UniCredit CEO’su Alessandro Profumo, yüzde 50 oranında sahibi oldukları Yapı Kredi’nin performansından memnun. “Krizde de başarılı olunabileceğini Yapı Kredi’den öğrendik” diye konuşuyor. Yeni döne...
UniCredit CEO’su Alessandro Profumo, yüzde 50 oranında sahibi oldukları Yapı Kredi’nin performansından memnun. “Krizde de başarılı olunabileceğini Yapı Kredi’den öğrendik” diye konuşuyor. Yeni dönemde ise en büyük değil en iyi banka olmak hedefiyle yola devam edeceklerini söylüyor. Yapı Kredi’nin önünde alacak daha çok yol olduğuna dikkat çeken yönetici, “Müşterilere ve çalışanlara odaklanıp organik büyümeyi sürdüreceğiz” diyor.
İtalyan UniCredit Yapı Kredi’nin yüzde 50’sini, 2005 yılında Koç Holding ile ortak olarak Çukurova Grubu’ndan satın aldı. UniCredit CEO’su Alessandro Profumo, sahip oldukları bu ortak girişimi çok başarılı bulduklarını söylüyor. “Sürekli gelişen bu yapıdan mutluyuz. Krizde de başarılı olunabileceğini Yapı Kredi’den öğrendik” diye konuşuyor.
UniCredit Yapı Kredi’yi gelecekte Türkiye’nin en iyi bankası olarak görmek istiyor. “Ölçek her zaman kötü bir arkadaştır” diyen Profumo, en büyük olma planı yapmadıklarını söylüyor.
Zaman zaman Yapı Kredi’yi Koç Holding’e satacakları yönünde çıkan söylentiler konusunda ise yanıtı net. “Böyle bir şey mümkün değil” diye konuşuyor.
Global krizin tüm finans devleri gibi Unicredit’i de etkilediğini söyleyen Profumo, “Yaşananlar önceliklerimizi değiştirdi. Müşteri memnuniyetine en üst noktada odaklanmaya başladık. Kredi ve kredi işlemlerindeki kalitemizi yükselttik. Maliyet yapısına ilişkin yaklaşımımızı değiştirdik” diyor. Yeni dönemde inorganik büyüme öngörmediklerini söyleyen yönetici, Türkiye’de Yapı Kredi’yi desteklemeye devam edeceklerini ancak yeni bir yatırım planlamadıklarını belirtiyor.
Geçtiğimiz ay Türkiye’yi ziyaret eden UniCredit CEO’su Profumo ile özel bir söyleşi yaptık. Sadece Capital’e konuşan yönetici krizin etkilerine, yeni dönem plan ve hedeflerine yönelik önemli açıklamalar yaptı.
UniCredit CEO’su Alessandro Profumo’nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
*UniCredit global krizden nasıl etkilendi?
Krizden etkilendik. Fakat buna rağmen 2008 yılını 4 milyar Euro net kârla kapattık. Bu da çok kötü bir rakam değil. 2009’un ilk çeyreğini de hedeflediğimiz gibi 50 milyon Euro net kârla tamamladık. Krizden etkilenme boyutumuz Avrupa finans sektöründeki diğer büyük oyunculardan daha düşük seviyelerde gerçekleşti.
Krizin üzerimizdeki ana etkisi yatırım bankacılığında ve varlık yönetiminde oldu. Kriz, yatırım bankacılığındaki performansı ciddi şekilde değiştirdi. Şu anda gördüğümüz kadarıyla pazarlar yavaş bir şekilde toparlanıyor.
Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine ciddi açılma yaşayan bir finansal kuruluş olduğumuz için krizin hisse senetlerimiz üzerinde de etkisi oldu. Geçtiğimiz ocak ayında bölgeye yönelik kaygılar ciddi boyuttaydı. Bu kaygılar bugün de sürüyor. Bu nedenle hisse senedi fiyatlarımız etkilendi. Ayrıca pazar Doğu Avrupa’ya yönelik yanlış yönde kaygılara da sahipti. Bunun nedeni de Doğu Avrupa’nın tek bir ülke gibi görülüyor olmasıydı. Ancak Doğu Avrupa’da her bir ülke farklı performans sergiliyor.
Geçtiğimiz dönemde “krizi hafife aldık” demiştiniz. Krizin büyüklüğünü ne zaman ve nasıl fark ettiniz? Krizi neden hafife aldığınızı düşündünüz?
Ben aslında tam olarak krizi hafife aldık demedim. Biz stratejik bir seçim yaptık. Bu seçimi yaparken krizi düşünmedik. Örneğin 2007 yılında Bank Austria için HVB’nin azınlık hissesini aldık ve bunun lansmanını yaptık. Eğer konjonktürün değişeceğini görmüş olsaydık bu işlemi yapmaz, beklerdik. Tabii hiç kimse krizin bu kadar derin olacağını düşünemedi. Hatırlarsanız krizin başlangıcında, yani 2007’nin ikinci yarısında herkes krizin etkisinin 2008’in ikinci yarısında geçmeye başlayacağı yönünde görüş belirtiyordu. Şimdi 2009’dayız ve kriz hala devam ediyor. Kriz, Lehman Brothers’dan sonra gerçekten çok zorlayıcı olmaya başladı. Lehman Brothers’ın batışı dünyayı önemli ölçüde değiştirdi. Güvende inanılmaz bir düşüş yaşandı. Sadece finans sektöründe değil, tüketici sektörlerinde ve tüketici davranışlarında da aynı güven düşüşü gerçekleşti. Şimdi esas mesele tekrar güven kazanmakta.
Kriz dünyada bankacılık sektörünün iş yapış biçimini de etkiledi. Bundan sonraki dönemde geçmişten farklı bir strateji izleyecek misiniz? Bu stratejinin ana unsurları neler olacak?
Radikal bir şekilde iş stratejimizi ve organizasyon yapımızı değiştireceğimizi söyleyemem. İş modelimizin çok güçlü olduğunu düşünüyoruz. Kriz döneminde de bunu gördük. Biz Avrupa’da çok büyük bir ticari bankayız. Bu da bizim avantajımız. Oldukça güçlü ve iyi bir perakende müşteri yapımız var. Grubumuzdaki perakende müşteri sayısı yaklaşık 40 milyon civarında. Bu da çok önemli bir rakam, çünkü bugün mevduatın stratejik değeri çok yüksek ve değerli. Müşteriyi tanıma anlamında güçlü bir yapıya sahip olmak da aynı derecede kritik. Çünkü ilişki bankacılığı çok önemli bir unsur olarak geri gelecek. Bugün faaliyet gösterdiğimiz 22 farklı ülkede, 400 bin kurumsal müşteriye sahibiz. Krizle birlikte iş yapış şeklimizde ne tür bir değişiklik meydana geldiği sorusunun yanıtı da burada. Bizim için en büyük değişiklik, müşteri memnuniyetine en üst noktada odaklanmak oldu. Kredi ve kredi işlemlerindeki kalitemizi yükselttik. İş ortağımız olacak en iyi müşterinin tanımlanması konusunda daha fazla yol aldık. Sonuç olarak maliyet yapısına ilişkin yaklaşımımızı da değiştirdik. Geçmişte maliyetlerimiz yüksekken şimdi azalıyor.
Türkiye’de Yapı Kredi’nin performansını nasıl buluyorsunuz? İtalya veya faaliyette bulunduğunuz diğer ülkelerden farklı bir tablo var mı?
Burada bizi oldukça mutlu eden bir performans görüyoruz. Yapı Kredi’de Koç Grubu ile ortaklığımız var. Ortağımızla ilişkilerimiz çok güçlü. Sahip olduğumuz ortak girişim de çok başarılı. Sürekli gelişen bu yapıdan memnunuz. Birçok noktada ciddi gelişme yakaladık.
Ama gelişim yönünde, özellikle de müşteri algısı anlamında alacak daha çok yolumuz var. Amacımız müşterilerimiz için en iyi banka olarak algılanmak. Aynı zamanda çalışanlar açısından da en beğenilen şirket olmak istiyoruz.
Geçmişte Yapı Kredi’den UniCredit’in zayıf olduğu kredi kartları, tüketici kredileri gibi alanlarda çok şey öğrendiğinizi söylemiştiniz. Krizde öğrendikleriniz oldu mu?
Yapı Kredi, inovasyon ve kredi yönetimi konularına odaklanmaya devam ediyor. Bu dönemde sanırım krizde de başarılı olunabileceğini öğrendik.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kredi pazarı daraldı. Yapı Kredi’de krediler konusunda nasıl bir strateji var?
Stratejimiz tüm iyi müşterilerimizi desteklemek. Krizi müşterilerimizle birlikte aşmaya çalışıyoruz. En kritik odak noktamız, müşterilerimizi destekleyecek kadar akıllı olmak. Kriz sonrasında da onlarla birlikte başarılı olmaya devam etmek. Söz konusu krediler olduğunda bu tür kararlar almak her zaman yeterince zor. Sonuçta müşterilerimizin mevduatlarını yönetiyoruz. Kredi kalitesi açısından çok dikkatli olmak durumundayız. Bunu aynı zamanda sorumluluğumuz olarak görüyoruz.
UniCredit, yıl sonuna kadar Türkiye’ye ne kadar kaynak sağlanacak? Bu kaynak nasıl dağılacak?
Birkaç ay önce sermaye artırımı yaptık. Ondan önce en son geçtiğimiz yılın ağustos ayında yapmıştık. Geçtiğimiz yıl sermayemizi 100 milyon dolara yükselttik. Şu anda gerekenden fazla sermayemiz var. Bankanın sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15 düzeyinde. Doğrudan fonlamaya ihtiyaç yok ama bankayı desteklemeye devam ediyoruz.
Türkiye’ye yönelik yeni yatırım planı var? Gelecekte bankadaki payınızı artırmayı düşünüyor musunuz?
Şimdilik böyle bir şey söz konusu değil. Daha yeni sermaye artırımı yaptık. Organik büyümeye odaklanıyoruz. Bunu da müşteri memnuniyeti ve teknolojik yapımızı geliştirerek yapacağız.
Yapı Kredi’yi Koç’a satma planınızdan söz ediliyor. Böyle bir şey mümkün mü?
Hayır mümkün değil…
Yapı Kredi’de kısa bir süre önce bir yönetim değişikliği yaşandı. Yeni genel müdür atandı. Bu değişime neden ihtiyaç duyuldu? Yeni dönemde organizasyonda başka değişiklikler olacak mı?
Çünkü Tayfun Bayazıt Koç Holding’e gitti. Bu nedenle yeni bir yöneticiye ihtiyaç duyduk. Değişikliğin nedeni de bu oldu. Tayfun Bayazıt yeni başkan olarak kalacak. Yakın gelecekte başka değişiklikler görmeyeceğiz.
Geçmişte Halkbank’la ilgilenmiştiniz. Yeni dönemde özelleştirmeler yeniden gündeme geldiğinde ilginiz devam edecek mi?
Bugünkü planımız içinde inorganik büyümek yok. Müşteri tatmini ve memnuniyeti büyüme stratejimiz içinde birinci önceliğimiz.
Yapı Kredi’nin Yeni Dönem Planı
Ana Strateji
Ölçek her zaman kötü bir arkadaştır. Çok büyük olmak o kadar da iyi bir şey değil. Bizim ana stratejimiz, müşterilerimiz tarafından en iyi banka olarak algılanmak. Çalışanlar tarafından da en beğenilen banka olmak istiyoruz. Bugün bu açıdan kendimizi kıyasladığımız bazı bankalar var.
Gelecek Hedefi
Gelişecek birçok noktamız da var. Gelişecek olmayı da her zaman olumlu görüyoruz. Çünkü bizim bakış açımıza göre bir kere en iyi olduğunuz zaman sadece aşağıya gidebilirsiniz. Henüz en iyi değiliz. Fakat tekrar altını çizerek söylüyorum, en büyük değil en iyi olmak hedefindeyiz. Müşteri tatmini ve memnuniyeti anlamında Türkiye’nin en iyi bankası olmak istiyoruz. Aynı zamanda büyümeyi de sürdürmek hedefindeyiz.
Sektör Beklentisi
İçinde bulunduğumuz dönemde bankacılıkta iyi ve daha az iyi olan arasındaki gerçek farkın ortaya çıkışına tanık olacağız. Biz iyi bir banka olduğumuzu hissediyoruz. Kişisel düşünceme göre 2009 yılında bankalar düşük kârlılıklar görecek. Bu da farklı unsurlardan kaynaklanacak. 2009 zor bir yıl. Türkiye dışındaki ülkelerde faiz marjı baskı altında. Yıl sonunda daha az ticari işlem ve daha az uzun vadeli borçlanma olacak.
“Krizin Tek Kaynağı Finans Sektörü Değil”
Bankacılıktaki Değişim
Krizden sonra bankacılığın eskisi gibi olmayacağını düşünenlere katılıyorum. Ben de böyle söylüyorum. Bu krizin tek kaynağı biz değiliz. Kuşkusuz krizin oluşmasında sektör olarak katkımız oldu. Ancak bu krizden sorumlu olan başkaları da var. Biz sadece nedenin bir parçasıyız.
2 Kritik Unsura Dikkat
Gelecekte benzer krizlerden kaçınmak için gerekli değişiklikleri yapabileceğimizi umuyorum. Bunu yaparken strateji çok önemli olacak. Burada da iki önemli unsura dikkat etmek gerekiyor. Birincisi müşteriye odaklanmak şart. Çünkü bu sektörde mevduat kritik bir öneme sahip. Öte yandan bankacılıkta risk değerlendirmesi de eskisi gibi olmayacak. Riskin değerlendirmesi yakın gelecekte çok daha farklılaşacak.
“En Kötüyü Gördük Ama İyileşme Zaman Alır”
İstikrar 3’üncü Çeyrekte Gelir
Görünüşe bakılırsa krizde en kötüyü gördük. Ama yine de tahtaya vurmakta fayda var. Çünkü hiçbir zaman ne olacağını bilemezsiniz. Bir dahaki görüşmemizde bana, “En kötüyü arkamızda bıraktık demiştiniz ama öyle olmadı” diyebilirsiniz. Gördüğümüz kadarıyla krizin etkileri azalıyor. Ama hala aşağı iniş devam ediyor. Bence Türkiye’de üçüncü çeyrekte istikrar göreceğiz. Dördüncü çeyrekte büyüme başlayacak ve sonrasında büyüme sürecek.
Dünya Ekonomisinde Neler Değişecek?
Batı Avrupa ve Amerika’da da dördüncü çeyrekte büyüme görebiliriz. Zaten istikrara yönelik işaretler görmeye başladık. Ancak hala iyileşmenin U, V ya da W modeliyle olacağına yönelik çeşitli tartışmalar devam ediyor. Benim kişisel görüşüm, krizde oldukça dip bir noktada olduğumuz yönünde. Bundan sonra çok yavaş bir iyileşme göreceğiz, ancak bu iyileşme de çok uzun bir döneme yayılacak.
Dünya ekonomisi bundan sonra daha düşük büyüme rakamları görecek. Diğer yandan dengesizlikler de daha az olacak ve istikrar önem kazanıp güçlenecek.
Nilüfer Gözütok
[email protected]
Fotoğraf: Gökhan Çelebi
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?