Tüketim tasarruf fırsatları

"Bireyler, şirketler ve hükümet olarak hepimiz daha fazla tasarruf etmeliyiz"

1.07.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Tüketim tasarruf fırsatları
Aslında uzun suredir tartışılıyor. "Türkiye tüketim toplumu oldu" eleştirilerini, "Hane halkı tasarrufları azalıyor" yorumları izliyor. Gerçekten de Türkiye'nin tüketimi, son 10 yıldır ciddi oranda arttı. Rakamlar da gösteriyor. Bu sürede kredi kartı sayısı yüzde 247, borcu ise yüzde 1.388 arttı. AVM sayısı 40'tan 308'e çıkarken otomobil yenileme sıklığı 7 yıldan 4 yıla düştü. Uzmanlar, tüketim toplumu olmanın bir zararı olmadığını düşünüyor. Yeter ki tasarruflar sürsün ve bu tüketim fonlanabilsin. Türkiye'de oluşan bu tablo, sektörler için iki ayakta da fırsat sunuyor. Şirketler, son 10 yıldır hızlı tüketimin yarattığı pazardan zaten yararlanıyor. Bugün ise bireyler tasarrufa yönlendirilirken buradan doğan fırsatları değerlendirmeye çalışıyorlar.ürkiye'de tasarruflar az, harcamalar fazla. Gittikçe daha fazla tüketiyoruz. Tüketim arttıkça da dış borç alıyoruz. Cari açığın kaynağı da buradan geliyor. Onun için Türk milletinin iki işi çok iyi yapması lazım: Çok çalışıp, çok üretmeli ve çok da tasarruf yapmalılar." Bu sözler, tam 4 yıl önce dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından artan tüketim ve ithalat oranlarına dikkat çekmek için söylenmişti. Bugün ise Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, "Türkiye'ye 2011'de 14,3 milyon adet cep telefonu geldi. 1,7 milyar dolarlık bedel ödedik. Biz 11 ayda cep telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülke miyiz" diye sorarak aynı noktaya dikkat çekiyor. Aslında sadece politikacılar değil, iş dünyası düzeyinde de Türkiye'de artan tüketim ve göz ardı edilen tasarruf alışkanlıkları son dönemde sıklıkla gündeme taşınıyor. Bir ay önce Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, daha fazla tasarruf yapılması için çağrıda bulundu. Hatta bu konunun ulusal öncelik haline gelmesi gerektiğini öneren Sabancı, "Türkiye'nin cari açık veren bir ülke olması karşısında bu açığın makul düzeyde tutulması hedeflenmeli. Bir yandan cari açığı azaltıcı düzenlemeler yaparken öte yandan bunun için daha fazla tasarrufu teşvik etmeliyiz. Bireyler, şirketler ve hükümet olarak hepimiz daha fazla tasarruf etmeliyiz" dedi.

MÜTHİŞ CANLANMA
Peki, tüketim ve tasarruf konularının bu kadar gündeme gelmesinin arkasında sadece artan cari açık mı var? Son 10 yılda Türkiye, tüketim toplumu olma yolunda nasıl bir yol kat etti? 2001-2011 yılları arasında Türkiye'de kişi başı milli gelir 3 bin 500 dolardan 10 bin 79 dolara ulaştı. Bu süreçte 238 milyar TL olan hane halkı tüketimi, 921 milyar TL'ye yükseldi. Toplam 15 milyon olan kredi kartı sayısı 52 milyon oldu.~
Tüketim mallarındaki ithalat, 2002 yılında 4,9 milyar dolarken yüzde 500'ün üzerinde bir artışla 2011'de 29,7 milyar seviyelerine tırmandı. Konutlardaki enerji tüketimi yüzde 60 artış gösterirken, sanayideki enerji tüketim artışı sadece yüzde 4,7 oranında kaldı. Tüketimdeki müthiş canlanmanın önemli göstergelerinden bir diğeri de artan AVM yatırımları. 2001'de sadece 40 olan AVM sayısı, 2012'de Türkiye'nin dört bir yanına yayılarak 308 adede ulaştı. Bugün Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği'nin açıkladığı verilere göre yıllık 1 milyar 300 milyon ziyaretin gerçekleştiği alışveriş merkezleri, toplam 39 milyar TL'lik ciro yapıyor. Üstelik bu ciro, her geçen yıl hızla artıyor. Sadece 2009 yılında AVM'lerin toplam cirosunun 19 milyar TL olduğu ve 2,5 yılda 20 milyar TL'lik bir artış yakaladığı göz önünde bulundurulduğunda hızın derecesi de ortaya çıkıyor.

TÜKETİMLE GELEN BÜYÜME
BEYAZ EŞYADA BEKLENTİ

Her ne kadar tasarruf ön plana çıkarılmaya çalışılsa da Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda büyümesi sürecek. Büyümeye bağlı olarak kişi başı gelir artışı beklentisi var. Geçmiş yıllarda olduğu gibi artan gelir, yine sektörler ve şirketler için önemli fırsatlar sunuyor. Beyaz eşya sektöründe bugün 6 milyon adet olan satışların, önümüzdeki 5 yılda 7,5-8 milyon adede ulaşması hedefleniyor. BSH İcra Kurulu Üyesi Özcan Aydilek, “Bugün Türkiye’de hala ailelerin yüzde 40’ının fırını ve bulaşık makinesi yok. Bu ürünlere talep artacak” diyor.
OTO TALEBİ ARTIYOR
Otomotive olan talebin, gelecek 5 yılda milli gelirin yüzde 50 artmasıyla yüzde 100 artacağı tahmin ediliyor. Mobilyada üretici fiyatlarıyla kişi başı mobilya tüketiminin yüzde 50 artarak 84 dolar olması bekleniyor. Turizmde son 10 yılda 6 kat büyüyen Setur’un genel müdür yardımcısı Tülin Betir de gelecek birkaç yıl içinde sektörün daha da ivme kazanacağı görüşünde. Betir, önümüzdeki dönemde ürün çeşitliliklerini artırarak hedef kitlelerini geliştirip büyüyeceklerini belirtiyor. Pronto Tour Pazarlama Müdürü Sarp Özkar da yurtiçi ve yurtdışı turlarda çeşitliliği artırarak, kişiye özel lüks seyahat konseptinde sınırları zorlayarak büyümelerine ivme katacakların söylüyor.
PERAKENDE HIZ KESMİYOR
Perakendeciler de büyümede hız kesmek niyetinde değil. Geçtiğimiz yıl 10 yeni mağaza açan ve toplam mağaza sayısını 45’e ulaştıran Vatan Bilgisayar, bu yıl toplam 100 mağaza hedefiyle büyüme planı yapıyor. 39 ilde 77 yurtiçi mağazasıyla yer alan Tekzen’in planı ise her yıl 25 yeni mağaza açarak büyümesini sürdürmek. 2009’da 20, 2011 ’de 30 yeni mağaza açan Watsons Türkiye’nin genel müdürü Ahmet Yanıkoğlu, bu yılki hedefin 35 yeni mağaza olduğunu söylüyor.~

SAHİPLİKTEKİ DEĞİŞİM

Tüketimde sahiplik oranları da son 10 yılda önemli bir değişim yaşadı. Türkiye'de 2002 yılında bin kişiye düşen araç sayısı 96 iken 2010'da bu sayı 135'e çıktı. Sektör oyuncularının verdiği bilgiye göre araç yenileme sıklığı da son 5 yıl içinde 7 yıldan 4 yıla geriledi. Bazı ürünlerde, ürün yenileme sıklığı dünya ortalamasını bile aştı. Örneğin Deloitte tarafından hazırlanan "Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Öngörüleri 2012" çalışması, dünyada cep telefonu yenileme ortalamasının 14 ay, Türkiye'de ise 11 ay olduğunu ortaya koyuyor. Tüketimdeki büyük hızın yansımaları atık oranında da kendisini net olarak gösteriyor. 2006 yılında hurdaya ayrılan araç sayısı, 31 bin 258 iken 2010'da bu sayı 79 bin. Atık elektronik eşya miktarı da yıllar içinde ciddi bir yükseliş seyri gösterdi. 2006'dan 2010'a atık elektronik eşya miktarı bin 818 tondan 5 bin tona ulaştı. Türkiye'de turizm sektörü de artan tüketimden payına düşeni aldı. 2002'de 2,5 milyon olan yurtdışına çıkan turist sayısı, 2012'de 6,5 milyona çıktı. Lüks tüketim harcamaları da önemli bir artışa geçti. The Boston Consulting Group'un yaptığı bir çalışmaya göre 2002 yılında lüks tüketimin GSMH'den aldığı pay, yüzde 0,4 iken 2012'de bu oran yüzde 1,5'e tırmandı.

BORÇLANMA HIZLI ARTTI
Türkiye'de tüketim iştahı artarken beraberinde borçlanma kültürünü de getirdi. Yapılan alışverişlerde artan taksit oranı, kredi kartı borçları ve tüketici kredilerine olan büyük talep, bu durumun göstergesi. 2000'de sadece 2 milyon kişi tüketici kredisi kullanırken 2010'da 7,5 milyon kişi tüketici kredisi aldı. ING Bank yetkililerine göre bu krediler de ağırlıklı olarak tatil, eğitim, borç transferi ya da nakit ihtiyacı için kullanıldı. 2002'deki toplam 4,3 milyar TL'lik kredi kartı borcu, 2012 Mayıs ayı itibarıyla 64 milyar TL'ye ulaştı. Sonuç olarak hane halkı borçluluğunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı son 8 yılda yüzde 700'lük bir artışla yüzde 2'den yüzde 16'ya ulaştı. Peki nasıl oldu? Son 10 yılda Türkiye'de ne değişti? Uzmanlara göre bu durumun en önemli nedeni, reel faizlerdeki ciddi düşüş ve uluslararası likidite bolluğu. Likidite bolluğu ile Türkiye'de kredi olanaklarının geliştiğini belirten Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomi Profesörü Seyfettin Gürsel, "Bu durum düşen faizlerle birleşince hane halkında ciddi şekilde borçlanarak tüketim eğilimini doğurdu ve tüketim patlamasına neden oldu" diyor. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ramazan Aktaş da aynı noktaya değiniyor. "Tüketimin bu derece artmasında uygulanan makro politikaların da etkisi var. Reel faizler düşük olunca insanlar tasarruf yerine tüketime yönelir. Son yıllarda Türkiye'de olan da buydu" diye konuşuyor.~

PROF. DR. ALPAY FILIZTEKIN / SABANCI ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
"YARIN YERİNE BUGÜN TÜKETİYORUZ'
TOPLUMUN TERCİHİ

Türk toplumu yarın tüketmek yerine bugün tüketmeyi tercih ediyor. Burada bir israf var mı, bence yok. Bu bir tercih meselesi. Ama bunun birtakım sonuçları var. Bu da yarın tüketecek daha az malımız olacağı anlamına gelir. Asıl soru ise bunun bedelini kimin ödeyeceği...
YAPISAL DÖNÜŞÜM
Türkiye'de toplam tüketim son 10 yıldır artıyor. 2001 yılında Türkiye bir kriz yasadı ve kriz sonrasında ciddi yapısal bir dönüşüm geçirdik. Enflasyon düştü. Ekonomi belli bir düzeye geldi. Şu anda yeni bir şeyler yapmak, yeni politikaları desteklemek gerekiyor. Öncelikle tasarruf teşvik edilmeli.
KORKUTAN 2 KONU
Öte yandan beni asıl korkutan iki konu var: Bunlardan birincisi, Türkiye nüfusunun yaşlanıyor oluşu. İkincisi de sosyal değişim. Büyük aile yapısı çekirdek aileye dönüşüyor. Önümüzdeki yıllarda emekli maaşlarını garanti edecek bir yapıya ihtiyaç var. Bunlar tüketimden daha az görünen ama daha tehlikeli gelişmeler. Çünkü tüketim, insanların tercihi, bugün lüks yaşayıp ileride sıkıntı yaşamayı tercih edebilirler. Ama bu insanlar, yarın yaşlanıp genç nüfusa sorun olacaksa tasarrufu desteklemek lazım.

TASARRUF AZALMA EĞİLİMİNDE

Türkiye'de tüketim artarken tasarruf yapma oranı giderek düştü. GSYH'ye oran açısından tasarrufların seyrini gösteren IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na göre Türkiye'de tasarruf oranı, 1989-1996 arasında yüzde 22 iken 2011 yılında yüzde 12,9'a geriledi. İşte bu tablo nedeniyle önümüzdeki dönemde devlet eliyle özellikle ithalata ve borçlanmaya dayalı tüketimde frene basılma yönünde hamleler konuşuluyor. Yeni dönemde tasarruf ön plana çıkarılırken şirketlerin de rotasını buraya çekmeleri bekleniyor. Sektörlere baktığımızda da birçok şirket tasarruf ekseninde pazarlama çalışmaları yapıyor. Tasarruf odaklı fırsat arayışı içinde çalışmalarını yürütüyor. Örneğin ING Bank, düşük tasarruf oranına dikkat çekmek için "Türkiye'nin Tasarruf Eğilimleri Araştırmasını gerçekleştirdi. Kendisini de Türkiye'nin lider tasarruf bankası olarak konumlandırdı.~
Bu kapsamda "Turuncu Hesap" adını taşıyan bir ürün de oluşturan banka, Türkiye'de bireyleri tasarrufa teşvik ederken kazanmayı hedefliyor. ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay, "Biz ING Bank olarak Turuncu Hesap ürünümüz ile 100 TL'lik tasarrufa bile rekabetçi bir faiz vererek sektörde bir ilke imza attık ve ilk kez tasarruf yapacak kişileri bankamız ile tasarrufa alıştırmaya başladık. 2012 ilk çeyrek itibarıyla ING Bank olarak tasarruf mevduatımızı yüzde 7 büyüterek sektörde hızlı bir büyümeye imza attık. Sektörde aynı dönemde tasarruf mevduatı büyümesi sadece yüzde 1. Önümüzdeki dönemde de Türkiye'de bireyleri tasarrufa yönlendiren iletişim yapmaya ve ürünler çıkarmaya devam edeceğiz" diyor.

TÜKETİMİN FONLANABİLİR OLMASI LAZIM'
YENİ YÖNTEMLER

Bir ekonomide ihracat ve ithalat dengesi çok önemli. Eğer bir ulus kendisini tam bir ithalatçı ya da tüketim toplumu olarak bulursa bu durumda yapılması gereken, ulusun daha sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için yeni ihracat yöntemleri bulmasıdır. Örneğin Dubai turizme, Singapur da finansal hizmetler sektörüne odaklanıyor. Böylelikle yeni zenginlikler, yeni kaynaklar yaratmış oluyor.
TÜRK İŞ DÜNYASI YAVAŞ
Türk iş dünyası bugüne kadar uluslararası düşünme anlamında yavaş kaldı. Yerel pazarlar için daha yerel segmentlere odaklanarak daha kolay bir seçeneği tercih etti. Borusan, Koç ve Sabancı gibi şirketler hala stratejileri ve inovasyona yaklaşımlarıyla içe dönük. Bu şirketlerin daha büyük bir dünyaya uyanmaları ve oyun değiştiren teknikleri kullanmaları gerekiyor.
SAĞLIKLI BİR DENGE
Yaşam ve refah düzeyi yükselirken tüketim toplumu olmakla ilgili bir sorun yok. Bu iyi, fakat bunun fonlanabilir ve hızlı büyüyen sürdürülebilir bir GSMH ile eş zamanlı gerçekleşmesi gerekiyor. İşte bu nedenle Türkiye için global bir oyuncu olarak düşünme ve işteki varlığını artırma zamanı. Ülke, ancak bu şekilde ithalat odaklı tüketimden uzaklaşır ve tüketimde sağlıklı bir denge elde edebilir.

ŞİRKETLERİN YENİ ROTASI
Sadece bankacılık değil birçok sektör, tasarrufu ön plana çıkaran çalışmalar yürütüyor. Tasarrufa teşvik eden bireysel emeklilik sisteminin de önümüzdeki dönemde büyüme beklentisi yüksek. 2011'de toplam 2 milyon 650 bin kişi ile 14,3 milyar TL'lik fon büyüklüğüne ulaşan sektör, tasarrufun ön plana çıkmasından en büyük payı almak niyetinde. Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu, BES'in büyümesi ve daha hızlı gelişmesi için tüm şirketlerin ortak bir heyecan içinde çalıştığını, sigorta ve tasarruf bilincinin gelişmesi için ortak iletişime önem verdiklerini anlatıyor. Uğurlu, "BES için 2020 yılında 115 milyar TL'lik bir fon büyüklüğü ve 5,5-6 milyon katılımcı sayısı öngörüyoruz" diyor. Teknoloji şirketleri ise tasarrufa yönelik trendden her konuda tasarruf sağlayan ürünlerin satışlarındaki payını artırarak faydalanmayı planlıyor.~
Beyaz eşya sektörünün dev oyuncularından BSH, tüm markalarında enerji verimli ürünler yaratmak için çalışıyor. Yeni teknolojileri daha az su ve enerji harcayarak müşteri beklentilerini karşılayan ürünlere dönüştürdüklerini belirten BSH CEO'su Norbert Klein, "Her yıl daha fazla yenilikçi ürünü tüketiciyle buluşturuyoruz. Türkiye'de satılan enerji verimli beyaz eşyaların yüzde 50'si A+ ve üzeri ürünlerden oluşuyor. BSH'nın sattığı beyaz ev eşyalarında ise bu oran yüzde 70. Bu oranı gelecekte daha da artıracağız" diyor.

KİM NE BEKLİYOR?

Küçük elektrikli ev aletleri sektöründe Arzum da satışları içinde enerji tüketim seviyesi düşük ürünlerin sayısını artırmak üzere çalışmalar yapıyor. Arzum Pazarlama Direktörü Serhan Algım, "Orta vadede bu ürünlerin toplam satışımızın en az yüzde 25'ini oluşturacağını tahmin ediyoruz" diye konuşuyor. Homend de stratejik olarak düşük enerji tasarruflu ürünlere odaklanıyor. Homend Genel Müdürü Hakan Koçer, özellikle bilinç düzeyinin yükselmesiyle bu tür ürünlere talebin artacağını ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: "2012 yılında toplam satışlarımızın sadece yüzde 4'ü düşük enerji harcayan ürünlerden oluşuyor ama hem ürün sayısının artması hem bilinçlenmedeki artış sayesinde, beşinci yılın sonunda bu oranın toplam satışımızın yüzde 40'ına ulaşacağını tahmin ediyoruz." Otomotiv sektörünün odağında da daha az yakıt harcayan otomobiller var. Mercedes Benz Otomobil Pazarlama ve Satış Müdürü Şükrü Bekdikhan, önümüzdeki dönemde yeterli altyapının oluşması halinde Smart elektrikli araçlarla yeni bir hedef kitleye ulaşmayı istediklerini belirtiyor. Toyota da 2020'li yıllara doğru her Toyota modelinin daha çevreci ve enerjide tasarruf sağlayan hibrit versiyonunu geliştirmeyi hedefliyor.

"YATIRIMA DAYALI BÜYÜME GEREKİYOR"
TASARRUF ORANI

Türkiye’de toplam tasarrufun milli gelire oranı yüzde 12. Yani her 100 kişiden 12 kişinin tasarrufu var. Bu düşük bir oran. İnsanlar tasarruf yapmıyor, harcıyor. Türkiye’de tüketim güçlü bir büyüme motoru ama bunun düşük tasarrufla sürdürülebilir olması kuşkular ortaya çıkarıyor.
GELİR YETERSİZLİĞİ
 Düşük tasarrufun altında büyük oranda gelir yetersizliği var. Ama bazıları da tasarrufunu nasıl değerlendireceğini bilmiyor. Tasarruf yapma konusunda yeterli bilinç yok. Tasarruf ayağında devreye girmesi gereken bankacılık kesimi. Onların sunacağı enstrümanların çok kolay anlaşılabilir ve güvence doğuruyor olması lazım.~
CİDDİ TEŞVİKLER
Ayrıca Türkiye’de iç tüketimden ziyade ihracata ve yatırıma dayalı büyüme modeli gerekiyor. Örneğin bireysel emeklilik yasasında olduğu gibi tasarrufları artırma yönünde ciddi teşvikler geliyor. Sadece bireylerin değil özel sektörün de tasarruflarını artırması şart.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz