Resim benim için meditasyon

ABank Genel Müdürü MÜGE ÖNER, resim yapmaya meraklı. Yoğun iş hayatı ve 8 yaşındaki ikiz oğullarından kalan zamanı resim yaparak geçirmeye çalışıyor...

27.07.2017 15:18:000
Paylaş Tweet Paylaş
Resim benim için meditasyon

Elçin Cirik

[email protected]

Geçtiğimiz yıl ABank’ın başına gelen Müge Öner’in işteki yoğunluğunun yanı sıra 8 yaşında ikiz erkek çocuklarıyla evde ayrı bir mesaisi var. Hafta sonlarını genelde çocuklarıyla geçiren Öner, aslında gençlik yıllarından beri resme meraklı. Öyle ki “Resim yapmak benim için meditasyon gibi, saatlerin nasıl geçtiğini unutuyorum. Annem de resim yapar, resimleri karma sergilerde yer alıyor. Sanırım bu merak annemden geçmiş. Şimdi çocuklarımın da el işlerine meraklı olduğunu görmek beni sevindiriyor” diyor. Akrilik ve yağlı boya yapan Öner’in gelecekte en büyük hayali de kendine ait bir atölyesi olması. “Her seferinde boyalarımı kaldırmayayım, boyalarımın ortalıkta durabildiği, çalışabileceğim bir atölyem olsun istiyorum. Hayalimde limonluk gibi, her taraftan ışık alan bir mekan var. Orada sabahın erken saatlerinden akşama kadar resim yapayım diye düşlüyorum” şeklinde konuşuyor. ABank Genel Müdürü Müge Öner ile ikiz oğullarıyla geçen ev hayatını ve boş zamanlarında yapmayı sevdiği hobilerini konuştuk: 

  • Büyüyen bir bankanın genel müdürlük koltuğundasınız. İş ile özel hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz? 

Aslında yoğunluk iş hayatımın her döneminde vardı. Geçmişte Finansbank ve EY’deki görevlerimde de yoğun bir tempoyla çalışıyordum. Bu, alışık olduğum bir durum… Tabii ABank’ın genel müdürü olmamla omuzlarımda ekstra bir sorumluluk hissediyorum. Hayatımda en önemli faktör, ikizlerimin doğumu sonrası yoğun iş temposunu yeniden ayarlamak oldu. Onu da planlama ve destekle oturttuğumu düşünüyorum. Zor tabii, ikizlerle sürekli zamana karşı yarış söz konusu… İş çok yoğun ve eve geldiğimde de yoğun bir ilgi beklentisi var.

  • Peki klasik bir iş gününüz nasıl geçiyor? 

Her sabah saat 06:30’da kalkıyorum. Oğullarım Arda ve Kaan 8 yaşında ve ikisi farklı okullara gidiyor. Biri Fransız eğitimi veren bir ilkokulda diğeri Amerikan eğitimi alıyor. Pedagoglar da ikizler için ayrı okulları öneriyor. Onları sabah sırayla okula yolluyorum. Ardından da ben hazırlanıp 08:30 gibi evden çıkıyorum. Akşam eve gelişim saat 19:30-20:00’yi buluyor. Haftada 2 gün sabahları spor yapmaya çalışıyorum. Pilates yapıyorum, beni rutinimden koparıyor ve hoşuma gidiyor. Aksi takdirde hayatımda hiç hareket olmuyor. 

  • Pilates dışında spor yapıyor musunuz? 

Benim bir spor geçmişim olmadı maalesef… Yoga, fitness, pilates gibi sporları seviyorum. İleride golf oynayabilirim. Yakın dönemde bir kere denedim, golf düşündüğümden zor bir spor ama ileride yeterli sabrı gösterirsem golf oynamak isterim. 

  • Hafta sonları neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? 

Hafta sonları çocuklar daha da erken kalkıyor. Sabah 08:00 gibi başlayan bir tempomuz var. Onları gitar ve futbol gibi kurslara götürüyorum. Genelde çocuklarla vakit geçiriyorum. Çocuklar ev işlerine, kendileri bir şeyler yaratmaya çok meraklı. Görsel sanatlar konusunda iyiler, onlarla İstanbul Modern gibi yerlerde atölyelere gidiyoruz. Sergilere gidiyoruz. Evde kartondan, kilden malzemeler yapıyoruz. Birlikte farklı boyalarla saatlerin resim yaptığımız oluyor. 

  • Siz sanatla ilgileniyor musunuz? 

Resme meraklıyım. Sanat olarak yapıyorum diyemem ama resim yapmayı seviyorum. Geçmişte resim dersleri de aldım. Akrilik ve yağlı boya yapıyorum. Daha çok sadece kendim için ve içimden geldiği gibi resim yapıyorum. Resim yaparken saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorum. Çok keyif alıyorum. 

  • Evde resim için kendinize ayırdığınız bir çalışma odası var mı? 

Kendime bir yer ayıramadım ama en büyük hayalim bu. İlerde bir atölyem olsun istiyorum. Sürekli boyalarımı kaldırmayayım, ortalıkta dursunlar, istediğimde çalışabileceğim bir atölyem olsun istiyorum. Hayalimde limonluk gibi, her taraftan ışık alan bir mekan var. Orada sabahın erken saatlerinden akşama kadar resim yapayım diye düşlüyorum. Bir dönem Kıbrıs’ta bir ressamın atölyesine çok sık gidiyordum. Onun öyle güzel bir atölyesi vardı ki… Orası sıcak olduğu için sabah 06:00- 09:00 arası resim yapardı. O atölyede zaman geçirmek çok hoşuma gidiyordu. Zaman içinde ressamlardan tanıdıklarım da oldu. Ama son zamanlarda zaman kısıtı nedeniyle eskisi kadar çok resim yapamıyorum. 

  • İş hayatınızdaki yoğunluk azalırsa hayalleriniz hazır…

Evet kesinlikle… Resim yapmak meditasyon gibi, saatlerin nasıl geçtiğini unutuyorum. Annem de resim yapar, karma sergilerde yer alıyor. Sanırım bu merak annemden geçmiş. Şimdi çocuklarımın da el işlerine meraklı olduğunu görmek beni sevindiriyor. Bir dönem Kapadokya’dan taş getirmiştim, kör bir bıçakla onlara şekiller verdim. Kumaş, tahta, tabak boyadım. Hepsi çok hoşuma gidiyor, daha çok vakit ayırmak istiyorum. İstiklal Caddesi’nde çok sevdiğim resim malzemeleri satan bir dükkan var. Orada zaman geçirmeye bayılıyorum. Tuvaller, boyalar alıyorum ama yeterince kullanamıyorum. Ayrıca kitapçılarda zaman geçirmeyi, yeni kitaplara bakmayı da çok severim. Şanslıyım, çocuklar da çok seviyor. Oyuncakçıdan çok kitapçıda zaman geçiriyoruz. Günümüzde kağıt kayboluyor ama ben hala kağıda çok düşkünüm. iPad ya da Kindlle’dan kitap okuyamıyorum. Kağıda dokunmayı, arasına ayraç koymayı seviyorum. 

  • Resim dışında neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?

Seyahat etmeyi çok severim. Her yıl mutlaka çocuklarla yeni yerler görmeye çalışıyoruz. Mevsime göre kışın bir kayak tatili, yazın da 3-4 günlük kültür turları planlıyorum. Çocuklar yeni yerler, yeni kültürler görmeye meraklı. Otelde kalma fikri bile onları heyecanlandırıyor. Çocuklar büyüdükçe daha çok paylaşım oluyor. Bir de şimdiki çocuklar, benim onların yaşındayken bilmediğim acayip şeyler biliyor. Ülkelerin özellikleri, dilleri üzerine farklı bilgileri oluyor. Google’dan, arkadaşlarından öğreniyorlar. İster istemez dünya vatandaşı olma yolunda ilerliyorlar, bu da çok hoşuma gidiyor. Çünkü bence bir noktadan sonra milletler arası sınırlar ortadan kalkacak. Avrupa’daki gibi kültürlerin karıştığı sınırların olmadığı bir dünyada yaşayacağız. Bir de yazları Urla’da ailemin bir yazlığı var. Orada çok zaman geçiriyoruz. Ben ortaokul yıllarından yani, Urla’nın daha bilinmediği dönemlerden beri Urla’ya her yaz gidiyordum. Bizim evimiz tam Urla merkezde de değil, zeytinlik tarafında kalıyor. Çok güzel denizi olan, sakin ve güvenli bir yer. Çocuklar tüm gün dışarıda oyun oynuyor. Oraya her yaz 1-2 hafta kesin gidiyoruz. Eve girmeden tam bir özgürlük yaşıyorlar. 

  • Ankaralısınız değil mi? İstanbul’a ne zaman yerleştiniz? 

Evet, ailem hala Ankara’da yaşıyor. Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi ve ardından Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Gençliğimde bir dönem mimar olmak istiyordum. Sanıyorum çizim yapmayı sevdiğim için öyle bir isteğim olmuştu. O dönemde Türkiye derecesiyle Bilkent’e girdim ve hem Bilkent Üniversitesi’ni hem işletmeyi sevdim. İlk özel üniversite olduğundan hocalar yabancıydı, eğitim ortamı çok güzeldi. En severek okuduğum okuldu. Ardından da trendleri takip ederek danışmanlık şirketinde işe başladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra 1 yıl Ankara’da Arthur Andersen’da çalıştım. Ama o kadar çok seyahat ediyordum ki Ankara’da olmamın hiçbir esprisi yoktu. 1997’de iş hayatıyla İstanbul’a geldim. Yurt dışında Hollanda ve Belçika’da çalıştım. İstanbul, keyfini çıkarabildiğiniz ölçüde güzel bir şehir… Çocuklarım daha küçük o nedenle benim büyük şehirde en az 10 yılım daha var. Çok uzun yıllar Asya yakasında oturdum, yoğun trafik insanı çok yoruyor. Çocuklar olduktan sonra acil durumlarda eve ulaşamama duygusu insanı yoruyor. İstanbul’da iş, ev ve görüştüğünüz arkadaşlarınızı birbirine yaklaştırdıkça daha çok keyif alınıyor. Ben de hepsini birbirine yakınlaştırdım. 

  • Özellikle tercih ettiğiniz mekanlar var mı? 

Hafta sonları arkadaşlarla ve aileyle Kıyı Balık’a gitmeyi seviyoruz. Bebek’te çok zaman geçiriyorum. Tek başıma da çocuklarla da yürüyüş yapıyoruz. Hafta içi sabah iş toplantılarını da Bebek’te yapıyorum. 8:30-9:30 arası kahvaltı yapıp işe geçiyorum. Bu şekilde herkesin keyfi daha iyi oluyor. Oğlum Arda’nın okulu Arnavutköy’de, bazen okul çıkışı onu alıp geliyoruz, Bebek’te bir şeyler yiyoruz. Bebek Mangerie ve Happily Ever After’da oturmayı tercih ediyoruz. Zorlu AVM’nin ve Maslak Uniq’in parkları çok güzel, çocuklarla oralara gidiyoruz. Şehir hayatında konser ve tiyatro oyunlarını takip etmeye çalışıyorum. Son dönemde çok iş seyahatim oluyor. Her ay Katar’a gidiyorum, Londra ve İsviçre’de yatırımcılarımız nedeniyle bankalarla bir araya geliyoruz. O nedenle çok da plan yapamıyorum. Sinemayı takip etmeye çalışıyorum. En son Ferzan Özpetek’in İstanbul Kırmızısı filmine gittim. Avrupa çapında isim olmuş yönetmenlerimizden biri Ferzan Özpetek, filmlerini beğeniyorum.


"EVDE BALIK BEKLİYORUZ"

SAYILARI 40’A ÇIKTI Balık besliyorum. Aslında çocuklara diye aldım ama tabii balıklar benim oldu. Her sabah uyandığımda ilk iş balıklara bakıyorum. 100 litrelik bir akvaryumumuz var. 14 balıkla başladık, şu anda sayıları 40’a kadar çıktı. Çok hızlı ürüyorlar. 1 yıldır bu konuda epey tecrübe kazandım, doğuracak balıkları, yeni doğanları ayrı ayrı bölümlerde tutmaya kadar pek çok şey öğrendim. Benim çocukken de balıklarım vardı,. Çocuklara sözüm var; ilkokul bitince onlara köpek alacağım.
HAFTA SONLARI MUTFAK İş nedeniyle sadece hafta sonları yemek yapıyorum. Çocuklar için istedikleri yemekleri, kahvaltıda omletten akşama makarnaya pratik yemekler yapıyorum. Tabii iyi tarafı bir iki gün yemek yaptığım için ne yapsam çok beğeniyorlar. Her gün olsa beğenmezler. Yemekleri sevecekleri değişik sunumlarla veriyorum. Zaten mutfakta da genelde üçümüz birlikte iş yapıyoruz. Kek, kurabiye pişiriyoruz. Erkek çocuk olmalarına rağmen mutfağa alıştırmaya çalışıyorum. Hayatın içinde çocukları çok da soyutlamamak gerekiyor diye düşünüyorum. Biz çok korumacı davranıyoruz, ayaklarının üstlerinde durmaya alıştırmak istiyorum.



"ARKADAŞLARIMLA KAÇAMAK YAPIYORUZ"

KONSERLERE GİDİYORUZ Kız arkadaşlarımla 1-2 günlük tatiller planlıyoruz. Sevdiğimiz sanatçıların konserlerine gitmek üzere plan yapıyoruz. En son kasım ayında arkadaşlarla Rod Stewart konseri için Londra’ya gittik. Fiyasko oldu, konser yerine gittik, çok sakindi. Meğer Rod Stewart hastalandığı için konser şubata ertelenmiş ama bizim haberimiz olmamış, bunun gibi ufak eğlenceli tatiller yapıyoruz.
FIRSAT BULDUKÇA Aynı şekilde SPA ve masaj temalı kaçamaklar da yapıyoruz. Şehir içinde yarım günü arkadaşlarımızla kendimize ayırıp SPA, ardından bir masaj ve yemek gibi kendimize zaman yaratıyoruz. Ya da fırsat buldukça yurt dışında bu şekilde 1-2 günlük kaçamaklar da yapıyoruz.



" AKLIMDA 3 TATİL ROTASI VAR"

HİNDİSTAN PLANI Yakın zamanda 3 yer görmek istiyorum. Güney Afrika’da çocuklarla safari yapmak istiyorum. Bir Avusturalya ve Hindistan tatili isteğim var. Yalnız Hindistan’ın kırsalında tur yapmak istiyorum. Katar’da Hindistan Büyükelçisi ile tanıştım, o çok güzel ve riskli olmayan rotalardan bahsetti. Hindistan çok ilgimi çekiyor ama tabii öncesinde çalışarak gitmek lazım. Bir de bu planlar için uzun zaman ayırmak gerekiyor.
YEMEK MOLALARI En son IMF toplantıları sonrası bankadan arkadaşlarla Peru’yu gezdik. 3-4 günlük bir turla Cusco’dan Machu Picchu’ya geçmek istedik. Ancak Cusco 3 bin 500 metre yükseklikte olduğu için hava değişimi nedeniyle epey hasta oldum. Seyahatlerimde yurt dışında farklı restoranları denemeye çalışıyorum. Yemek yemeyi çok seviyorum. Yurt dışına giderken gerekirse rezervasyon yaparak istediğim restoranlara gitmeye çalışırım. Maymun beyni gibi çok uç yemekler olmadığı sürece yeni lezzetleri de yerim. Hint, Asya gibi farklı mutfakları severim.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz