Enerji tasarrufunu yeniden keşfedin

Günümüzde enerji verimliliği çok revaçta. Sadece iklim değişikliğini yavaşlatmakla kalmıyor aynı zamanda yüksek enerji maliyetlerine katlanan ülkeler ve enerji vahaları olarak bilinenler için ekonomik rekabet gücünün sağlanmasında çok önemli bir faktör olarak duruyor.

15.08.2014 13:22:390
Paylaş Tweet Paylaş
Enerji tasarrufunu yeniden keşfedin
Birleşik Arap Emirlikleri (UAE), uçsuz bucaksız doğalgazve petrol kaynaklarıyla adeta bir enerji altın madenidir. Buna rağmen bu ülke yeni sürdürülebilirlik kavramlarının geliştirilmesine yoğun şekilde yatırım yapıyor. Bu projelerden biri iddialı hedefleriyle dikkat çekiyor.

Tabloları görmek için görsellere tıklayın.
Bu proje Abu Dabi'de yüzde 100 karbondioksit emisyonsuz ve çevreyle uyumlu kentsel bir yerleşim biriminin inşasıyla ilgili. Bazı planlama değişiklikleri ve inşaat gecikmelerine rağmen Masdar şehrinin önümüzdeki birkaç yıl içinde tamamlanması bekleniyor.

2014 Ocak ayından bu yana bu şehirdeki binalardan biri çölün tam ortasında çevre dostu ve enerji cimrisi bir yaşamın ön görünümünü sunuyor. Bu bina aslında Siemens'in enerji verimliliğiyle LEED Platinum sertifikasını kazanmış Ortadoğu'daki genel merkezi.

Portföyü içinde Masdar şehrinde kullanılan bina sistemlerinin de olduğu Siemens Altyapı ve Şehirler Sektörü'nün CEO'su Roland Busch, "Siemens'in binası tabiri caizse kutu içinde kutu şeklinde tasarlanmıştır" diyor.

Sürdürülebilir malzemelerin, daha da önemlisi Siemens teknolojilerinin kullanılması sayesinde Siemens'in bu yeni genel merkezinin enerji talebi Almanya'daki enerji tasarruflu bir binanınkine eşit. Binanın dış kaplamasının içinde gün boyunca güneşin pozisyonuna göre hizalanarak yeterince gölge sağlayan metal paneller var.

Aynı zamanda avlulardaki cam-kanlar aracılığıyla güneş ışığı binanın aşağısındaki ortak kullanım alanlarına ve çalışma odalarına yansıtılıyor. Ortadaki büyük avlu sayesinde sıcak hava baca etkisiyle dışarı atılıyor. Bunun dışında klima tesisatından gelen yoğuşmuşsıvı ise sulamada kullanılıyor.~

Çöl iklimi.
Busch, "Bu gerçekten sürdürülebilir bir bina çünkü sıcaklıkların sık sık 45 santigrad derecenin üzerine çıktığı bir iklimde bile LEED Platinum sertifikasını kazanmayı başarabilmiş. Bu özelliği onu kesinlikle eşsiz kılıyor ve günümüzde teknolojinin nelere muktedir olduğunu gösteriyor" diyor.

Ancak halen bir sorun var: Madem ki UAE bu kadar ucuz enerji zengini bir ülke o halde neden Masdar şehri gibi projelere ve yeni Siemens genel merkezi gibi sofistike binalara milyarlarca para yatırıyor?

Bu sorunun cevabını bulmak için geleceğe bakmak gerekir. Uzun vadede Ortadoğu'da bile çok sınırlı miktarda doğalgaz ve petrol çıkacak. Bu yüzden ülkeler fosil çağı sona erdikten sonra da refahlarını sürdürmeyi garanti altına almak için geleceğe yatırım yapıyor.

Endüstrileşmiş çok sayıda ülkede bu sorunun çok daha fazla aciliyeti var. Bilhassa Avrupalı ekonomiler artan enerji maliyetleri yüzünden olağanüstü bir baskı altında. Ne gariptir ki bu alandaki kilit maliyet unsurları arasında Avrupalı ülkelerin hızla gelişen iklim değişikliğiyle mücadele etmekte kullanılacak kavramları geliştirme çabaları var.

Bu durum özellikle enerji geçiş sürecindeki Almanya için geçerli. Bu ülkenin yenilenebilir enerjiyi yoğun bir şekilde desteklemesi sonucunda elektriğin kilovat-saat (kWh) fiyatları roket hızında yukarı fırlamış durumda.

Alman endüstrisi şu anda kWh başına yaklaşık 15 Sent ödüyor ki bu rakam Avrupa ortalamasından yüzde 24 daha yüksek. Atlantik ötesine bakmak bile Alman şirketlerinin moralini bozmaya yetiyor zira kayadan çıkarılan doğalgaz sayesinde Amerikan endüstrisi için elektrik fiyatları fevkalade düştü (şu anda kWh başına yaklaşık 5 Sent).

Her ne kadar elektrik maliyetleri sıralamasında Çin ile Hindistan hemen arkasından geliyor olsa da bu kadar düşük fiyata hiçbirülkede rastlanması mümkün değil (grafiğe bakınız). Buna ilaveten ABD'de çok sayıda köhnemiş kömürle çalışan enerji santrallerinin yerini yepyeni gazla çalışan santrallerin almasıyla 2012 yılında karbondioksit salımlarında tahmini yüzde 6'lık bir düşüş kaydedildi. Bu arada yine aynı yıl Almanya'da elektrik üretiminden kaynaklanan salımlar yaklaşık yüzde 3 oranında artış gösterdi.~

Tasarruftan gelen rekabet avantajı.
Avrupa'daki endüstriyel şirketler, elektrik maliyetlerinin ciddi oranda düşük olduğu bölgelerle rekabet etmekte enerji tasarrufunun kilit bir faktör olduğunu artık anlamış durumda. Bir tasarruf yöntemi de tıpkı bahçe aletleri imalatçısı Gardena'nın kullandığına benzer akıllı yük yönetim sistemlerine başvurmaktır.

Bu şirket, azami yüklenmeleri önleyen bir yoldan enerji kullanımını otoma-tikman düzenleyen bir sistem kullanıyor. Bir diğer örneği ise üretim atığı ısısından elektrik üreten bir düz cam imalatçısı sunuyor.

Akıllı bina teknolojileriyle enerji talebi yüzde 40'a varan oranlarda düşürülebilir. Enerji obezi çelik endüstrisini "diyete" sokacak kadar verimli akıllı çözümler şimdiden piyasada boy gösteriyor. Bu gibi önlemler sadece enerji talebini ve salımları kısmakla kalmaz aynı zamanda faaliyet giderlerini de ciddi oranda düşürebilir.

Avusturya, Linz'deki Siemens VAI Metal Teknolojileri'nde Teknoloji ve İnovasyon Yönetimi ile ECO Çözüm-ler'in başkanı Dr. Alexander Fleischanderl'e göre çelik endüstrisinin burada başarmak zorunda olduğu çok şey var.

Fleischanderl, "Şayet bu endüstri enerjiyle hammaddelerden tasarruf etmek ve karbon salımlarını minimum seviyeye indirmek için mevcut Siemens teknolojilerinin tamamından faydalanıyor olsaydı, o zaman pratikte her şeyi ekonomik ve fiziksel anlamda mümkün olduğunca mantıklı bir şekilde yapıyor olurdu" diyor.

Bu gibi örnekler endüstride enerji verimliliğini artırmanın çok sayıda yolu olduğunu gösteriyor. Bunlardan bazıları bir şirketin maliyetlerini aşağıya çekerek onun rekabet gücünü artırmasını ve dolayısıyla istihdamın muhafaza edilmesini de sağlıyor.

Ancak rekabet gücünün artırılmasında enerji verimliliğinden bir kaldıraç gibi faydalanmak için çok daha fazlası yapılabilir. Simens'in şu aralar Volkswagen ve FraunhoferGesellschaft ile birlikte otomotiv endüstrisindeki endüstri robotlarının devinimlerini ve dolayısıyla enerji tüketimlerini optimumlaştırmak için üzerinde çalıştıkları araştırma projeleri, enerji verimliliğinin gelecekte çok revaçta olacağını gösteriyor.~

Enerji talebini sürdürülebilir bir şekilde uzun vadeli azaltmayı başarabilmek için halen birtakım ekstra yasal düzenlemelere gerek var. Bu gibi yasalar Avrupa'da çıkarılmak üzere. Örneğin yeni bir yönetmelikle AB üyesi ülkelerin 2010 ila 2012 yılları arasındaki ortalama enerji taleplerinin yüzde 1,5'lik kısmına eşit miktarda 2014 ila 2020 arası dönemde yıllık enerji tasarrufu yapmış olmaları zorunlu hale getiriliyor.

Enerji verimliliğindeki bu artış gelecek açısından çok önemli, çünkü en temiz ve en ucuz enerji asla kullanılmamış enerjidir. Bu konuda rekabet gücü gelecekte çok önemli bir hal alacak, çünkü elektriğin ve diğer enerji formlarının fiyatlarındaki gelişmeleri öngörmek neredeyse imkansız.

Dahası, artan fiyatlar yüzünden değer yaratım zincirlerinin enerjinin son derece ucuz olduğu ABD gibi ülkelere kaymasına yol açmasına da izin verilmemeli. Alman hükümeti bu riskin farkında ve Almanya'nın Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası'nda bir an önce değişiklik yapmayı ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girecek yeni bir yasa çıkarmayı planlıyor.

Olası önlemler arasında daha az pahalı teknolojilere odaklanmak, 2017 yılından itibaren sübvansiyon seviyelerini belirlemek için bir ihale sürecinden faydalanmak ve bağlayıcı bir doğrudan pazarlama sistemine ya da bütün elektrik tüketicilerinin yenilenebilir enerji kaynaklarının finansmanına adamakıllı katkıda bulunmalarını sağlayacak bir sisteme geçmek olacak. Bu reform aslında bir yandan elektrik fiyatlarında daha fazla artışları yavaşlatmak diğer yandan da enerji geçiş sürecinin hedeflerine bağlı kalmak anlamına geliyor.

Dalgalanan enerji piyasası.
Bilhassa rüzgar ve güneş enerjisi yüzünden enerji piyasasında dalgalanmaların zaman içinde artacağı daha şimdiden belli. Çünkü bu gibi kaynakların kullanımıyla sadece enerji talebi değil aynı zamanda arzı da dalgalanmaya başlayacak.~

Bu yüzden burada kilit soru, fiyatların düşük kalmasını sağlarken, şebekenin dengesini bozmayacak şekilde şebekeye verilen enerjide yenilenebilirlerin payının ne olacağıdır. Her ne kadar Almanya gibi endüstrileşmiş bir ülkeyi sadece yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrikle beslemek teorik olarak mümkünmüş gibi görünse de bunun kaça mal olacağı çok net değil.

Net olan tek bir şey var ki o da verimli enerji depolama çözümlerine ve bir hayli verimli gazla çalışan enerji santrallerine çok gerek duyulacağıdır. Sadece bu şekilde rüzgar veya güneş ışığı kesildiğinde şebekenin dakikalar içinde takviye edilmesi mümkün olabilir. Bu gibi gazla çalışan tesisler daha uzak bir gelecekte hidrojen veya metan gazıyla da çalıştırılabilir.

Bu gazlar aslında rüzgar ve güneş tesislerindeki ihtiyaç fazlası enerjiden faydalanılarak elektroliz veya metanizasyon süreçleri aracılığıyla çevre dostu bir şekilde de üretilebilir. Şebeke istikrarının korunmasını sağlamak için enerji tüketen cihazlar da talebi dalgalanan enerji arzına göre neredeyse gerçek zamanlı olarak ayarlamak zorunda kalacak.

Bunun nasıl çalışacağının bir örneği şu anda Bornholm'da Danimarka adasındaki Avrupa'nın en büyük akıllı şebekesi projesinde gözler önüne seriliyor. Orada bina ısıtma üniteleri, kazanlar ve ısı pompaları ev sakinlerinin konforlarını hiç bozmadan elektrik arzına göre kendi çalışmalarını otomatikman ayarlayabiliyor.

Ancak havayla ilgili dalgalanmalara karşı uygun bir tepki süresi sağlanması için ye-nilenebilirlerden gelen enerji arzının birkaç gün önceden planlanmasının gerekeceği gelecekte bu da yeterli olmayacaktır.

Bu yüzden Siemens, bu gibi dalgalanmaları ve dolayısıyla geleceğin elektrik piyasalarını daha yönetilebilir bir hale getirmek için nöral ağlara dayalı bir öngörü yazılımı geliştirdi. Münih'teki Siemens Kurumsal Tek-nolojiler'den Dr. Ralph Grothmann, "Bu yazılım yenilenebilirlerden üretilecek elektrik miktarını birkaç gün öncesinden tahmin edebiliyor ve ardından bu verileri aynı dönemdeki beklenen taleple karşılaştırabiliyor.~

Bu sayede ihtiyaç fazlası elektrik veya arz darboğazları gibi durumları önceden kesti rebilmek ve sonra uygun bir plan yapmak mümkün oluyor. İhtiyaç fazlası enerji böylelikle çok daha etkin bir şekilde pazarlanabilir. Bu yazılım aynı zamanda geleneksel elektrik santrallerinin yedekleme sistemleri olarak çok daha verimli ve dolayısıyla çok daha düşük bir maliyette yönetilmelerini de sağlıyor" diyor.

Bu örnekler Avrupa'nın mecbur olduğu bir işi isteyerek yapabilmesi veya Avrupa endüstrisinin enerji maliyetleri yüksek kalmaya devam etse bile dünya pazarlarında rekabet etmeyi sürdürecek ise en azından yüzleştiği meydan okumaları bilmesi bakımından oldukça ümit verici.

Burada harcanan çabalar fosil yakıt çağı sonrasında aslında Avrupa'ya esaslı bir rekabet gücü kazandırabilecek yeni ürünlerin ve çözümlerin yaratılmasının önünü bile açabilir. Her halükarda, mesele enerji verimliliği olduğunda hiçbir şeyin imkansız olduğu düşünülmemelidir.

Başka hiçbir şey sayılmasa bile sırf Siemens'in Abu Dabi'deki genel merkezi bile bunun somut bir ispatıdır. Sonuçta daha sadece birkaç yıl öncesinde çöl iklimi şartlarındaki bir binanın Almanya'daki enerji tasarruflu bir bina kadar konforlu ve verimli olabileceği kimin aklına gelirdi ki?

Sebastian Webel

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz