büyüklüğe ulaştırdı. Üstelik, bu büyüme temposunun önümüzdeki dönemde de artacağına kesin gözüyle bakıyor. Tahminler, 2006 yılından itibaren araç sayısının 1.5-2 katına ulaşacağı yönünde.
Turkven Private Equity Başkan Yardımcısı Semin Sinanoğlu İnceer, “2001 yılında sektördeki araç sayısı 9 bin iken, bu rakam 2005’te 45 bine ulaştı. Sektörün önümüzdeki yıllarda yüzde 30’un üzerinde büyüyeceğini ve 2-3 yıl içinde 100 bin aracı geçeceği tahmin ediliyor” diyor.
Sektörün gelirinin yüzde 95’e yakını da İstanbul’dan sağlanıyor. Sektörün önde gelen şirketlerinden Intercity’nin 10 bin, Derindere’nin 6 bin, vdf’nin 4-5 bin, Docar’ın 4 bin, Beyaz Filo Kiralama’nın 3 bin 500 ve Alfa’nın da 3 bin aracı bulunuyor.
Beyaz Filo Kiralama Genel Müdür Yardımcısı Bilal Yurddaş’a göre bu konuda projeksiyon yapan yabancı şirketler de Türkiye’yi bu konuda üs seçiyorlar. Örneğin 2005’in ortalarında Alfa’nın yüzde 51 hissesi, ALD International’a satıldı. Derindere, Esas Holding ile bir ortaklık yaptı. Yurddaş, “Yabancılar da sürekli Türkiye’de ortaklık kurmaya çalışıyorlar. Çünkü, pazar hala çok bakir ve inanılmaz adetlere ulaşacak” yorumunu yapıyor.
Yurddaş, sektörü öncelikle filo kiralamayı tercih eden yabancı şirketlerin büyüttüğünü belirtiyor. “Daha sonra Sabancı, Koç gibi yerli ve kurumsallaşmış şirketler de filo kiralamayı tercih etmeye başladılar. Bankaların da sektörü genişlettiğini düşünüyorum. Çünkü bankanın bile kiraladığını görenler bu sisteme daha fazla eğilir hale geldi” diyor.
2006’da kamunun da ihtiyaçlarını bu şekilde karşılamasının gündemde olduğunu söyleyen Yurddaş, pazarın şu anda 55 bin araca yaklaştığını tahmin ediyor.
MERMER 1 MİLYAR DOLAR İHRACATA GİDİYOR
Dünya mermer rezervlerinin yüzde 33’ü Türkiye’de bulunuyor. Bu tablo Türkiye’yi mermer sektöründe son derece şanslı ve rekabetçi bir pozisyona oturtuyor. Ancak, sektörün uzun süredir göz ardı edilen potansiyeli ve gücü son birkaç yıl içinde harekete geçti.1995’te 1,5 milyon ton olan üretim, 2000 yılında 2,5 milyon tona, 2004’te ise 7,2 milyon tona yükseldi. Bu yükselişte ihracat büyük rol oynadı.
Mermer ve doğaltaş sektöründe son 5 yıldan bu yana dolar bazında her yıl yüzde 40’a varan artışla gerçekleşen bir büyüme gözleniyor. 2004 yılında sektör 626 milyon dolara ulaşan ihracat, 2005’in Ekim ayında 632 milyon doları yakaladı. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkanı Ali Kahyaoğlu, “2005 sonunda 825 milyon doları yakalayacağımızı tahmin ediyorum “diye konuşuyor.
Kahyaoğlu’na göre büyüme, yeni ocaklar ve devreye giren yeni fabrikaların da katkısıyla hızlı bir şekilde devam edecek. Türk mermercisinin daha değişik pazarlara yöneldiğini ve pazarın genişlediğini belirten Ali Kahyaoğlu, “2010 yılında hedefimiz 2,5 milyar dolarla dünyanın en çük mermer ihraç eden ülkesi olmak. Şu anda dünyada doğal taş ihracatı 9-9,5 milyar dolar arasında. Bunun içinde granit de var. Türkiye 2,5 milyar doları yakaladığında İtalya ve İspanya’nın da üzerine çıkarak 2010 yılında dünyanın en büyük doğal taş ihraç eden ülkesi olacak” diyor.
Mermer sektörünün en büyük ihracatçısı 30 milyon dolarla Travertinebros adlı şirket. Onu Tekmer ve Alfa izliyor. En büyük fabrika ise Afyon’da 40 bin metrekarelik kapalı sahada üretim yapan Temmer’e ait. “Biz bu noktaya 1980’lerde toplam 8 milyon dolar ihracattan geldik. Bu nedenle bir şirket 30 milyon dolar ihracat yapıyorsa bu başarıdır” diyen Ali Kahyaoğlu 50-100 milyon dolar ihracat yapan şirketleri hedeflediklerinin altını çiziyor.
Sektör yetkilileri, 2006 yılında iç piyasada da hızlı bir yükseliş bekliyor.
ÇORAP, AB’DE YÜZDE 50 PAYA ULAŞTI
Çorap sektörü, küçük atölyelerden aile şirketlerine, ardından da büyük işletmelere uzanan bir değişim geçirdi. Geçmişte “komet” denilen mekanik, çift silindirli makinelerle başlayan pazarda daha sonra bu makinelerin sayısı arttı. Bilgisayarlı makinelerin çıkmasıyla da AB’den, özellikle de İtalya’dan makine ithal edildi ve sektör son 15 yılda son derece modern bir üretim düzeyine ulaştı. Bu dönemde AB ülkelerinde yüzde 25 olan pazar payını 13 yılda yüzde 50’lere yükseltti. Sadece 2 yıl öncesinde 534 milyon dolar olan ihracatın, 2005 sonunda 1,3 milyon dolara çıkacağı tahmin ediliyor.
Çorap Sanayicileri Derneği Başkanı Kenan Koç, çorabın ince iş olduğunu, yapımının da hem sermaye hem de emek yoğun olduğunu belirtiyor ve sektörün bu nedenle büyürken çok fazla öne çıkmadığını vurguluyor: “Çorap büyümek için tekrar sermaye gerektiren bir sektör. Bu nedenle örme ya da dokuma konfeksiyon gibi büyüme olanakları olmamış, her yıl yüzde 3, 5 ya da 10 büyüyerek dünyada önemli bir yere gelmiştir.”
Kenan Koç, sektörün önündeki en önemli engellerden birinin Çin olduğuna dikkat çekiyor. Koç, “Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerindeki bu Pazar payına 13 yılda ulaşabildi. Ancak, trend böyle devam ederse, Çin, bu mesafeyi 8 yılda alacak gibi görünüyor. O nedenle de yeni yatırım yapacaklara, Çin’le ilgili gelişmeleri izlemelerini, sermayelerini biriktirmelerini öneriyoruz. Çin sorunu çözülmeden yapılacak stratejik yatırımlar, yarın büyük zararla sonuçlanabilir” diye konuşuyor.
Kenan Koç, her şeye rağmen gelecekle ilgili olumsuz düşüncelere sahip değil. Bu görüşlerini de şöyle ortaya koyuyor:
“Önce belirli bir küçülme yaşanabilir ancak ardından büyüme yine devam edecek.
Önümüzdeki 1-2 yılda Çin’in tekstil ve konfeksiyonda kalkınmakta olan ülkeleri nasıl etkileyeceğini, diğerlerine yaşama şansı tanıyıp tanımayacağını, kendi iç tüketimini artırmaya kalkıp kalkmayacağını görmeden bu sektör büyüyecektir demek yanlış olur. Çin’in ve çevre ülkelerinin durumunu görmek gerekiyor.”
İŞ MAKİNELERİ 2.5 MİLYAR DOLARI YAKALADI
İş makineleri de fazla öne çıkmadan büyüyen sektörler arasında yer alıyor. Dünyada 110 milyar dolarlık ciroya ulaşan sektör, Türkiye’de 2005 yılını 2,5 milyar dolarla kapatacak. Bu büyümenin önemli bölümü ise iç pazardan geliyor.Ancak, son yıllarda ihracatta da ciddi bir gelişme olduğu dikkati çekiyor.
İş Makineleri Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) ve Orta Anadolu İhracatçıları Birliği rakamlarına göre, ihracat, 2003 yılındaki 240 milyon dolar düzeyinden 2005’te 497 milyon dolara ulaştı. 2006 yılında ise ihracatın yüzde 30 artarak 650 milyon dolara yaklaşacağı tahmin ediliyor. Bu performansın yakalanması halinde ise 2006’da büyümenin yüzde 5/10 arasında gerçekleşmesi bekleniyor.
İMDER Genel Sekreteri Faruk Aksoy, “İleriye yönelik, daha çok imalat yönünde başlanan ve planlanmakta olan yatırımlar var. Bu imalat planlarının yüzde 80’i ihracat hedefli” diyor. Yabancı yatırımcıların ülkeye ilgi gösterdiğini ve bazı üreticilere ortaklık teklif ettiklerini de ekliyor. Sektörün büyümesinin tamamen devletin ve hükümetin istikrarının devam etmesine ve izlenen politikalarda değişiklik olmamasına bağlı olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Dolayısı ile çok ilerisi tahmin edilemiyor. Ama beklentilerimiz Türkiye ile beraber sektörün de büyümesidir.”
Aksoy, sektörün 40’tan fazla ülkeye ihracat yaptığını, bunların 13’ünün AB ülkesi olduğunu belirtiyor. Ayrıca ABD, Kuzey Afrika, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu ve Arap ülkelerine de ihracat gerçekleştiriliyor.
İş makineleri sektöründe 550 şirket faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerin 70’i imalat yapıyor. Faruk Aksoy, alt ve üst yapısını oluşturmuş, hukuksal sistemini, Ar-Ge ve pazarlama ağını kurmuş, rekabete açık, satış sonrası hizmet ağını çok iyi kurmuş ve kendini yenileyebilen şirketlerin ayakta kalıp ilerleyebildiğine dikkat çekiyor. Pazarın yüzde 94’ü İMDER’in yönetim kurulu üyeleri tarafından domine ediliyor.
YERLİ KOZMETİK SEKTÖRÜ DOĞUYOR
Yabancıların “Penetrasyon oranı çok düşük. Kadın ve erkek pazarı hızlı gelişecek” diye geldikleri Türk kozmetik pazarı 1. 2 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı. Ancak, pazarın yüzde 30’unu ithal ürünler oluşturuyor.
Buna karşılık sektör son yıllarda ihracatta da ciddi bir ivme kazandı. Bunun sonucunda 2000 yılında 191 milyon dolar olan kozmetik ürünleri ihracatın 2005’te 430 milyon dolara yükseldiği tahmin ediliyor. Tahminler, hem iç pazar hem de ihracattaki büyümenin devam edeceği yönünde.
Kozmetik Müstahzarları Derneği Genel Sekreteri Vuranel Okay, 2006 yılı için iç pazarda yüzde 8-10 arasında, ihracatta ise yüzde 10 düzeyinde bir büyüme beklediklerini söylüyor ve devam ediyor:
“İhracatta bir miktar sorun yaşıyoruz. Tonaj bazındaki artış, değer bazındaki artışın çok üstünde seyrediyor. Yani kar marjında daralma yaşıyoruz. Ancak, bu olumsuz gelişmeye rağmen dış pazarlarda yeni fırsatlar yakalamaya devam ediyoruz.”
Pinkar Kozmetik Yönetim Kurulu Üyesi İzzet Pinto, Rusya, Ukrayna ve Türk Cumhuriyetleri’nin ardından İran’ın da önümüzdeki dönemde önemli fırsatlar doğuracağına inandıklarının altını çiziyor.
Türk kozmetik sektörünü taşıyan yerli üreticiler arasında Kopaş, Hunca, Atomizer, Özsoy,
Kadıoğlu, Flormar, Erkul, Aflar ve Pinkar gibi şirketler öne çıkıyor. Özsoy Kozmetik Pazarlama Direktörü Arzu Kartal, büyüme potansiyelinin çok yüksek olduğu bir sektörde yer aldıklarını belirtiyor ve “Özellikle çalışan kadın ve bilinçli tüketici sayısındaki artış sektörün geleceğine yönelik beklentilerimizi artırıyor” diye konuşuyor.
İzzet Pinto da, Türk kozmetik pazarının son yıllarda, özellikle tüketici alışkanlık ve duyarlılığının artışıyla, önemli bir ivme kazandığına dikkat çekiyor.
Kişi başı yıllık kozmetik harcamasının 15 dolar olduğu tahmin ediliyor. İzzet Pinto, “Bu rakam, önümüzdeki 5 yıl içinde 25 dolara ulaşabilir” diye konuşuyor.
Renkli kozmetik ve parfüm-deodorant pazarı, genel pazarın yüzde 20’sini oluşturuyor. Önümüzdeki yıllarda bu iki alanda yüzde 10 civarında ortalama yıllık büyüme bekleniyor.
İzzet Pinto’ya göre, göz ardı edilemeyecek bir önemli gelişme de erkeklere özel bakım ürünlerinde gerçekleşecek. Pinto, “Son yıllarda tanık olduğumuz erkek kozmetik ürünleri satışında yüzde 15’lere yaklaşan büyüme de bunun önemli bir göstergesi” diyor.
İÇ GİYİMİN ATAĞI 10 YIL ÖNCE BAŞLADI
Dünyada geçerli olan SITC kod sistemine göre iç giyim sektöründe 2002 yılında 2,6 milyar dolar olan ihracat 2003’te 3,5, 2004’te ise 4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ancak, Tüm İç Giyim Sanayicileri Derneği (TİGSAD) Başkanı Bahri Özdinç, bu kod sisteminin iç giyimin kapsamını daha geniş tuttuğunu, çorap, havlu, günlük ev giysisi gibi ürünleri de iç giyimden saydığını belirtiyor. Tam anlamıyla iç giyimin ise 1,2 milyar dolar civarında bir ihracat gerçekleştirdiğini söylüyor. 2005 yılında yüzde 5-10 arası bir artış beklediklerini ekliyor.
Özdinç’e göre, iç giyim sektörü özellikle son 10 yılda hızlı bir gelişme gösterdi. Sektörde iç ve dış pazara çalışan şirket sayısı 500’e ulaştı. Bahri Özdinç, “Bu süreç hem ürün çeşitliliği yarattı hem de kaliteyi yükseltti. İhracatta daha önce dünya markalarının getirdiği modeller fason olarak üretilirdi. Şimdi ise firmalarımız kendi hazırladıkları koleksiyonları yine markalara ve mağaza zincirlerine üretiyor, ayrıca kendi markalarını oluşturmaya çalışıyor” diyor.
Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim ihracatında 2010 yılı hedefi 50 milyar doları ve dünya ticaretinde de yüzde 10’luk payı yakalamak. Özdinç, iç giyim sektörü olarak 2010 yılı ihracat hedeflerinin 4 milyar dolar olduğunu belirtiyor. Bugün Türkiye, ihracat bakımından dünya pazarının yüzde 17’sine hakim olan Çin ve Hong Kong’un ardından üçüncü sırada yer alıyor.
ÖZEL HASTANEYE YILDA 300 MİLYON DOLAR
Yalnızca devlet hizmeti olarak görülen sağlık sektöründe 1990’lardan sonra yatırımlar özel sektöre kaydı. Bu dönemden sonra devlet yatırımları azalırken özel sektör yatırımları artmaya başladı, giderek “özel hastaneler” bir sektör haline gelme eğilimine girdi.
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Genel Sekreteri Yaşar Yıldırım, “Son yıllarda özel hastaneler için yılda ortalama 300 milyon dolar yatırım yapılıyor” diyerek, bu konudaki gerçeği gözler önüne seriyor. OHSAD’ın verilerine göre, 2005 yılı itibariyle Türkiye’de 270 civarında özel hastane bulunuyor. 2004’te Türkiye’de 14 yeni özel hastane yapıldı. 2005’te ise 10 özel hastane daha hizmete girdi. Yıldırım, “Bu hastanelerin her birinde 200 kişinin çalıştığını düşünürseniz, 60 bin kişilik bir istihdam ortaya çıkıyor” diyor.
Büyüme Anadolu’ya yayılacak mı? İstanbul, İzmir ve Ankara’da yatırımlar devam ediyor. Bundan sonrasında ise büyümenin Türkiye geneline yayılması bekleniyor. Acıbadem Sağlık Grubu Pazarlama Direktörü ve Acıbadem Hastanesi Direktörü Meri Bahar, bu konuda geleceğe yönelik şu öngörülerde bulunuyor:
“Sadece hastane değil, birinci basamak hizmeti veren tanı ve tedavi hizmetleri, poliklinikler açılmaya devam ediyor. Bunun önemli nedenlerinden biri devletin artık tüm hastaneleri işletmesi, bunların ilerde yerel yönetimlere bırakılma çalışmalarının devam etmesi. Artık özel sektör için çok daha büyük bir potansiyel var.”
“Bugünden sonra genel hastane yatırımları devam edecek. Çünkü, Türkiye’de kişi başına düşen doktor ve yatak sayısı, Avrupa ülkelerinin çok altında. Ancak büyük hastane yatırımlarının yanı sıra özelleşmiş hizmetler ve niş pazarlara da yatırım yapılacak. Örneğin kendini ayrıştırmak için göz ayrı bir marka, ayrı bir hastane dalı oldu.”
Yabancı ilgisi bekleniyor Bahar, önümüzdeki yıllarda sayıları 300’e yaklaşan bu özel hastanenin yüzde 30-50 arasında bir hızla büyüyeceğini düşünüyor. Devletin yatak sayısına çok hızlı bir şekilde ulaşılamayacak. Tabii burada yapılan yatırımların nitelikleri de çok değişiklik gösteriyor. Bugün 5 milyon dolara da 35 milyon dolara da hastane açılabiliyor. Bahar, yeni gelişen bir sektör olduğu için Türkiye’ye yabancı yatırımcıların gelebileceğini düşünüyor. Ancak “Mutlaka yerli bir ortak kullanmak durumundalar. Burada da sektörün liderleri ile bu işi sürdürme ihtiyacı doğacaktır” değerlendirmesini yapıyor.
“AYAKKABI SEKTÖRÜ DÜNYA’DA 9’UNCU SIRADA”
ALİ MURAD KIZILTAŞ/TASD Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye’nin ayakkabı ve terlik ihracatını hesaplarken mutlaka bavul ticaretini de dikkate almak gerekiyor. Çünkü, ayakkabı ve terlikte bavul ticareti 2001’den bu yana hiç 100 milyon doların altına düşmedi. 2001-2005 yılları arasında bu ürünlerin bavul ticareti 100-125 milyon dolar arasında gerçekleşti.
Ayakkabı ve terlikte toplam ihracat (bavul ticareti dahil) 2000 yılında 199 milyon dolar düzeyindeyken, 2004’te 410 milyon dolara çıktı. DİE’nin kapasite kullanım rakamlarına bakıldığında ise 2005 sonunda ihracatın tahminen 450 milyon dolar civarında gerçekleşeceği görülüyor. Beta ayakkabı yetkililerine göre bu rakam içinde resmi rakamlara geçen ayakkabı ihracatının payı (terlik hariç) 190 milyar dolara yakın olacak.
ÜRETİM KAPASİTESİ Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Ali Murad Kızıltaş, sektörün üretim gücünü “Sektörümüzün şu an yaklaşık 500 milyon çift ayakkabı üretim kapasitesi var. Ancak buna rağmen fiili üretim 2004 yılı itibari ile 175 milyon çift civarında. Bu rakam 2002 yılında 313 milyon, 2003’de de 210 milyon çiftti” diyerek ortaya koyuyor.
DÜNYADA 9’UNCU Türkiye çapında yaklaşık 4 bin küçük ve orta boy üretici şirket bulunuyor ve bu şirketler ülke çapında 200 bini aşkın kişi istihdam ediyor. Sektör, özelikle ucuz fiyatlı ve düşük kaliteli ithal mallarla rekabet etmekte zorlanıyor. Bunun dışında Avrupa’da, yine Avrupa’nın en iyilerinden olan İtalya ve İspanya ile rekabet ediliyor. Ali Murad Kızıltaş “Türk ayakkabı sektörü Avrupa’da İtalya’dan sonra 2’nci, dünya çapında ise üretimde 9’uncu sırada yer alıyor” diyor.
MOBİLYA’YA YABANCI İLGİSİ ARTIYOR
Son 2 yılda hem üretim hem ihracat performansıyla göz dolduran bir başka sektör ise mobilya. Mobilya, taşıma maliyetlerinden dolayı ihracatı çok kolay bir ürün değil. Buna rağmen sektör 2001 krizi sırasında iç pazarda ortaya çıkan durgunluğu aşmak için ihracata yöneldi. 2002’de 215 milyon dolar olan ev ve ofis mobilyası ihracatı 2004’te 460 milyar dolara çıktı. DİE’nin üretim rakamlarına bakarak bir tahmin yapıldığında 2005 ihracatının 550-600 milyar dolar düzeyini yakalayabileceği görülüyor. Sektörde 2002 yılında yüzde 76 olan kapasite kullanım oranı, 2004’te yüzde 87’ye çıktı.
3 MİLYAR DOLARLIK İÇ PAZAR Yataş İcra Kurulu Başkanı Yavuz Altop, “Mobilya, ev tekstili ve yatak alanlarının birleşimi bir sektöre hitap ediyoruz. Sektörün ana gücü ihracattan geliyor. Bununla birlikte iç piyasada bizlerin ve rakiplerimizin toplamda ancak yüzde 50’sini doldurabildiğimiz 3 milyar dolarlık bir pazar bulunuyor” diye konuşuyor. Bu boşluk yurtdışı üreticinin de dikkatini çekiyor ki, IKEA gibi güçlü yabancı firmalar pazara girmeye başladı. Mobilya’da ithalat ise 2004’te 250 milyon doların üzerinde gerçekleşti. Altop, “Zamanla diğer yabancı firmaların da pazara gireceğine inanıyoruz” diyor.
Türkiye’nin mobilya İthalatının neredeyse 5’te 1’i İtalya’dan yapılıyor. Onu Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya, ABD izliyor. İthal ürünler içinde daha çok lüks ve gösterişli ürünler öne çıkıyor. Ancak son dönemlerde Türkiye’nin Çin’den ithal ettiği mobilya ürünlerinde de artış olduğu görülüyor. “Türkiye Mobilya Sektörü” adlı raporu hazırlayan İhracatı Geliştirme Merkezi (İGEME) Sanayi Dairesi uzmanlarından Barış Yeniçeri, “Çin’in son yıllarda yakaladığı çıkışla ithalatımızdaki payını artırması bekleniyor” değerlendirmesini yapıyor.
2 BİNDEN FAZLA ÜRETİCİ Sektörde iç piyasaya yönelik legal olarak 2 binin üzerinde kayıtlı üretici var. Bunların yaklaşık 400’ü irili ufaklı markalı satıcılardan oluşuyor. Bu rakamlar bile sektördeki çetin rekabet yaratıyor. Ancak bu rakamlar kadar hatta daha fazla illegal, merdiven altı üretici ve satıcı bulunuyor. Altop, “Bu firmalar hem ekonomiye hem de bizler gibi firmalara haksız rekabet ortamı yaratıp zarar veriyor, büyümeyi olumsuz etkiliyor” değerlendirmesini yapıyor.
YABANCI YATIRIM ARTACAK. İstikbal, yıllardır IKEA’nın tedarikçilerinden biri konumunda. İstikbal Grubu ayrıca ünlü bir Avrupalı marka olan Hukla ile işbirliği yaparak özel koltuk üretimi yapıyor. Yataş ise 2005’te Fransız mobilya ve kanepe firması Cauval ile ortak yatırım konusunda işbirliğine gitti. Sektörde bu tür birleşmelerin Türkiye’nin konumu, ekonomideki istikrarı ve kalitesi sebebiyle yabancı yatırımcıları özendirip, yeni ortaklıklar getireceğine inanılıyor. Altop, “Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’ye yatırım yapmak üzere gelen yabancı yatırımcı sayısı artacak. Bu artışlar Türkiye’ye; istihdam, know-how transferi, yeni müşteri, yeni pazar ve güven olarak dönecektir” diyor.
Türkiye ekonomisi hızla büyümeye devam ediyor. Bu büyümede istikrarlı ekonomik politikaların katkısı elbette büyük. Ancak sektörlerin gerçekleştirdiği ilerleme de büyüme oranı üzerinde etkili oluyor. Otomotiv, beyaz eşya, elektronik gibi sektörler bu büyümeye öncülük ediyorlar. Bu sektörlerde yaşanan gelişmeler yakından izleniyor.Ama büyüme bu sektörlerle sınırlı kalmıyor. Türkiye’de pek çok başka sektör de fazla sesini duyurmadan, gizliden gizliye kendi içinde önemli oranlarda büyüme kaydediyor. Araç kiralamadan sağlığa, mermerden ayakkabıya, iş makinelerinden çoraba kadar çok sayıda farklı sektör ekonominin parlayan yıldızları olarak yollarına devam ediyorlar. Örneğin Türkiye’nin ev ve ofis mobilyası ihracatı son 3 yılda yüzde 38 artarak 459,8 milyon dolara ulaştı. 2004 verilerine göre 5 bine yakın şirket ev ve ofis mobilyası ihracatı yapıyor. İhracatı 1 milyon doların üzerinde olan 74 şirket var. 150’den fazla ülkeye ihracat yapılıyor. En büyük pazar ise Almanya. Sessiz sedasız ihracatını artıran ve büyüyen tek sektör mobilya değil. Mermerden çoraba, iş makinelerinden ayakkabıya, sağlıktan otomobil kiralamaya kadar çok sayıda sektör ihracat ataklarıyla ve iç piyasa performanslarıyla göz dolduruyor. Ancak şimdilik bu sektörler çok fazla ön planda değil.
Türkiye’nin ekonomik istikrarı yakalaması ve AB üyelik müzakerelerine başlaması bu sektörlere olan yabancı yatırımcı ilgisini artırıyor. Özellikle sağlık, mobilya ve otomobil kiralama sektörleri yabancı yatırımcılar tarafından yakından izleniyor. Son olarak Yataş’ın Fransız Cauval ile gerçekleştirdiği ortaklık bunun bir göstergesi. Yine Anadolu Grubu’nun dünyanın önde gelen hastanelerinden Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ile gerçekleştirdiği stratejik bir işbirliği de bu anlamda önemli bir adım. Bu örnekler elbette çoğaltılabilir. Ama burada asıl önemli olan büyümenin dört koldan gelmesi ve pek çok farklı sektörün, öne çıkarak ya da çıkmayarak, ekonomideki bu büyümeye öncülük etmesi.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?