İstedikleri Halde Kredi Veremiyorlar!

Kredi piyasasında rekabet çok yüksek. Bankaların neredeyse hepsi aynı şirketlere gidiyor, benzer oranları sunuyor. Bu tablonun dışına çıkmak isteyen bankacıları ise önemli bir zorluk bekliyor. O da...

1.07.2005 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Kredi piyasasında rekabet çok yüksek. Bankaların neredeyse hepsi aynı şirketlere gidiyor, benzer oranları sunuyor. Bu tablonun dışına çıkmak isteyen bankacıları ise önemli bir zorluk bekliyor. O da “bilançosu gerçeği yansıtmayan” şirketler… Bankacılar, “Kredi vermek istediğimiz, veremediğimiz, işleri çok iyi giden şirketlerin sayısı bir hayli fazla” sözleriyle bu gerçeği ortaya koyuyor. Bazıları bunlardan uzak duruyor, bir kısmı ise çözümünü bulup rekabette öne geçiyor.

Türkiye’nin önde gelen bankalarından birinin genel müdürü, karşısındaki gazetecilere, sektörleri açısından çok önemli bir potansiyeli anlatırken, şöyle konuşuyordu:

“Bankacılık sektöründe büyük bir rekabet var. Bütün bankalar neredeyse aynı şirketlere gidiyor, kredi başta olmak üzere finansal hizmetlerini sunuyorlar. Biz bir süredir yeni şirketler bulalım, farklılaşalım diye yola çıktık. Doğru da düşünmüşüz. Bilinenler dışında Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda iyi iş yapan, para kazanan, hızlı büyüyen şirket var.”

Aynı bankacı, “Ancak” diye sözlerine devam etti: “Bu şirketlerin sorunu var. Önemli bölümünün mali disiplini yok. Bütün satışlarını bilançolarına yansıtmıyorlar. Bazılarında satışların onda biri bilançoya yansıyor. Böyle olunca da, çok istediğimiz halde kredi veremiyoruz.”

Bankacı yalnız değil. Türkiye’de benzeri gözlemleri olan başka genel müdür ve yöneticiler de var. Bu genel müdür, “Bazı şirketleri doğru dürüst bilanço yapmaya, mali tablolarını düzenlemeye ikna ettik. Böylece, kendileriyle çalışma, birlikte büyüme şansını da yakaladık” diye konuşuyor. Ancak, inşaattan gıdaya, mücevherattan taşımacılığa, hatta ihracata kadar çok sayıda sektördeki şirket, bu nedenle bankacılık sisteminden istediği ölçüde yararlanamıyor.

Büyümek için yeni şirketler

Bankalar, son yıllara kadar kendilerine hedef olarak İSO ve Capital500 listelerine giren şirketleri hedef aldılar. Ancak, son yıllarda başta orta ölçekliler olmak üzere KOBİ’ler de bankaların hedefleri arasındaki yerini aldı. Bazı bankalar, özellikle “OBİ” diye nitelendirilen “orta ölçekli” şirketlere odaklanmayı tercih ettiler.

Bankacılar, yeni müşteri edinme ve büyüme yolunda KOBİ pazarında ilerlerken, önlerine ciddi engeller çıkmaya başladı. Bankacıların iş modellerini, pazarlarını, büyüme stratejilerini ve yönetimlerini beğendikleri bu şirketlerde, “bilanço” sorunu öne çıkıyor. Çünkü, önemli bölümünde modern muhasebe teknikleri uygulanmıyor, satışların çok küçük bölümü hesaplara yansıyor.

Bir bankacı, “Bize kredi için geliyorlar. Dışarıdan bakılınca iyi görünüyor. İçine girip çalışınca, ortaya çıkan tablo bizi şaşırtıyor. Örneğin, 5 milyon dolar kredi istiyor. Kayıtlarına bakınca, bunu karşılaması mümkün değil. Oysa, gerçekte işleri çok iyi. Bizi de zaten gerçeği anlatıyor ikna ediyor” diye konuşuyor.

Zorluk nerede yaşanıyor?

Büyük bir bankanın hukuk danışmanı, bu tip şirketlerde ortaya çıkan sorunları ana hatlarıyla şöyle özetliyor:

* Bu tip şirketlerin önemli bölümünde işler iyi. Üretim ve satışları yerinde. Ancak, işletme sermayesi ve kaynak sorunu ciddi şekilde öne çıkıyor.

* SSK, Bağkur ve vergilerden kaçınmak için önemli ölçüde kayıtdışılığa başvuruyorlar.

* Bazı şirketlerde iki kayıt var. Bir resmi kayıt, diğeri de gerçek, patronların izlediği kayıt. Dolayısıyla, bilançoları, gerçekleri yansıtmaktan çok uzak.

* Bu durumda bilançoda gerçeğe uygun performans göremeyen bankalar doğal olarak teminat istiyorlar. Teminat da pek ortaya konulamadığı için genelde kredi de açılamıyor.

Hangi sektörlere sıkıntı var?

BNP TEB Genel Müdür Yardımcısı Cemal Kişmir, “Kredi vermek istenen, ancak bir türlü çalışılamayan çok sayıda şirket var” diye konuşuyor. Ona göre, üstelik bunlarda potansiyel de yüksek. “Onları tamamen dışarıda bırakamayız, bazı yöntemlerle sisteme dahil etmeliyiz” diyen Kişmir, şu saptamaları yapıyor:

* Bu durum en çok tekstil sektöründe yaşanıyor. Çünkü, bu sektörde kayıt dışılık bir hayli yüksek. Böyle olunca da bir şirketin finansal tablolarına bakarak tanımak mümkün olmuyor. Dolayısıyla, kredi ve diğer hizmetleri tam olarak yapamıyoruz.

* Kredi açıldığında geri ödeyip ödeyemeyeceğini, o finansal tablolardan kestiremediğimiz için, bu kez teminat isteniyor. Ancak, o da çok zor. Çünkü, KOBİ tipindeki şirketlerde en büyük sorun teminatta yaşanıyor. Böyle durumlarda şirketin sahibi ya da yöneticisi, “Ben o kadar teminat verecek olsam, zaten sizden kredi istemezdim” diyor.

* Böyle durumlar daha çok kayıt dışı ekonominin yaygın olduğu il ve sektörlerde yaşanıyor. Nihai tüketiciye daha yakın olan üretim ve hizmet sektöründe kayıt dışı daha az. Perakende şirketleriyle çalışan tedarikçilerde de durum böyle. Bir de kredi kartı işinin yaygın olduğu sektörlerde mali tablolar daha inandırıcı.

* İhracat yönelik çalışanlarda da kayıt dışı sorunu pek yok. Sadece bavul ticaretine yönelik çalışanlarda bu tip sorun yaşanıyor. Zaten onlarla çalışmak da zor. Biz yüksek teminat istiyoruz, onlar da vermekte zorlanıyorlar.

* Bunun çözümü, kredi kartlarında olduğu gibi, ���scoring” sisteminden geçiyor. Şirketin kuruluş yılı, kaçıncı kuşak tarafından yönetildiği, mali performansı, çek ve senet ödemelerindeki geçmişi gibi kriterler değerlendirilerek kredi verilebilir.

* Bir diğer yöntem ise bu tip şirketlerle çalışmanın, kredi sağlayan yerel şubelere bırakılmasıdır. Çünkü, onların performanslarını, işyerlerini, o yöredeki etkinliklerini şubeler daha iyi bilir.

Kapasite kullanım oranına dikkat

Finansbank Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Şatana, “Biz de bu tip şirketlerle karşılaşıyoruz. Bazılarıyla çalışmak istiyor, ancak kredi veremiyoruz” diye konuşuyor. Şatana’ya göre, bu tür işletmeler daha çok tekstil ve iplik gibi sektörler ile küçük ölçeklilerde yoğunlaşıyor. “Ölçek küçüldükçe, sorun da artabiliyor” diyen Şatana’nın saptamaları şöyle:

* Biz bu tür şirketlerle görüşürken daha çok çalışma şekillerine bakıyoruz. Çünkü, bilançolar her zaman gerçeği yansıtmıyor. Kayıt dışılık,bilançoların yapısını bozuyor. Örneğin, satış yapıyor, kayıt altına almıyor. Buna karışlık bütün maliyetlerini, giderlerini kayıt altına alıyor. Böylece, iyi durumda olması gerekirken, çok bozuk bir bilançoyla karşı karşıya kalıyoruz.

* Eğer kredi vermek istediğimiz bir şirketse, bilançoya bakmakla yetinmiyoruz. Bu gibi durumlarda kapasite kullanım oranlarını inceliyoruz. Bu şekilde daha sağlıklı sonuçlar alıyoruz. Ayrıca, kendimize özel analizler yapıyoruz, işletme sahiplerinden bilgiler alıyoruz. Bu, bize kendimize özel bir bilanço ortaya çıkarmamıza olanak sağlıyor. Bir anlamda kayıt dışının olduğu yerlerde, özel çözümler kullanıyoruz.”

DİNAMİK ŞİRKETLERE DİKKAT KOBİ’ler, Türkiye’nin bütün coğrafyasına ve bütün sektörlerde yaygın çalışıyor. KOBİ bankacılığı yapacaksak bütün sektörlere eşit bakmak zorundayız. Ama biz eşit de baksak bazı sektörler çok dinamik.

TURİZM ÇOK ÖNEMLİ Bunlardan biri turizm. Bizim turizm paketimiz diğer sektörel paketlere göre en fazla ilgi gören, talep yaratan ve de kredi kullanımı olarak birinci sırada. Turizmde akıllı işler yapılmaya başlandı. Lider sektör demek istemiyorum ama çok önemli bir sektör. Devamlı yeni işletme katılıyor.

AVRUPA BİRLİĞİ ETKİLEYECEK AB ye uyum sürecinde bazı sektörler oldukça hareketlenecek. Bunlardan biri de nakliye. AB’ye uyum noktasında bu sektörü bir takım zorluklar bekliyor. Sertifika zorunluluğu getirilecek, CE belgeleri alınması gerekecek ve bunlar parayla veriliyor. Sektörel paketlerimiz içinde nakliyeciler için sertifika kredilerini koyduk.

SAĞLIKTA AÇIK VAR Hızlı gelişen sektörlerden biri de sağlık. Türkiye’de hala açığı olan bir sektör. İstatistiklere göre hastane, dispanser sayısı çok az. Ama yurtdışından hastalar geliyor. Yeni açılan hastaneler var. Mevcut hastaneler büyüyor veya yenileniyor.

İNŞAAT ÇOK HAREKETLİ Tabii hiç kaçınılmaz olarak inşaat sektörü. İstanbul şimdiden inşaat şantiyesi olmaya başladı. Faizlerin düşmesiyle birlikte gayrimenkulde ciddi bir hareketlenme oldu. Yeterli değil ama mortgage sistemiyle birlikte inşaat sektörü 2006-2007 yıllarında bırakın sıçramayı patlama yapacak. Tabii her şeyin iyiye gittiği bir Türkiye’yi kastediyorum. İnşaata bağlı olarak yan sektörlerde hareketlenecektir.

OTO YAN SANAYİ CANLI Gelişmeye açık bir sektörde otomotiv yan sanayi. Otomotiv sektörü Türkiye’de gelişeceği kadar gelişti. Şu anda durgun olsa da düşen banka kredi faizleri oto satışlarını çok ciddi körükler. Önümüzdeki yıldan itibaren çok ciddi bir ivmelenme bekliyorum. Bu kadar araba satışının olduğu yerde oto yan sanayinde çok ciddi gelişmeler olacaktır. Ki başladı da zaten “

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz