Büyüklerin Sigorta Tutkusu

Büyük holdingler, sigorta alanına büyük rağbet gösteriyor. Hemen hepsinin bir sigorta şirketi var. Çukurova, Sabancı, Koç, Oyak, Doğuş, Doğan ilk akla gelenler. Bu ilginin arkasındaki en önemli ned...

1.06.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Büyük holdingler, sigorta alanına büyük rağbet gösteriyor. Hemen hepsinin bir sigorta şirketi var. Çukurova, Sabancı, Koç, Oyak, Doğuş, Doğan ilk akla gelenler. Bu ilginin arkasındaki en önemli nedenler, dağıtım alanını güçlendirmek ve sinerji yaratmak. Giderek daha fazla çıkan bu trendin gücünü koruması bekleniyor. Ancak, sektörde holdinglerin yoğun olarak sigortacılığa girmesine karşı çıkan, çok yanlış bulan yöneticiler de var…  
 
Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Global Menkul Değerler, geçtiğimiz aylarda TMSF bünyesindeki iki sigorta şirketini alarak sektöre hızlı bir giriş yaptı. Her iki şirket de holdingleşme yolunda önemli adımlar atıyordu. Sigorta şirketlerini satın alarak da bu işe hız verdi. Çünkü, Türkiye’deki büyük holdinglerin neredeyse tamamının bir sigorta şirketi bulunuyor. Zaten sektör verileri de bunu net olarak ortaya koyuyor.  
 
Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, Türkiye’de toplam 52 sigorta şirketi bulunuyor. Bu şirketlerin 45’i özel sektöre, 2’si kamuya, 5’i ise Türkiye’de kurulu yabancı şirketlere ait. Sektörde bulunan 52 sigorta şirketinin 36’sının büyük sermayedarı ise bir holding ya da banka. Bunun en büyük nedeni de finansal hizmet yelpazesinde sigortacılığın önemli bir yeri olması.  
 
Çukurova Holding, sahip olduğu dört sigorta şirketiyle bu konuda liderliği elinde bulunduruyor. Genel Sigorta, Genel Hayat Sigorta, Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik, holdingin sigorta sektöründeki temsilcileri… Sabancı, Koç, Oyak, Doğuş, Doğan, Rumeli ve İhlas Holding’e bağlı ise ikişer sigorta şirketi bulunuyor. Geçtiğimiz yıllarda Ankara Sigorta ve Ankara Emeklilik şirketlerini satın alarak sektöre giren Emniyet Mensupları Vakfı da iki sigorta şirketine sahip. Ayrıca, İş Bankası, Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank ve TEB’in de iki sigorta şirketi bulunuyor.  
 
Acıbadem Sağlık Hizmetleri, Fiba Holding, Global Menkul Değerler, Sanko Holding, Şekerbank ve Türk Petrol’ün ise birer sigorta şirketi sektörde faaliyet gösteriyor.  
 
Neden sigortaya giriyorlar?  
 
Türkiye’de sigorta şirketleri genelde büyük holding ve bankalara ait. Bunun arkasında ise iki önemli neden var. Birincisi, dağıtım ağını güçlendirmek. İkinci etken ise daha çok bankalar için geçerli… Bankalar, sigorta işine girerek diğer finans işleri için sinerji yaratmayı hedefliyorlar.  
 
Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller, Doğuş Grubu’nun faaliyet gösterdiği finans, otomotiv, inşaat ve turizm sektörlerinin, sigorta ile çok iç içe olduğunu söylüyor. Güller, “Sahip olduğumuz dağıtım kanalları ile sigortanın da aynı anlayışla müşteriye sunulması, hizmet bütünlüğü açısından birbirini tamamlamaya yarıyor” diye konuşuyor.  
 
Ancak, holdinglerin sigorta şirketine sahip olmasının yanlış olduğunu düşünenler de var. İsviçre Sigorta Genel Müdürü Murat Balcı, holdinglerin bir sigorta şirketine sahip olmasını, yanlış bir modelin örnek alınmasına bağlıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:  
 
“Aslında holdinglerin kuruluş niyeti, değişik faaliyet alanlarına yatırımlar yaparak dengeli bir faaliyet ortaya koymaktır. Bu açıdan bakıldığında, bir holdingin, sigorta şirketlerine yatırım yapması tabiidir. Ülkemizde bu, maalesef yatırım yapmak yerine, sahip olmaya dönüşmüştür. Bu da holding yatırım felsefesine ters bir oluşum ortaya çıkarır.”  
 
Müşteri ilişkisini güçlendiriyor  
 
Holdinglerin sigorta şirketi sahibi olması, gerektiği gibi yönetildiği takdirde her zaman avantajlı. Çünkü, bugün kuruluşların elindeki en büyük güç müşteri ilişkisi, diğer bir ifadeyle dağıtım kanalı. Müşteriyle güvene dayalı bir ilişkiyi herhangi bir ürün veya hizmet üzerinden geliştirdiğinizde, diğer ürün ve hizmetleri satmak çok daha kolay ve az maliyetli oluyor. Bunun yanında, müşteriyle kurulan ilk ilişki, müşteriyi tanımak ve gerçek ihtiyaçlarını saptamak için de büyük bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor.  
 
Tabii bu işin dezavantajları da bulunuyor. Çünkü, sadece sigortacılıkta faaliyet gösteren şirketler, düşük kâr marjı ve artan rekabet nedeniyle maliyetlerinin yönetiminde zorlanıyor. Ayrıca, yaygın dağıtım ağının kurulması ve sürekliliğinin temininde de güçlükler yaşanıyor. Sonuçta da yatırımın geri dönüş süresi uzuyor. İsviçre Sigorta Genel Müdürü Murat Balcı, holdinglerin sigorta şirketi sahibi olmasının dezavantajlarını şöyle anlatıyor:  
 
“Yatırımların kendi şirketinde sigortası, reasürans yapılsa da riskin bir bölümünün holdingin üstünde kalmasına sebep olur. Ayrıca, holding dışı işlerde gönüllü sigortalar pastasından pay almakta, holding veya gruplar arası rekabet sebebi ile dezavantaj yaşar. Böylece, sigortacılığı diğer bir finansal yatırımın idaresine bırakarak, sektörün gelişmesine negatif etki yapar.”  
 
Haksız rekabet yaratıyor  
 
Holding ya da bankaların sahip olduğu sigorta şirketleri genel olarak, sektörün en büyükleri arasında yer alıyor. Bu nedenle de haksız rekabete neden oldukları söyleniyor. Çünkü, sektörde üretimin yüzde 85’ini 15 şirket gerçekleştiriyor. Bu da rekabetin büyükler arasında geçtiğini net olarak ortaya koyuyor. Sonuçta sektörde büyük olmak, bunun için de güçlü bir gruba ait olmak oldukça önemli.  
 
İsviçre Sigorta Genel Müdürü Murat Balcı, büyük bir gruba bağlı olmanın haksız rekabet doğurduğuna dikkat çekiyor. Balcı, “Siz bir hizmet veya ürünü, mesela krediyi verirken sigortayı da şart koşarsanız, bunun neresinde haklı rekabet olabilir ki. ‘Bu kanunen yasak denilebilir’, ama tatbikatta yaşananlar herkesin malumudur” diyor.  
 
Ancak, bu görüşe karşı çıkanlar da var. Garanti Sigorta Genel Müdürü Hasan Güller, belli yasalar çiğnenmediği sürece, bu durumun sektörde haksız rekabet yaratacağını düşünmediğini söylüyor. Hasan Güller konuyla ilgili görüşlerini şöyle aktarıyor:  
 
“Zaten sektörde arkasında herhangi bir holding olmamasına rağmen başarı göstermiş şirket sayısı oldukça az. Sigortacılık güven temeline oturtulması gereken bir iştir. Finansal yönden güçlü şirketlere baktığımızda, bu şirketlerin aynı zamanda müşteri nezdinde güven duyulan şirketler olduğunu görüyoruz.”  
 
Yurtdışında durum nasıl?  
 
Yurtdışında ise durum bir hayli farklı. Gelişmiş ülkelerde sigorta şirketleri, hatta sigorta grupları hacimsel olarak oldukça büyükler. Bu nedenle de tek başlarına çok ciddi fonlar yaratabiliyorlar.  
Gelişmiş ülkelerde de büyük grupların birçok sektörde olduğu gibi sigortacılık alanında da yatırımları bulunabiliyor. Ancak, sigorta şirketleri daha çok bir finans grubunun parçası veya iştiraki oluyor. Yasal düzenlemeler ülkelere göre değişse de, esas olan sigorta yapılarının, o ülkelerde gelişmiş sermaye piyasaları doğrultusunda, bağımsız çalışma prensipleri ile idare edilmesinden geçiyor.  
 
Accenture Finansal Hizmetler Müdürü Dilnişin Bayel, yurtdışındaki uygulamalarda finansal hizmet holdingleri bulunduğunu söylüyor.  
 
Dilnişin Bayel, “Bazı ülkelerdeki yasal düzenlemeler ve kurumsal yönetişim prensipleri, bazılarında ise sermayedarın tercihleri nedeniyle farklı endüstri gruplarından sigortacılık sektörüne yatırım yapan örnekler bulmak zordur. Farklı ortaklık yapılarına sahip örnekler genellikle bir müşteri grubunun ihtiyaçları nedeniyle yapılandırılmış modellerdir” diyor.  
 
“BÜYÜME İSTEĞİ OLAN GRUPLAR SİGORTAYA GİRER”  
 
Hasan Güller / Garanti Sigorta Genel Müdürü  
 
SERMAYE YÜKÜMLÜLÜKLERİ ARTACAK  
 
Türkiye’de sigortacılığın gelişmesi ve uluslararası kuralların tam olarak yerleşmesi ile birlikte şirketlerin sermaye yükümlülükleri artacak. Bu nedenle sisteme giriş ve çıkışlar zorlaşacak. Dolayısıyla bu sektörde faaliyetini sürdürecek veya yeni yatırım yapacak grupların da konuya bu perspektiften bakmaları, sektörde bulunup bulunmama yönündeki  kararlarını buna göre belirlemeleri doğru olacaktır.    
    
KATMA DEĞER YARATIR  
 
Mevcut şirketleri arasında sinerji yaratabilmiş, müşteri ilişkisini etkin yöneten, müşteri odaklı gruplar için sigorta şirketi önemli bir katma değer yaratır. Dolayısıyla, büyüme isteği olan grupların bu alanı seçmeleri bana göre son derece doğaldır.  
 
BİRLEŞMELER KAÇINILMAZ  
 
Sektörün gelişimine, büyüklüklere baktığımızda, önümüzdeki dönemde şirket birleşmelerinin, yeni kaynak girişlerinin, ortaklıkların olması kaçınılmaz görünüyor. Ancak, önemli olan mevcut sigorta hacmini büyütebilmektir. Bu yapılmadığı sürece sektöre her yeni giren, sözünü ettiğimiz 15 şirketin payını hedef alacaktır. Bu da sıklıkla yakındığımız fiyat kırma yarışlarını hızlandırmaktan başka işe yaramayacaktır.  
 
ULUSLARARASI KURALLAR GELMELİ  
 
Diğer taraftan Türkiye’de sigortacılığın gelişmesi, uluslararası kuralların eksiksiz bir biçimde yerleşmesi ve buna paralel olarak mevzuatta yapılacak yasal düzenlemeler sonrasında sisteme giriş ve çıkışlar bugünkünden daha zor olacak. Şirketlerin sermaye gereksinimleri büyüyecek. Bütün bu faktörler bir araya getirildiğinde ciddi bir fizibilite yapan ve bunun sonucunda bu sektöre yatırım yapma kararı alanların dışında, çok sayıda grubun bu alana girme kararı vereceğini düşünmüyorum.      
 
 
“SİGORTA SİNERJİYİ ARTIRIYOR”  
 
Dilnişin Bayel / Accenture Finansal Hizmetler Müdürü  
 
KÂRLILIK İKİNCİ PLANDA  
 
Holdingler bünyesinde yer alan sigorta şirketleri için grup şirketleri ile yapılan anlaşmalar, düşük kâr marjı ile satış ve hasar durumunda riskin grup içerisinde kalması gibi temel birkaç nedenle kârlılığı yüksek anlaşmalar olmayabiliyor. Holdingler grup şirketlerine ait riskleri ya grubun sigorta şirketine ya da grubun sigorta şirketinin de içinde olduğu konsorsiyumlara devrediyor. Belirli bir gruba bağlı olmayan sigorta şirketleri için bu bir dezavantaj.  
 
FİNANSAL HİZMET HOLDİNGİ OLMALI  
 
Yurtdışındaki modellerde de olduğu gibi ideal model finansal hizmet holdinglerinin oluşmasıdır. Bu yapılanmanın doğal sonucu olarak ana iş alanı finansal hizmetler olmayan şirketler bu iş alanından çıkacaktır. Şirketler şu anda da izlemekte olduğumuz gibi lokal ve yabancı ortaklıklar altında birleşecektir.  
 
UZUN VADELİ HİZMET  
 
Sigortacılık ürünleri kişilerin ya da kurumların gelecekte oluşabilecek risklerini yönetmek için geliştirilmektedir. Bu ürünler uzun vadeli hizmet sağlamaları ve güvenilirlik esasına dayanmaları nedeniyle müşteri sürekliliğini çok olumlu etkilemektedir.  
 
DOĞRU MODELLEME ŞART  
 
Doğru modellenmiş bir portföy yapınız ve fiyatlama modeliniz varsa, kârlılığı yüksek olan sigortacılık ürünleri finansal hizmet grubunun yapı taşlarındandır. Mevcut finansal hizmetler grubu içerisindeki sinerjinin artırılması ve bu iş alanından yaratılan değerin artırılması için sigortacılık alanındaki faaliyetlerin de grup içerisinde yer almasının önemli rekabet avantajları bulunmaktadır.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz