Yapı Kredi Step ile Sürdürülebilirlik ve Yeşil Ekonomi

AB’nin 2035 yılına kadar benzinli ve dizel otomobillerin satışını yasaklayacağını açıklamasıyla aynı dönemde ABD de elektrikli araçlara yönelik birtakım yeni düzenlemeleri duyurdu.

12.06.2023 14:48:110
Paylaş Tweet Paylaş
Yapı Kredi Step ile Sürdürülebilirlik ve Yeşil Ekonomi

Tuba İlze [email protected]

Capital 2023 Mayıs sayısından

GÜNDEM / ELEKTRİKLİ ARAÇLAR

AB kulüp oluşturacak

Avrupa Birliği’nin 2035 yılına kadar benzinli ve dizel otomobillerin satışını yasaklayacağını açıklamasıyla aynı dönemde ABD de elektrikli araçlara yönelik birtakım yeni düzenlemeleri duyurdu. Hazine Bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamayla 2023’te piyasaya çıkan elektrikli araçlar için vergi indiriminin 10 yıl süreyle 7 bin 500 dolara kadar yükseltildiği ifade edildi. İkinci el elektrikli araçlar, 4 bin dolara veya araç fiyatının yüzde 30’una kadar vergi indirimine tabi olacak. 

TEŞVİK ŞARTLARI

Vergi teşviklerinden yararlanmak için her bir elektrikli araç pilinin yüzde 40’ının ABD’de veya ABD ile serbest ticaret anlaşması olan bir ülkede üretilmesi, işlenmesi ya da Kuzey Amerika’da geri dönüştürülebilmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu limit, 2027 yılı için hedeflenen yüzde 80 düzeyine ulaşana kadar yılda yüzde 10 artacak.

İÇERİK TARTIŞMALARI

Washington’un vergi teşvikleri için belirlenen kritik malzemelerin büyük bir kısmının AB’nin içerisinde yer almadığı ABD ile serbest ticaret anlaşması olan bir ülkeden gelmesi şartı tartışmalara yol açtı. Ticaret Politikasından Sorumlu Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, yerel içerik gereksinimleriyle ilgili tartışmaların sürdüğünü söylüyor. ABD ve AB’nin Avrupa madenlerini vergi teşviklerine uygun hale getirmek üzere bir anlaşma üzerinde çalıştıkları da konuşulan konular arasında yer alıyor. Bu kapsamda, AB’nin söz konusu ülkelerle eşdeğer statüye sahip olduğu kabul edilecek. Dombrovskis, Avrupa Birliği’nin lityum işlemesi alanına hakim olan Çin’e karşı bir denge oluşturmak amacıyla benzer yaklaşımdaki üretici ülkeleri bir araya getirecek hammadde kulübü oluşturmak istediğini de sözlerine ekliyor.

GÖRÜŞ

“YEŞİL GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASI İMZALANMALI”

Yeşil ekonomi kararlarında jeopolitik ve jeostratejinin işletmelerin tüm fonksiyonlarını etkilemekte olduğunu ifade eden Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası, yeşil dünyada yaşanmakta olan gelişmelere ilişkin görüşlerini şu şekilde aktarıyor:

KÜÇÜK MODÜLER REAKTÖRLER

“Bu alanda yönetilecek birçok sorun var. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir sonucu; dünyada enerji dengelerinin bozulması oldu. Bu nedenle nükleer enerji önemli. 13 ülke nükleerden yararlanıyor. Büyük tutarlarda Ar-Ge yatırımı söz konusu. Geçtiğimiz haftalarda AB, nükleer enerjinin temizliğini tartıştı. Gündemde küçük modüler reaktörler var. Yani ABD, Çin, Avrupa ve Japonya gibi pek çok ülke hem yenilenebilir hem nükleer enerjiye yatırım yaparak orta yol bulmaya çalışıyor.

EFUEL YATIRIMLARI

AB, 2035’te yüzde 100 elektrikli araçlara geçme kararı almıştı. Ancak Almanya ve İtalya yeni teknolojilere yatırımın bu kadar kolay olmadığını ve zaman gerektiğini anladı. Şimdi eFuel’e yatırım yapılması planlanıyor. Almanya bunu yapan ülkelerden...

YEŞİL GÜMRÜK BİRLİĞİ

Türkiye’de seçim sonrası iktidar nasıl şekillenirse şekillensin küresel rekabet gücünün artırılması planlanırken yapılması gerekenler var. Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’ni yenilemesi de gündeme gelecek. Gümrük Birliği bir ticaret anlaşması değil, ekonomik entegrasyon anlaşması. Türkiye’nin de yeşil, dijital ve sosyal bir Gümrük Birliği anlaşmasına imza atması gerekiyor.”

TREND

Lityum kıtlığı neler getirecek?

TALEP 5 KAT ARTACAK

Avrupa’nın elektrikli araçlara geçişi, geleceğin petrolü ve beyaz altın olarak ifade edilen temel pil bileşeni lityum kıtlığı nedeniyle tehdit altında. AB’nin 2035 yılına kadar yeni benzinli ve dizel otomobil satışlarını yasaklamayı planlaması lityum talebinin 2030 yılına kadar 5 kat artarak yılda 550 bin tona çıkacağı anlamına geliyor. Benchmark Mineral Intelligence’a göre bu rakam, bölgenin üretebileceği 200 bin tonun 2 katından fazla.

AVRUPA KAYNAKLARI YETERSİZ

Benchmark Mineral Intelligence analisti Daisy Jennings-Gray, “Tüm küresel pazar 10 yılın sonunda hala açık verecek” diyor. Uzmanlara göre Avrupa’da bilinen lityum kaynakları yüksek kaliteli değil ve düşük kapasiteli. Avustralya Baş Ekonomist Ofisi tarafından yayımlanan bir rapora göre de küresel lityum talebi, büyük Lityum kıtlığı neler getirecek? TREND üreticilerin üretimi artırmasına rağmen, ��lkelerde elektrikli araçların giderek daha fazla kullanılması sebebiyle 2023’te lityum üretimini yaklaşık yüzde 3 oranında geçecek.

KRİTİK HAMMADDELER YASASI

AB sorunların farkında. “Kritik Hammaddeler Yasası”yla yurt içinde lityum, kobalt ve nikel gibi daha fazla pil metali tedarik ederek elektrikli araç tedarik zincirini güçlendirmeyi hedefliyor. Ancak yerli lityum arzını artırmak için hükümetlerin mali desteğine ihtiyaç olduğu ifade ediliyor. Bazı maden şirketlerinin çevre izinlerini almaları yıllar alabiliyor. AB, izinler için 24 aylık bir süre belirlemek istiyor. S&P Global Commodities analisti Kevin Murphy, “Keşfin ilk aşamasında sermaye eksikliği ve izinlerin çok zor veriliyor olması Avrupa’daki maden sektörü için olumsuz bir durum. Kısa vadede Avrupa bu alanda büyük ölçüde dış kaynaklara bağımlı olacak” diyor.

ALTERNATİFLERE İHTİYAÇ VAR

Dünyadaki lityumun 5’te 1’ini sağlayan ABD merkezli Albemarle, bir Avrupa rafinerisi kurmayı planlasa da otomobil üreticilerinin alternatiflere ihtiyacı var. Küresel lityum işleme kapasitesinin yüzde 60’ını kontrol eden Çin, bu alanda hakimiyete sahip. Avrupa’da lityum çıkarma çalışmaları yapan birkaç şirketten biri olan Vulcan Energy Resources’un CEO’su Francis Wedin, otomotiv endüstrisinin kendi lityumu olmadan gelecekteki filosunu elektriklendiremeyeceğini söylüyor ve “Çin kendi endüstrisi için arza öncelik verecek. Lityuma kendi erişimi olmadan Avrupalı otomobil üreticilerinin rekabette ayakta kalabilmeleri çok zor” diyor.

ŞİLİ İLK SIRADA

Aslında lityum, yer kabuğunda bol miktarda mevcut ancak çok ince bir tabaka halinde tüm yerküreye dağılmış durumda. Araştırmacılar, okyanuslardaki lityum miktarının yaklaşık 200 milyar ton olduğunu tahmin ediyor. Karadaki kayalar ve tuz göllerindeki lityum yataklarının miktarıysa 98 milyon tona yaklaşıyor. Dünyanın en büyük lityum yatakları Bolivya, Arjantin ve Şili’nin yeraltı tuz göllerinde bulunuyor. Buralardaki rezervin yaklaşık 42 milyon ton olduğu tahmin edilirken Şili, rezerv konusunda ilk sırada yer alıyor. İran da yakın zamanda büyük bir rezerv bulduğunu açıkladı. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu’nun verilerine göre, 2022 yılında bölgede yaklaşık 45 bin ton lityum çıkarıldı.

TARTIŞMA

Plastik poşet yasakları genişliyor

Birçok ülkede plastik poşetlerin ücretli hale getirilmesiyle başlayan kısıtlamalar, çevre hedefleri doğrultusunda genişletilmeye devam ediyor. İlk kez 2002 yılında Bangladeş’te uygulanan plastik poşet yasağına, yıllar içerisinde farklı ülkeler farklı kapsamdaki uygulamalarıyla katıldı. 100’den fazla ülkede tek kullanımlık plastik poşetler tamamen veya kısmen yasaklanmış durumda. Şimdi yıl sonuna doğru hayata geçecek yeni yasaklar konuşuluyor. Bu yasakları savunanlar olduğu gibi doğru bulmayanlar da var. Kararı destekleyenler temel gerekçe olarak çevrenin korunmasını gösterirken eleştirenler plastik poşetin alışverişte pratik olduğunu savunuyor. Beyond Plastics raporuna göre, 2021 yılı itibarıyla ABD plastik endüstrisi yılda en az 232 milyon ton emisyondan sorumlu. Bu miktar, ortalama büyüklükteki 116 kömürlü termik santralden çıkan emisyona eşdeğer.

İSTENMEYEN SONUÇLARA DİKKAT!

Kısıtlamaların bazı istenmeyen sonuçlara yol açacağı konusunda farklı görüşler de yükseliyor. Tek kullanımlık plastik poşetlerin yasaklanması, teslimat hizmetlerinde ağır hizmet poşetleri kullanılması anlamına geliyor. Bunlar tekrar kullanılmadığında 2 kat fazla çevresel etkiye yol açıyor. Yeniden kullanılabilir çantalar da yeniden kullanılmadıklarında mükemmel bir çözüm olmayabiliyor. Pamuklu bez çanta üretiminin de çevresel bir ayak izi var. Ancak henüz insanların yeniden kullanılabilir poşetleri kaç kez kullandığına dair bir veri yok. UNEP raporuna göre, tek kullanımlık bir plastik torbaya kıyasla iklim üzerinde daha az etkiye sahip olması için bir pamuklu torbanın 50 ila 150 kez kullanılması gerekiyor.

YENİ YASAKLAR

Çevre koruma grubu Surfrider Foundation verilerine göre, ABD’de 10 eyalet ince plastiği ve bazı durumlarda kağıt poşetleri yasaklamak veya kısıtlamak için önlemler aldı. Walmart, bu yıl New York, Connecticut ve Colorado’daki mağazalardan kasada tek kullanımlık kağıt ve plastik taşıma çantalarını kaldıracak. Kanada tek kullanımlık 6 plastik kategorisini 2022 yılının sonunda yasakladı. Hükümet, 20 Aralık’tan itibaren tek kullanımlık plastik poşetlerin ithalatı ve üretimi yasağıyla birlikte yasakları aşamalı olarak uygulamaya koyacak. Piyasada var olanların satışının tamamlanması ve bir mağduriyet yaşanmaması adına yasak Aralık 2023’te yürürlüğe girecek. Birleşik Krallık’ta ise plastik yasağı Ekim 2023’te yürürlüğe girecek.

5 BİN DOLAR YARDIM

Aralık 2018’den itibaren ücretli olan plastik poşetlerin kullanımını yaklaşık yüzde 60- 70 azaltan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde plastik poşetlerin 1 Haziran’dan itibaren tüketiciye ücretli veya ücretsiz verilmesi yasaklandı. Atina da plastik poşet yasağını uygulamaya geçirmeyi düşünenlerden... Mart ayında Atina Şehir Meclisi’ne şehirdeki tek kullanımlık plastik poşetlerin aşamalı olarak kaldırılması için teklif sunuldu. Teklif kabul edilirse 1 Ocak 2024’ten itibaren uygulama başlayacak. Şehirde geçişe yardımcı olmak için işletmelere ve satıcılara 5 bin dolarlık bir yardım programı oluşturulacak. Ülkemizde de 1 Ocak 2019’da başlatılan plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulamasıyla plastik poşet kullanımı yaklaşık yüzde 65 azaldı ve plastik poşet kaynaklı 550 bin ton plastik atığın oluşması engellendi.

İKLİM KRİZİ

Kuraklığın etkileri daha fazla görülecek

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı güncel kuraklık haritasında “olağanüstü kuraklık” görülen bölgeler dikkat çekiyor. Haritada tarımsal üretim faaliyetlerinin olduğu bölgelerde de kuraklığın tehlike sınırına geldiği görülüyor. Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, kuraklığın içilebilir su kaynakları üzerindeki kaçınılmaz etkisinin yanı sıra tarımda ve hayvancılıkta üretimden toprağın bozulmasına, tarımsal zararlıların yayılım alanları ve türlerindeki artışlara kadar birçok olumsuz etkisi olabileceğini ifade ediyor. Sidar, “Türkiye ve dünya gündemindeki birçok olay, hammadde üretimi ve tedariki başta olmak üzere gıda endüstrisini etkileyen sonuçlara sebep oldu. Küresel anlamda ortak bir gündem olan kuraklık ise önlem alınması gereken konuların başında geliyor” diyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR SU TÜKETİMİ

Tarımsal alanlardaki sulama faaliyetleri öncelikli olmak üzere verimli su kaynağı kullanımı oldukça önemli. Sürdürülebilir su tüketimine de dikkat çeken Sidar, şunları söylüyor: “İklim krizi, çölleşme ve erozyonla mücadele edebilmek için toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini sağlamak gerekiyor. Bu yıl kuraklığın ülkemizdeki etkisi daha da fazla görülecek. Kış yağışları yeterli oranlarda gerçekleşmedi. Ayrıca ülkemizin 11 ilini etkileyen depremler ve akabinde yaşanan seller, bu yılın başından itibaren bölgedeki tarımsal üretimi, ürünlerin kalitesini ve ürünlerin gıda sanayinde kullanılmak üzere tedarikini etkiledi.”

ÜRETİM TERCİHLERİNİ ETKİLİYOR

Gıda sektöründe en önemli faktörün hammadde ve hammaddenin kalitesi olduğunu vurgulayan Sidar, kuraklığın tarımsal üreticinin o yıl ekeceği ürün tercihinde de etkili olduğunu ekliyor. Bir kişinin bir günlük gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için 4 bin litre suya ihtiyaç duyulduğunu belirten Sidar, “Yetişmesi sırasında aşırı miktarda suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretiminde, kuraklığa bağlı olarak yıllar içinde düşüş olacaktır. Bunun önüne geçilmesi için kuraklıkla mücadele adımlarının kararlı bir şekilde atılması ve istikrarlı gıda arzının sağlanması kritik önem taşıyor” diyor.

İKLİM DOSTU TARIM

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Ortak Fonu Kalkınma Acil Durum Modalitesi kapsamında “Türk Buğday Sektörü İçin Tedarik Zinciri Analizi: Dayanıklı Bir Gıda Sisteminin Oluşturulması” projesini hayata geçirdiklerini söylüyor. Proje kapsamında yapılan çalışmalar ve gözlemler doğrultusunda çiftçinin kuraklıkla ilgili endişe duyduğunu ve bu kaygıyı taşımanın yeni çözümler üretmek konusunda yararlı olacağını düşündüğünü dile getiriyor. Selışık, “Bizim artık iklim dostu tarım metotlarını uygulayabilmemiz, kontrollü sulamaya geçmemiz gerekiyor” diyor.

 UN VE MAKARNADA FIRSATLAR

Kuraklığa dayanıklı buğday ya da diğer tohumların daha fazla çiftçiyle buluşturulmasının ve tarımın dijitalleşme dünyasından daha fazla faydalanmasının önemli olduğunu vurgulayan Selışık, BM Sürdürülebilir Kalkınma Ortak Fonu tarafından finanse edilen projenin FAO, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) ve Dünya Gıda Programı (WFP) iş birliğinde geliştirildiğini ve Tarım ve Orman Bakanlığı ile ortaklaşa yürütüldüğünü belirterek bu çalıştaylar sonucunda Türkiye’nin hem un hem makarna sanayisinde fırsatlar ülkesi olacağı yönünde bir çıkarım elde ettiklerini vurguluyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz