Türk bankacılık sektörü, 2001 krizi ve öncesinde daha çok ölçek ve
imajın ön planda olduğu bir sisteme sahipti. Hem şube ağı hem sermaye
yapısı hem de finansal büyüklükleri belirli bir seviyenin üzerindeki
bankalar, diğerlerine göre avantajlıydı. Ayrıca devamlı iniş çıkışlar
yaşayan, riski yüksek sektörde, büyük bankalar daha olumlu imajları ile
diğerlerinin önüne geçiyordu. Aradan geçen 10 yılda bu tablo büyük
ölçüde değişti. Bankalar arasındaki rekabet giderek daha az ölçeğe bağlı
hale geldi. Henüz değişik ölçeklerdeki bankalar arasında, rekabet
anlamında hiçbir fark kalmadığını söylemek için erken. Marjların giderek
daraldığı günümüz ortamında, belirli bir ölçeğin üzerindeki bankalar
hala diğerlerine göre bir adım önde. Ancak orta ya da küçük ölçekli
bankalar, hem esnek yapılanmaları hem yabancı ortaklarının tecrübesi
sayesinde, artık birçok farklı alanda rekabet yaratabiliyor. Örneğin
büyük ölçekli bankalar bütün bankacılık ürünlerine yoğunlaşmaya
çalışırkenküçük ve orta ölçekliler bazı ürünleri önceliklendirerek
rekabet avantajı elde ediyor. Son yıllarda global piyasalarda yaşanan
finansal krize rağmen sağlıklı görünümünü devam ettiren Türk bankacılık
sistemine olan güvenin artması da bu tabloyu destekledi. Söz konusu
trend küçük ve orta ölçekli bankaların, tüketici nezdindeki algısını ve
pazar paylarını pozitif etkiledi. KÂR MARJI DARALIYOR
Geçtiğimiz 5 yılda, Türkiye ekonomisi büyüme eğilimini korurken global
kriz, dalgalı bir seyre yol açtı. Bu dönemde en önemli gelişmelerden
biri enflasyon ve faiz oranlarındaki istikrarlı gerileme oldu.
Bankaların tercihleri menkul kıymet portföyünden kredilere kaydı.
Bankaların, kâr marjını korumak için kredi tarafındaki hacim artışı
yarışı hızlandı. A Bank Genel Müdürü Hamit Aydoğan, özellikle ticari
kredi marjlarının yüzde 6'lardan yüzde 2'lere gerilediğine dikkat
çekiyor, bazı kredi türlerinde bu oranın daha da aşağı çekildiğini
söylüyor. Aydoğan, "Bu durum rekabeti maliyet ve faiz oranlarına taşıdı"
diyor. Mevcut durumda kaynak sağlama açısından büyük bankaların maliyet
avantajı hala küçük ya da orta ölçekli bankalara göre daha yüksek.
Ancak küçük ve orta ölçekli bankaların artan rekabet gücü, büyük
bankaları da oyunun içine çekmiş durumda. Aydoğan, bireysel ve konut
kredilerinde marjların hızla düşmesinin ve kredi kartlarına getirilen
kısıtlamaların, büyük bankaların gelirlerinde kısmi bir düşüşe sebep
olduğuna dikkat çekiyor. Aynı şekilde Hazine bonusu ve tahvil
faizlerinin belli bir seviyede kalmasının, hatta yükselmesinin zaman
zaman menkul kıymet cüzdanlarında zarar bile yazılmasına neden olduğuna
işaret eden yönetici, "Küçük ve orta ölçekliler göreceli olarak bu
gelişmelerden daha az etkilendi" diyor.~
TEKNOLOJİNİN GÜCÜ
Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, değişen tabloda teknolojik gelişmelerin
de yadsınamaz bir rolü olduğu görüşünde. Akkurt, şöyle konuşuyor:
"Geçmişte rekabetin temel dinamiği güçlü sermaye idi. Şimdi buna ek
olarak bilgi teknolojilerinizin gelişmişliği, rakiplerinizden daha hızlı
ve daha inovatif ürün ve hizmet verme kapasiteniz öne çıkıyor." Geniş
şube ağına sahip olmak hala önemli bir rekabet avantajı sağlıyor. Ancak
bankalar, artık teknolojik olanaklar sayesinde şube ağı olmadan da
farklı kitlelere ulaşma imkanı buluyor. Öyle ki yeni dönemde sadece bu
model ile çalışan bankaların ortaya çıkması bekleniyor. Bank Asya Genel
Müdürü Cemil Özdemir, şubesiz bankacılık anlayışının daha da
gelişeceğini söylüyor ve ekliyor: "Artık küçük ölçekli bankalar da
teknolojinin sağladığı imkanlarla hizmet sunabilecekleri geniş bir
kitleye ulaşabiliyor." Ziya Akkurt, teknolojinin sadece küçük ya da orta
ölçekli bankalar için değil büyük ölçekli bankalar için de rekabet
avantajı yaratabileceğine işaret ediyor. Akkurt, "Rekabetçiliği korumak
için verimlilik artışı önemli. Bu nedenle bankalar operasyon
maliyetlerini azaltmaya verimliliklerini artırmaya odaklandı" diyor.
Bankacılıkta rekabet nasıl değişti görmek için görsele tıklayın
BÜYÜK OLMAK ŞART MI?
Bankalar arasındaki rekabetin dinamikleri artık geçmiştekinden çok
farklı. Bankalar geride kalan yüksek faiz ortamında sabit getirili
enstrümanlarla iş yaparken artık yeni stratejilerle hareket ediyor.
Bilançolarda kredilerin ağırlığı her geçen gün artıyor. Odak, özellikle
bireysel ihtiyaç kredileri, konut kredileri, KOBİ ve proje finansmanı
gibi daha yüksek getiri ve büyüme potansiyeli olan ürün ve segmentlere
kayıyor. Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Orhan Karakaş, kaynak yaratma
konusunda küçük ya da orta ölçeklilerin de büyükler kadar imkanı
olduğunu söylüyor. Ancak maliyetlere dikkat çekiyor ve ekliyor: "Merkezi
giderler ve destek hizmetlerinin yarattığı maliyeti azaltmak için
bankalar belirli bir büyüklüğe ulaşmak zorunda." Bankacılıkta rekabet
tabana yayılmış durumda. Cemil Özdemir, bu trendin sonucu olarak
bankaların daha fazla müşteriye ulaşarak büyüme yolunu seçtiklerini
söylüyor. Böylece riskin de tabana yayıldığına işareteden yönetici,
"Azalan kâr marjlarıyla birlikte az sayıda yaygın olmayan müşteri
tabanıyla küçük ölçekli bankaların kâr etmesi ya da rekabet etmesi
oldukça zorlaştı. Teknolojik ilerlemelere rağmen yaygın şube ağı ve
ölçek ekonomisi üstünlüğünü koruyor" diye konuşuyor.
GELECEK İÇİN HESAPLAR
Bankacılıkta rekabet, her alanda yoğun biçimde devam ediyor. Peki yeni
dönem ne getirecek? Bankacıların öngörüsü, ölçeksiz rekabetin gelecek 5
yılda da süreceği yönünde. Büyükler büyük olmanın, orta ölçekliler hızlı
olmanın, küçüklerse uzmanlaşmanın avantajlarını kullanacak. Vakıfbank
Genel Müdürü Süleyman Kalkan, "Küçük, büyük, kamu, özel ayrımı olmadan
herkes ciddi bir rakip" diye konuşuyor. Önümüzdeki dönemde KOBİ
bankacılığı ve bireysel bankacılık alanlarında zorlu bir yarış
izleyeceğiz. Yapı Kredi yetkilileri, bu yarışta öne çıkacak dinamikleri
çeşitlenen gelirler, kontrollü gider yönetiminde sürdürülebilir
kârlılık, şube/personel optimizasyonları, yeni ürün geliştirme ve risk
yönetimi olarak özetliyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?