HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar’ın tiyatro macerası 10 yıl önce başladı. Bir arkadaşıyla tiyatrocu Şahika Tekand’dan eğitim almaya başlayan Urçar, “Oyun Bozanlar” adında bir grup kurdu, oyunla...
HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar’ın tiyatro macerası 10 yıl önce başladı. Bir arkadaşıyla tiyatrocu Şahika Tekand’dan eğitim almaya başlayan Urçar, “Oyun Bozanlar” adında bir grup kurdu, oyunlar sergiledi. Tiyatronun, gözlem yeteneğini geliştiren ve empati kurma konusunda ciddi katkılar sağlayan bir sanat olduğunu söyleyen Urçar, “Günlük yaşamda da çok rol yapıyoruz. Oyuncu olmak gerçek hayatta daha fazla kendin olmayı sağlıyor” diyor.
HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar’ın tiyatro serüveni, bundan tam 10 yıl önce başladı. HP’deki bir iş arkadaşıyla tiyatrocu Şahika Tekand’ın eğitim atölyesine katılması hayatında yeni bir pencere açtı. Tekand’dan aldığı 1,5 yıllık eğitimin ardından “Oyun Bozanlar” adında bir grup kurdu, oyunlar sergiledi. Bu arada kariyer basamaklarını tırmanırken oyunculukla ilgilenmenin avantajlarından da faydalandı. Takım oyunu olan tiyatroda yer almak, iş arkadaşlarını daha fazla anlamasına yardımcı oldu. Gözlem gücünü geliştirdi. Empati kurma konusunda zengin deneyimler edindi. Oyunculuğun en çok gözlem gücünü geliştirdiğini belirten Urçar, “Empati kurma yetenekleri gelişiyor. Oyuncu olmak gerçek hayatta daha fazla kendin olmayı sağlıyor” diyor.
Bugün HP Türkiye Genel Müdürü, aynı zamanda 2 kız çocuğu babası olan Urçar, tiyatroya eskisi kadar zaman ayıramamaktan şikayetçi. Ancak bunun geçici olduğunu düşünüyor. Yeni görevinde işlerin yerine oturması ve kızlarının biraz büyümesinin ardından tiyatro ve oyunculuğa ilişkin birçok planını hayata geçirmeyi hedefliyor.
Planlarına ilişkin olarak, “Evde boş zamanlarda yazdığım senaryoları geliştirebilirim. 2-2,5 aylık süreçte kısa film çekebiliriz diye düşünüyorum. Tiyatro ile eğitimi birleştirdiğim bir uğraş edinebilirim” diye konuşuyor.
HP Türkiye Genel Müdürü Serdar Urçar, tiyatro tutkusunu Capital’e şöyle anlattı:
Tiyatroya ne zaman ve nasıl başladınız?
Bazı kişiler ilkokuldan beri tiyatroyla uğraşır. Benim böyle bir durumum hiç olmadı. Benim ilkokulda papyonlu, takım elbiseli sunuculuk yaptığım dönemlere ait resimlerim var. Okul müsamerelerinde yer alan, ama sahnede olmayı her zaman seven bir çocuktum. Konuşmayı çok severdim. Aklımın bir köşesinde tiyatro hep vardı. Ama çok tesadüfi şekilde karşıma çıktı. 1999-2000 yılında HP’de çalışan bir arkadaşımla Şahika Tekand’ın tiyatro eğitimi veren atölyesine gittik. 1,5 yıl orada eğitim aldım. Ardından “Oyun Bozanlar” diye bir grup kurduk. Bu grubun dışında bir work shop’a katıldım. Yani 2000-2005 döneminde işin yanı sıra tiyatroya zaman ayırdım.
Peki şu anda tiyatroya yeterli zamanı ayıramıyor musunuz?
Kızım olana kadar tiyatroya ayırdığım zaman çok düzenliydi, ama kızım doğduktan sonra değişti. Ama Şahika’nın atölyesine çok düzenli gittim.
Nasıl bir eğitim sürecinden geçtiniz?
Şahika’nın eşi Esat ressamdır. O sanat tarihi eğitimi verdi. Şahika direkt sahne eğitimi veriyordu. Bedeni ve sesi iyi kullanma ile ilgili eğitimler vardı. Ayrıca psiko-drama diyebileceğimiz, kendi kişisel deneyiminizi hikayeleştirerek anlattığınız bir eğitim de veriliyordu. Kişiler, kendi derinliklerine iniyor ve bunu hikayeleştirerek anlatıyor. Bayağı kapsamlı bir eğitimdi. Ben profesyonel tiyatrocu değilim, ama Şahika’nın tiyatro anlayışı ve oyuncudan bekledikleri ile beni heyecanlandıran şeyler örtüştü. Bedeni ve sesi doğru kullanmayı, sahnede var olmayı ve sahnede bir bütün olarak bir kompozisyon yaratmayı öğretti.
Peki hala devam ediyor musunuz?
2007’de Dubai’ye gitmeden önce ‘hoşçakal’ demiştim. Kızım Zeynep doğduğundan beri tekrar gidip bir şeyler yapmak istiyorum, ama Dubai dönüşü de Yasemin doğdu. Zaten çok yoğun iş temposu, kızlarım ve ailem hayatımı tamamen sarmış durumda. Uzun süredir tiyatro ile ilgili bir şey yapamıyorum. Dolayısıyla Şahika’ya gidemiyorum. Şimdi beni görse, “Hayırsız, neredesin sen” der. Benim ona olan saygım çok büyük. Yaptığı işi tutku ile yapıyor.
Tiyatro ilgilenmesi zor bir hobi. Bu hobiye nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Oyun Bozanlar grubu olarak Vaclav Havel’in “Bildirim” adlı oyununu oynadık. 3 defa İstanbul, bir defa da Ankara’da oyunlarımız oldu. Bu dönemde de HP’deydim. Evliydim. Aslında evli olmak da zorlaştırıyor. Sonuçta evde bir görev dağılımı var. Eşim Alev, sağ olsun tiyatro tutkuma çok anlayış gösterdi. Oyun Bozanlar zamanında, haftada 2-3 akşam çalışıyorduk. O dönemler hayatım iş, Alev ve tiyatroydu. Başka hiçbir şey yapmaya zaman kalmıyordu. Yani gideyim spor yapayım, müzikle uğraşayım, öbür taraftan da kitaplarımı bitireyim diye bir şey yapamazsınız. Hobi işi, hayatınızı önceliklendirme işi. Yani iş, sen, aile ve bir uğraş. Uğraşlar da yalnızca bir ya da iki tane olabilir. Bir dönem benim hayatımda iş, Alev ve tiyatro vardı. Ta ki Zeynep olana kadar... Şu anda hiç zaman ayıramıyorum.
En çok hangi karakterler size uyuyor? Canlandırırken kendinize en yakın bulduğunuz karakterler hangileri?
Tiyatro bana şunu öğretti: Her insanın içinde tüm karakterler vardır. Hep bir klişe vardır: İçimizde katil de var, rahip de, hemşire de, öğretmen de… Bence de bu böyle. Tiyatro bana bunu gösterdi. Zaten oyunculuk da kendi içinde var olan ya unuttuğun ya yeterince farkında olmadığın ya da seçmediğin bir şeyi, sahnede su yüzüne çıkarıp o olabilmek. Şahika, bana şunu öğretti: İçten dışa mı, dıştan içe mi? Yani içten dışa da beslenebilirsiniz; kendi kafanızda bir karakter yaratıp onu çok iyi oynayabilirsiniz ya da dekordan, karşı oyuncudan beslenerek oynayabilirsiniz. Değişik oyunculuk metotları var. Modern oyunculuk, karşı gerçekçi oyunculuk gibi… Ama özet olarak bence iyi bir oyuncu, ben şu karakteri iyi, bu karakteri kötü oynarım diyemez. Verilen bir rol vardır. Siz de değişik teknikleri kullanarak en doğru şekilde o rolü, sahnede en gerçekçi hali ile canlandırırsınız. “Ben o oldum” diyemezsiniz ama onun gibi hissetmek için uğraşırsınız. Mesela Arzu Tramvayı’ndaki Blanche karakterini ele alalım: Herkesin içinde mutlaka bir Blanche vardır. Mesele o oyunu iyi anlayıp alt metine inebilmek. Yazarın kafasındaki Blanche, o ekibin tartışmaları sonucunda ortaya çıkan bir Blanche ve sizin içinizde de o Blanche’ı yaratacak bir Blanche var. Siz, tüm bunlardan çıkarıp o oyundaki Blanche oluyorsunuz. Blanche’ın bir ekseni var ama bir sürü Blanche olabilir. Yazarın tanımladığı Balnche’ın dışına çıkamazsınız ama o sınır içinde farklı bir Blanche olmak oyuncunun yeteneğine bakar.
Peki en beğendiğiniz oyun karakterleri hangileri?
Hamlet bence inanılmaz, çok derin ve kompleks bir karakter. Tiyatro, dramatik çelişki üzerine kurulu. Mutlak iyi, mutlak kötü, mutlak güzel, mutlak çirkin yok. Hikaye, nerede hikaye olmaya başlıyor? Dramatik çelişki olmaya başladığı zaman. Nedir dramatik çelişki? Hem güzel hem çirkin, hem iyi hem kötü olan, hem deli hem akıllı olan… Hamlet, çok akıllı bir karakter ama aynı zamanda deli. Annesi, amcası ile beraber olup ölmüş babasına ihanet ediyor. Ölmüş babasının ruhu ile konuşuyor. Sarayda bin bir türlü entrika oluyor. Ve bütün bunlar olurken aslında çok akıllı olan ve çok güzel olan bir insanın çok zorlu bir yolculuğu anlatılıyor. Bence Hamlet’i oynamak çok zor. Bana çok ilgi çekici bir karakter olarak geliyor. Karakterin kompleks ve çelişkili olması da çok ilgi çekici. Lady Macbeth, bence çok zorlu bir karakter. “Üç Adam ve Müzik” diye bir oyun oynadık. Oyunun kendisi neredeyse melodi. Oyun tamamlandığında oyunun melodi olduğunu anlıyorsunuz. O oyundaki sesler, üç adamın sahnede yarattığı hal…
Şu ana kadar oynadığını oyunlarda hiç başrolde yer aldınız mı?
Hiç ana karakter olmadım. “Üç Adam ve Müzik” oyununda üç adamdan biriydim. Vaclav Havel’in “Bildirim”inde bir karakter vardı. Tamamen vücut dilini kullanmak zorundasın. Zor bir şeydir. Sahnede repliksiz var olmak çok zor. Sahnede en zor şeylerden biri vücuduna ne yapacağına karar vermek. Oyuncular onun için yoga çalışıyor. Elini kolunu nereye koyacağını bilememek oyuncu için çok zor bir şey. Dinlemek de çok zordur. En iyi oyuncular, karşı tarafı çok iyi oynayarak rolü tekrar çıkarabiliyor. Ama sahnede var olup dinlemiyorsan, kafan başka yerdeyse işin zor. Oyuna girmek, oyundan çıkmak terimleri buradan doğmuş. Tiyatronun o kadar çok terminolojisi var ki…
Siz HP’nin liderisiniz. Tiyatro, liderlik özelliğinize ne gibi katkılarda bulundu?
Liderlik adına Şahika’dan çok önemli şeyler öğrendim. Şahika’nın tatlı sert bir tarzı var. İnsanları inanılmaz motive eder. Dünyanın en önemli tiyatrosunu, en önemli oyununu sergilediklerini düşündürür. Bunun için kalite olmazsa olmaz. Bu nedenle oyuncuların tüm ruhlarını bu işe vermesini sağlar. Sonuçta Şahika’nın atölyesine gelenler, başka işleri olan, bu işi amatörce bir uğraşla yapan kişiler. Bu oyuncular oyundan para kazanan kişiler değil. Maddi bir teşvik olmadan insanları bu derece etkileyip bir hedefe kilitleyip onları sürükleyebilmek acayip bir şey. Yani sanatta da tiyatroda da bir lidere ihtiyaç var. O da çoğunlukla rejisör oluyor.
Sahnede alkışa odaklanan bir oyuncu oynayamaz, kötü oynar. Süreç mi, sonuç odaklı mısınız? Sürekli kafanızın içinde yüzde kaç ile kotayı bitireceğiniz gibi bir soru işareti varsa başarılı olmazsınız. Nerede olacağınızı bileceksiniz ama yaptığınız işten de keyif alacaksınız. Yaptığı işten keyif almayıp sonuç stresine giren bir insan, işte de tiyatroda da başarılı olamaz. Sahnede olmaktan keyif alıyorsanız, oyunu yaşıyorsanız, oyun anlarından, sahneden keyif alıyorsanız sonuç alkıştır. Bizde de yaptığı işten keyif alanın, yaptığın işe konsantre olanın aldığı sonuç pazar payıdır. Sonuç olacak, ama sürece kilitlenmek ve süreci doğru yaşamak başarıyı getirir.
“Günlük Yaşamda da Rol Yapıyoruz”
Tiyatro oynarken birden fazla karaktere büründüğünüzden bahsettiniz. Takım arkadaşlarınızı anlama açısından tiyatronun yararını gördünüz mü?
Ben, 4-5 yıl konservatuar artı atölye gibi çok kapsamlı bir eğitim almadım. Ben bu işi cidden meslek olarak yapıyor olsam bu konuda çok daha geniş bir eğitim alırdım. Psikanalist olmuyorsunuz ama gözlem gücünüzü geliştiriyor. Oyunculuk gözlemle ilgili bir şey. Empati kurma yetenekleri gelişiyor. Şahika söylerdi: “Sahnede rol yapmak ve sahnede rol yaptığın karakter olmak gerçek hayatta daha fazla sahicilik gerektiriyor.” Yani günlük yaşamda da çok rol yapıyoruz. Oyuncu olmak, gerçek hayatta daha fazla kendin olmayı sağlıyor diyebiliriz.
“Tiyatro Bir Takım Oyunu”
Heyecan Şart
İş hayatının ve tiyatronun bence çok benzer yanları var. Örneğin sahne korkusu, belirli seviyelerde olmak durumunda. Sahnede mutlaka heyecanlanmak lazım. Nereye kadar? Kontrol edebildiğiniz seviyeye kadar. Eliniz ayağınız titriyorsa, ne söyleyeceğinizi şaşırıyorsanız bu kontrolsüz heyecan olur. Bence kontrollü bir heyecan şart. Aksi halde sahne enerjisini nereden alacaksınız? Bence o heyecan, bu durumu besleyen bir şey. Sahnede en kötü şey, ruhu geçmiş, içi göçmüş, sana bir enerji aktaramayan aktör ya da aktristir. Dolayısıyla heyecan gerekli. İş hayatında da heyecan olmazsa başarılı olamazsınız.
Takım Oyunu
İnsanlar genellikle şöyle düşünür: “Sanat yaratıcı insanların uğraşıdır. Sanat da disiplin yoktur. Takım oyunu yoktur. Sen de çok acayip yetenekli birisisindir ve sanat yaparsın.” Böyle bir şey yok. Sanat, elbette bir yetenek gerektiriyor. Mesela tiyatro tam bir takım oyunu. Dekor, ışık diye broşürde yazar ya o broşürlere bakınca anlayamıyorsun. Dekor ve ışık o kadar önemli iki şey ki…
İş Hayatı Gibi
Bu aynen iş hayatı gibi... Lojistiğin kötüyse ve muhaseben gerekli desteği veremiyorsa, sen istediğin kadar satış yap, malı sevk edemezsin, faturayı zamanında kesemezsin parayı toplayamazsın. Burada da aynı şey geçerli, sen istediğin kadar iyi ol, ışık yanlış adama yanıyorsa, yanlış ışık seçiliyorsa, ışık senkronizasyonunda problem varsa, dekor senin reji anlayışını yansıtamıyorsa kötü bir oyun olur. Tiyatro bir takım oyunu.
“Sırada Kısa Film Var!”
Yeni Hedef
Tiyatrodan sonra ben İFSAK atölyesine gittim. Aklımda kısa film senaryoları var. Kısa filmde görüntü çok önemli. Görüntü için de fotoğraf önemli. Kendi şahsi serüvenim içinde çerçeveyi tamamlamak için fotoğraf tarafını biraz geliştirebilirim.
Grup Kurma Planı
Elinde senaryo olduğunu bildiğim arkadaşlarım da var. Kısa film etrafında bir projeyi hayata geçirebiliriz. Onun dışında bir grup kurup, iki-üç kişilik bir oyunu çalışıp sergilemek olabilir. Bunun için haftada birkaç kere provaya gitmek gerekir. Bu söylediğim çok zor ama fotoğrafçılığa eşimi de alıp gidebilirim.
Senaryolarım Var
Evde boş zamanlarda yazdığım senaryoları geliştirebilirim. 2-2,5 aylık süreçte kısa film çekebiliriz diye düşünüyorum. Tiyatroya devamlı zaman ayırmam çok zor. Bu yakında değil ama kızlarım büyüsün, genel müdürlük işim çok yeni, işim biraz daha otursun, tiyatro ile eğitimi birleştirdiğim bir uğraş edinebilirim.
Hp Tiyatro Grubu Nasıl Kuruldu?
“Hobileri Olan Bir Ekibiz”
HP’de tiyatro ile ilgilenenlerin dahil olduğu bir grup oluşturulmuş durumda. Grup, 15-20 HP çalışanından oluşuyor. Grubun nasıl kurulduğunu HP finans departmanından Feryal Özben, şöyle aktarıyor:
“İçeride hep konuşuyorduk ama kısmet olmamıştı. İnsan kaynakları müdürünün isteğiyle oldu. Daha önce Güney Saraçoğlu ile çalışmıştım. Onunla beraber ‘Kadın Kahramanlar’ oyununu çalışmaya başladık. Başlangıçta 7-8 kişiyle başladık, ama hocanın oyunu 30-35 karakterden oluşuyor. Kasım ayının ortası gibi sahnelemeyi düşünüyoruz. Herkese en az 3 karakter düşüyor. Biz HP olarak sosyal hobileri olan bir ekibiz. Daha önce 7-8 kişi darbuka dersi aldık.”
“Şalter Bende Kapanıyor”
Grubun üyelerinden biri de Ali Rıza Bali. HP finans departmanda çalışan Bali, bu serüveni şöyle anlatıyor:
“Özellikle finansta çalışan arkadaşlar olarak bizim 17 inch’lik bir dünyamız var. Yaklaşık 8-10 saatimiz öyle geçiyor. Hakikaten saat 6 olup provaya ineceğim zaman, şalter bende kapanıyor ve tüm o iş yoğunluğunu üzerimden atıyorum.”
“Herkesi Kaynaştırdı”
HP tiyatro grubunu çalıştıran tiyatrocu Güney Saraçoğlu ise grubu şöyle değerlendiriyor:
“Hobi olarak iş hayatının dışından bir saat alıp tiyatro çalışmak herkes için çok zor. İlk çalışmaya başladığımızda, kimse kimsenin ismini bilmiyordu. Çok şaşırmıştım. Şimdi herkes çok kaynaşmış durumda. Bu oyun, HP ekibi ile gerçekten çok eğlenceli oluyor. Son zamanlarda en çok eğlenerek yönettiğim bir oyun.”
Hande Yavuz
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?