Sisteme bakarsanız, potansiyel kendiliğinden ortaya çıkıyor. Türkiye’de trafik sigortası zorunlu, kasko ise isteğe bağlı. Buna rağmen trafikte yüzde 20, kaskoda 75 sigorta dışı araç var. Buna trafi...
Sisteme bakarsanız, potansiyel kendiliğinden ortaya çıkıyor. Türkiye’de trafik sigortası zorunlu, kasko ise isteğe bağlı. Buna rağmen trafikte yüzde 20, kaskoda 75 sigorta dışı araç var. Buna trafikle ilgili mali sorumluluk ve ihtiyari sigortalar da eklendiğinde, sistem dışında kalan bölüm daha da büyüyor. Bir hesap, bunun 400 trilyon liralık prim üretimine denk geldiğini ortaya koyuyor. Sektör, önümüzdeki dönemde bu potansiyeli değerlendirmek için rekabet edecek.
Sigorta sektörü, ürettiği primlerin yarısını kasko ve trafik sigortalarını kapsayan kaza branşından sağlıyor. Hatta, bazı şirketlerde bu oran yüzde 75-80’e kadar yükseliyor. Bu yüzden, satılan her otomobil, kamyon, kamyonet, minibüs, otobüs ve traktör, sigorta şirketleri için yeni poliçe satışı, dolayısıyla iş fırsatı anlamına geliyor.
Ancak, bu potansiyelin tam olarak kullanıldığını söylemek mümkün değil. Örneğin zorunlu olmasına rağmen, taşıtların yüzde 80’i ancak trafik sigortasına sahip. Kaskoda ise oranlar daha düşük düzeylerde seyrediyor. Oysa, satılan her araç, sigorta şirketleri için çok önemli bir fırsat sunuyor. Üstelik aracın yaşam süresi boyunca...
Capital, sektörün bu en gözde branşta potansiyele dikkat çeken bir çalışma hazırladı. Kasko, trafik, ferdi kaza gibi alanlarda poliçe satışlarının neden düşük kaldığını sigortacılara sorduk ve potansiyelin değerlendirilmesi halinde olası sonuçları ortaya koyduk.
Zorunlu bir sigorta
Trafik sigortası yaptırmak, yasal olarak trafiğe çıkan her araç için zorunlu. Fakat, sistem böyle işlemiyor. Bunu rakamlarla da görmek mümkün. Örneğin, 1999 yıl sonu itibariyle Türkiye’deki toplam araç parkı, 6 milyon 626 bin 885 iken, 40 sigorta şirketinin yazdığı toplam trafik poliçesi sayısı 5 milyon 312 bin 577. Trafik sigortası yaptırma oranının yüzde 80’de kaldığı ortaya çıkıyor.
Sigorta şirketlerinin, yasal zorunluluk taşımasına rağmen, trafik sigortalarında yüzde 20’lik bir potansiyeli kullanamadığı gözleniyor. Yüzde 20’lik oran sisteme kazandırılmadığı için, sadece trafik sigortalarından yaklaşık 50 trilyon liralık prim üretim kaybının oluştuğu hesaplanıyor.
Trafik zorunlu ama kasko yaptırmanın yasal zorunluluğu yok. Kasko poliçelerinin pahalı olması, hasar ödemelerindeki gecikme gibi faktörlerden dolayı, bu alandaki kayıp yüzde 75’e kadar çıkabiliyor. İstatistiklere göre, Türkiye’deki her dört araçtan sadece biri kasko poliçesine sahip.
Genelde kasko poliçeleriyle birlikte verilen ihtiyari mali sorumluluk sigortalarının oranı da yüzde 13’lere kadar düşüyor. Yine kasko poliçeleriyle birlikte verilmesi tercih edilen ferdi kaza sigortalarında ise sigortalanma oranı yüzde 15 düzeyinde. Garanti Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Ali Akşener’e göre, oto galerilerinde bekleyen araçların da varlığı dikkate alındığında, söz konusu oranlar daha da düşebiliyor.
Prim kaybı büyük
Araç parkını oluşturan otomobil, kamyon, otobüs, minibüs, kamyonet, traktörlerin yaş ve parasal değerleri tam olarak bilinmediği için, kasko sigortalarındaki kaybın ne düzeyde olduğu tam olarak hesaplanamıyor. Ancak, 1999 yıl sonu itibariyle sektörün toplam 986 trilyon liralık prim üretiminin 436 trilyon lirasının kaza branşından sağladığını belirtelim. Bu üretimin yüzde 75-80’lik bölümü de kasko sigortalarından kaynaklanıyor. Kabaca bir hesapla, kasko poliçelerindeki kaybın en az yüzde 50 olduğu dahi düşünülse, sektörün 1999’da yaklaşık 350 trilyon liralık ek prim elde edebileceği ortaya çıkıyor. Buna trafik sigortalarını da kattığımızda, 1999’da sektörün sadece trafik ve kasko poliçelerinden doğan kaybı, yaklaşık 400 trilyon lirayı buluyor.
Sektör yetkilileri, potansiyelin büyüklüğünü vurguluyor ve bunun kullanılması halinde, prim üretiminde yaşanacak artışla, hasar/prim oranında iyileşme sağlanacağını ve bugünkü prim rakamlarının daha da düşebileceğini vurguluyor.
Bir sektör yetkilisi “Eğer, yukarıdaki olasılık gerçekleşmiş olsaydı, bugün kasko poliçeleri için ödenen ve neredeyse araç bedelinin yüzde 5’ine ulaşan primler çok daha düşük düzeylerde olabilirdi” diyor.
Koltukta fire yok!
Kaza branşını oluşturan poliçeler arasında potansiyelin tam olarak değerlendirildiği tek alan, zorunlu koltuk sigortası. Yolcu taşımacılığı yapan otobüs şirketlerinin yasal olarak yaptırmak zorunda oldukları koltuk sigortalarında fire yok gibi. Sigortacılar, bu durumun, otobüs şirketlerinin toplu olarak sigorta yaptırmasından ve primlerinin de çok düşük olmasından kaynaklandığını belirtiyorlar.
Commercial Union Sigorta Genel Müdürü Cemal Ererdi, “Bu poliçeler düşük primlerle veriliyor. Bir de karşınızda ticari bir firma oluyor. Ayrıca, garaj çıkışlarında, trafik denetimlerinde bakıldığından firmalar, ticari risk almak istemiyorlar. Bu yüzden zorunlu koltuk sigortalarında oran yüzde 100’e yakın oluyor”diyor.
Toprak Sigorta’nın genel müdürü Ertan Fırat’a göre, geçtiğimiz yıl otomobil satışlarında yaşanan patlama, sigortalanma oranlarını yükseltti ve devam ediyor: “Otomobil sayısı belli ama poliçe sayısı belli değil. Fakat, burada sigortalanma oranının, geçen yıla göre 1-2 puan daha yükseldiğini tahmin ediyorum. Çünkü, satılan yeni otomobillerin büyük bir bölümü, krediyle finanse edildi ve kreditör şirketler, trafik dışında kasko sigortalarını da zorunlu kıldı”.
Neden sigorta yapılmıyor?
Peki araç sahipleri neden sigorta yaptırmıyor? Aslında bu sorunun birkaç yanıtı olduğu, sigortacılar tarafından ısrarla belirtiliyor. Buna göre en önemlisi Türkiye’de yıllardır sigorta bilincinin yerleşmemiş olması... Sigortalanma oranının düşüklüğü, sadece bilinç eksikliğiyle açıklanabilir mi? Ertan Fırat, “Doğrusu biz de sigorta şirketi olarak 4-5 yaşın üzerindeki arabaların sigortalanması konusunda çok da istekli değiliz” diyor. Fırat, bir anlamda sektördeki bir soruna da işaret ediyor.
Türkiye’deki araç parkının yaşının da çok genç olduğu söylenemez. Garanti Sigorta’dan Ali Akşener, “Araçların modeli, eski modellerde yüksek oranda uygulanan kıymet kazanma tenzili gibi durumlar, sigorta yaptırma isteğini azaltıyor” diyor.
Sigortacılara göre, Anadolu’daki tüketicinin kendine has özellikleri de sigortadaki eğilimleri belirliyor. Özellikle gelir düzeyinin düşük olması ve kasko poliçe primlerinin yüksekliği, caydırıcı bir etki yapıyor. Ertan Fırat, “Taşrada trafik çok yoğun olmadığı için, insanların ekonomik güçleri itibariyle de sisteme girme, ödeme güçleri düşük. Böyle olunca da sigorta yaptırma istekleri zayıf kalıyor” diyor.
Özeleştiri yapılmalı!
Cemal Ererdi ise sektörün özeleştiri yapması ve eksikliklerini görmesi gerektiği görüşünde. Örneğin, hasar ödemelerindeki gecikmenin, poliçe sahiplerini bıktırdığını söylüyor. Ererdi, “Yasal olarak 8 günde ödenmesi gereken hasarların, bu sürede alabileceğini bilinse, o zaman memnuniyet artar, poliçe sayısı da” diyor.
Gösterilen bir başka neden de trafik poliçe primlerinin hala devlet tarafından belirlenmesi. Böylece, şirketler arasında fiyat rekabeti yaşanmadığı gibi, şirketlerin trafik sigortalarında kişilere özel poliçe üretme olanağı da ortadan kalkıyor.
Poliçe satışları nasıl artacak ve başka bir değişle sistemdeki sigortalanma oranı nasıl yükseltilecek? Sigortacıların önemli durdukları konunun başında trafik sigortaları ve dolayısıyla denetim geliyor. Buna göre yetersiz denetim, trafik sigortalarının yapılmasını engelliyor. Denetim olmadığını görenler, trafik sigortası yaptırmaya gerek duymuyor.
Sigortacıların önerileri
Garanti Sigorta’nın genel müdür yardımcısı Ali Akşener, “Araç yerine araç sahibi her sürücü için sigorta yaptırmayı zorunlu kılmak, sürücüyü sigortasız trafiğe çıkma eyleminden vazgeçirecek, caydırıcı bir etki yapacağı görüşündeyiz” diyor.
Denetim mekanizmasıyla ilgili bir diğer öneri de, araç devir işlemlerinde sigorta poliçesinin istenmesi...Vergi ve trafik cezası borcu olan araç sahiplerinin, noterde satış yapamadığına dikkat çeken Commercial Union Sigorta Genel Müdürü Cemal Ererdi, benzer uygulamanın trafik sigortaları için de geçerli olabileceğini söylüyor. Ererdi, “Nasıl tapu devirlerinde zorunlu deprem sigortası olmadan işlem yapılamıyorsa, araç devirlerinde de trafik sigortası sorulabilir ve olmadan da devir yapılmaması durumunda kaçak oranı tamamen ortadan kalkar” diyor.
Başak Sigorta’nın genel müdür yardımcısı Enis Basım’a göre, sistemin kaybettiği primi kazanmanın yolunun, sigorta yaptırmayan kitleyi kazanmaktan geçtiğini söylüyor. Basım, “Riskli olan kesim zaten sigorta yaptırmayı ihmal etmiyor. Daha az risk taşıyan kesime ise ulaşılamıyor. Bu kesime ulaşılırsa, hem hasar/prim oranı aşağı çekilecek hem de poliçe primleri düşecek. Risk düzeyi düşük kesim, sisteme ne kadar çekilirse, şirketlerin maliyetleri ve primleri de o ölçüde aşağı çekilecek” diyor.
SİGORTACILIKTA İSRAİL MODELİ
Ertan Fırat/Toprak Sigorta Genel Müdürü
Toprak Sigorta Genel Müdürü Ertan Fırat, sigorta sektörü için çok büyük bir potansiyel olan, sistem dışındaki sigortalılar konusunda şu yorumu yapıyor:
“Bence, var olan yapıyı değiştirmek için sigorta sisteminin yeni bir pazarlama anlayışına, güçlü alternatif dağıtım kanallarına gereksinimi var. Örneğin, fiyatları aşağı çekseniz bile, reklam kampanyası olmadan bunu yapmak, araç sahiplerine duyurmak, poliçe sayısını artırmak güç.
Herkesin kasko yaptırması söz konusu olsa, bence bugünkü fiyatlar yüzde 30-40 oranında düşerdi... Ayrıca, kasko ile trafik sigortaları, birlikte değerlendirilebileceği için, hasarlarda kaçak oranı düşecek, hasarları kontrol altına almak daha da kolaylaşacak. Ayrıca, servis ve tamirci ağı kurmak daha da kolaylaşabilir. O da ciddi bir şekilde maliyet tasarrufu getireceği gibi, bu da prim fiyatlarına yansıyacaktır.
Bir kere satış ayağının çok kuvvetli olması gerekiyor. İsrail’de bunun örneği var, çok ciddi bir bilgi-işlem altyapısını kurmuşlar. Acente olmadığı için, komisyon ödenmiyor ve araçlar daha düşük fiyatlarla sigortalanabiliyor. Bunun için çok güçlü bir teknik altyapı kurulmuş ve çağrı merkezi (call-center) çalışıyor.
Seçenekler, indirimler yapılabiliyor, çeşitli alternatifler doğrultusunda müşteri yönlendirilebiliyor. Bu doğrultuda tamirhane zinciri kurulmuş, maliyetleri kontrol edebiliyorlar. Benzer bir sistemi kurmanın maliyeti de 20 trilyon lira gibi bir para. Bunu Türkiye’de hiçbir sigorta şirketi tek başına kuramaz. Ama şirketler birlikte kurarsa, poliçe satışı artar, maliyetler azalır ve bu da primlerin daha da düşmesine neden olur.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?