Capital: Çok fazla göz önünde olmayan bir grupsunuz. Bu noktaya nasıl geldiniz?
-
Kuruluş yılımız 1963. Ancak, öncesinde babam Sivas’ta bakkal ve
manifaturacılık işi yapıyordu. Bir akrabamız “Karadeniz’de fırsat çok”
deyince, babamız her şeyi satıp 1963’te Samsun’a gidiyor. Orada inşaat
malzemeleri satışı yaparak Yıldırım Holding’in temellerini atıyor. Grup,
demir çimento ticaretinin ardından 1988’de kömürle ilgilenmeye başladı.
1992’de Türkiye’de ithal kömüre geçiş başladı. Ben de 1993’te eğitim
için gittiğim Amerika’dan Türkiye’ye döndüm. Amerika’da mühendis olarak
çalışıyordum. Ailem “Sana ihtiyacımız var” deyince döndüm. Dönüşümle
birlikte şirketin önce Rusya ardından Çin’le iş yapması için harekete
geçtim.
Capital: Grup ilk defa sizinle mi yurtdışına açıldı?
-
Evet. Türkiye’ye döndüğümde büyük fırsatlar gördüm. Türkiye ve
çevresindeki dış ticareti geliştirme amacıyla 1993’te Yıldırım Dış
Ticaret’i kurduk. 1999’da Rusya’dan kömür ithal etme işi, bizim için
önemli bir dönüm noktası oldu. Türkiye’de kömür pazarı yıllık 3,5 milyon
tonken, biz yaklaşık 2,5-3 milyon ton parça kömür ithalatı için anlaşma
yaptık. Kimse böyle bir şey yapabileceğime inanmıyordu. O dönem Rus
ortaklarıma, 2 kere hedeflerimi ve vizyonumu anlattım. 3 milyon tonu
fiyatları kırarak değil pazarı büyüterek satacağımı söyledim.
Türkiye’deki yapıyı gösterdim. Kömür yerine odun, tezek yakanlar vardı.
Bunların analizini yaptım ve pazarı kademe kademe büyüteceğimi
açıkladım. O işe girdik, çok da başarılı oldu. O dönem bana herkes
“Bay kömür” derdi. Türkiye’ye birkaç yüz bin tondan fazla kömür
getirebilen yokken ben 3 milyon ton kömür getirmeye başlayınca hem
Rusya’da hem Türkiye’de pazar yapıcı oldum.
Capital: Diğer sektörlere geçişiniz nasıl oldu?
-
2003 ’te pazarda daha temiz enerji konuşuluyordu, aynı dönemde
kömürdeki ortaklığımızı bitirdik. Kömürden elimizde önemli bir sermaye
kalmıştı. Türkiye için de krizden çıkılmaya çalışıldığı bir dönemdi. Hiç
kimsenin bilmediği AK Parti dönemi başlamıştı ve ne olacağı belli
değildi. O dönem yeni sektörlere girme kararı aldık. Tersaneler
sıkıntıdaydı ve denizcilikte karar kıldık, kendi gemilerimizi aldık.Yeni
hükümet krizden çıkmanın yolları için özelleştirmeye ağırlık verdi. İlk
olarak Trabzon Limanı ihalesine girdik. İhale bizde kaldı ama sonra
iptal edildi. STFA Holding “Liman almak istiyorsanız bizim Gebze’de
limanımız var, gelin bakın” dedi. 2004 başında limanı satın aldık ve ilk
satın almamız oldu. Böylelikle limancılığa adım atmış olduk. Ardından o
limanın hemen yanında Alemdar Holding’e ait Alemdar Port satılıktı.
Onlar, “Düşünürseniz size verelim” dedi. 2005 yılında aldık, alım
sonrası 2 limanı birleştirip adını Yılport koyduk.
Capital: Sektör seçimlerinizde ana kriter ne oldu?
-
Biz hep tüketimi olan sektörlere giriyoruz. Kömür, her yıl alınıp
yakılan bir üründü. Bu şekilde girdiğimiz bir diğer sektör de gübre.
Ayrıca biz kâr odaklı bir grubuz. Ciroya göre EBITDA marjımız geçen yıl
yaklaşık yüzde 30, ondan önce de yüzde 45-50’ler civarındaydı. Bankalar
bize “Siz Türkiye’de yapısal olarak ilk 10’dasınız. Birçok şirket sizden
büyük görünüyor ama borçları yüksek” diyor. Bizim borçluluğumuz çok
düşük. Malta Limanı öncesinde sıfır borçluyduk.