İlkem Özar’la fotoğrafçılık üzerine konuştuk...
Nil Dumansızoğlu
Uzun yıllardır fotoğrafçılıkla ilgilenen Kaspersky Türkiye Genel Müdürü İLKEM ÖZAR, pek çok fotoğrafıyla ödül kazandı. Geçtiğimiz yıllarda kendi kişisel sergisini de açan Özar, yeni bir serginin hazırlığını yapıyor. Gelecekte fotoğrafçı kimliğiyle tanınmak istediğini söyleyen Özar, “Her yaşta fotoğraf çekebiliyorsunuz, hep gelişebileceğiniz bir alan. O yüzden bu gelişim hep devam etsin istiyorum. Yani o makine hep yanımda olacak” diyor.
Kaspersky Türkiye Genel Müdürü İlkem Özar’ın en büyük tutkusu fotoğraf çekmek. İş dışında kendini beslediği en önemli alanın fotoğrafçılık olduğunu belirten Özar, yılda 3-4 kez “Fotoğraf Gezginleri” grubuyla yurt dışı seyahatlerine çıkıyor. Bugüne kadar çektiği fotoğraflarla pek çok ödül alan Özar, 2016 yılında “Places & Traces / Yerler ve İzleri” adlı kişisel sergisini de açtı. Yeni bir sergi açmayı da planlayan Özar, “Her yaşta fotoğraf çekebiliyorsunuz, hep gelişebileceğiniz bir alan. O yüzden bu gelişim hep devam etsin istiyorum. Yani o makine hep yanımda olacak” diyor. Özar, şu an profesyonel kimliği daha ön planda olsa da gelecekte fotoğrafçı kimliğiyle tanınmayı hayal ediyor. İlkem Özar’la fotoğrafçılık üzerine konuştuk:
İş ve hayat dengesini nasıl sağlıyorsunuz?
Dönemsel olarak işin hayatımda daha fazla zaman kapladığı oluyor. İşin zirve yaptığı dönemlerde sağlayamasam da yıl toplamında dengeyi bulmaya çalışıyorum. Araya mutlaka seyahat planı alıyorum, çünkü seyahat beni çok dinlendiriyor. Her ne kadar fiziksel olarak yorulsam da zihnimi tazeliyorum. Bambaşka bir alana kanalize olup zevk aldığım bir aktivite içinde olmak bana iyi geliyor. Bunun yanı sıra belli dönemlerde mutlaka aileme vakit LIFE ayırmaya çalışıyorum. İki küçük köpeğim var, onlarla geçirdiğim zaman da beni dinlendiriyor.
Nasıl katkısı oluyor seyahatlerin?
Yeni ülkeler görmek, tanımak, farklı ortamların içinde olmak benim için çok besleyici oluyor. O besleyicilik de ruhuma iyi geliyor. Bu seyahatler sırasında yaptığım fotoğraf çekimleri de vazgeçilmezim. Fotoğraf çekmek, bir canlının hayatına kastetmeden avlanma hissi yaşatıyor. Bir an yakalamak, bir kareyi fark etmek, ışığı doğru görmek beni heyecanlandırıyor.
Fotoğrafçı gözüyle görmek nasıl oluyor?
Fotoğrafçı gözüyle bakmak, kameranın arkasından olmasanız bile etrafı böyle görmeyi gerektiriyor. Normalde belki de fark etmeyeceğiniz detayları algılamanızı, insanları görmenizi, arka planları fark etmenizi, etrafınıza daha açık bir algıyla bakmanızı sağlıyor.
Yılda kaç kez seyahat edebiliyorsunuz?
Yılda 3-4 kez yurt dışına çıkmaya çalışıyorum. İş gezileriyle beraber bu sayı 8’e çıkabiliyor. Geçen yıl zirvelerimden birini yaşadım. Türk Hava Yolları’ndan gelen bilgilendirme mesajına göre dünyayı 2,7 kez dönmüş, 6 gün havada kalmışım.
İş seyahatleri için yurt dışına çıktığınızda da seyahati uzatıp fotoğraf için değerlendiriyor musunuz?
Gittiğim yere göre değişiyor. Örneğin Dubai, çok sık gittiğim için artık uzatma hevesimin olmadığı bir destinasyon haline geldi. Ancak farklı yerleri göreceksem mutlaka 1-2 gün ilave ediyorum. O kadar yol gitmişken kendime de biraz vakit ayırmak istiyorum. Bunu da iş yaşam dengesinin bir parçası olarak görüyorum. Makinemi de çoğunlukla yanımda götürüyorum.
İş dışı fotoğraf seyahatlerine kimlerle çıkıyorsunuz?
Fotoğraf eğitimi almaya başladığım Niko Guido, “Fotoğraf Gezginleri” adlı bir grup kurdu. Bize rehberlik ediyor ve bu gezileri organize ediyor. Bunu da ticari olarak değil, fotoğrafçılıkta ilerlememiz için yapıyor. Yurt dışı seyahatlerine de bu grupla çıkıyorum.
Bir grupla böyle bir faaliyetin içinde olmak nasıl katkı sağlıyor?
Normalde kendi arkadaşlarımla seyahate çıktığımda aklım hep fotoğrafta olmasın diye makinemi yanımda götürmem. Onlarla daha çok birlikte bir şeyler yapıyor, zaman geçiriyoruz. Ancak fotoğrafçı arkadaşlarımla birlikte çıktığım zaman hepimizin derdi aynı oluyor, birbirimizi anlıyoruz. Yaklaşık 12-13 yıldır bu grupla seyahat ediyorum. Beraber o kadar çok seyahate gittik ki o gruptan özel hayatımda da görüştüğüm yeni arkadaşlar da edindim.
Kaç kişi var bu grupta?
Sanırım Niko’nun toplam dokunduğu 200 kişi var. Bunların arasında yurt dışı seyahatlerine katılan 40-50 kişi vardır. Genelde 20 kişilik gruplarla seyahate çıkıyoruz ama yıl içinde o 40-50 kişiyle bir araya geliyoruz.
En son nereye gittiniz?
En son kasım ayında Meksika’da kutlanan Ölüler Günü ile birleştirdiğimiz bir seyahatimiz oldu. Ölüler Günü konseptinin etrafında fotoğraf projesi yaptık. Sonra da seyahatimizi uzatıp Meksika’nın diğer şehirlerini de gezdik. Çok mistik, sihirli bir ortamı vardı. Yemekler, müzikler çok etkileyiciydi.
Önümüzdeki dönem için plan nedir?
Bu yıl eylül ayında Vietnam’a gideceğiz. Vietnam’ı boydan boya gezeceğimiz, 12-13 günlük bir seyahat olacak. Sabırsızlıkla bekliyorum. Yaz aylarında da İskoçya seyahati olacak.
Peki sizin fotoğrafçılığa başlamanız nasıl oldu?
2010’larda fotoğraf çekmeye başladım. Elimde önce otomatik bir makine vardı. Sonra bunu hakkını vererek yapmak için 2013 yılında Niko’dan ders almaya başladım. Fotoğraf çekmeye, gittiğim yerlerin kalıcı bir anısı olması için başlamıştım. Daha sonra Fotoğraf Gezginleri grubuyla gezdikçe öğrendiklerimi daha iyi uygulamaya başladım ve gittikçe gelişti.
Kendinizi nasıl geliştirdiniz?
Farklı fotoğraflara bakıp orada yapılanları uygulamaya çalıştım. Daha sonra gördüğüm, ilgimi çeken bir şeyin duygusunu nasıl daha iyi verebilirim diye üzerine düşünerek, farklı teknikler deneyerek geliştirmeye çalıştım. Farklı fotoğrafçılarla hepimiz aynı şeyi çeksek de herkesin kullandığı teknik ya da açı farklı oluyor. Aynı deklanşöre basıyoruz ama her fotoğrafçının bir imzası var aslında. O kareye hakkını vermek için elimden geleni yapıyorum. Ders almak, makineyi öğrenmek, teknikleri bilmek çok önemli. Ancak bu iş ne kadar çok fotoğraf çekersen o kadar gelişiyor.
İlk çekmeye başladığınız fotoğraflarla bugünküler arasında nasıl farklar görüyorsunuz?
Çok fark var. Hatta sergide kullandığım, ödül almış fotoğraflarımı son çektiklerimle karşılaştırdığımda nasıl bir gelişme olduğunu görebiliyorum. Seyahate çıktığımızda bile ilk günle sonlara doğru çektiğim fotoğraflar arasında fark oluyor. Çünkü iş yoğunluğu nedeniyle bu seyahatler dışında çok dışarı çıkıp fotoğraf çekmeye vakit olmuyor. Bu iş pratik işi, çektikçe ilerliyor.
Peki çekmeyi sevdiğiniz fotoğraflar değişti mi?
Seyahat fotoğrafçılığıyla başladı. Dolayısıyla şehirlerdeki belli alanları içeren, daha geniş perspektifli, insanın veya objenin daha küçük yer tuttuğu fotoğraflar çekiyordum. Zaman içerisinde portreyi de sevmeye başladım. Gittiğim yerlerde insanları çekmeyi, insanların gözündeki, yüzündeki temiz, maskesiz ifadeyi yakalamayı seviyorum. Estetiksel olarak güzel fotoğraf çıkarmayı veya biraz daha güzel duyguları yakalamayı çok seviyorum. Bir sonraki aşamada makro fotoğrafçılığı geliştirmek istiyorum.
Hangi makineyi kullanıyorsunuz?
Şu anda Sony Alpha a7 aynasız makineyi kullanıyorum. Özellikle seyahatteyken çift makine geziyorum. Bir tarafta 24-70 mm, bir tarafta 70- 200 mm lens olan iki body ile dolaşıyorum. Çünkü seyahatlerde yakaladığın anı kaçırmamak için çok hızlı olmak gerekiyor. Lens değiştirmeye vakit harcamak o anı kaçırmama neden olabiliyor. 9 farklı lensim var. Gittiğim yerde çekmek istediğim fotoğraflara göre lensleri yanımda taşıyorum.
“İKİNCİ SERGİMİ AÇMAYI PLANLIYORUM” ÖDÜLLER Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun (FIAP) pek çok yarışmasına katıldım. Şu an EFIAP (Excellence of FIAP) seviyesindeyim. 50’nin üzerinde madalyam var. Fotoğraf grubuyla gittiğimiz seyahatler sonrasında karma sergiler açıyorduk. Katıldığımız karma sergiler oldu. 2016 yılında ilk kişisel sergimi açtım. HAZIRLIK “Places & Traces / Yerler ve İzleri” adlı sergimde 26 fotoğrafım satıldı ve bu beni çok mutlu etti. Çünkü yakın arkadaşlarım bana jest yapmak için değil, hiç tanımadığım fotoğraf seven insanlar aldı. Onların ruhuna dokunabildiğimi hissetmek çok güzel bir duyguydu. 2025 sonu veya 2026 başında ikinci kişisel sergimi açmayı planlıyorum. |
“MAKİNEM HEP YANIMDA OLACAK” EN ÖNEMLİ KATKI Eskiden gittiğim mekanlara daha üstün körü bakıyordum. Ayrıntıları görmüyordum. Fotoğraf çekmeye başladıktan sonra bakış açım değişti. Bütün detayları fark etmeye başladım. Başlarda ayrıntıları fotoğraf için düşünürken şimdi bu kendiliğinden gelişen bir refleks haline geldi. “SABIRLI OLMAYI ÖĞRETTİ” Detaylar fotoğraf için en güzel haline gelene kadar beklemeyi de fotoğraf çekerken öğrendim. Örneğin bir yere gidiyorsunuz, bulut yüzünden ışık doğru değilse o bulut gidene kadar bekliyorsunuz. Doğru kompozisyonu elde etmek için bazen bir saat kenarda durup beklediğimi bilirim. Her şey hemen olsun isteyen biriyken şartların olgunlaşmasını beklemeyi, sabırlı olmayı da fotoğrafçılıkla geliştirdim. EMEKLİLİK PLANI Fotoğraf çekmek, hayatımda her zaman olsun isterim. Her yaşta fotoğraf çekebiliyorsunuz, hep gelişebileceğiniz bir alan. O yüzden bu gelişim hep devam etsin istiyorum. Yani o makine hep yanımda olacak. Şu anda profesyonel kimliğim, fotoğrafçı kimliğimin daha çok önüne geçiyor. Emekli olduktan sonra fotoğrafçı olarak daha çok tanınmak istiyorum. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?