Rudiger Dornbusch / MIT Profesörü Rudiger Dornbusch, MIT’nin profesörlerinden. Dünyanın “bir numaralı” ekonomisti olarak biliniyor. Türkiye konusundaki makalesiyle bir anda dikkatleri çekti. “Tür...
Rudiger Dornbusch / MIT Profesörü
Rudiger Dornbusch, MIT’nin profesörlerinden. Dünyanın “bir numaralı” ekonomisti olarak biliniyor. Türkiye konusundaki makalesiyle bir anda dikkatleri çekti. “Türkiye’nin krize girmesine neden bu kadar hayret edildi” değerlendirmesi, büyük ilgi gördü. Bu ünlü ekonomist, Capital’e, analizinin gerekçelerini anlatırken, ekonominin yarınına yönelik tahminler de yaptı. Durgunluk yaşanacağını, 2001’deki büyümenin en fazla yüzde 2 olacağını belirtip, enflasyon konusunda olumlu konuştu...
Türkiye, 2000 yılını, hızlı büyüme ve olumlu bir ekonomik atmosferle kapatmaya hazırlanırken, birden her şey değişti. Son iki ayda yaşananlar, ekonomideki bütün hesapları değiştirdi, beklentilerin gözden geçirilmesine neden oldu. Finansal piyasalarda yaşananların etkisiyle, iş dünyasında şimdi büyük bir belirsizlik yaşanıyor. Bütün şirketler, piyasalar nefeslerini tutmuş yeni yılın getireceklerini bekliyorlar. Biraz da tedirginler... Çünkü çok fazla belirsizlik bulunuyor.
İş dünyasına göre, geçtiğimiz yıl yaşananların bilançosu asıl 2001 yılında ortaya çıkacak... Herkesin aklındaki soru aynı: Yaşanan gelişmeler ekonomiyi nasıl etkileyecek, ekonomik program üzerinde negatif bir etki yaratacak mı?
Aslında sorular burada bitmiyor... “Beklenmeyen” krizin etkileri, ne gibi fatura yaratacağı da kafaları kurcalıyor. Bu konuda çeşitli tahminler ve hesaplar yapılıyor. Ayrıca, enflasyon ve devalüasyon konusunda çeşitli spekülasyonlar da ortaya atılıyor. Kısacası, parasal krizin yarattığı çalkantıya dayalı spekülasyonlar devam ediyor.
Yaşayan en büyük ekonomistlerinden biri olarak kabul edilen Profesör Rudiger Dornbusch, dünyanın sayılı üniversitelerinden Massachussetts Institute of Technology (MIT)’de dünya ekonomisi üzerine dersler veriyor. Ekonomi duayeni Dornbusch, işte böyle bir ortamda, yazdığı makaleyle, Türkiye ekonomisini değerlendirince, bütün dikkatleri de üzerine çekti.
Daha önce de Capital’e özel söyleşi veren Dornbusch, Türkiye’de finansal yapının oldukça “kırılgan” olduğunu vurguluyor. Ona göre, bu nedenle de krizin yaşanması sürpriz olarak kabul edilmemeli.
Programın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için yanıtın Euro olduğunu da söyleyen Profesör Rudiger Dornbusch, eğer hükümet IMF’in programına harfi harfine uyarsa bir sorun yaşanmayacağını açıkladı. Dornbusch’un sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle oldu:
2000 yılı Türkiye ekonomisini kısaca değerlendirebilir misiniz?
Dikkate alınması gereken üç önemli olgu var: Birincisi, oldukça başarılı bir dezenflasyon programı, ikincisi şansız olarak değerlendirilebilecek bir ekonomik patlama, yükseliş... Ve üçüncüsü oldukça kırılgan bir finansal yapı. Finansal yapı yılın içinde ekonomiye hakim oldu. Özellikle yakın zamanda yaşanan stabilizasyon programının başarısızlığıyla ekonomiye etkisi büyük oldu... Ama IMF tam zamanında harekete geçti. Böylece ekonomik programa geri döndük, daha az bir ekonomik yükselişle. Bu durum, bence, Türkiye için iyi haber. Çünkü her şey param parça olabilirdi.
Yani şu anda uygulanan ekonomik programdan memnunsunuz?
Evet. Ayrıca, ekonomik patlamanın, yükselişin aradan çıkması iyi oldu. Böylece stabilizasyon programı daha fazla şansa sahip oldu. Bu şekilde daha az enflasyon söz konusu olacak ve uygulanan kur politikasını korumak kolaylaşacak.
Türkiye için “Bu kadar mahzur olduktan sonra Türkiye’nin birdenbire krize girmesine neden hayret ediliyor ki”.. yorumunu yapıyorsunuz. Sizi bu düşünceye iten etkenler nedir?
Türkiye de, Brezilya gibi daima zor durumda olanlar sıralamasında yer aldı. Kriz olasılığı taşıdı. Finansal yapı öyle ki, kötü bilançoları olan bir sürü bankanız var ve rezervlere oranla çok sayıda kısa vadeli borçlara sahipsiniz. Bu şartlar altında her şey kriz yaratabilir. Bu nedenlerden sürpriz olmadı.
Ne zaman olduğu konusunda ise işte, “Türkiye’nin ne kadar kırılgan” olduğunu hatırlamış oluyoruz. Fakat, hakikaten Türkiye, rezervlere oranla kısa vadeli borçlar ve bankaların bilançoları göz önüne alındığında, en “kırılgan” ülke. Bu nedenle kriz şaşırtıcı değil. Krize sebebiyet verecek, ateşleyecek şey ise her hangi bir şey olabilirdi. Bu krizde Romanya’daki bir bankanın çöküşünün buna sebebiyet vermesi oldukça ilginç değil mi? Ama yatırımcıları, kredi verenleri şüpheye düşürerek paralarını geri almayı istemelerini sağlayacak her hangi bir şey, Merkez Bankası’nın da para aktarmasıyla sorun yaratabilir.
Uygulanan ekonomik program devam ederken Türkiye böyle bir kriz yaşadı. Peki krizin yaşanmaması mümkün müydü? Ne yapılmalıydı ki böyle bir kriz yaşanmasın?
Eğer söz konusu olan Türkiye olmasaydı, olabilir. Bankaların bilançoları çok iyi durumda olsaydı, borçlar uzun vadeli olsaydı, Merkez Bankası para kaçışına piyasaya para pompalayarak karışmasaydı... Ama bütün bunlar olmasaydı, zaten o zaman hakkında konuştuğumuz ülke Türkiye olmazdı. Her şey Türkiye’nin iş görme şekli ile ilgili aslında, yapısıyla yani...
Alınması gereken dersler vardı. Bundan sonra bilançoyu temizleme ve kısa vadeli borç edinmeme konusunda daha fazla dikkat harcanacaktır. Kriz geçiren her ülke bu tür dersler alır. Türkiye’nin farklı bir durum olmasını sağlayan ise kur politikasının çökmesini engellemek için IMF gerektiği kadar atak davranması ve hükümetin gerektiği kadar çabuk iş birliğine girmesi. Bu büyük bir fark. Böyle bir kriz daha önce yaşanmadı. ACT 3 tam vaktinde yapıldı. Üç-dört gün sonra Merkez Bankası tamamen boşalabilirdi ve kur politikası çökebilirdi.
Yani IMF’in tavrı konusunda görüşleriniz olumlu?
IMF harikaydı, oldukça parlak hareket etti. Belki de ilk defa bir krize engel oldular, zamanında müdahale ettiler. Bir iki gün daha geçseydi, Merkez Bankası’nın boşalacağına dair hiç kuşkum yok. Türk Lirası göklerde olurdu ve Endonezya gibi bir durum olabilirdi. Oldukça yerinde bir hareketti.
Kriz aşıldı gibi görünüyor. Ancak, etkileri için ne diyorsunuz? Krizin ekonomiye faturası ne olacak?
Türkiye keskin bir şekilde durgunluğa girecek. Hoş olmayacak. Ama bu sayede enflasyon daha hızlı ve daha çokça aşağı çekilecek. Eğer bu sağlanırsa, para birimi aşırı değerlenme yaşamayacak. Böylece pek çok problem engellenmiş olacak. Bence şu anda en büyük soru:
“Gelecek yıl hükümet dezenflasyon ve kur politikası stratejisini nasıl yönlendirecek?”
Yapılması gerekenlerden biri, anons edilen programa uymak, diğeri ise Euro üzerinde daha saldırgan, agresif hareket etmek olacak. Bence bu kamu finansmanı için daha sağlıklı bir yöntem olacaktır. Türkiye’ye Avrupa’ya kıyasla çok daha uzun vadede iyi bir durum sağlayacak ve daha iyi büyüme getirecektir.
Bu durgunluk uzun vadede sürecek mi, yoksa kısa vadeli bir durgunluk mu?
Gelecek yıl sürecek. 2001’de yüzde 2-3’den fazla büyüme olursa şaşıracağım. Bunun arkasında yatan ise hükümetin finansal dengeyi sağlamak için ne kadar çaba harcayacağı. Aynı zamanda, enflasyonun ne kadar düşeceğine de bağlı. Eğer enflasyon yeterince düşmez ise kur stratejisi soru işareti yaratacaktır ve faizler yüksek olacaktır.
Krizin faydasının olacağını ileri sürenler var. Bazılarına göre; kriz sayesinde IMF’den ek kaynak sağlandı, Türk Telekom konusunda yasal değişiklik yapıldı ve hükümet çeşitli önlemler aldı. Bu da ekonomiyi 2001 yılında daha güçlü kılacak. Bazı görüşler bu yönde. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben de krizin yapılması zor şeyleri yapmayı sağladığını düşünüyorum. Tam anlamıyla. Hükümetin gelişen olaylarla köşeye sıkıştırıldığını düşünüyorum. Böylece daha iyi bir tutum geliştirdi hükümet.
Türkiye’nin krize girişinde Romanya’daki bankada yaşanan problemler dışında ateşleyici etki yaratan faktörler var mı?
Bu olmayı bekleyen bir krizdi. Bu nedenle dış paranın geri çekilmesine sebebiyet verecek her hangi bir şey onu ateşleyebilirdi. Politikadan kaynaklanabilirdi eğer politikada negatif durumlar sezilseydi, yabancı yatırımcılar bundan rahatsızlık hissetseydi. Merkez Bankası’ndan kaynaklanabilirdi. Eğer Merkez Bankası parasal genişlemede daha agresif davransaydı. Kriz bankacılık sistemiyle başladı çünkü ekonomideki kırılganlık daha çok oradan kaynaklıydı.
Peki kriz tamamen atlatıldı mı, daha da derinleşebilir mi?
Eğer hükümet IMF’in programına harfi harfine uyarsa, o zaman bitmiştir. Gelecek yıl içinde büyük sorular ise şunlar olacak: “enflasyon nasıl gözüküyor, kur nasıl duruyor ve hükümetin mali alanda yaptığı çalışmalar ne durumda, neler yapıyor?” Bunlar önemli sorular. Türkiye acil servisten çıktı ve artık rehabilitasyon terapisi yapılması gerekiyor.
Devalüasyon gerekli olabilir mi?
Bu noktada böyle bir gereklilik söz konusu değil. Ama eğer hükümet yükselişe geri dönerse, enflasyon konusunda başarısız olur. Böylece kur aşırı değerlenmeye gider. O zaman problem büyür. İki üç ay içinde söz konusu olmaz, ama daha sonrası için bu söylediklerim olursa gelecekte böyle bir risk doğar.
Capital’deki daha önceki konuşmanızda, “Türkiye’yi ya kriz ya da mucize bekliyor” demiştiniz. Kriz yaşandı. Peki özelleştirme, bankalar ve diğer alanlarda uygulanacak başarılı stratejilerle, Türkiye’de bir mucize yaratabilir mi? Ne dersiniz?
Sanmıyorum. Daha yapılması gereken çok şey var. Şu gün ekonomik patlama, yükseliş yaşamanın zamanı değil. Hala enflasyon sorununun büyük bir kısmı çözülmemiş şekilde duruyor. Ekonomik yükseliş ise enflasyonun düşürmek için doğru bir araç değil açıkça. Yani önümüzdeki iki üç yıl enflasyondan nasıl tamamen kurtulacağımıza bakmamız gerekiyor.
Herhangi bir yükseliş bu çalışmaları kolaylaştırmayacaktır. Elbette yüksek büyüme oranları yakalamak çekicidir ama şu durumda kur sorunun tekrarı ile sonuçlanabilir. Türkiye’nin az değerli bir kur oranına sahip olduğu söylenmez, hiçbir şekilde.
“CEVAP EURO İLE DEVAM ETMEK.”
Türkiye’de şu anda uygulanan programı başarıya ulaştırmak için şimdiye kadar yapılanlara ek olarak neler yapmalı?
Bankalarda yapılması gereken çok büyük bir temizleme çalışması var. Türkiye’de bankalar oldukça politik kurumlar. Bu bilançoda problem yaratıyor ve yolsuzluğun yüksek seviyede olabileceğini gösteriyor. Aynı zamanda, temizlenmesi gereken sermayenin ülkeye olan maliyetini yükseltiyor. Hükümet o kadar çokça kısa vadeli borçlanmamaya dikkat etmeli.
Ayrıca hükümet önümüzdeki 2-3 ayın ötesine bakmalı, kur stratejisinin radikal olarak faizleri aşağı çekip çekmeyeceğini görmek için. Bu şekilde kamu finansmanın halledilmesi. Buradaki cevap Euro ile devam etmek. İtalya’yı da Yunanistan’ı da kurtaran budur. Türkiye için de öngörülen strateji budur.
“TÜRKİYE ACİL SERVİSTEN ÇIKTI.”
Şimdi herkes 2001 yılında Türkiye’de neler olacağını düşünüyor... Sizin tahminleriniz nedir?
Düşük büyümemiz olacak. Hükümetin popülerliğini iyice yitirecek. Mali stratejiler ve bankalardaki temizleme çalışmalarının sadece yüzde 60-70’i halledilmiş olacak. Faizler yüksek olacak. Türkiye acil servisten çıktı dediğim gibi fakat hala hastanede yakından takip edilmesi gerekiyor. Hükümet sivrilikleri törpüleyecek, fakat bunu yapabilmesi için Türkiye’nin yeterli sağlığa kavuşması gerekiyor.
“PARA GİRİŞİ İÇİN ÇOK İYİ BİR ZAMAN DEĞİL.”
Yabancı sermaye yeniden Türkiye’ye gelir mi? Ya da hangi koşulda Türkiye’ye yeniden sermaye girişi olur?
Evet, bence faizlerin yüksek olmasına rağmen, hükümet IMF’in programına uyduğu sürece para girişi olacaktır. Tabi gelmesi için başka etkenlerde var. Aynı zamanda gelişmiş ekonomilerdeki belirsizlikler yüzünden sermaye biraz “utangaç” davranıyor şu sıralar... Bu nedenle, şüphe uyandıran bankaların Türk Lirası mevduatından ziyade, Amerikan hazine bonolarına yakın durmayı tercih ediyor. Çok para girişi için çok iyi bir zaman değil maalesef.
Bazı akademisyenler para kurulu uygulanmasının daha uygun olduğunu söylüyorlardı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Evet, ben de Türkiye’nin Euro çapalı, Avrupa bazlı bir para kurulu uygulamasını tercih ederim. Merkez bankasının ne kadar kaldırırsanız, sermaye piyasası için o kadar iyi olur.
Bu program sayesinde Türk Lirası “dandik para” olmaktan kurtulabilecek mi?
Hayır. Aslında bu oldukça şaşırtıcı. Çünkü, Türkiye’de insanlar çalışıyor, girişimlerde bulunuyor. Bunlar çok iyi, fakat finansal sistemin yapısı zayıf. Finansal yanı bir felaket. Bu bankacılık sistemi için de kamu finansmanı için de geçerli. Ve para birimi kesinlikle olduğundan az değerli değil. Bütün bunlar oldukça ciddi konular.
Türkiye ekonomisinin, sizce, en büyük sorunu nedir?
Bence bankacılık sistemindeki temizleme çalışmaları ve ekonomik patlama en önemli iki unsur şu anda. Diğer bir deyişle, ilacınızı alın. Sizinle konuştuğum için çok memnunum aslında. Türkiye krizle başa çıkabildiği için de çok memnunum. Bu uygulanan ekonomik politikaların iyi olduğunu da gösterdi aslında. İnsanların yaşam kaliteleri de darbe almak durumunda kalmadı.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?