Çok değil, ekim ayının gazetelerinde, işadamlarınının, “Nihayet önümüzü görebiliyoruz” açıklamaları vardı. Ancak, her şey bir den alt üst oldu. Piyasalarda başlayan kriz havası, ekonomik atmosferde...
Çok değil, ekim ayının gazetelerinde, işadamlarınının, “Nihayet önümüzü görebiliyoruz” açıklamaları vardı. Ancak, her şey bir den alt üst oldu. Piyasalarda başlayan kriz havası, ekonomik atmosferde her şeyi değiştirdi. Baştan yapılan faiz ve maliyet hesapları, 2001 yılına yönelik projeksiyonları da ortadan kaldırdı. Şimdi herkes bütçesini gözden geçiriyor, programlarını yeniden yapıyor....
Aslında iş dünyası haksız da değil... Çünkü, 2001 yılının “fırsatları” ve “riskleri” de, yeni ortam nedeniyle farklı olacak. Tahmin edilmeyen fırsatlar doğabileceği gibi, iki ay öncesinde ortada olmayan tehlikelerle karşılaşabileceğiz... Capital, dünyanın önde gelen yatırım bankalarına, 2001 yılının Türkiye ekonomisinin sordu... İşte onların gözüyle, yeni yılın getireceği “fırsatlar” ve “riskler”...
“BÜYÜME DAHA ÇOK İHRACAT KAYNAKLI OLACAK”
Ceyda Pazarbaşıoğlu/ABN Amro Avrupa’daki Gelişmekte Olan Piyasalar, Orta Doğu ve Afrika Baş Ekonomisti
Mali piyasalardaki riskler verilen herhangi bir sözde gecikme olması ile yaşanır tabi ki. Burada artık yanlış atılacak bir adımın maliyeti çok yüksek.
BORSADA YILBAŞI ÇIKIŞI Borsa, herhalde, 1999 yılında yaptığı gibi bir çıkış gösterecek. Yıl başlarında olan o iyimser havayla beraber çıkacak büyük ihtimalle. Faizlerde biraz daha yüksek seyredeceği için, orada da bir takım olanaklar doğacak. Sanırım; kısa dönemli faizler daha çabuk düşünce, herkes için uzun dönemle ilgili soru işaretleri belirmeye başlayacak. O yüzden, belki de pozitif görüşte olan biri için uzun dönemli kağıtları almak iyi olabilir.
RİSK ASLINDA HAFİFLEDİ Son krizden sonra Türkiye’ye karşı kredibilite sorunu oldu biraz. O yüzden hükümetin bazı kararlar alarak kendini kanıtlaması gerekiyor. Tabii, özelleştirme de yapılası gerekenlerin içinde. Herkes cari işlemlerin düzelmesini bekleyecek.
Büyüme konusunda o kadar tedirgin değilim. Çünkü, bir çok açıdan, ne olursa olsun, ben büyümenin tüketimden olacağını düşünmüyordum. Önümüzdeki yıl için daha çok ihracattan iyi sonuçlar bekliyorum. Özellikle de inşaat sektöründen ve turizmden.
Bu düşüncülerimi değiştirmek için de hiçbir neden yok. Hatta tam tersine denge ve sağlamlılık artacak gibi, özellikle politik denge... Bant sistemine geçildiğinde, bankaların 2001’in ikinci yarısında sorun olacağını düşünüyordum. Onların şimdiden temizlenmesi, düzeltilmesi ya da o yönde adımlar atılması o riski bence hafifletti şu anda.
“HER ŞEY FIRSAT OLABİLİR. ”
Eric Nielsen/Goldman Sachs Yeni Avrupa Piyasaları Yöneticisi
IMF ortaklığıyla uygulamaya konulan programın gereklerinin yerine getirilip getirilmemesi risk oluşturur. Piyasalarda ya da ekonomide doğacak fırsatlar tamamen daha önce söylediğim şeyin sonuçlarına bağlı. Eğer yapmaları gerekeni yaparlarsa her şey fırsat olabilir, oldukça iyi günler bekler bizleri.
Program baştan çalıştırılmalı, revize edilmeli... Şimdi az çok büyüme sağlamalıyız ve belki biraz mali kemer sıkma yapılmasına ihtiyaç duyulabilir. Düşündüğümüzden daha yüksek olacak. Cari işlemler daha düşük olacak.
“EN BÜYÜK RİSK ZAYIF BANKACILIK SEKTÖRÜ”
Afa Boran/CSFB Akdeniz Piyasaları Araştırma Direktörü
Benim gördüğüm kadarıyla en büyük risk bankacılık sisteminden kaynaklanıyor. Türkiye’de bir çok ufak banka var ve büyük devlet bankalarının da yeteri kadar sermayesi yok. Buradan çıkan sonuç; çok zayıf bir bankacılık sektörünün olması. Bunun kuvvetlendirilmesi için de bazı önlemler alınması gerekiyor.
DEVALÜASYON RİSKİ Bunların yapılması, benim gördüğüm kadarıyla önümüzdeki en önemli hedef. Bu yapılırsa, riski ortadan kaldırmış oluruz. Yoksa diğer ülkelerde olduğu gibi, bankacılık sektöründe yaşanan problemlerle ile başlayan sorunlardan sonra devalüasyona kadar gidebilir. Gördüğüm kadarıyla en önemli risk bu.
NAKİT SAHİPLERİNE FIRSAT Faizler, uzun bir süre yukarıda seyredecek. Onun için net nakitte bulunan şirketler ve yatırımcılar bundan faydalanacaklar. Fakat borsa biraz daha dalgalı, bu dalgalanmalardan akıllı bir şekilde faydalanmak gerekiyor. Çok iyimser olmadan, fırsatlar çok dikkatli bir şekilde kullanmalı. Bu, faizler için de geçerli... Faizler düşüyor diye, devamlı düşeceğini beklememek gerekiyor. Bundan sonra riskleri iyi yönetebilmek gerekiyor.
“KRİZ ASLINDA ŞANS OLDU” Şu anda yaşananlar, esas sorunların ortaya çıkmasını sağladı. Onun için bir yerde iyi oldu diye düşünüyorum. Yoksa böyle gitseydik ve bir yerde patlama olsaydı daha kötü olurdu. O zamanki patlama çok daha büyük yaşanabilirdi. Şimdi, bankacılık sektöründe çıkan sorunlarla ilgili önlemler alınırsa daha büyük bir patlama riski engellenmiş olur.
BONO TALEBİ AZALABİLİR Bu arada, faizler çıktı ve bankalar uzun vadeli Hazine bonosu aldığı için kaybetti. Bundan sonra o kadar bonoya yönelmeyecekler. Bu nedenle fazla Hazine bonosu talebi olmayabilir. Hazine bonosu faizleri özellikle uzun bir süre yüksek seyredecektir. Bunun tabi hem şirket karlılıklarına hem ekonomideki talebe hem de borsaya negatif etkisi olacak. Faizlerde bu kadar yüksek kazançlar varken, borsaya para kaymayacak uzun süre.
2001’DE DURGUNLUK VAR MI? Borçlanan bir çok şirket var, onlar durumlarını kapatmak için envanterlerini likidite edecekler, alacaklarını toplamaya çalışacaklar. Uzun bir süre durgunluğa girilecek. 20001, o açıdan durgunluğun olduğu, hem de risklerin yüksek devam ettiği bir yıl olacak.
Fırsatları değerlendirebilmek için nasıl akıllı olmak gerekiyor bu dönemde; işte riskleri iyi yönetip biraz da temkinli olup, biraz da mümkün olduğu kadar likit kalıp fırsatları değerlendirmek gerekiyor. Ama likit kalın derken, hiç borsa yatırımı yapılmasın da demiyorum. Gayet tabi borsa düşecek. Düşünce de almak gerekir.
“BÜYÜME YÜZDE 1”
Mehmet Şimşek/Merrill Lynch Akdeniz Piyasaları Analisti
Dikkat edilmesi gereken üç tane ana tema var. Birincisi, eğer güveni tekrar kazanamazlarsa, momentum sağlayıp trendleri geri çeviremezlerse; dışarıya olan sermaye akışları Türkiye ekonomisini çok ciddi bir yavaşlama sürecine sokacak.
YÜKSEK FAİZİN AĞIR MALİYETİ Mali konularla ile ilgili olarak; mektupta ne tür önlemler alınacağını, harcamalar durdurulacak mı durdurulmayacak mı bunları görmek gerekiyor. Bu konuda bir bilgim yok. Yani bir takım beklentiler var ama onları görmeden bütçenin durumu hakkında fikir yürütmek zor.
Şu aşamada gelir kısmına baktığınızda, bir miktar iyimser olduğu görülüyor. Bir kere büyümedeki yavaşlama KDV gibi dolaylı vergileri negatif olarak etkileyecek. İkinci olarak; faizlerdeki yükselme ve paralelinde faizlerin hızlı bir şekilde aşağı çekilme olasılığının düşük olması nedeniyle, bütçe ve faiz ödemeleri üzerinde etkisi olacak. Sonuçta hükümetin güveni tekrar kazanıp kazanamamasına bağlı.
Bu aşamada tahminimiz orada GSMH’da (Gayri Safi Milli Hasıla) yüzde 1,5 - 2 si kadar bir zarar olabilir. Yani ekstra maliyet. Piyasalarda oluşabilecek fırsatlar konusunda çok fazla sürpriz olacağını sanmıyorum.
BÜYÜME HIZLI DÜŞECEK Elimizde bulunan verilerden yola çıkarak şunlar söylenebilir; bankacılık sektöründeki zayıflık ve dışarıya olan sermaye akışı nedeniyle, GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) tahminimizi 3 puan aşağı çekerek yüzde 1 olarak yeniliyoruz. 2001 yılında hükümet için en büyük sorun yavaş büyüyen GSYH eşliğinde öngörülen mali hedefleri tutturmak olacak. Özellikle büyük mallara, arabalar ve dayanıklı tüketim malları gibi mallara olan talebin kısılmasıyla gelen yavaşlama, gerileme ile eş zamanlı olarak yaşanacak. Büyümedeki keskin bir düşüş aslında çok da kötü karşılanmıyor. Çünkü, bu düşüş, cari işlemlerde kötüleşmeye neden olan ithalattaki büyümenin hızını kesecek.
CARİ İŞLEMLERDE İYİLEŞME VAR. 2001 yılında cari işlemlerdeki açık, GSMH’nın yüzde 1.5’ğuna düşerek, daha başa çıkılabilir bir hal alacak. İç talepteki düşüş de aynı zamanda Türkiye’nin dezenflasyon çabalarına olumlu etki de bulunacak.
Yine de, son aylardaki beklenenin üzerinde çıkan enflasyon rakamlarına bakacak olursak, enflasyon tahminlerimizi yenilemeye gerek görmedik; 2001 yıl sonu TÜFE yüzde 19.7 iken, TEFE yüzde 18.3 olarak gerçekleşeceğini sanıyoruz. Kısaca, eğer hükümet güveni tekrar inşa edemezse, katıksız bir ekonomik durgunluğa engel olunamayabilir. IMF’in programının harfi harfine yerine getirildiğini varsayarsak, ekonomik bir durgunluk yerine oldukça düşük bir büyüme yaşanarak atlatılabilir.
“REPO CAZİBESİNİ KORUYACAK”
Kazım Andaç/HSBC Kıdemli Analisti
2001 yılında asıl sıkıntının mali sektörde yaşanabileceğini düşünüyoruz.
2000 yılında özellikle tüketici, konut ve oto kredileri ile artan kredi
hacminin körüklediği ithalata dayalı ekonomik büyümenin, 2001 yılında, yüksek faiz seviyeleri ve kredi hacmindeki daralma ile yüzde 2 seviyesinde olmasını bekliyoruz.
Ekonomide, özellikle yılın ilk yarısında yaşanması beklenen daralma, dolaylı vergilerde hedeflenen rakamlara ulaşılmasını zorlaştıracaktır. Yine yüzde 24-25 faiz seviyelerine göre planlanan 2001 bütçesi faiz maliyetlerinde de, beklenenin üzerinde faiz yükselişi sebebi ile artış yaşanacaktır. Bu da yeni vergi düzenlemelerini gündeme getirecektir.
EN BÜYÜK RİSK ÖZELLEŞTİRMEDE 2001 yılında en büyük tehlikenin, programlanan yapısal reformlarda yaşanacak gecikme olduğunu düşünüyorum. Böyle bir durum programın kredibilitesini daha da sarsacaktır. 2001 yılı için planlanan özelleştirmelerde gecikme olmaması da bir önkoşul gibi duruyor.
GELİRLER POLİTİKASINA DİKKAT 2000 yılında ihmal edilen “gelirler politikasına”, yine gereken önemin verilmemesi, enflasyon beklentilerinin yüksek seyretmesi sebebi ile kur-enflasyon makasının beklendiği şekilde daralmaması sonucunda TL'nin değerlenmeye devam etmesi riski var.
Enflasyon beklentilerini aşağıya çekmek için yapısal reformların söz
verildiği gibi yerine getirilmesi ve gelirler politikasına daha fazla önem
verilmesi gerekiyor.
CARİ İŞLEMLERDEN OLUMLU SİNYAL Amerikan ekonomisinde beklenen daralma, sermayeyi gelişmekte olan piyasalardan gelişen piyasalara yöneltebilir. Özellikle yılın ilk yarısında yaşanması beklenen ekonomik daralma, hiç kuşku yok ki , 2000 yılında yaklaşık 9.0 milyar dolar seviyelerinde beklenen cari işlemler açığını, olumlu etkileyecektir. Ekonomik büyüme ile ithalatın yüksek korelasyonu 2001 yılında cari dengeyi olumlu etkileyecektir.
Yine 2001 yılında Euro'nun dolar karşısında değer kazanması ve petrol fiyatlarında beklenen gevşeme de, cari dengeye yardımcı olacaktır. Dolayısıyla 2001 yılında sermaye girişi az olsa bile, bu cari dengenin finansmanında sorun yaratmayacaktır.
DIŞ BORÇLANMA ZORLAŞABİLİR Ancak, Türk Telekom ve THY gibi özelleştirmeler çok önemli. Çünkü, 2001 yılında gelişen piyasaların borçlanma maliyetlerinde artış bekleniyor. Dolayısıyla Hazine hedeflediği miktarda dış borçlanma yapamayabilir.
2000 yılında hem büyümeyi hem de enflasyon mücadelesini birlikte götürmeye çalıştık. Büyüme hızında yaşanacak düşüş hiç şüphe yok ki enflasyon mücadelesine katkıda bulunacaktır. Repo cazibesini koruyacak diye düşünüyorum. Bunun dışında Eurobond ve kısa vadeli hazine bonoları da alım için uygun.
“KISA VADELİ YATIRIMLARA YÖNELİN.”
Ann Wyman/Schroder, Salomon Smith Barney Ekonomik ve Piyasa Araştırması Bölümü Ekonomisti
Genel olarak uzun vadeden ziyade kısa vadedeki riskler hakkında konuşmalı. Çünkü, olaylar hala devam ediyor ve tam bir sonuca kavuşmuş değil. Bankacılık sektöründe yaşanan kriz daha henüz oldu. Ama düşünceme göre, yakın vadede riskler şunlar; hala yurtiçi likidite durumu ile ilgili olarak tam aydınlığa kavuşmuş değiliz. Hala oldukça kapalı bir durum.
ASIL FATURA 2002’E Kısa vadede faizler büyük ihtimalle yüksek kalacak. Bu durumda fon maliyetlerinin yüksek olacağı endişesi var. Faizler yüksek olacak, elbette bunun maliyeti olacak ama bunun bir kısmı 2001’de karşımıza çıkmayabilir.
Yurtiçi borçların vadesi genelde bir yıldan azdır ama 2001’in başında işleme konulan kağıtların hepsi bir sonraki yıl vadesini dolduracak. Yani yüksek faizin asıl maliyeti 2002’de hissedilecek muhtemelen. Buna rağmen, kısa vadeli kağıtlar var işleme konulması gereken, mesela 3-aylık kağıtlar. Bunların da “mali” kaybı olacak.
BANKACILIĞIN MALİYETİ Bankacılık sektöründeki temizleme çalışmaları ucuza mal olmayacaktır ama yine de tam olarak etkisini tahmin etmek için çok erken. Yine de şunu da göz önünde bulundurmak lazım; bankacılık sektöründeki temizleme çalışmaları, sektörde dengeyi sağlamak için, 2001 içinde de bir takım maliyetleri olacaktır.
FIRSAT KISA VADEDE Fırsatlar konusunda da kesin bir şey söylemek için de çok erken aslında. Yine dediğim gibi, kısa vadeli yatırımlara yönelmeyi tavsiye ediyoruz. Yabancı yatırımcılara bir gecelik işlemlere bakmalarını öneriyoruz. Ama olaylar hala gelişme aşamasında ve şu anda Türkiye ekonomisi hakkında kesin kanı belirtmek, tavsiyede bulunmak istemiyoruz.
FAZİLET PARTİSİ FAKTÖRÜ Diğer yandan çoğu kimsenin üzerinde durmadığı bir olasılık daha var: Fazilet Partisi hakkındaki dava. Ocak ayından önce belli olamayacak bu durum. Eğer Meclis’ten azledilen Fazilet Partili milletvekilleri olursa, meclis üyesi diğer FP milletvekillerinden de çekilenler olabilir. Böyle bir durumda hükümet düşebilir. Bu zaten “kırılgan” olan Türk ekonomisini ciddi bir biçimde etkileyecektir. Gerçi tüm bunları ışığında davanın ilerdeki tarihlere atılması bizi çok da şaşırtmayacaktır.
“YABANCI PARA GİRİŞİ ŞART”
Anais Faraj/Nomura Securities Türkiye’den Sorumlu Ekonomisti
2001 yılındaki riskler 3 başlık altında incelenebilir. Birincisi; para birimi riski. Hala 2001 yılında kurun, Temmuz ayında çapa atılan bandın üzerine çıkabileceği endişeleri var. Yapılanlar, uygulamaya konulan ekonomik politikalar piyasaların beklentilerini karşılamadığı sürece, kur politikası baskı altında kalacaktır. Mali kesimdeki zayıflıklar, ücret, gelir ve özelleştirme uygulamalarından kaynaklanan bir para birimi krizi yaşanabilir.
BÜYÜME HEDEFİNİ 4’E ÇEKTİK İkinci olarak, piyasalar şimdiden GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) tahminlerini aşağı çekmeye başladı bile. Biz hala 2001’de GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla) için yüzde 4 büyüme öngörüyoruz. Ama yine de büyümenin kaynağını kestirmek zor. Bir kısmı yurtiçi likiditeye destek sağlayan cari işlemler açığının kapanmasından kaynaklanacak. Ama eğer tüketim çok hızlı bir şekilde düşerse, şirket kazançları baskı altında kalacaktır.
EN KÖTÜ SENARYO Bu yılın ticaret şokunu göz önüne alırsak, ihracat ve şirketlerin kar miktarları bozuldu, şirketlerin bilançolarını desteklemek için yavaş bir düşüşe ihtiyaç var. Yine de en önemli etken yatırımlar olacaktır ki; yatırımlar para biriminden ve sistemden kaynaklanan risklerden ötürü kötü durumda. Bu riskler azalmadığı sürece, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve yurt içi yatırımlar gerçekleşmeyebilir. Böyle bir durumda büyüme yüzde 2.5’e düşecektir. Fakat bu en kötü durumda olabileceklerin senaryosu. Bunun sonucunda üçüncü risk yoğunlaşacaktır:
KREDİDE SORUNLAR YAŞANABİLİR Bankacılık sektöründe, eğer reformlar doğru dürüst bir şekilde devam etmezse, krediler konusunda zorlu direnişle karşı karşıya kalabiliriz. Japonya’da 80’lerden sonra yaşanan balon durumu ya da 1994’ten sonra Meksika’da yaşananlar gibi... Ayrıca, şirket kazançlarında ya da büyümede bir zayıflık, istihdam artışı devleti ve bankacılık sektöründeki yeniden yapılanmayı dengeleyecek, zaten zayıf olan bankalar bilançolarını etkileyebilir.
BİRLEŞMELER FIRSAT YARATABİLİR Fırsatlara gelince bunları da üçe ayırabiliriz. Bankacılık sektöründeki yeniden yapılanma ve varlıkların rehabilitasyonu sonucunda mutlaka fırsatlar doğacaktır. Evlilikler ve birleşmeler, 2001 bütçesiyle teşvik edildi. Yabancı yatırımlar ve fondaki bankaların satışı büyük fırsatlar doğuracaktır.
Türkiye’nin uzun vadede ihtiyaç duyduklarını karşılamak üzere oluşturulan enerji ve yapılanma yatırımları da fırsat yaratacaktır.
TÜKETİM SEKTÖRÜ KAZANÇLI Tüketim sektörü de bir çok fırsata gebe... Geçen yıl talepte hızlı bir yükselme, patlama yaşanmasına rağmen,bunun şirketlerin karlılığına, buna paralel olarak dolaylı şekilde toplum yararına sonuçlar doğuracağını sanmıyoruz. Lüks mallara konulan yüksek vergilerle, tüketim malları şirketleri, temel tüketim malları ve düşük ama sürdürülebilir büyüme sayesinde kazanç sağlayacak.
TUTULMAYAN SÖZLERİN RİSKİ 2001 yılında ekonomik programla ilgili olarak, yapısal reformlarla ve mali daralma ile ilgili olarak verilen sözlerdeki en ufak bir gecikme, yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından cezalandırılacak. Bunlardan önce, yatırımcılar TL pozisyonunu yükseltmek için istekli davranmayacak. Aynı zamanda yabancı yatırımcılar da piyasalara girmek için çok istekli olmayacak.
Şu anda yaşanan likidite sıkışmasındaki direnç ve yüksek reel faizler, büyüme için risk yaratabilir. Daha fazla yabancı para girişi görmediğimiz sürece, oranlar yüksek kalır ve paranın değer kaybetme riski devam eder. Buna karşılık, ülkedeki var olan risk eş zamanlı olarak yeni yatırımlara da engel olabilir.
Artık İMKB “pahalı” olmadığından, 2001’in başında, borsada yaşanan düşüş yatırımcılar tarafından işletilecektir. (Hükümet politikaları kesinlik kazanır kazanmaz) .
“PARA GİRİŞİ HIZLANACAK.”
Erda Gerçek/Citibank Gelişmekte Olan Piyasalar Stratejisti
Piyasalarda oluşan bazı kötü görüşlerin aksine biz Türk ekonomisinin doğru yolda olduğu inancındayız. Bütün IMF tipi programlar, uygulama safhasında ülkelerde ekonomi ve para piyasalarında bazı sıkıntılar yaratabilir. Bu sorunlar geçmişte birikmiş problemler hangi sektörlerde yoğunlaşmışsa, genelde o sektörleri sarsar.
DEVREDEN SORUNLARIN FATURASI Sektörel analizlere girmektense, Türkiye’yi etkileyen bazı dış faktörleri yakından inceleyip zor durumda kalan diğer ülkelerden birkaç örnek vermek istiyoruz. Bilindiği gibi, Türk ekonomisi 1998 yılında Rusya krizi ve 1999 yılında depremden dolayı sıkıntılı günler yaşamış ve makro büyüme hedeflerin çok altında kalmıştır. 2000 yılında IMF programıyla beraber düşen faizler talebi ateşlemiş ve cari işlemlerde dengesinde açığa neden olmuştur.
Bunun yanı sıra, düşük faizler ülkeden para çıkışına ve nominal çapa politikasından dolayı piyasalarda likidite daralmasına yol açmıştır.
Bu para sıkışıklığına bazı banka problemleri de eklenince sorun katlanarak büyümüştür.
PETROL VE EURO FAKTÖRÜ Likidite konusunda Türkiye’nin şansızlığı kontrolü altında olmayan bazı faktörlerin de ülke ekonomisi aleyhine islemesidir. Bunların en başında geleni de petrol fiyatlarındaki bütün analistleri de şaşırtan yükseliştir. Türkiye de dahil olmak üzere yüksek petrol fiyatları tüketici ülkelerde hem enflasyonist baskılar yaratmış hem de ülke çapında bir vergi gibi tüketimi olumsuz yönde etkilemiştir.
Ayni zamanda euro'nu dolara karşı zayıflığı Türk ihracatçılarına bir darbe daha indirmiş ve dış ticaret açığını olumsuz yönde etkilemiştir.
RİSKTEN KAÇIŞ PANİĞİ Bir başka faktör de uluslararası para piyasalarında Eylül ayından sonra hızlanan “risk aversion” diye bilinen riskten kaçış eğilimidir. Bu durum sadece Türkiye’yi değil, bir çok diğer gelişmekte olan ülkeyi de etkilemiştir. Bunların başında da dış borç sorunu en yüksek olan Arjantin gelmektedir. Arjantin gibi Türk ekonomisi de IMF programı çerçevesinde kullanılan nominal çapa yüzünden, yerel para arzı dış kredi piyasalarındaki duruma son derece hassas durumdadır. Dışarıdan gelecek fonlar direkt likiditeyi etkilemektedir. Riskten uzaklaşan yabancı fonlar, Türkiye de dahil birçok gelişmekte olan ülkeden sermayelerini çekme yoluna gitmişlerdir.
BANKA REFORMUNDA ACELE EDİLMELİ Bazı analistlerin vurguladığının aksine, bu demek değildir ki, Türk lirası da bu durumda devalüye edilmelidir. Bizce yapılacak şey, banka reformu konusunda daha hızlı hareket etmek ve 2001 yılında büyümeden feragat edilerek dış dengeleri sağlamaktır. Devalüasyon her şeye tekrar başlama sorunu doğuracaktır ve bir senede alınan bunca yolu tehdit edecektir.
PARA GİRİŞİ HIZLANACAK Türkiye de 2001 yılında yavaşlayan ekonominin dış dengeleri düzelteceğine inanıyoruz. Bunun yanı sıra, devalüasyon korkuları azalırken yüksek reel faiz sisteme para girişini hızlandıracaktır. Böylelikle likidite artacak ve piyasalar rahat bir nefes alacaktır. Düşen büyümeden gelecek şirket karlılıklarındaki problem son bir kaç ayda hisse senetleri piyasasındaki şiddetli düşüşle beraber fiyatlarda fazlasıyla iskonto edilmiştir. 2002 senesi beklentileri devreye girdiğinde ucuzlayan şirketlerin yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekmesi kaçınılmazdır.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?