Sıralama Tüpraş’la başlıyor, Botaş, Petkim diye devam ediyor. Hepsi de Türkiye’nin dev sanayi şirketleri, önde gelen kuruluşları. Bunların ortak özelliği bu kadar da değil. Aynı zamanda, sigorta şi...
Sıralama Tüpraş’la başlıyor, Botaş, Petkim diye devam ediyor. Hepsi de Türkiye’nin dev sanayi şirketleri, önde gelen kuruluşları. Bunların ortak özelliği bu kadar da değil. Aynı zamanda, sigorta şirketlerini de peşlerinden koşturuyorlar. Sigorta bedellerinin katrilyon TL düzeyiyle hesaplanması, rekabeti kızıştırıyor, büyük fiyat kırmalarına neden oluyor.
Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan terörist saldırı, aslında tüm dünya ekonomilerini vurdu. Neredeyse etkilenmeyen sektör kalmadı. Ancak, iki sektör ilk anda şok oldu; Sigorta ve havacılık... Çünkü, saldırının hemen arkasından bu iki sektör konuşulmaya başlandı. Yıkılan iki gökdelenden biri ile Pentagon binasının sigortasız olması, tartışmalara ayrı bir boyut kattı. Bunların yanında, herkes oluşan hasarları, şirketlerin verdiği teminatları hesaplamaya koyuldu.
Hasar rakamı henüz bilinmiyor, çeşitli tahminler yapılıyor. Ancak, sigorta ve reasürans şirketlerinin ödeyecekleri hasarın bu şirketleri nasıl etkileyeceğinin araştırma ve analizleri de yapılıyor.
Dünyanın önde gelen rating kuruluşları ve yatırım bankaları, sigorta ve reasürans şirketlerini masaya yatırdı. Herkes, ortaya çıkacak tazminat ödemelerinin, şirketlerin mali yapısını nasıl etkileyeceğini hesaplamaya çalışıyor.
Bütün bunlar olurken, sigorta ve reasürans şirketleri de boş durmadı. Onlar da kendi önlemlerini almaya başladılar. Örneğin, havayolu şirketlerine 50 milyon doların üzerinde teminat verilmeyeceği açıklandı. Ardından, riskli poliçelerde teminat miktarı yukarı çekildi, terör kapsayanlar konusunda yeni anlaşmalar talep edildi.
Bunların Türkiye ile ilgisi ne diye sorulabilir. Bazı dolaylı etkileri var ama amacımız bu etkileri analiz etmek ve olası sonuçlarını tartışmak değil. Capital, terör ve depremle yaşamaya alışkın hale gelen Türkiye’de, en büyük sanayi ve ticari kuruluşlarının yaptırdıkları sigortaların tutarları ve aldıkları ek teminatları araştırdı.
Tüpraş ilk sırada
17 Ağustos 1999’da depremle bazı depoları yanan Tüpraş, Türkiye’de en yüksek teminata sahip kuruluş. Ciro itibariyle de Türkiye’nin en büyük şirketi olan Tüpraş’ın sahip olduğu teminatların tutarı 5 katrilyon lirayı aşıyor. “Aşıyor” diyoruz, çünkü Tüpraş’ın Güneş Sigorta’ya yaptırdığı poliçe, dolar cinsinden. Yangın teminatı dışında alınan ek teminatlarla birlikte şirketin toplam teminat tutarı 4 milyar 74 milyon dolar. 30 Haziran tarihli kur üzerinden hesaplandığında şirketin sahip olduğu toplam teminat 5 katrilyon lira. Bugünkü kur üzerinden hesaplandığında ise 6 katrilyon lirayı aşıyor. Böylece şirket, cirodaki liderliğini, sigorta teminatında da sürdürüyor.
İkinci sırada yine bir kamu kurumu olan Botaş var. Petrol boru hattı ve doğal gaz ithalatını yapan kuruluş olan Botaş’ın toplam sigorta teminatı 1 milyar 850 milyon dolar. Şirketin sahip olduğu poliçeye göre, her bir yangın için 50 milyon dolarlık teminat var.
Üçüncü sırada da Petkim yer alıyor. Aliağa ve Yarımca tesislerinin toplam sigorta bedeli 1.8 milyar dolar ve bütün risklere karşı güvence alınmış durumda. Sigorta bedeli en yüksek özel kuruluş ise Türkcell. Bu şirket, yaptığı yatırımlara karşılık 2.2 katrilyon liralık teminata sahip.
Büyük yarış yaşanıyor
Tüpraş, Botaş, Petkim ve Türkcell gibi dev kuruluşların aldıkları sigorta teminatının tutarı 11.5 katrilyon lirayı bulurken, Türkiye’nin en büyük 30 kuruluşun teminat tutarı da 24 katrilyon lirayı buluyor. Bu rakamlar, döviz kurlarındaki yükselişe paralel olarak artabiliyor.
Bu kuruluşlar, Türkiye’nin en büyük sanayi şirketleri. Bütün sigorta şirketleri de, bu kuruluşları sigortalamak için kendi aralarında büyük bir yarış içerisinde. Başak Sigorta’nın genel müdürü Muzaffer Bilgili, “Bu şirketlerin sigorta ihalelerinde çok büyük rekabet oluyor. Bazen çok düşük bir rakama, çok büyük teminatlar veriyoruz” diyerek büyük rekabetin boyutuna dikkat çekiyor.
İlk sıralarda büyük şirketlerin kar kaybı dahil olmak üzere birçok ek riski sigortaladıkları, sigortacılar tarafından ifade ediliyor. Bu noktaya gelinmesindeki temel faktörün de 17 Ağustos Depremi’nin olduğu belirtiliyor.
Deprem ne getirdi?
Sigortacılara göre, sanayi kuruluşlarının sigortaya bakışı konusunda “17 Ağustos Depremi” milat işlevi görüyor. Tüpraş’daki yangın, sanayi kuruluşlarındaki büyük hasarlar ve oluşan kar kaybı, bu alandaki en önemli örnekleri oluşturuyor.
Tüpraş’ın sigorta şirketi olan Güneş Sigorta’nın genel müdürü Mehmet Aydoğdu, “Depremden önce Tüpraş’ın kar kaybı sigortası yoktu. Depremden sonra 2 yıldır bu teminatı da almaya başladılar. Bölgedeki sanayi şirketlerinin çok büyük bir bölümü de artık bütün ek teminatları alıyorlar” diyor.
Büyüklerden aşağı doğru gidildikçe, daha farklı bir tablo ortaya çıktığı söyleniyor. Sigortacılar, şirketlerin daha fazla prim ödememek için eksik teminat aldıklarını savunuyor. Garanti Sigorta’nın genel müdürü Erhan Tuncay, “Büyük kuruluşlar dahil, şirket yönetimleri, sigortaya maliyet gözüyle bakıyor. Ek teminatlarla birlikte maliyetler yükselince, eksik sigorta yaptırabiliyor” diyor.
Commercial Union Sigorta’nın genel müdürü Cemal Ererdi de, benzer ifadeler kullanıyor. Ererdi, “Büyük şirketler ek teminatlar alıyor ama diğerleri almak istemiyor. Çünkü, maliyetlerinin yükselmesini istemiyorlar” diyor.
Dövizli poliçeye ilgi
Şirketlerin aldığı teminatlarda, düzenlenen poliçelerin içeriğine bakıldığında, temel birkaç nokta dikkat çekiyor. Birincisi, sanayi kuruluşlarının büyük bir bölüm��, sigorta poliçelerinin döviz veya dövize endeksli olarak düzenlenmesini istiyor. Bu şekilde, enflasyona karşı koruma sağlamış oluyor.
Ancak, bu tür poliçelerin prim ödemeleri de döviz üzerinden oluyor. Teminat tutarlarına göre şirketlerin büyük bir bölümü, döviz veya dövize endeksli poliçelere sahip. Sigortacılar, bu gruba teminat tutarları düşük de olsa, çok uluslu şirketlerin dahil olduğunu söylüyor.
İkinci bir nokta, döviz veya dövize endeksli almayan, TL üzerinden poliçe yaptıranlar da teminatlarını enflasyonun üzerinde rakamlarla artırıyor. Şirketlerin TL cinsinden aldıkları teminat tutarlarının bu yıl ikiyle çarpıldığı dikkat çekiyor.
Riskler dağıtılıyor
Üçüncü bir nokta da, şirketlerin, kendi gruplarına ait sigorta şirketlerini tercih etmesi. Kamu kuruluşları, kamu sermayeli sigorta şirketlerine, özel şirketler de kendi gruplarının sigorta şirketlerine yöneliyor. Örneğin, Koç Holding bünyesindeki şirketler Koç Allianz, Sabancı’dakiler Ak Sigorta’yla çalışıyor. Bu durum sigorta şirketi sahibi diğer büyük gruplar için de geçerli.
Ancak, bu yıldan itibaren riski dağıtma yönünde bir adım atıldığı gözleniyor. Örneğin, ikinci, hatta üçüncü sigorta şirketlerine bazı işler veriliyor ve böylece risk bir miktar dağıtılmış oluyor. Somut bir örnek vermek gerekirse, Koç Holding’in şirketlerinden Arçelik’in toplam teminat tutarı 957 trilyon lira. Bu teminat, Koç Allianz, Anadolu Sigorta ve Axa Oyak Sigorta tarafından paylaşılmış durumda.
Bir başka örneği de Eczacıbaşı İlaç oluşturuyor. Bu şirket de, risklerin önemli bir bölümünü Anadolu Sigorta ile düzenlediği poliçeyle güvenceye alırken, bir bölüm riskini de Koç Allianz Sigorta’ya aktarmış durumda. Yine bir başka örnek Tofaş Oto. Bu şirket, risklerini, ağırlık Koç Allianz Sigorta olmak üzere, 3 sigorta şirketine paylaştırmayı tercih etmiş.
Commercial Union Sigorta Genel Müdürü Cemal Ererdi, “Bazı büyük kuruluşlar, artık tek bir şirket yerine 2-3 şirketlik konsorsiyumları tercih ediyor. Bazıları da istemiyor ve tek şirketle muhatap olmak istiyor” diyor.
Şirketlerin sigorta maliyetlerini düşürme yönünde, ihale açmak, sigorta şirketlerini yarıştırma dışında başvurduğu bir yöntem daha var. O da acentelik almak. Güneş Sigorta Genel Müdürü Mehmet Aydoğdu, “Acentelik alarak şirketler, prim maliyetlerini yüzde 10-15 daha aşağı çekebiliyor. Çünkü, biz o acenteye bu komisyonu ödüyoruz” diyor.
“SİGORTA PRİMİNDEN TASARRUF EDİLİYOR”
Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü Erhan Dumanlı, konuyla ilgi görüşlerini açıklarken şu değerlendirmeyi yapıyor:
“ABD ve Batı Avrupa’da şirketlerin sigorta primleri, ilk 3 gider arasında yer alır. Giderler, personel, kira ve sigorta primleri şeklinde sıralanır. Sigorta primi, en fazla 1-2 kademe düşebilir. Türkiye’de ise sonuncu sırada yer alıyor. Finansman gideri, kira, personel, SSK, telefon, su, elektrik, navlun, vergi, KDV falan derken, listenin en altında sigorta kalıyor. Çünkü, yöneticilerin, patronların bakış açısı böyle.
Hal böyle olunca, eksik sigorta yaptırılıyor ve bu şekilde maliyetler aşağı çekilmeye çalışılıyor. Örneğin, 10 trilyonluk güvence yerine, 5 trilyon alıyor ve bu şekilde sigorta priminden tasarruf etmeye çalışıyor.
Türkiye’de bir yabancı şirket geldiği zaman, önce yöneticilerine hayat sigortası ardından, çalışanlarına sağlık sigorta yaptırır. Bu şekilde onları güvence altına alır. Bizde böyle bir şeyden bahsedemezsiniz bile. Bu örneği de yabancı ile Türk şirketlerinin sigortaya bakışındaki farkı anlatmak için veriyorum.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?