* Eğitim aldınız mı?
Tabii. İlk özel hocam Fransız bir madamdı. Çok
disiplinliydi. Adana’da yaşayan piyanist hem de
Fransız. 70’li yıllar için ender bir durumdur bu. Haftada
3 kez ders verirdi.
* Sever miydiniz dersleri?
İlk zamanlar değil. Hocanın geleceği saatlerde yemek
masasının altına saklanırdım. Her şeyde olduğu gibi öğrenme süreci zor oluyor. Belli bir aşamayı atlattıktan
sonra keyif alıyorsunuz. Ben o dönemde ders almak
istememiştim. Öğrendikçe, çaldıkça sevdim.
Madamdan sonraki öğretmenim oturup notaları
ezberletmek yerine kendisi çalar bana söyletirdi.
Benim kulağım çok kuvvetliydi. Öğretmen bir kere
çalınca notasız çalardım. İleriki denemde notayla
gitmek gerekti.
* Eğitiminiz ne kadar sürdü?
12 - 13 yıl haftada 3 kez evimizde özel ders aldım. Ta
ki üniversite eğitimi için Londra’ya gidene kadar.
* Eğitim almaya başladığınız dönemde piyanist
olmayı düşündünüz mü? Önünüzdeki engeller
neydi?
Piyanist olmak hayalimdi. Önümde pek de engel
yoktu açıkçası. Kulağım çok iyiydi, bu da sanırım
babamdan bana geçti. Ama babamla hafta sonları
işe giderdim. İş hayatı daha öne çıktı benim için.
Piyanist olmak hayalimdi ama önceliğim olmadı.
Profesyonelce yapmak yerine hobi olsun istedim.
* Bir müzik aleti çalmak size ne kattı?
Bir değil iki. * Piyano dışında bir müzik aleti daha mı
çalışıyorsunuz?
Evet. Lise son sınıftayken keman dersi aldım. Ama
piyano kadar ilerletemedim. Üniversite sınavına
hazırlandığım zamanlarda başladım keman eğitimi
almaya. Hatta lise sonda okul orkestrasında keman
çalıyordum. Okul olarak bir yarışmaya katılıp üçüncü
olmuştuk.
* Hala çalıyor musunuz?
Hayır. Eğitimim kısa sürdü. Bir yıl eğitim aldım.
Üniversiteye hazırlanırken hem piyano hem de keman
dersi almak zor geldi. Piyano hocamın eşi veriyordu
keman dersini. Ama kısa bir eğitimdi.
* Şu anda evinizde bir piyano var mı?
Evet güzel bir piyanomuz var. Blüthner-Leipzig marka.
* Her gün çalabiliyor musunuz?
Ne yazık ki hayır. Keşke her gün çalabilsem. Tempom
o kadar yoğun ki... Haftalarca tuşlara parmaklarım
değmiyor.
* Bir gününüz nasıl geçiyor?
Benim hayatım; iş ve özel hayat ile STK’lar olmak üzere
üçe ayrılmış durumda. STK’lar özel hayatımdan zaman alıyor. Erken uyanıyorum. 06:30 gibi… Ardından
08:15’te ofiste oluyorum. Kendi işlerimle uğraşıyorum.
STK’larla ilgili yapılması gerekenler üzerine
çalışıyorum. Ama akşam üstü 6 gibi evde olmaya
çalışıyorum. Akşam bir davete katılmam gerekiyorsa
da ilk bölümlerine gitmeye gayret ediyorum. Yoğun
bir tempom var.
* Nasıl bir günün sonunda piyano çalıyorsunuz?
Çok yorgun olduğum bir günün ardından zaman
yaratabilirsem çalmaya çalışıyorum. Kendi
kendimeyken çalmak hoşuma gidiyor. Yorgun
olduğumda yarım saat çalmak beni dinlendiriyor.
* Çalmaktan en hoşlandığınız besteler hangileri?
Ben klasik piyano eğitimi aldım. Dolayısıyla Bach,
Mozart, Johann Strauss, Beethoven, Schubert’in
bestelerini çalıyorum.
* Notaya bağlı olarak mı çalıyorsunuz?
Ben Londra’da üniversite eğitimi alırken notalarımı
kaybettim. Dolayısıyla ezberimde olan besteleri
çalıyorum.
* Geçenlerde dostlarınıza verdiğiniz bir davette
küçük bir piyano resitali verdiğinizi okuduk. Hangi parçayı çalmıştınız?
Johann Strauss’un “The Blue Danube” valsini
‘’çalmıştım.
* Topluluk önüne ilk bu şekilde mi çıktınız?
Hayır. Ben Adana’da özel ders alırken pek imkan yoktu.
Hocam da yönlendirmediği için hiç topluluk önünde
piyano çalmadım. Yani uzun yıllar özel ders almama
rağmen uzun bir dönem hiç resital vermemiştim. İlk
seyirci önünde bulunmam ise rahmetli babam için
yapılan anma gecesinde oldu.
* Anma gecesinde sahneye çıkma fikri nasıl doğdu?
Anma gecesi için orkestra şefimiz ile evde
buluşmuştuk. O, evdeki piyanoyu görmüş ve kim
çalıyor demiş. Evdeki personel de benim çaldığımı
söylemiş. Yanımıza “Müthiş bir fikrim var” diye
geldi. Onun fikriydi. Çukurova Senfoni Orkestrası ile
birlikte My Way’i çaldık. Ünlü tenor Mario Frangulis
söyledi. Benim için unutulmaz ve duygu dolu bir
andı. Hatta anma gecemizde o dönemin Kültür ve
Turizm Bakanı da bizimleydi. “Bir sonraki konseriniz
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile olsun”
diyerek sağ olsun beni taltif etmişti.
* Yeni hayaliniz bu mu?
Tabi ki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile çalıyor
olmak beni son derece onurlandırır. * Sonrasında da topluluklarla çaldınız mı?
Hayır gecelerinde çaldım. Bir de en son geçenlerde
Pera Palas’taki bir davette İlham Gencer’in ricasını
kıramadım ve orada çaldım.
* Çocuklarınıza piyano dersi aldırdınız mı? Kızlarım aldı. 5-6 yaşlarındayken konservatuara
yazdırdım. Ama disiplinli eğitim ve eğlenceli hale
getirilmeyen sistem nedeniyle kısa sürdü eğitimleri.
Meyilli olmadıklarını gördüm. Halbuki oyun ve
eğlence katılsaydı ilgilerini çekebilirdi.
* Kızlarınız piyano dışında sanatın
hangi dalıyla ilgili?
Resme yatkınlar. Özellikle büyük kızımın resme büyük
kabiliyeti var. Babamın kabiliyeti vardı ona çekti diye
düşünüyorum. Büyük kızımın üç kişisel sergisi oldu
bugüne kadar.
* Çocuklarınızla nasıl zaman geçiriyorsunuz?
Birlikte sergi geziyoruz. Özellikle yurtdışındaki müze
ve galerileri birlikte gezmekten büyük keyif alıyoruz.
* Çocuğuna piyano eğitimi aldırmak isteyenlere
ne önerirsiniz?
Eğitimci çok önemli. Dersleri eğlenceli yapmak
gerekli, özellikle ilk birkaç ay. Çocukları motive etmek
açısından çok iyi oluyor.