Büyük çöküş tekrarlanabilir

IMF'nin eski bas ekonomisti KENNETH ROGOFF, krizden çıkısın tam gerçekleşmediğini düşünüyor.

1.07.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Büyük çöküş tekrarlanabilir


2008'de yasanan çöküşün bir benzerini yakın bir zamanda tekrar yaşanma ihtimalinin olduğuna dikkat çekiyor. Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'nın borçlarının yeniden yapılandırılması, İspanya ve İtalya'nın borçları için de bir yol bulunması gerektiğini söylüyor. Rogoff'un Türkiye'ye ilişkin de ilginç görüşleri var. Her ne kadar krizden çıkışta çok iyi performans göstermiş olsa da ekonomide bazı dengesizliklerin olduğuna dikkat çekiyor. "En endişe verici olan da cari işlemler dengesindeki balon oluşumu. Ancak asıl sorun, yabancı sermayenin geliş şekli. Sermaye ülkeye doğrudan yabancı yatırım şeklinde değil kısa dönemli olarak fonlar aracılığıyla giriyor. Bu önemli bir sorun" diye konuşuyor.
Avrupa ve Amerika'da çok sayıda kişinin işsiz olduğunu görüyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki birçok sıradan insan krizin etkilerini, ekonomilerinin hala durgunlukta olduğunu hissediyor. Borsa fiyatları iyileşmiş olabilir ama emlak fiyatları ve ticari gayrimenkul birçok ülkede oldukça zayıf. Benim en büyük endişem, 2008'de bankacılık sisteminin yaşadığı çöküşün bir benzerini yakın bir zamanda tekrar yaşama ihtimalimiz olması." Bu sözler, Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü ve IMF'nin eski baş ekonomisti Kenneth Rogoffa ait. Avrupa'da, özellikle Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'da borçların ciddi bir yapılanma ihtiyacı içinde olduğunu belirten Rogoff, "Ayrıca Avrupalılar, İspanya ve İtalya'nın borçları için de bir yol bulmak durumunda. Bu ülkeler başarısız olmak için fazla büyük. Eğer İspanya ekonomisi ağır bir hasar alırsa bunun sonuçları Fransa'ya da ulaşır" diyor. Rogoffun Türkiye'ye ilişkin de ilginç görüşleri var. Her ne kadar krizden çıkışta çok iyi bir performans göstermiş olsa da ekonomide bazı dengesizliklerin olduğuna dikkat çekiyor. "En endişe verici olan da cari işlemler dengesindeki balon oluşumu. Bu, eninde sonunda ülkeyi bir başka finansal krizde savunmasız hale getirecek. Ancak asıl sorun, yabancı sermayenin geliş şekli. Sermaye ülkeye doğrudan yabancı yatırım şeklinde değil kısa dönemli olarak fonlar aracılığıyla giriyor. Bu önemli bir sorun" diye konuşuyor. Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü Kenneth Rogoff, global krizin seyrini, gelecekte dünya ekonomilerini bekleyen riskleri ve Türkiye ekonomisine dair öngörülerini Capital'e şöyle anlattı:

Capital: Global finansal krizin sona erdiğini düşünüyor musunuz? Yeni bir global krizin oluşumunu engellemek için bugünden neler yapmak gerekiyor?
- Birçok gelişmiş ekonomi, hala büyük resesyondan sıyrılmış değil. Çok sayıda ülke, kriz öncesi gelirlerine yeniden ulaşmaya çalışıyor. Normalde bu iyileşme, 3-4 yıl değil sadece 6 ay alır. Carmen Reinhart ile birlikte yazdığımız Türkçeye de çevrilen "This Time is Different/İçinde bulunduğumuz Zaman Farklı" adını taşıyan kitapta, geçmiş yıllarda savaş sonrası oluşan finansal krizlerde, ekonomilerin kriz öncesi GSYİH'lerine ortalama 4 yılda ulaştığını saptadık. Bugün baktığımızda Avrupa ve Amerika'da çok sayıda kişinin hala işsiz olduğunu görüyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki birçok sıradan insan krizin etkilerini, ekonominin hala durgunlukta olduğunu hissediyor. Borsa fiyatları oldukça iyileşmiş olabilir ama emlak fiyatları ve ticari gayrimenkul birçok ülkede oldukça zayıf. Yine de bu durum olağan karşılanmalı. Benim en büyük endişem, 2008'de bankacılık sisteminin yaşadığı çöküşün bir benzerini yakın bir zamanda tekrar yaşama ihtimalimizin olması. Bir finansal krize karşı en iyi aşı, yeni edinilmiş bir deneyimdir. Halk, basın, politikacılar, yatırımcılar ve tüketiciler yaşananları hatırlamalı. Öte yandan hükümetler, finansal sistemdeki statükoyu devam ettirme konusunda çok fazla kaygılanıyor. Temel reformların eksikliği eninde sonunda problemleri besleyecek.~

Capital: Krizin etkilerini özellikle Avrupa hissediyor. Avrupa Birliği konusundaki öngörüleriniz neler? Yunanistan'da olduğu gibi diğer ekonomiler de risk altında mı?
- Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'nın borçları, ciddi bir yeniden yapılanmayı gerektiriyor. Bu yapılanma, hem hükümet borçları hem dış borçlar anlamında şart. Ayrıca Avrupalılar, İspanya ve İtalya'nın borçları için de bir yol bulmak durumunda kalacak. Bu ülkeler başarısız olmak için çok fazla büyük. Eğer İspanya ekonomisi ağır bir hasar alırsa bunun sonuçları Fransa'ya ulaşır. Bence problem ekonomik olarak yönetilebilir. Avrupa Birliği anayasası, finansal krizle baş etme konusunda hasta. Şu anda anayasa felç olmuş durumda. Çünkü Euro'yla ilgili birçok önemli karar, 17 üyenin de fikir birliğine ihtiyaç duyuyor. Bazı kararlarda 27 üyenin onayı gerekebiliyor. Bu tuhaflık, yönetim anlamında derin problemleri yansıtıyor.

Capital: AB üyesi bazı ülkeler ağır borç yükü altında olduğu için Maastrich kriterlerini yerine getiremiyor. Bu durumun gelecekte değişeceğini düşünüyor musunuz? AB yeni bir ekonomik yaklaşıma mı ihtiyaç duyuyor?
- Maastrich Anlaşması yetersiz. İlk olarak limitleri aşmak konusunda anlamlı cezalar yok. İkinci olarak anlaşma, özel borçları ve banka borçlarını yapılandırma konusunda hiçbir şey yapmıyor. Carmen Reinhart'la 800 yıllık finansal tarih üzerine yaptığımız inceleme, bize sıklıkla krizde özel borçların devlet borçları haline geldiğini gösteriyor. Hükümetler bir kenara ��ekilip özel sektör ekonomisinin erimesini izleyemez. Dolayısıyla yeni yaklaşım kapsamında Avrupa'da geniş ve güçlü bir regülasyon otoritesi olmalı. Euro Bölgesi'ndeki var olan yönetim sistemi de açık bir şekilde yetersiz ve yeniden yapılanma ihtiyacı içinde.

Capital: Gelecek 10 yılda ülkeleri ve ekonomileri zorlayacak en kritik konular neler olacak?
- Politik olarak Çin'in yükselişi, zamanımızın en önemli zorluğu olmaya devam edecek. Şu ana kadar Çin'in yükselişi, barışçıl bir şekilde oldu. Bu yükselişi destekleyen de Rusya'dan çok Amerika'ydı. Fakat şimdi Çin, büyüme engelleriyle karşılaşmaya başlayacak ve daha fazla sürtüşmelerin oluşması artık kaçınılmaz. Çin çaresiz olarak doğal kaynaklara ihtiyaç duyuyor. Bu da Çin'i her geçen gün yönetimin zayıf olduğu Afrika'ya bakmaya yöneltecek. Kriz sırasında büyük oranda unutulan küresel ısınma, özellikle deniz seviyesinin yükselmesi ve çöllerin genişlemesiyle en büyük problem olarak kendisini tekrar hatırlatacak. Eğer Amerika, mali politikalarını tutarlı bir şekilde yönetmenin yolunu bulamazsa kendisini 10 yıl içinde çok derin bir finansal sıkıntının içinde bulabilir. Tabii ki Amerika'nın bu durumu sadece dolara zarar vermeyecek tüm global finansal sistemde belirsizlik yaratacak.

Capital: Asya'nın yükselişi sürerken Batı'nın da gücünü kaybedeceği söyleniyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Eğer böyle olursa dünya güç dengesi bundan nasıl etkilenir?
- Biz gelişmekte olan pazarların hızla geliştiği ve devasa büyümeler kaydettiği bir çağda yaşıyoruz. Sadece Asya değil, Brezilya, Türkiye, Ortadoğu ve Güney Afrika'da da bu büyümeler yaşanıyor. Bu ekonomik gücün
politik güce yansımasının gerçekleşmesi en azından bir jenerasyonun değişimini gerektirir. Fakat bu değişim de kaçınılmaz görünüyor. Bununla birlikte gelişmekte olan pazarlar, şöyle bir durumdan muzdarip olabilir: Amerika'nın tek bir sesi var, her ne kadar farklı aksanlarla konuşsa da Avrupa'nın da... Gelişmekte olan pazarlar ise kırılgan ve çok farklı. Bu da güçler dengesinin değişmesinde onlar için önemli bir engel olabilir.

Capital: IMF bundan sonra gelişmekte olan ülkelerde nasıl bir politika benimsemeli?
- IMF Doğu ve Orta Avrupa bölgesi için çok uygun koşullarda dev bir fon yaratıyor. Son yıllarda IMF, 2001 yılında Türkiye'de uygulanan ve çok başarılı olan program gibi başarılı bir çalışma yapmadı. Bu yaşadığımız finansal kriz nedeniyle şimdilik anlaşılabilir bir durum gibi görünse de yine de önemli bir yanlış. Biz IMF'nin sadece para verip bir yere ulaşacağı bir noktada değiliz. Yeni IMF yönetimi, bu konuyu çok zorlu bir görev olarak karşısında bulacak.~

Gelecek 10 yılı şekillendirecek konular
1- Çin'in yükselişi, zamanımızın en önemli zorluğu olmaya devam edecek. Şu ana kadar Çin'in yükselişi, barışçıl bir şekilde oldu. Fakat şimdi Çin, büyüme engelleriyle karşılaşmaya başlayacak ve daha fazla sürtüşmelerin oluşması artık kaçınılmaz.

2- Çin, çaresiz olarak doğal kaynaklara ihtiyaç duyuyor. Bu da Çin'i her geçen gün yönetimin zayıf olduğu Afrika'ya bakmaya yöneltecek.

3- Küresel ısınma, özellikle deniz seviyesinin yükselmesi ve çöllerin genişlemesiyle en büyük problem olarak kendisini tekrar hatırlatacak.

4- Eğer Amerika, mali politikalarını tutarlı bir şekilde yönetmenin yolunu bulamazsa kendisini 10 yıl içinde çok derin bir finansal sıkıntının içinde bulabilir. Amerika'nın bu durumu global finansal sistemde belirsizlik yaratacak.

5- Sadece Asya değil, Brezilya, Türkiye, Ortadoğu ve Güney Afrika'da da devasa büyümeler yaşanıyor. Bu ekonomik gücün, politik güce yansımasının gerçekleşmesi en azından bir jenerasyonun değişimini gerektirir.

6- Gelişmekte olan pazarlar, kırılgan ve çok farklı. Bu da güçler dengesinin değişmesinde onlar için önemli bir engel olabilir.

"CARİ İŞLEMLERDEKİ BALON OLUŞUMU ENDİŞE VERİCİ"
KESKİN HIZ Türkiye, finansal krizden son derece etkileyici bir şekilde çıktı. 2002'den 2007'ye kadar ortalama yüzde 6,5 büyüdü ve 2008-2009 yılları arasındaki krizden keskin bir hızda sıyrıldı. Geçen yıl Türkiye, büyük ekonomiler arasında en iyi üçüncü büyüme performansını sergiledi.

DENGESİZLİKLER Bununla birlikte bazı dengesizlikler ortaya çıkmaya başlıyor. En endişe verici olan da cari işlemler dengesindeki balonlaşma. Bu eninde sonunda ülkeyi bir başka finansal krizde savunmasız hale getirecek.

ASIL SORUN Ancak asıl sorun, yabancı sermayenin geliş şekli. Sermaye ülkeye doğrudan yabancı yatırım şeklinde değil, kısa dönemli olarak fonlar aracılığıyla giriyor. Bu önemli bir sorun. Enflasyon da büyüyen bir problem. Merkez Bankası, problemi bir noktada kontrol altına almak için faiz oranlarını düşürmeye itilecek.

TÜRKİYE İÇİN 4 KRİTİK KONU
EN BÜYÜK RİSK Cari açık derin bir problem, Türk politika yapıcılar da geçmiş deneyimlerinden bunu çok iyi biliyor. En önemli unsur, finansal sektörde yeterli regülasyonların olup olmadığından emin olmak. Bankalar yeterli sermayeye sahip mi bu kontrol edilmeli.

DÜŞÜK İSTİHDAM Türkiye ekonomisinin görünen yapısal zayıflığı, düşük istihdam oranı. Yetişkinlerin sadece yüzde 44'ü istihdam ediliyor görünüyor, birçok kişi de muhtemelen kayıt dışı ekonomide istihdam ediliyor.

ENTEGRASYON SÜRECİ Sürdürülen etkileyici büyüme rakamlarının aksine, işsizlik oranı hala çift haneli rakamlara yakın. Türkiye, aynı zamanda Avrupa Birliği'ne entegrasyon konusundaki süreci hemen başlatmalı.

EURO'DAN UZAK DURMALI Yine de Türkiye'ye kesinlikle Euro'dan uzak durmasını tavsiye ediyorum. Euro Bölgesi şu anda dev bir anayasal kriz yaşıyor ve Türkiye böyle bir probleme dahil olmak istemeyecektir.~

"ÇİN'İN BÜYÜME HIZINI KORUMASI ZOR OLACAK"
21. YÜZYILIN HİKAYESİ Çin'in yükselişi, 21'inci yüzyılın hikayesi. Fakat bence Çin önümüzdeki dönemde büyüme yolunda çeşitli sıkıntılarla yüzleşecek. Çin'in hiçbir zaman finansal bir kriz yaşamayacağını ya da politik bir sorunu olmayacağını söyleyen insanlara inanamıyorum.

YANLIŞ YÖNLENDİRİLİYOR Onların yanlış yönlendirildiklerini düşünüyorum. Çin'in gelirleri yükselirken bugünkü yüksek büyüme hızını hiç risklerini artırmadan sürdürebilmesi çok zorlaşacak. Birçok ülke gelirlerini kişi başı 8 binden 10 bin dolara taşırken pek çok problemle karşılaşıyor.

DEVLETÇİ YAKLAŞIM Ekonomiler daha sofistike hale gelirken ve daha fazla yenilikçiliğe odaklanırken ekonomi yönetiminde eski devletçi yaklaşım daha kötü bir performans ortaya konulmasına neden oluyor.

YENİ IMF BAŞKANI KİM OLACAK?
DERVİŞ ÖNE ÇIKIYOR
Kemal Derviş hem teknik bilgisi hem politik kişiliği ile IMF başkanı olmak için öne çıkan bir aday. Onun yanı sıra gelişmekte olan pazarlardan başka güçlü adaylar da var.

2 YILDAN FAZLA SÜRMEZ Bununla birlikte büyük olasılıkla yeni IMF başkanı Fransız Christine Lagarde olacak gibi görünüyor. Ancak Lagarde'ın başkanlığının bir ya da iki yıldan fazla sürmesi beklenmiyor. Bu dönemde IMF bir araştırma yapmalı. Bence yeni IMF, Derviş gibi gelişmekte olan ülkelerden güçlü bir aday tarafından yönetilmeli.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz