Ozan Kırmızı ile iş dışı yaşamını konuştuk...
Nil Dumansızoğlu
Alternatif Bank Genel Müdürü OZAN KIRMIZI, iş ve özel yaşamını degeleme konusunda örnek bir lider profili çiziyor. Yoğun iş temposuna rağmen ailesine zaman ayırmaya büyük önem veren Kırmızı, oğluyla spor aracılığıyla güçlü bir bağ kuruyor. Kendisi de eski bir tenis oyuncusu olan Kırmızı, artık çok zaman ayırmasa da müsabakaları yakından takip ediyor. Sağlıklı bir özel hayatın işteki başarıda etkili olduğunu düşünen Kırmızı, “Dengeyi kurmak, daha verimli olmamı sağlıyor” diyor.
Alternatif Bank CEO’su Ozan Kırmızı, yoğun iş temposuna rağmen spora olan ilgisini hiç kaybetmiyor. Eskiden aktif olarak tenis oynayan Kırmızı, son beş yıldır sahalardan uzak kalsa da tenis dünyasını yakından takip etmeye devam ediyor. Hatta turnuvaları izlemek için yurt dışına özel seyahatler yapan Kırmızı’nın bu yıl haziran ayında rotası Fransa olacak. Kırmızı’nın spora olan ilgisi yalnızca tenisle sınırlı değil. Snooker turnuvalarına da özel ilgisi var. Turnuvaları kaçırmamaya özen göstermesine rağmen Kırmızı, bu sporun özellikle strateji kurma tarafını ilgi çekici buluyor. İş dünyasının zorlu temposunda dengeyi korumaya inanan Kırmızı, profesyonel kariyeriyle özel hayatı arasında sağlam bir uyum yakalamış durumda. Zaman yönetimi ve disipline verdiği önem sayesinde bu dengeyi büyük ölçüde koruduğunu belirten Kırmızı, “Sağlıklı bir özel hayatın olmadığı zaman iş hayatında da sağlıklı bir kariyer yakalamak çok kolay değil. Dengeyi sağlamak, daha verimli olmamı sağlıyor” diyor. Ozan Kırmızı ile iş dışı yaşamını konuştuk:
İş dünyasının çok yoğun bir gündemi var. Siz bu atmosferde iş yaşam dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Açıkçası sağlamaya çalışıyorum. Özel hayattaki denge ve oraya ayrılan zamanın, iş hayatını daha sağlıklı bir noktaya getirdiğine inanıyorum. Diğer türlüsü insanı mental olarak zorlayabiliyor. Onun için mümkün olabildiğince işteyken işe odaklanmaya, işi işte bırakmaya çalışıyorum.
Başarabiliyor musunuz?
Çoğunlukla başarabildiğimi düşünüyorum. Kariyerimin ilk dönemlerinde böyle değildi, son LIFE dönemlerde denge kurmayı daha iyi başarmaya çalışıyorum. Tabii kolay değil, ister istemez yoğun bir tempoda ve ciddi bir gündem içerisinde çalışıyoruz. Muhakkak bölündüğümüz zamanlar oluyor.
İş ve özel hayatı dengede tutabilmenin size en önemli katkısı ne oluyor?
Daha verimli olmamı ve katma değerimi yukarı çekebilmemi sağlıyor. Özel hayatımda ailem, arkadaşlarımla vakit geçirmek, kendime ayırdığım zamanları daha kaliteli geçirmemi sağlıyor. Şuna inanıyorum; sağlıklı bir özel hayatın olmadığı zaman iş hayatında da sağlıklı bir kariyer yakalamak çok kolay değil. Yani en azından sürdürülebilir değil.
Nasıl bir çalışma temponuz var?
Sabah saat 7.00’de uyanıyorum ve ofise geliyorum. Ofise gelmek rutinlerimden biri. Çünkü evin işle karışmasını istemiyorum. Akşam 19.00’a kadar da ofiste oluyorum.
En çok hangi zaman dilimi sizin için daha verimli geçiyor?
Sabah saatleri benim için daha verimli ve keyifli geçiyor. Daha dinç ve yaratıcı olduğumu düşünüyorum. Onun için toplantılarımı, ekiple geçirdiğim zamanları sabah saatlerine organize etmeye çalışıyorum.
İşte stresli bir an yaşadığınız zaman uzaklaşmak için ne yapıyorsunuz?
Masa başından kalkıp biraz yürürüm. O konudan uzaklaşmak için nefes egzersizi yaparım.
İş dışında kendinize ve ailenize zaman yaratma rutininiz nedir?
Akşam 20.00’den şu an 9 yaşında olan oğlumun uyku saati olan 21.30’a kadar onunla zaman geçirmeye çalışıyorum. Onun isteğine göre bu bazen ödev yapmak, bazen bir sosyal aktivite gerçekleştirmek olabiliyor. Sonrasında eşimle vakit geçiriyoruz. Kitap okuyoruz, dizi izliyoruz.
Son zamanlarda ne izliyorsunuz?
Şu sıralar filmlerden biraz uzaklaştım, daha çok dizi izliyorum. En son Succession’ı izledim ve çok keyif aldım. Herkese tavsiye ederim. Dizileri daha çok dijital platformlardan takip ediyorum. Spor programlarını izlediğim Eurosport kanalı hariç neredeyse hiç televizyon izlemiyorum.
Hafta sonlarınız nasıl geçiyor? Oğlunuzla birlikte yapmaktan en fazla keyif aldığınız şeyler nedir?
Oğlumla genelde spor aktivitelerine gitmeyi seviyoruz. Tenis oynuyor, derse birlikte gidiyoruz. Sıkı bir Galatasaraylı. Birlikte maçlara gitmeyi de çok seviyoruz. Kışın rutinlerimiz böyleyken yazları Tekirdağ’daki yazlık evimizde geçiriyoruz. Genel olarak sporun olduğu bir sosyal hayatımız var.
Tenise siz mi yönlendirdiniz?
Evet, farklı disiplinler edinmesi için hem takım hem tekil spor yapmasını istiyordum. Tenis de çok uzun zamanlar yapabileceği, keyifli bir spor olduğu için açıkçası 4 yaşından itibaren yönlendirdim. Artık epey içli dışlı oldu tenisle. Ama futbolu da çok seviyor.
Siz de oynuyor musunuz?
Eskisi kadar zaman ayıramıyorum. Bahsettiğim yazlık evimizde benim de çocukluğum geçti. Orada tenis kortu da vardı. 7 yaşında tenis oynamaya başladım. Oradaki arkadaşlarımla oynuyorduk ve uzun süre de devam ettim. Son 5 yıla kadar aktif olarak oynuyordum ama üst düzey yöneticilikten sonra istediğim kadar zaman ayıramıyorum. Yine de yazları Tekidağ’a gittiğimizde oradaki arkadaşlarımla, ağabeyimle oynuyorum. Ama oynamasam da sıkı bir izleyiciyim.
Tekrar düzenli oynamaya dönmek istiyor musunuz?
Açıkçası çok istiyorum. Tenis, uzun yıllar yapılabilen bir spor olduğu için ileride tekrar başlamayı düşünüyorum. İş hayatını dengeleyip zaman ayırabilecek fırsatı ilk bulduğum zaman muhakkak düzenli oynamaya dönerim.
Peki tenis nasıl bir disiplin istiyor?
Hem mental hem fiziksel bir disiplin gerektiriyor. Bence en önemli özelliği bu. Takım sporlarından biraz daha farklı olarak tek başınasınız ve hem fiziken hem psikolojik olarak o disiplinle devam etmeniz gerekiyor.
Uzun yıllar tenis oynamanın size en önemli katkısı ne oldu?
Teniste mental disiplin çok önemli. Sporun akışında stresli anlarda sakin kalabilmek, doğru kararı hızlı şekilde vermek durumundasınız. Herhalde iş hayatına tenisin en büyük katkısı da bu oldu diyebilirim.
Sıkı bir izleyici olduğunuzu söylediniz. Özel olarak takip ettiğiniz sporcular var mı? Favoriniz kim?
Bizim jenerasyonun en büyük 3 sporcusu Roger Federer, Rafael Nadal ve Novak Djokovic. Federer, bu üçlünün arasında benim için ayrı bir yerdedir. Özellikle alçakgönüllü ve mütevazı kişiliği beni her zaman etkilemiştir. Son dönemdeyse erkeklerde Jannik Sinner ve Carlos Alcaraz, kadınlarda Arina Sabalenka favorilerim arasında.
Hangi müsabakaları takip ediyorsunuz?
Grand Slam turnuvalarını hiç kaçırmam. Avustralya Açık, Wimbledon, Roland Garros ve Amerika Açık, muhakkak takip ettiğim turnuvalardır.
Tenis izlemek için seyahatler yapıyor musunuz?
Evet, geçen yıl Fransa’da Roland Garros’a gitme fırsatı buldum. Çeyrek final maçında da oradaydım. Çok keyifli, farklı bir atmosfer oluyor turnuvalarda. Bu yıl da haziran ayında yine Fransa’ya Roland Garros’a gitmeyi planlıyorum.
Tenis turnuvalarını izlerken nasıl hissediyorsunuz?
Maçları izlerken zihnimde farklı bir şey düşündüğüm bir an olmuyor. Sadece o ana ve maça konsantre oluyorum. Onun için stresten ve diğer bütün olumsuzluklardan uzaklaşıyor, rahatlıyorum.
Türkiye’de genelde futbol, basketbol, son zamanlarda kadın voleybolu daha çok ilgi gören spor dalları. Tenis, bizim ülkemizde çok takip edilmiyor. Sizce neden?
Hem sporun kendisine hem tesislere daha çok yatırım yapılmalı. Sporcular ve kulüpler tarafında daha fazla sponsorluk ve destek yaratmamız gerekiyor. Bir sporcunun yetişmesi için küçük yaşlardan itibaren başlayıp uzun yıllar ona yatırım yapılması gerekiyor. Aksi taktirde iyisporcular çıkmaz.
Tenis dışında hayatınızda spora vakit ayırabiliyor musunuz?
Mümkün olduğunca yürüyüş yapmaya çalışıyorum. Haftada 2 gün, 10 kilometreye yakın yürüyüş yapmaya özen gösteriyorum. Zaten belli bir yaştan sonrasında herhalde en doğru spor yürüyüş.
Nerede yürüyorsunuz?
Kışın soğuk ve yağışlı havalarda yürüyüş bandında yürüyorum. İş yerinde de güzel bir spor salonumuz var. Ama tercihim, daha çok dış mekan oluyor. Hem o temiz hava hem doğanın içinde olmak beni daha mutlu ediyor. Genelde hafta sonları, ailemden önce uyanıp Kemerburgaz’da ormanlık alanda yürüyorum.
STRATEJİK DÜŞÜNMEYE KATKI SAĞLIYOR “MENTAL OLARAK RAHATLATIYOR” Snooker, İngiliz asıllı bir bilardo oyunu. Daha çok strateji odaklı bir oyun. Bundan 2-3 yıl öncesine kadar Türkiye’de masası yoktu. Benim, izlemeyi çok sevdiğim bir spor. Mental olarak rahatlatıyor. Zor bir oyun, hep 4-5 adım ileriyi görmek gerekiyor. Oyunu izlerken strateji ve onu kurabilme ihtimalleri üzerine düşünmek beni çok etkiliyor. 3 ÖNEMLİ TURNUVA Turnuvalar yılın 9 ayı boyunca devam ediyor. 3 tane çok önemli turnuva var. Birleşik Krallık, Masters ve Dünya Şampiyonası. Hepsine “üçlü taş” deniyor. 3 turnuvayı da bir arada kazanabilen sporcunun ayrı bir unvanı oluyor. Ben bulduğum her turnuvayı izlemeye çalışıyorum. Zaman zaman yurt dışına bu nedenle seyahatlerim de oluyor. Aslında turnuva 2 yıl önce Türkiye’ye de bir kez yapıldı. Ama sonra yeterli sponsor desteği olmadığı için sürdürülemedi. İŞ HAYATIYLA İLİŞKİSİ Oyun, iş hayatıyla ilgili de çok mesaj veriyor. Karar alırken 4-5 adım sonrasını görmeli, stratejik düşünebilmelisiniz. Bu da her liderde olması gereken bir özellik. Snooker’ın bu özelliğiyle bana iş hayatında önemli katkısı olduğunu düşünüyorum. |
İKİ KİTAP TAVSİYESİ İYİ’DEN MÜKEMMEL ŞİRKETE Kitap tercihlerim genelde işle ilgili eserlerden yana oluyor. Başucu kitaplarımdan biri Jim Collins’in İyi’den Mükemmel Şirkete kitabı. Bence her liderin okuması gereken bir kitap. Şirketler hep daha iyiye ulaşmanın peşinde. Bir noktaya ulaştığınızda durmuyorsunuz. Bu da iş hayatının en büyük çıkmazlarından biri. REDDEDİLMEZ 21 LİDERLİK YASASI John C. Maxwell’in liderlik kitaplarını çok seviyorum. Her kitabını tavsiye ederim. Ama aralarından benim en iyi bulduğum, Reddedilmez 21 Liderlik Yasası adlı kitabı. Muhakkak okunması gereken bir kitap diye düşünüyorum. |
KIŞ TATİLLERİNDE YENİ YERLER KEŞFEDİYORUZ SEYAHAT PLANI Yazın ailemle yaptığımız seyahatleri kış aylarında planlıyoruz. Onun haricinde ailece kısa kısa tatillere gitmeyi de seviyoruz. Bazen yeme içme, bazen gezip görme, bazen kültür ve sanat üzerine seyahatler planlıyoruz. EN SON NEREYE GİTTİ? Kış aylarında genelde yurt dışına gitmeyi tercih ediyoruz. Yazın daha çok yurt içinde kalıyoruz. Türkiye’nin yaz tatili olanakları bizi daha çok cezbediyor. Kışın daha çok 3-4 günlük, yeni yerler keşfet üzerine seyahatlerimiz oluyor. En son Barcelona’ya gittik. YAZLAR TEKİRDAĞ’DA GEÇİYOR Yazın tekne tatili bir rutinimiz oldu. Bozburun’dan çıkıp 1 hafta teknede oluyoruz. Tatil dışında da Tekirdağ’daki yazlık evimizde oluyoruz. Ben her gün oradan işe gelip gidiyorum. Yol yaklaşık 1 saat sürüyor. Yolda maillerime bakıyorum, rutin işlerimi kontrol ediyorum. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?