"Hayvan yaşam parkı kuracağım"

Hayvanlarla içe içe büyüyen ve doğduğu günden itibaren onların sevgisini hisseden Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul, bu duyguyu çevresindekilere ve şirketine de aşılıyor.

28.01.2020 16:04:000
Paylaş Tweet Paylaş
"Hayvan yaşam parkı kuracağım"

Nil Dumansızoğlu

[email protected] 

Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul’un evinde 3 kedisi, 2 köpeği var. Musul tam bir hayvansever. Ofisinde de bir sürü hayvana ev sahipliği yapıyor, çalışanlarına hayvan sevgisi aşılıyor. Musul, “Bence insan için en değerli duygu; samimiyet ve bunu, pür olarak görebildiğimiz canlılar hayvanlar” diyor. En büyük amacının hayvanlar için bir doğal yaşam alanı kurmak olduğunu anlatıyor.

Hayvanlarla içe içe büyüyen ve doğduğu günden itibaren onların sevgisini hisseden Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul, bu duyguyu çevresindekilere ve şirketine de aşılıyor. Kendisini ziyaret ettiğimiz Sultanbeyli ofisinde dünya tatlısı köpeği Susam ile pek çok kedisi var. Çalışanların masalarında geziyor, şirkete neşe katıyorlar. Çekilen fotoğrafları ise Ekol Pets adlı Instagram hesabında paylaşılıyor. Bununla da sınırlı değil… Gebze’de bir alanda bakıma muhtaç at ve eşeklerle de ilgilenen, onları iyileştiren Musul’un en büyük hayali, bir yaşam parkı kurmak. İş hayatındaki 30’uncu yılında, yani 2020’de bu hayalini gerçekleştirmek üzere çalışmalara başladı bile... Ahmet Musul’la hayvan sevgisini konuştuk: 

 Hayvan sevgisiyle tanışmanıza vesile olan dostunuzdan bahseder misiniz? 

 Doğduğum evde gözlerimi açtığım günden beri en az bir kedimiz vardı. Dolayısıyla benim için bu sevgi, nefes almak gibi doğal, olması gereken bir şey. İlk tanıştığım kedimizin adı Mercan’dı. İnanılmaz bir kediydi. Hiç unutmuyorum, bir gün ağaca tırmanmıştı, inememişti. Tüm mahalleyi ayağa kaldırmıştım. İtfaiye gelmişti. Tek sıkıntısı, onların yaşamı bizimden kısa… Ayrılıklar sancılı oluyor. Ama Dostoyevski’nin dediği gibi insanoğlunun en büyük yeteneği alışması. Alışıyorsunuz ve başka bir güzellikle yani hayvanla onun yerine ikame etmeye çalışıyorsunuz. Gerçi hepsinin kendi izi, kendi özelinde duruyor. 

 Şimdi evinizde kaç dostunuz var? 

 Şu anda evimizde 3 kedimiz ve 1 köpeğimiz, Spanca’daki evimizde de bir köpeğimiz var. Bir kedimiz daha vardı, Miço. Yakın zamanda kaybettik, tam 19 yılı beraber geçirmiştik. Benim için neredeyse “oğlum” diyebileceğim bir kediydi. Kanserdi, 5 kez ameliyat oldu. Doktorlar çok önceden öleceğini söylemişti ama beni bırakıp gitmesine hazır olmadığımı bilecek kadar mükemmel bir ilişkimiz vardı, bugüne kadar dayandı. Yeni kedimizin adı Cuma, cuma günü bulduk. Diğer kedimizin adı Pazar, onu da pazar günü bulmuştuk. Diğer kedimizin adı Grişa. Köpeğimizin ismi ise Kuka ama büyüdükçe davranışlarından dolayı ben onu daha çok “Zilli” diye sevmeye başladım. Sapanca’daki köpeğimizin adı da Muska. 

Birbirleriyle anlaşıyorlar mı?

 Tabii hepsinin farklı karakteri var. Örneğin yeni gelen Cuma’mızla Pazar kızımız anlaşamıyor. Glişa’yla baya iyi oynuyorlar. Aralarında nasıl bir kimya var bilemiyorum. Ama genelde, insan dışında tüm canlıların birbirleriyle bir şekilde anlaşabildiklerini düşünüyorum. 

 Bu sevgiyi şirket kültürü haline de getirmişsiniz. Bu süreç nasıl başladı? 

 Zincirlikuyu’daki ofisimizdeyken, sokaktan Şeker ismini verdiğimiz bir kedi bulmuştuk, onunla başladı. Kısırlaştırmayı düşünmediğimiz için 6 ay sonra ondan bir 4 yavru geldi. Sonra o 4 yavrudan 11 yavruya ulaştık. O sırada Sultanbeyli’ye taşındık. Eskiden monitörler tüp şeklindeydi. Sıcak olurdu. Her monitörde bir kedinin olduğu bir ofistik. 

 Çalışanların tepkisi nasıldı? 

 Tabii bazı arkadaşlarımızın kediden korkması, kediyle aynı ortamda bulunmak istememesi gibi sıkıntılar yaşadık. İş yerinde bazı arkadaşlar çok ısrar ederse onların ofisteki yerlerini ona göre değiştirmeye çalıştık. Ama bir müddet sonra yeni işe alımlarda, bu kriter olmasa da bu bilgi verilmeye başlandı. Eğer bu bir tercih edilmeme sebebiyse bilmeleri gereğini söyledik. Bazı çalışanlar da alıştı. Benim yakınlarımdan da ciddi sayıda kediden, köpekten korkan kişi, özellikle Miço ve Kuka sayesinde korkularını giderdiler. 

 Ofisinizde kaç hayvan var şu anda? 

 Burada 3 kedimiz ve bir köpeğimiz var. Ama her ofisimizde çeşitli sayılarda hayvanımız var. Çalışanlarımızın da evlerine götürmelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz, mama desteği veriyoruz. 

 Buradan sahiplenip evine götüren oluyor mu? 

 Tabii. Yardıma muhtaç bir kedi bulduğumuzda alıyoruz ve hemen şirket içinde bir duyuru açıyoruz sahiplenen olur mu diye. Gururla söyleyebilirim ki Ekol, müşterilerimizin aklında ofisimizdeki kedilerle kalıyor. Köpek kolay değil ama kedi çok da temiz bir canlı olduğu için kumunu düzgün bir şekilde yerleştirir, zamanında temizlerseniz kapalı kalmadığı takdirde, problem yaratmıyor. Köpekler kadar beklenti içinde olmuyorlar. Şirketimizde çalışanlarımız, sistemimiz üzerinden tıpkı kırtasiye ihtiyaçları gibi kedi-köpek maması satın alma talebi açabiliyor. 

Bu hayvanlarla kim ilgileniyor? 

 Çeşitli veterinerlerle çalışıyoruz. Bizde hayvanlarla ilgili sorumlu kişi Oral Bey’dir. Bir yöneticimizin aracılığıyla tanıştık. Hayatını hayvanlara adamış, ormanlarda beslemeler yapan, sahiplendiren ve takip eden inanılmaz bir kişi. Ekol’de bu konudan sorumlu yönetici olarak çalışıyor. Elimizden geldiğinde bakıma muhtaç hayvanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Çeşitli barınaklara, ormanlara, tedavileri sahiplendirmelerine yönelik çalışmalar yapıyoruz. Oral Bey konunun uzmanı, çok da iyi bir network’ü var. Gücümüzün yettiğince, elimizden geldiğince daha fazla hayvana onun aracılığıyla dokunmak istiyoruz.


“ÇOCUKLARA HAYVAN SEVGİSİNİ AŞILAYACAĞIZ”

ATLARLA İLGİLENİYOR
Gebze Mollafenari’de 5 bin metrekare kadar küçük bir alanımız var. Orada, bakıma muhtaç eşek ve atlarla ilgileniyoruz. Örneğin bir atımızı neredeyse öldürülmek üzereyken aldık, meğer hamileymiş. Şimdi cici bir tayımız da oldu. 2 tayı henüz iki aylıkken bulduk, ancak birini yaşatamadık. Bir de dünya tatlısı bir sıpamız var. Annesi maalesef Diyarbakır’da öldürülmüştü, oradan getirdik. Şimdi atlarla beraber yaşadığı için kendini at zannediyor. Nasıl koşuyor görmeniz lazım…
“EN BÜYÜK HAYALİM” 30’uncu yılım için kendime hayvanlar için bir yaşam parkı kurma hedefi koymuştum. Bu küçük alan bu amacımın bir başlangıcı oldu. Önümüzdeki yıldan itibaren daha programlı, doğal bir park kurmak ve burada ne cins olursa olsun bakıma muhtaç hayvanlara yardımcı olabilecek kalıcı, kurumsallaşmış bir ortam sağlamak. Hatta bu proje, Türkiye’nin dışına dahi taşabilecek nitelikte. Burada çocuklar da gelip hayvanlarla iç içe kamp yapabilecek.



“HAYVANLARDAN DERS ALMALIYIZ”

SAF SEVGİ
Hayvanları okşamak, o kedilerin mırıltısıyla bir ortamda bulunmak, içinde bulunduğunuz stresi inanılmaz şekilde alıyor. Köpeğinizin akşam eve gelince sizi karşılaması, o an içinde bulunduğunuz her şeyi unutturacak kadar güzel bir duygu. Bence insan için en değerli duygu samimiyet duygusu. Ve bunu, pür olarak görebildiğimiz canlılar hayvanlar. NE ÖĞRETTİ? Amaçları çok basit, mümkün olabildiği kadar sağlıklı bir şekilde ömürlerini tamamlamak. Mücadele etmeleri gereken noktada mücadele ediyorlar ama onun dışında daha farklı bir birim, daha farklı bir yaşam standardı için diğerlerini zorlamıyorlar. Zaten onlardan ders alsak hayat çok daha güzel olur. Bizim insanoğlu olarak şansızlığımız, daha fazlasını düşünebiliyor olmamız.


Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz