Sahnede kendimi özgür hissediyorum

Zafer Kutanoğlu’yla iş dışı yaşamını ve hobilerini konuştuk...

29.04.2024 11:30:250
Paylaş Tweet Paylaş
Sahnede kendimi özgür hissediyorum

Nil Dumansızoğlu

[email protected]

Aksan Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı ZAFER KUTANOĞLU için stresi yenmenin en güzel yollarından biri müzikle uğraşmak. Yılda bir kez, özellikle doğum gününde iyi bir sanatçıyla sahne alıp beraber düet yapmayı sevdiğini belirten Kutanoğlu’nun vazgeçilmez eğlencesi, dostlarıyla bir araya gelip şarkılar, türküler söylemek. Halk müziğine özel ilgisi olduğunu da söyleyen Kutanoğlu, “Zaman içinde müzik benim için duygularımı anlatmanın bir yolu haline geldi. Sahnede kendimi özgür hissediyorum” diyor.

Müzik, resim, koleksiyonerlik, seyahat gibi pek çok farklı alanla ilgilenen Aksan Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kutanoğlu, birkaç ay öncesine kadar işle özel hayat arasındaki dengeyi sağlamakta zorlanıyordu. Ancak geçirdiği kalp krizi onun için bir dönüm noktası oldu ve özel yaşamına daha fazla zaman ayırmaya başladı. Çalışma saatlerini azaltan Kutanoğlu, ailesine ayırdığı zamanı daha verimli kullanma kararı aldı. Artık sağlığına daha çok dikkat ettiğini söyleyen Kutanoğlu, “Stresten en büyük arınma yöntemim, oğlum Kerem’le oynamak, seyahat etmek ve eşimle birlikte sahne almak” diyor. Müziğin hayatının vazgeçilmezlerinden biri olduğunu belirten Kutanoğlu, yılda bir kez iyi bir sanatçıyla sahne alıyor. Yakın zamanda Kubat’la sahneye çıkacağını sözlerine ekleyen Kutanoğlu, sahnede özgürleştiğini düşünüyor. Zafer Kutanoğlu’yla iş dışı yaşamını ve hobilerini konuştuk: 

Yoğun iş hayatında, iş yaşam dengesini nasıl kuruyorsunuz? 

Aslında çok sayıda hobisi olan bir insan olmama rağmen ben de bu dengeyi tam anlamıyla sağlayamamış olabilirim. Bunun en büyük etkeni, elbette fazlaca iş yüküm olması. Ayrıca işimi sevdiğim ve işimi de bir hobi gibi gördüğüm için bugüne kadar bu durum beni rahatsız etmedi. Yani işte eğlendiğim için bana sanki iş gibi gelmiyordu. Ama neticede iş, hayatımın büyük kısmını alıyordu. 7 Ocak’ta ABD’de bir kalp krizi geçirdim ve sonrasında bu durum değişti. İşe yine aynı önemi veriyorum, ancak şimdi görece daha az vakit harcıyorum. 

Nasıl bir değişim oldu hayatınızda?

Yaşadığım kalp krizinden sonra iş yaşam dengesini sağlama kararı aldım. Daha az çalışmaya karar verdim. Çünkü hayatın çok uzun olmadığını, kısa olduğunu ve en güzel şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünmeye başladım. Dolayısıyla 24 saatlik bir günün 8 saatini uyuyorum, 5 saatini çalışıyorum ve geriye kalan 11 saatini aileme, kendime ve hobilerime ayırıyorum. Sağlığıma dikkat ediyorum, hayatta her şeyin başı sağlık demişler. Çok doğru, sağlık olmazsa hiçbir şey yapamazsınız. Sağlık için günde 1 saat düzenli yürüyüşüm var. Yemek de benim için çok önemli. Tabii Diyarbakırlı oluşumdan dolayı yemek hobilerimden biri, ayrıca çok iyi yemek yaparım. Vaktimin bir kısmını da Galatasaray’a ayırıyorum. Galatasaray’da yöneticiyim. Oradaki yönetici arkadaşlarımla birlikte Galatasaray için daha iyi ne yapabiliriz diye bakıyoruz. Ayrıca maçlara gidiyorum. Kısacası iş yaşam dengesini sağlayarak tüm bunlara vakit ayırabilecek durumdayım. 

İş dışında kendinize ve ailenize zaman yaratma planınız nedir? 

15 yaşında 2 kızım ve 1,5 yaşında bir oğlum var. Oğlumla çok zaman geçiriyor, ona sürekli daha fazla zaman ayırmaya çalışıyorum. Çünkü hem onunla vakit geçirmek çok keyifli hem en güzel yaşları. Üstümdeki bütün stresi alıyor diyebilirim. Yine eşimle bol bol vakit geçirmeye çalışıyoruz, çeşitli etkinliklere katılıyoruz. Beraber seyahat etmeyi seviyoruz, fırsat buldukça seyahat ediyoruz. Onun dışında sinema, tiyatro gibi aktivitelerimiz oluyor. İkimizin de resme, sanata merakı var. Düzenli olarak sergileri geziyoruz. En çok dikkatimizi çeken, içli dışlı olduğumuz favori tablolarımız ve favori ressamlarımız var. 

Stresten uzak kalmak için neler yapıyorsunuz? 

Stresten en büyük arınma yöntemim, oğlum Kerem’le oynamak. İkincisi ise seyahat etmek. Üçüncüsü de eşimle birlikte sahne almak. Gittiğimiz bazı mekanlarda mikrofonu bize verirler ve biz de bildiğimiz şarkıları söyleriz. Bazen evde eşimle baş başa oturup birbirimize de şarkılar söyler, eğleniriz. Yılda bir kez, özellikle doğum günümde iyi bir sanatçıyla sahne alıp beraber düet yapmayı severim. Geceler düzenlemeyi ve dostlarımı oraya davet edip beraber eğlenip şarkılar, türküler söylemek de en büyük hobilerimden biri. 

Müziğe özel ilginiz olduğunu söylediniz. Müzik, sizin için ne ifade ediyor? 

Evet, özellikle şarkı söylemeyi severim. Hep müzik dolu bir çevrem oldu. Yakınımda, dostluğunu paylaştığım Arif Sağ, Mahsuni Şerif, Naci Bayşu, İsmail Derker, Hüseyin Turan, Kubat, Kenan Doğulu gibi pek çok başarılı isim var. Böylesi müzik dolu bir ortamda beğenilerim şekillendi. Kendimi hem çalarak hem söyleyerek ifade etmeyi öğrendim ve zaman içinde müzik duygularımı anlatmanın bir yolu haline geldi benim için. 

Nerelerde, nasıl ortamlarda şarkı söylüyorsunuz? 

Bazen aile, bazen dostlar arasında söylerim. Yılda belki birkaç kez de kalabalığın olduğu bir sahnede çıkarım. Bu bana daha büyük bir keyif veriyor, sahnede kendimi çok özgür hissediyorum. Yakın zamanda Kubat ile sahne alacağım. Kubat çok yakın bir dostum, 20-27 yıllık bir geçmişimiz var. 

En çok hangi müzik tarzı ilginizi çekiyor?

Müzikte her tarz değerlidir ama benim ilgimi daha çok halk müziği, özgün müzik ve sanat müziği çekiyor. Bunları söylemekten keyif alıyorum. Bunların dışında arabesk ve fantezi de söylediğim oluyor. Özellikle halk müziğindeki duygulu şarkıları seviyorum. 

Hangi enstrümanları çalıyorsunuz? 

Piyano, bağlama ve gitar çalabiliyorum. Piyano çalmaya 7 yaşında başladım, herhangi bir eğitim almadan, kendim öğrenerek. Piyanodan sonra bağlama çalmaya başladım. Sonra gitar eğitimi aldım. Müzik aletlerinde kendimi sürekli geliştiriyorum. 

Resim sanatına da ilginiz olduğunu biliyorum. En sevdiğiniz sanatçılar ve eserlerinden örnekler verebilir misiniz? Bunların sizi neden etkilediğini kısaca anlatabilir misiniz? 

Tercihim Ahmet Güneştekin, Ergin İnan, Burhan Doğançay, Devrim Erbil, Mehmet Gün, İbrahim Safi, Yalçın Gökçebağ ve modern resimler. Bu isimlerin eserlerinde, uzam-zaman sınırının ötesinde, insanı insan yapan sorunları, özellikleri, yaşanmışlıkları buluyorum. 

Koleksiyonerliğine nasıl başladınız? 

Resim gençliğimin ilk yıllarından itibaren ilgimi çekmiştir. Bu ilgim sürekli artarak devam etti ve beğendiğim nitelikli eserlerin bulunduğu bir koleksiyon oluşturmaya karar verdim. 

İlk satın aldığınız eser hangisiydi? Sizin için anlamı nedir? 

Koleksiyonumda en çok yer alan isimlerden biri Ahmet Güneştekin. Kendisini birebir tanırım. Her eserinin arkasında ayrı bir hikaye, ayrı bir ilham vardır ki bunları kendisinden bizzat dinlediğim için her biri benim için bir kat daha kıymetli. Çalışma masamın arkasındaki Şahmeran’ı anlatan eseri beni özellikle etkileyen bir parçadır. 

Sanata olan ilginiz geliştikçe iş insanı kimliğiniz nasıl değişti ve gelişti? Sanatın size iş yaşamında katkısı ne oldu? 

Ufkumu ileri taşıdı diyebilirim. Her konuda kullanabileceğim bir bakış açısı zenginliği kazandırdı bana. Sanata olan ilgimi iş hayatına da aktardım. Örneğin her 4 ayda bir Sanat ve Sanayi Günleri adı altında, alanında başarılı sanatçıları ağırlıyoruz. Bir sanatçı, bir sanayici konuğumuz oluyor. Murat Ülker, Ahmet Güneştekin, Mert Fırat, Gamze Cizreli ve en son Ali Sunal’ı davet ettik, söyleşiler düzenledik.


“ESERDE KENDİ İÇ DÜNYAMDAN PARÇALAR ARIYORUM”

KOLEKSİYONUNDA KİMLER VAR? 
Çağdaş ve son dönem eserler ilgimi çekiyor. Resimde ilgim klasik eserlerden ülkemizden ressamların eserlerine kaydı diyebilirim. Koleksiyonumda Ahmet Güneştekin, Ergin İnan, Burhan Doğançay, Devrim Erbil, Mehmet Gün, İbrahim Safi ve Yalçın Gökçebağ’ın eserleri bulunuyor.

ESERLERİ SEÇME KRİTERİ Bana sorarsanız insan resimde kendi iç dünyasından parçalar arar. Benim için de en büyük etken, eserin hikayesiyle kendi hikayemin örtüşmesi. Bu etken bir sanat eserinin kendine özgü kıstaslarıyla birleşince aradığımı bulduğumu düşünüyorum.

ŞİRKETİN DUVARLARINDA SERGİLİYOR 
Koleksiyonumun belirli bir kısmını halihazırda sergiliyorum. Aksan Kozmetik’in duvarlarında kimi kıymetli eserler yer alıyor. Çalışanlarımız her gün bu eserlerle iç içe. Onlar için de farklı bir motivasyon kaynağı oluyor. Yine şirketimizde ağırladığımız misafirlerimiz ve iş ortaklarımız da bu eserleri görme fırsatını yakalıyorlar. Bu konuda kendilerinden çok güzel yorumlar alıyoruz.



“KOLEKSİYONUM, BENİ ANLATAN BİR KOMPOZİSYON”

ANTİKA GÜMÜŞ VE PORSELEN 
Koleksiyon yapmak insanın özellikle sabır ve disiplin konularında kendini geliştirmesini sağlıyor. Resmin yanı sıra bir diğer koleksiyon alanım da asırlık gümüş antika tepsiler ve antika porselenler. 2002 yılından bu yana biriktiriyorum. Koleksiyonumda çoğunlukla 18’inci yüzyıla ait, genellikle Christofle marka porselenler bulunuyor.

MÜZAYEDELERE KATILIYOR Antika objeler için ara sıra müzayedelere katılıyorum. Geçmişten günümüze miras kalan bu objelerin koleksiyonumda olması bana büyük bir keyif veriyor. Koleksiyonum bir bakıma beni anlatan bir kompozisyon. Bu nedenle koleksiyonuma kattığım her parça, beni anlatan bir bileşen.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz