Oyakbank Genel Müdürü Hakan Eminsoy, çok sayıda yönetici gibi 2004 yılı rakamlarından çok memnun. “Akti büyüklüğümüz 6.5 katrilyon, kar ise 110 trilyon liraya ulaştı. Rakamlarımızı ikiye katladık” ...
Oyakbank Genel Müdürü Hakan Eminsoy, çok sayıda yönetici gibi 2004 yılı rakamlarından çok memnun. “Akti büyüklüğümüz 6.5 katrilyon, kar ise 110 trilyon liraya ulaştı. Rakamlarımızı ikiye katladık” diye konuşuyor. “Yerel kaynak yaratmaya devam edeceklerini, kredi kartı rekabetine çok fazla katılmayacaklarını söylüyor. “Biz saygın konumumuzu sürdüreceğiz” diyor ve şöyle devam ediyor: Her zaman ilk önce mevduat kaynağını yurtiçinden yaratıp onu krediye yöneltmek için çalışıyoruz. Buradan yola çıkarak da bu bankayı ‘tasarruf ve kredi bankası’ olarak konumladık.”
Oyakbank, Türkiye’nin sessiz ama hızlı büyüyen bankalarından biri. Uzun yıllar ağırlıklı olarak kurumsal pazarda faaliyet gösteren banka, bugünkü yapısına TMSF bünyesindeki Sümerbank’ı alarak kavuştu. 2001 yılında gerçekleşen satın almanın ardından, iki banka Ocak 2002’de birleşti. O dönemde yoğun bir tanıtım faaliyeti içinde olan banka bir süre sonra kabuğuna çekildi. Yaklaşık 1,5 yıldır sessiz, ama hızlı adımlarla büyüyor.
Bu 1,5 yıllık sessizlik dönemi içerisinde bankanın genel müdürlük koltuğuna oturan Hakan Eminsoy da büyümeden son derece memnun.
Henüz yıl sonu rakamları netleşmese de yılı 6,5 katrilyon lira düzeyindeki aktif büyüklüğü ile kapattıklarını söylüyor. Kâr rakamlarının ise 110 trilyon lira civarında olacağını ifade ediyor. Her iki kalemde de 2003 yılına göre rakamlarını ikiye katladıklarını anlatan Eminsoy, “Bu başarıda verimliliğimizi artırmanın önemli etkisi oldu. Bankanın en önemli sorunlarından biri olan karar alma mekanizmasını hızlandırmamız da buna destek verdi” diye konuşuyor.
Oyakbank’ı “tasarruf ve kredi bankası” olarak tanımlıyor. 2005 yılında konut kredilerinin bilanço içindeki payını büyütmeyi planladıklarını ve işletme bankacılığına yöneleceklerini söylüyor. “Hiçbir zaman agresif hareket etmeyeceğiz. Ana hedefimiz saygın bankacılık anlayışımızdan taviz vermeden sürekliliğimizi korumak” diyen Hakan Eminsoy, bankanın mevcut konumunu, odaklanacakları alanları ve hedeflerini Capital’e anlattı.
Oyakbank olarak 2004 yılını nasıl geçirdiniz? Rakamsal olarak ulaştığınız nokta nedir?
2004 yılını beklentimizin üzerinde bir başarıyla kapattığımızı söyleyebilirim. Henüz rakamlarımız netleşmemesine rağmen, aktif büyüklüğünde 6,5 katrilyon lira düzeyine geldik. Kârlılıkta da 110 trilyon civarında bir rakama yaklaştık. Geçen yıla göre gerek aktif büyüklüğü gerek kârlılık anlamında rakamlarımızı ikiye katlamış durumdayız. Bu nedenle 2004 hakikaten bankanın başarıya ulaşması ve kendini geliştirmesi açısından oldukça iyi bir yıl oldu.
Zaten bunu normal karşılamak lazım. Bildiğiniz gibi, bu bankada Sümerbank’ın alınması sonucu bugünkü yapının temeli atıldı. Dolayısıyla, Ocak 2002 itibariyle ortaya çıkmış bir bankayız. Yani genç, henüz olgunluğa erişmemiş durumdayız. Bu da pazar payındaki etkinliğimizin, müşteri yaygınlığımızın henüz tamamlanmamış, yükselme seviyesinde olduğunuz anlamına geliyor. Bu yüzden her geçen yılı yaygınlığımızı artırdığımız bir yıl olarak kabul ediyoruz. Ancak, özellikle 2004 bizim için çok başarılı bir yıl oldu. Açıkçası ben yıla başlarken, gerçekten rakamları ikiye katlayabileceğimizi düşünmüyordum. Fakat bu başarıyı yakalamak beni gerçekten mutlu etti.
Rakamlarınızı ikiye katlamayı nasıl başardınız? Satın alma ve birleşme döneminde Oyakbank piyasada daha etkin olarak görülüyordu. Ancak, özellikle son 1-1,5 yıldır biraz daha kabuğuna çekilmiş bir görüntü veriyor…
Satın alma döneminde bilinirlik anlamında popülarite vardı. 2004 yılında bu tip harcamaların bankanın bilinirliği için gerekli olmadığını düşündük. Kendi içimizde verimliliğe yöneldik. Verimlilik derken, kişi başına düşen her türlü iş hacminden bahsediyorum. Çalışan insan sayısında bir potansiyel var ve biz bu potansiyeli değerlendirmek adına, kişi başına düşen aktif büyüklüğünü, kredi miktarını, mevduat miktarını ve kâr miktarını artırdık. Bu şubeler için de geçerli oldu.
Yani bir anlamda elimizdeki potansiyelin daha fazla üretmesi için bir odaklanma sağladık. İnsanlara da bu motivasyonu verdik. Karar alma etkinliğini artırdık. Eskiden bankada tıkanılan konuların başında, genel müdürlüğün karar alma konusundaki yavaşlığı geliyordu. Bunu büyük ölçüde aştık. Aslında şubelerimizin ve elemanlarımızın önünü açtık diyebilirim. Zaten bana göre büyük bankacılıkta bu faktör çok önemlidir.
Şube ağı, büyük bankanın ön yüzüdür. Onun önünü açmazsanız, büyük bankayı bir yere getiremezsiniz. Biz şubelerimizin önünü açtık. Onlarda bu haliyle koştular ve çok önemli yol kat ettiler. 2004 yılında bankadaki en büyük farklılık burada oldu diyebilirim. Yani karar almadaki etkinlik arttı ve içimizdeki potansiyeli daha iyi değerlendirdik.
Genel olarak bankacılık sektörüne kârlılık açısından baktığımızda 2003’ün daha iyi olduğu söyleniyor. Oyakbank burada verimlilik artışıyla mı sektörden farklılaştı?
Evet, Türk bankacılık sektöründe kârlılık açısından 2003 yılı 2004 yılından genel anlamda daha iyiydi. Ancak, bizim bankamızın büyüme döneminden geçmesi nedeniyle 2004 yılı bir önceki yıla göre çok daha iyi geçti. Bunun en önemli nedeni az önce bahsettiğim verimlilikteki artıştır.
Peki bu verimlilik artışı bu yılda devam edecek mi?
Bu 2005’te de devam edecek. Bu biraz bizim bankamıza has bir durum. Biz bu noktada ekonomideki genel gidişattan ve bankacılık sektöründen ayrışıyoruz. Henüz her şeyi yaptığımızı söyleyemem. Daha önce de söylediğim gibi, genç banka olma özelliğimiz nedeniyle henüz penetre edemediğimiz alanlar var. Bu alanların da potansiyelinin değerlendirilmesi 2005 yılında devam edecek.
295 olan şube sayınızı artırmayı planlıyor musunuz?
Şube sayısındaki bundan sonraki artışlar, geçmişe göre biraz daha az olacak. Bundan sonra verimlilik konusuna daha fazla önem vereceğiz. Şu ana kadar açtığımız şubelerden verimli olmadığını düşündüğümüz varsa, onların yerinin değiştirilmesi ya da hali hazırda girmediğimiz pazarlara girilmesi söz konusu olacak.
Değerlendirdiğimiz zaman şu anda 295 dediğimiz şube sayısının bundan sonra yüzde 10 civarında artacağını düşünüyorum. Yani bizim şube konusunda 500’lü 600’lü rakamlar gibi bir hedefimiz yok.
Oyakbank müşteri bazında ağırlıklı olarak kimlerle çalışıyor? Bu kesim sizin hedef kitle tanımınızla örtüşüyor mu?
Aktif tarafında, Oyakbank’ın toplam kredi portföyünün yarısı bireysel kredilerden oluşuyor. Bu kredilerin önemli bir çoğunluğu da otomobil kredilerini kapsıyor. Profili çıkardığımızda da orta gelir grubuna finansman sağladığımızı görüyoruz. Bunu kısmen finanse edilen otomobil fiyatları ve modellerinden kısmen de müşterilerin gelir gruplarından belirledik. Otomobil kredilerinde ortalama kullanılan finansman 15-17 milyar lira seviyesinde. Bu da 22-23 milyar liralık bir araba anlamına geliyor.
Bizim bankamızın imajına yakıştığını düşündüğümüz konut kredilerinde de ağırlıklı olarak orta gelir grubuna hitap eden apartman dairelerinin finansmanını yapıyoruz. Bitmiş konutların finansmanının yanı sıra bazı inşaat geliştirmekte olduğu projelere de destek veriyoruz. Ancak, her iki türlüsünde de genelleme yaparsak orta gelir grubuna hitap eden bir müşteri kitlemiz mevcut.
Burada da bir rakam vermek gerekirse, 80 ile 120 milyar liralık kredi karşılığında ortalama 100-150 milyar liralık konutların finansmanında yoğunlaştığımızı söyleyebilirim. Biz bu konuda müşterilerimizi desteklemeye ve portföyümüzü artırmaya devam edeceğiz. Özellikle 2004’ün ikinci yarısından itibaren bu konuda hazırlık yaptık ve uzun vadeli yurtdışı kaynaklarımızı da yarattık. Bu şekilde desteklemeye devam edeceğiz. İhtiyaç kredilerinin portföyümüzde yeri bir hayli küçük.
Kurumsal ve ticari tarafta nasıl bir müşteri kitleniz var? Pazar payı açısından baktığınızda kendinizi nerede görüyorsunuz?
Kurumsal müşteri dediğimiz, yani 15 milyon dolar cironun üzerindeki firmalarla çalışmalarımızda bankamızın iyi bir pazar payı almış olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten kredibilitesi yüksek, yatırım ve ihracat alanında çok başarılı firmalarla uzun süreli çalışmalarımız var. Bu bankacılıkta önemli bir anlayıştır, müşteriyi de rahatlatır.
Banka olarak bir müşteri ile kredi ilişkisini kurduktan sonra bunu uzun süre koruyoruz. İlk başta bir takım konularda biraz titiz davranıyoruz. Gerek firmanın kredibilitesinin değerlendirilmesinde, gerekse projenin değerlendirilmesine çok titiziz. Bu da sonraki ilişkinin başarılı ve sürekli olmasını sağlıyor.
2004 yılında kurumsalın dışında ticari segmente de önemli bir giriş yaptık. Oradaki bakiyelerimiz yılbaşında yaklaşık 300 trilyon civarındaydı. Yıl sonu itibariyle bunu 1 katrilyonun üzerine çıkardık. Kurumsalda yaptığımız pazar payı girişini ticari segmentte de yaptık. Bu devam edecektir. Başarılı ve sürekli ilişkiyi burada da devam ettiriyoruz. Hemen belirtmeliyim ki, piyasada bizim müşterilerle çalışma isteğimiz kadar, onlar da bizimle çalışmak istiyor.
Neden böyle bir izlenim var?
Bana göre, müşterilerimiz Oyakbank’tan kredibiliteleri çıktığında, diğer bankalar nezdinde de kredibilitelerinin arttığını düşünüyor. Açıkçası bizimle ilişkileri başladığı zaman, sonrasında ağızlarının tadını kaçıracak olaylar olmuyor.
Bu arada, şimdiye kadar giremediğimiz, ancak 2005 yılında girmeyi planladığımız perakende ya da girişimci diye adlandırılan, cirosu 3-4 milyon dolar civarında olan işletmelerle de güzel bir program çerçevesinde çalışmaya başlayacağız. Aynı ilişkiyi onlarla da sürdürmeyi planlıyoruz.
Baktığımızda sektördeki çoğu bankanın da bu alana yöneldiğini görüyoruz. Siz bu alanda nasıl bir fark yaratacaksınız da müşteri çekebileceksiniz?
Bu alanlarda fark yaratmak aslında oldukça zor. Bu banka Türkiye’de kendi çalıştığı alanda öncü sayılabilecek bir banka değil. Diğer bankaların öncülük yaptığı alanlara, Oyakbank sonradan girmiştir. Henüz o girişleri olgunluk seviyesine getirmediğimiz için de öncülük etme gibi bir düşüncemiz yok. Ancak, fark bir tek öncü olmakla yaratılmıyor. Farklılık bazen uygulama ve davranış biçimleriyle de yaratılıyor.
Az önce bahsettiğim kurumsal ya da ticari müşterilerimizle kurduğumuz güvene dayalı ilişki, onların bizdeki kredi limiti arayışındaki istek, bankanın müşterinin güvenini istismar edecek davranışa girmemesi sektörümüz için farklılık olabilir. Belki küçük, ama müşteri nezdinde çalışan bir farklılık bu. Bu davranış biçimiyle farklılık yaratacağımıza inanıyorum. Zaten ilişkinin uzun süreli olması da önemli bir farklılık.
Bizim yaygın şube ağımız da bu imkanı bize sağlayacaktır. 295 şubemiz Türkiye şartları için oldukça yaygın. Ben bu şube ağının yeterli olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki bu segmente, bizden daha az şube ağına sahip bankalar geçmişte girişler yaptı. Bu dağıtım ağıyla, bu şube ağıyla bu işi rahat yapacağımıza inanıyorum.
Peki pasif tarafındaki müşteri tabanınız nasıl? Genele yayılmış bir müşteri kitleniz var mı?
Pasif tarafında, yani mevduat yapısında gerek işletmelere gerekse de orta gelir grubuna dayalı kişilerin payı bir hayli fazla. Bunu da mevduat yapımızda 50 milyarın altındaki müşteri sayısından çıkarıyoruz. Çünkü 50 milyarın üzerindeki müşteri sayısına göre çok daha fazla müşterimiz bu grupta yer alıyor. Bu konuda sektör ortalamasının üzerinde olduğumuzu söyleyebilirim.
Bu durum 2001 krizi sonrasında bankacılıkta güvenin daha ön plana çıkmasıyla ilgili olabilir mi?
Bizim bankamıza yakıştırılan imaj, her zaman özkaynağı güçlü, ortaklık yapısı kuvvetli güvenilir bir banka olduğudur. Bu nedenle de mevduat güvencesi kapsamı dışındaki müşteriyi daha çok çekmesini bekliyorduk. Açıkçası benim de tahminim bu yöndeydi. Ancak bu gerçekleşmedi. Sektörde bizim rakibimiz olan bazı bankaların 50 milyarın üzerindeki mevduatlarının, 50 milyarın altındakinden daha fazla olduğunu görüyoruz. Belki de bu durum orta gelir grubuna sahip kişilerin güvene daha fazla önem vermesinden kaynaklanıyor.
Belli bir alana odaklanmayı planlıyor musunuz? Hangi alanlarda büyüme planınız var?
Bu banka yerel kaynak yaratmaya odaklanmış bir banka. Her zaman ilk önce mevduat kaynağını yurtiçinden yaratıp onu krediye yöneltmek için çalışıyoruz. Buradan yola çıkarak da bu bankayı “tasarruf ve kredi bankası” olarak konumladık. Genel bir yaklaşım ama, düşüncemiz bu.
Biraz daha detaya indiğimizde, örneğin kredi kartı operasyonumuzu büyütmeyi planlamıyoruz. Biz burada diğer bankalarla yoğun rekabete girecek bir strateji içinde değiliz. Buradan ayırdığımız dikkatimizi diğer alanlara yöneltiyoruz. Otomobil ve konut kredilerine daha fazla odaklanıyoruz. Burada da kısa vadeli kaynak yerine, mevduat ya da uzun vadeli dış kaynak yaratmak ana hedefimiz.
Orta ve uzun vadede Oyakbank’ın yeri neresi olacak?
Oyakbank, ülke çapında yaygın bir bankacılık için yola çıkmıştı. Bunu büyük ölçüde başardık. Bu politikamız devam edecektir. Ben büyüklük konusunda çok agresif rakamlar konuşmak istemiyorum.
Aktif büyüklüğünde net rakamları tam olarak bilmiyorum ama 8-9’uncu, kredi rakamlarında ise 6-7’inci sıradayız. Sektöre baktığınızda bilançonun içerisinde kredi ve mevduatın dışında, benim bankacılık anlayışıma göre, bankacılığın dışında olması gereken kalemler bazı bankalarda o kadar çok yer tutuyor ki, bu onları sektörde daha üst sıralarda gösteriyor. Yani sanayi iştirakinin olması, yüklü miktarda gayrimenkulünün olması bir bankanın işi değil.
Bu kriterlere baktığınızda bu bankada çok ideal bir yapı görürsünüz. Dünya standartlarında kabul edilmiş bir yapı vardır. Bizim ihtiyacımız dışında gayrimenkulü pek yoktur. Satın alma nedeniyle elimizde kalan gayrimenkulleri de geçen yıl sattık. Kanunen iştirak etmek durumunda olduklarımız dışında iştirakimiz yoktur. Bunların bilançonun içindeki payı da yüzde 1’ler düzeyindedir.
Ana hedefimiz, bu bankanın saygın bankacılık anlayışından taviz vermeden sürekliliğini korumasıdır. Bankamızın 5 yıl sonra da 10 yıl sonra da sektörde önemli bir yerde olmasını istiyorum. Burada sıralama önemli değil. Biz her zaman saygın konumumuzu sürdürmek istiyoruz.
Grup şirketleriyle bankanızın ilişkisi nasıl?
Ticari şartlar, rekabet koşulları içinde çalışmamız var. Açıkça söylemem gerekirse, bizim grup şirketleri bizden çok fazla kredi kullanmaz. Bizim fiyatlarımızdan daha uygun fiyatları bulduklarını söylediklerinden, haliyle ortada bir noktaya gelemedik.
Otomobil kredilerinde önemli bir pazar payına sahip olduğumuz için Renault arabaları finansman ettiğimiz yönünde bir kanı var. Ama 2004 yılında otomobil kredilerinde Renault marka otomobillerin finansmanının otomobil kredilerimizdeki payı yüzde 45 seviyesindedir. Dolayısıyla burada bir sinerjiden söz etmek mümkün, ama tamamı orada değil. Aynı şekilde mevduatta da, zaman zaman sizlerde duyuyorsunuz, Oyak Grubu’nun yüksek miktarda nakdi olduğu, bunu da mevduatta değerlendirdiği yönünde açıklamalar çıkıyor. Bu mevduatta açıkçası başka bankalarda değerlendiriyorlar.
Neden sizin faizinizi beğenmiyorlar mı?
Evet, bizim faizimizi beğenmiyorlar. Açıkçası ben bu prensibin doğru olduğunu düşünüyorum. Biz nasıl saygın bankacılık üzerinde duruyorsak, kurumda kurumsal yönetişim konusuna çok önem veriyor. Zaten Oyak gibi bir kurumun 1960’lı yıllarda bugüne gelebilmesinin altında bu yatıyor. Bugün ülkemizde çok popüler olan bu konunun Oyak Grubu tarafından bundan yıllar önce ortaya konulduğunu görüyoruz.Bu tip davranış biçimleri de bunun bir yansıması. Ben Oyak Grubu’ndan bekleyemem ki, daha iyi oranlar bulurken, daha düşük faizle paralarını bizim bankaya yatırsın. Ya da daha düşük oranlar varken, kredilerini bizim bankadan kullansın. Tabii grup sinerjilinden de yararlanıyoruz. Renault buna iyi bir örnektir. Yakın zamanda da çimento grubumuzun şirketlerinin bayileri ile çalışlaya başladık. Bundan sonra tahmin ediyorum bir yoğun işbirliğini de Axa Oyak’la gerçekleştireceğiz. Oyak Emeklilik ile çok ciddi bir sinerjimiz var. Buradaki işbirliği de hem bizi hem de diğer şirketi tatmin eden düzeyde.
Bu açıklamadan sonra müşterileriniz yeniden hesap yapmaya başlamazlar mı?
Bu onların tercihi. Herkes sonunda ticari hesabını yapıyor. Müşterilerimiz bizim ilişkilerimizi iyi buluyor. Tabii şunu da söylemek lazım, Oyak Grup şirketleri çok fazla kredi kullanan şirketler de değil. Çünkü şirketlerin yüksek borçlu konuma gelmesi grup tarafından da tercih edilmiyor.
TAM ANLAMIYLA BANKACILIĞA ODAKLIYIZ
Sizi diğer bankalardan ayıran özellikler var mı?
Bizim en önemli özelliğimiz, kendimizi tam anlamıyla bankacılık yapma üzerine odaklamamız. Çünkü bizim bankamızın aktifinin yüzde 55-58’i kredilere ayrılmıştır. Gerek bireysel gerek kurumsal ve ticari kredilerde bu rakama ulaşmış durumdayız. Söz konusu rakam, bu ölçekteki bankalar arasında en yüksek orandır. Benzer bir şekilde, pasif tarafında da kendimizi mevduat yapısı ile fonluyoruz. Buradaki en önemli kaynağımız da yurtiçi mevduattır. Oyakbank bu ülkenin kaynağını bu ülkenin yatırımcısına sunmak için bankacılık yapıyor. Mevduatımız da pasiflerimizin yüzde 75-77’sini oluşturuyor. Türkiye’de bizim ölçeğimizde olan ve pasifinin yüzde 77’si mevduattan oluşan bir başka banka daha yok. Tabii ki yabancı kaynak kötü bir şey değil. Ama yabancı kaynak bu ülke ve bu banka için ancak uzun vadeli olduğunda cazip. Uzun vadeli bir kaynağın da Türkiye şartlarında cazip olması ekonominin iyileşmesi, vadelerin uzaması ve fiyatların düşmesiyle mümkün. Biz ancak bu tip kaynakları kullandık. Yoksa bir yıl vadeli sendikasyon kredilerini kullanmak gibi bir tercihimiz olmadı. Bizim bankamızın mevduat kaynağı yaratma konusunda da bir sıkıntısı olmadı. Kaldı ki kaynak yaratmak tek amaç değildir. Önemli olan onu plase edebilecek fırsatlar yaratmaktır. Bizim stratejimiz de yarattığımız kaynağı yine prensiplerimiz ölçüsünde plase etmektir. Bu nedenle de kısa vadeli kaynak yaratma gibi ihtiyacımız hiç olmadı. Hazine bonosu portföyümüz de aktifimizin yüzde 24-25’i seviyesindedir. Bu da bizim ölçeğimizdeki bankalar arasında en düşük orandır. Özetlemek gerekirse, bankamız, bu ülkenin kaynağı ile bu ülkenin yatırımcısını destekleyen bir banka. Kaynak yarattığı sürece desteklemeye de devam edecek. Yabancı kaynağı da ancak uzun vadeli olduğunda kullanıyor ve kullanacak.
KONUT KREDİSİ KULLANACAKLARA TAKTİKLER
Uzun vadeli konut finansmanı konusundaki faaliyetlerinizi artıracağınızı söylediniz. Bu alanda nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
Bizim bankanın geçmişten beri konut finansmanına ilgisi var. Biz buna devam edeceğiz. Bankanın böyle bir kaynağı sunabilmesi için öncelikle gerekli uzun vadeli kaynağı bulması gerekiyor. Bunda da son derece başarılıyız. Epey bir kaynak yarattık. Şimdi de bu kaynağı plase etmemiz gerekiyor.
Ayrıca, bir takım proje finansmanlarına da giriyoruz. Taahhüt şirketlerinin yapmakta olduğu inşaatın pazarlanmasına yönelik kredi desteği veriyoruz. Burada da çok seçici davranıyoruz.
Şu anda banka olarak konut kredilerinde maksimum vade nedir?
Şu anda bizim Türk Lirası’nda 5 yıl, dövizde ise 10 yıl. Önümüzdeki günlerde açıklayacağımız bir takım imkanlarla TL’deki 5 yıl vadeyi de uzatacağız. Ancak, müşterilere her zaman samimi ve doğru bildiğimiz tavsiyelerde bulunmayı doğru buluyoruz. Bu noktada ben de, mevcut yapı itibariyle belirli bir süreden sonra vadeyi uzatmanın müşteri açısından çok da cazip olmadığını hatırlatmak istiyorum.
Peki TL ve döviz tarafında size göre en uygun vade nedir?
Türk Lirası’nda 5 yıldan daha uzun vade, bugünkü faiz oranlarıyla cazip değildir. 5 yerine 6-7 yıl diye başladığınızda taksitlerinizdeki düşüş çok az olacaktır. Bunun nedeni de faizlerin hali hazırda yüksek olmasıdır. Dövizde ise en optimum vade 6-7 yıl civarındadır. Yani döviz kredisini 10-12 yıllara taşımak 7 yıllık taksit tutarlarından çok farklı olmamaktır. Bu ancak faizler düştükten sonra cazip olacaktır. Bu nedenle bugün için kredi kullanmak isteyenlere TL’de 4-5 yıl, dövizde ise 6-7 yılı öneriyorum. Daha uzun vadeye gitmek bu etapta onlar için çok cazip olmayabilir.
Vadelerin daha da uzaması için ne gerekiyor? Bunun için ne kadar bekleyeceğiz?
Bu işin bir aritmetiği var. Türkiye hala beklenen enflasyona göre yüzde 10’a yakın reel faiz ödeniyor. Yüzde 10’lu rakamlar reel faiz için yüksek. Tabii bu ülkemizin geçmişiyle karşılaştırıldığında çok düşük, ama uzun vadeli finansman imkanlarının sağlandığı diğer ülkelere göre bir hayli yüksek. Vadenin gittikçe uzayabilmesi için reel faizdeki düşüşü görmek gerekiyor. 10’lu rakamlardan 7’li rakamlara düştüğümüzde, TL için önerdiğim 4-5 yıllık vade 8-9 yıla çıkacak. 7’den 5’e düştüğümüzde ise optimum vade 10-15’li yıl olacak. Benim aritmetik yorumum budur. Bu kadar yüksek reel faizlerin olduğu bir ortamda kişilerin vadelerini uzatmamalarını öneririm.
SATIN ALINAN FON BANKALARINDA EN BAŞARILI ÖRNEĞİZ
Yabancı bankaların Türkiye’ye ilgisi bir hayli fazla. Banka olarak sizin gündeminizde bir yabancı evliliği var mı?
İlgi fazla, ama sonuçlanan işlem adedi bir hayli az. Bu söylediğimiz konu, doğal olarak sahibimizi ilgilendiriyor, ama ben sadece şu yorumu yapmak isterim. Oyak Grubu’nun iştirak yapısına baktığınız zaman uzun yıllardan beri ortaklık kültürü olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla böyle bir kurumun bankası için de zaman içerisinde böyle bir fikri düşünmek gerekir. Çünkü banka belli bir boyuta geldiğinde, grup böyle bir fikre karşı olmayacaktır.
Herhangi bir Türk bankasını satın alma gibi bir planınız var mı?
Tabii bu da grubun kararı, ama ben Türkiye’de belirli bir boyuta gelmiş bankalar arasında satın alma yoluyla ticari sinerji ve fizibilite yaratılabileceğine çok inanmıyorum. Çünkü bankalar yatırım alanları ve ürünleri olarak birbirine çok benziyor. İki bankayı birleştirdiğinizde çok fazla üst üste gelen yatırım olduğunu görüyorsunuz. Dolayısıyla örtüşen yatırımların bertaraf edilmesi gerekiyor. Bu da ilk etapta ciddi bir maliyet oluşmasına neden oluyor. Yan yana olan şubeleri kapatmaya başladığınızda belki 100 şube kapatmanız gerekiyor. Bunu absorve etmek için ciddi bir kârlılık ve sermaye birikiminin olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle de cazip değil. Tabii ki Oyak Grubu’nun kararıdır ama ticari cazibesinin olmaması bu olayı engelliyor. Zaten bu nedenle ülkemizde bunca yıl banka birleşmeleri göremedik. Kapanmak ya da zorunlu birleşmeler dışında olaylar görmedik.
Şunu da belirtmeliyim ki, Türkiye’deki bankacılık krizi sonrasında TMSF tarafından satılan bankalar arasında en başarılı örneğiz diye düşünüyorum. Gerek alındığı günden sonraki gelişme gerekse yaptığı işlerle ülke ekonomisine sağladığı katkı nedeniyle en başarılı örnek, Oyakbank’tır.
BU GRUBUN KAYBA TAHAMMÜLÜ YOK
2005 yılında banka olarak sizi sektörün neresinde göreceğiz?
Biz de çok radikal stratejik değişiklikler göremezsiniz. Ancak kredi finansmanı konusunda daha yüksek hacimlere ulaşacağımıza inanıyorum. Çünkü hala potansiyelimizi tam olarak değerlendiremiyoruz. Hala müşterilerden bizimle çalışmak için talepler geliyor. Biz bu talebi karşıladığımız durumda zaten iyi bir büyüme yakalayacağımızı görüyoruz. Mevcutta izlediğimiz politika bizim büyümemizi sağlayacaktır. Yine az önce bahsettiğim girişimci bankacılık segmentine girişte büyümemizde etkili olacaktır.
Bu banka istikrarlı büyümeye önem veren banka. Bu biraz da ortaklık yapısından kaynaklanıyor. Yüzde 100 Oyak’ın sahip olduğu bir banka. Oyak’ta emeklilik dayanışma fonu. İnsanların 20-30 yıl boyunca biriktirip, hayatlarının geri kalan bölümünde harcamayı düşündükleri yatırımlar için istikrarsız volatil yöntemler kullanamazsınız. Zaten böyle bir beklenti de yok. Çünkü bu grubun kayba tahammülü yok. Aşırı artışlar istemiyor, çünkü bunun karşılığında oluşacak kayıplara pek tahammül yok. Buranın istikrarlı gitmesi hem ortaklık yapısına uygun hem de ülkenin ihtiyacı olan bankacılık anlayışı. Bazı bankaların da böyle gitmesi, her birinin çok cesur olmaması gerekiyor.
BELGİN BAYIR LEVENT
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?