Hayati bir bileşen

Bir tutam tuza sadece yemeklerde gereksinim duyulmuyor. Sonuçta tuz bir lezzetlendiriciden çok daha fazlası... Tuza sabun, cam ve plastik kaplarda da rastlamak mümkün...

2.11.2017 11:36:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hayati bir bileşen

Sabah kahvenize kazara şeker yerine tuz attığınız için ilk yudumu aldığınızda tükürdüğünüz oldu mu? Peki her ikisi bu kadar benzer olmasına rağmen tadı dışında şekerde olmayan ama tuzda olan şey nedir? Tuzu her formu ve yönüyle özel bir hammadde yapan onun elektrostatik güçleri. Tuzdan günlük bağlamda bahsettiğimizde sofra tuzu olarak da bilinen sodyum klorürü kastediyoruz. Ancak bir kimyagerin bakış açısında tuz sadece çok sayıda tuzdan biridir. Sonuçta “tuz” kavramının içine iyonik katı bileşenlerin tamamı giriyor. Tuzlar sıklıkla büyüleyici kristal şekillerde oluşur, ancak her kristal de tuz değildir. Her tuzun içinde pozitif ve negatif yükler var. Dolayısıyla bağ kurma isteği de... Tuzu çok yönlü yapan da işte bu özelliği. Örneğin tuz sabun şeklinde (kimya terimleriyle yağ asitlerinin sodyum ve potasyum tuzları) yer aldığı banyolarda, derimiz üzerindeki yağlarla ve onların içindeki kirlerle bağ kurmak için bekliyor. Elektrostatik bağlar kurmakta bazı bitkisel boyaların tuz kadar istekli olması da çok işe yarar. Mesela el dokuma halıların üzerindeki kırmızı şarap lekeleri tuzla ovulduğunda ortadan kayboluyor, çünkü tuz ve boya birbirini çeker. 

BÜTÜN TUZLAR AYNI DEĞİL

Tuzlar beyaz ya da dezenfektan özellikleri yüzünden deodorantlarda kullanılan mor renkli potasyum permanganat gibi renkli olabiliyor. Tuzlu bir meyankökü bileşimi olan amonyum klorür gibi baharatlı da olmaları mümkün ya da tuzlar zehirli olmasına rağmen 19’uncu yüzyıla kadar tatlandırıcı olarak kullanılan (aynı zamanda kurşun şekeri olarak bilinen) kurşun asetat gibi tatlı da olabiliyor. Bazı tuzlar ise altın çıkarılmasında kullanılan potasyum siyanür gibi zehirli bir özelliği sahip oluyor. Tabii en fazla bilinen tuz türü sodyum klorür. Ancak küresel sofra tuzu üretiminin yaklaşık yüzde 95’i yemeklerimize girmiyor, onun yerine alüminyumdan küspeye kadar değişen geniş bir yelpazedeki ürünler için hammadde olarak kullanılıyor. Tuz hareket ederken yani sıvı haldeyken çok özgün özelliklere sahip. Almanya Bonn Üniversitesi’ndeki Mulliken Teorik Kimya Merkezi’nden Profesör Barbara Kirchner, “İyonik sıvılar elektrik yüklü moleküllerden oluşur. Molekül iyonlarının çeşitli kombinasyonlarından sonsuz çeşitlilikte yeni sıvılar elde etmek mümkün. Örneğin şu anda lityumhava aküler alanında tuzların enerji depolama özellikleri hakkında bir araştırma yapılıyor” diyor. İyonik sıvılar ayrıca termal güneş enerjisi alanında da birer ısı depolama aracı olarak çok önemli bir rol oynuyor. 

AŞIRIYA KAÇMAYIN 

Tuzun fizyolojik fonksiyonları olmaksızın hiçbir canlı hayatta kalamaz. Vücutlarımız ortalamada 150-300 gram sodyum klorür içerir. Ağır çalışarak veya terleyerek ne kadar tuz kaybedersek, o miktarda tuzu yiyecek tüketerek yerine geri koymalıyız ki bu miktar günde 6 gram kadar olabilir. Çünkü tuz iyonları bedenlerimizde bir tür evrensel düzenleyici görevi görür. Hatta sinir ve kas işlevleriyle vücut sıvısı ve kan basıncının dengelenmesinde yaşamsal öneme sahiptir. Tuz olmazsa biz kesinlikle yaşayamayız. Hayret verici olan ise fizyolojik olarak gerekli olanla ölümcül doz arasındaki farkın sadece 20 faktör olması. Eğer bir insan bir günde vücut ağırlığının her bir kilogramı başına yaklaşık bir gram tuz tüketirse, onun fiziksel kondisyonuna bağlı olarak bu kişinin ölme ihtimali yüzde 50’dir. Bu yüzden 60 kilogram ağırlığındaki bir yetişkin 24 saat içinde 60 gram tuz kaybettiğinde ölebilir. 15 kilogram ağırlığındaki küçük bir çocuk için ölümcül doz ise 15 gramlık bir yemek kaşığı kadar küçük olabilir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz