Mehmet Ali Aydınlar, Acıbadem Sağlık Grubu’nun başkanı. Türkiye’de özel sağlık sektörünün tartışmasız en büyük oyuncusu. Son bir ayda 240 milyon dolarlık 3 yeni hastane açtı. 2000’den bu yana yüzde...
Mehmet Ali Aydınlar, Acıbadem Sağlık Grubu’nun başkanı. Türkiye’de özel sağlık sektörünün tartışmasız en büyük oyuncusu. Son bir ayda 240 milyon dolarlık 3 yeni hastane açtı. 2000’den bu yana yüzde 25’in üzerinde büyüdü. “Bu yıl, yeni hastane yatırımlarımızı yaptık; esas büyümeyi 2010’da yaşayacağız” diyen Aydınlar, sağlık hizmetleri alanında Türkiye’de konsolidasyon yaşanacağını ve uygun hastane olursa satın alabileceklerini söylüyor. Ancak önceliklerinde, yurtdışında zincir hastaneler kurmak olduğunu ve Avrupa ile Körfez bölgelerini taradıklarını ekliyor. “Acıbadem, 10 yıl sonra Türkiye markası değil, dünya markası olacak” diyerek iddialı konuşuyor.
Son yılların en çok konuşulan işadamlarından biri de Mehmet Ali Aydınlar… Yarattığı Acıbadem markasıyla sektörde öncü rol oynayan Aydınlar, aslında bu mesleğe tesadüfen girdi. Mali müşavirlik yaptığı dönemde, kurumsal yapılara olan inancı nedeniyle iş değiştiren Aydınlar, “O gün karşıma Acıbadem Hastanesi çıktı ve ortak oldum” diyor. Bu tesadüf, Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasına giren tek sağlık grubunun yaratılma sürecini de başlattı. Bir semt hastanesi görünümündeki Acıbadem’i, 15 yılda, 428 milyon TL ciro yapan sağlık grubuna dönüştürdü. Acıbadem, Türkiye’nin halka açık ilk sağlık grubu oldu. Geçtiğimiz yıl, dünyanın en büyük risk sermayesi şirketlerinden Abraaj Capital’le ortaklık yapıldı. Bu yıl ise Acıbadem Üniversitesi’ni açmaya hazırlanıyor.
“Acıbadem’in bugünlere gelmesinin en büyük nedenlerinden birinin konuya bir işletme gözüyle bakmamızdır” diyen Aydınlar, “2000 yılından bu yana hep yüzde 25’lerin üzerinde büyüyoruz. Bu yıl, yeni hastane yatırımlarımızı yaptık; esas büyümeyi 2010’da yaşayacağız” diye konuşuyor.
Yeni izin alınırsa yeni yatırımlar için Ankara, İzmir ve Antalya’yı hedef gösteren Aydınlar, ancak önceliklerinin yurtdışı olacağını açıklıyor. Yurtdışında zincir hastaneler kurmak istediklerini söyleyen Aydınlar, “Amacımız dünya markası olmak” diyor. Avrupa ve Körfez bölgelerini yoğun bir şekilde araştırdıklarını da ekliyor.
Sağlık hizmetleri alanında Türkiye’de konsolidasyonun kesinlikle yaşanacağını düşünen Aydınlar, hitap ettikleri kesime uygun hastane buldukları takdirde satın alabileceklerini de açıklıyor.
“En büyük tutkum işim ve Fenerbahçe” diyen Mehmet Ali Aydınlar’la 2 ay önce 115 milyon dolar harcayarak açtığı Acıbadem Maslak Hastanesi’nde görüştük. Aydınlar, Acıbadem’i nasıl bugünlere getirdiklerini ve yeni hedeflerini şöyle anlattı:
Sağlık Turizmi Büyüyecek
“Türkiye ve İstanbul’un sağlık turizmindeki cazibesi her geçen gün artıyor. Dolayısıyla, yurtdışından gelen hasta sayısı katlanarak büyüyor. Geçen yıl sadece Acıbadem Sağlık Grubu olarak sağlık turizminden 5 milyon dolarlık gelir elde ettik. Bu yılki hedefimiz ise 10 milyon dolar.
Sağlık turizmi giderek büyüyecek bir pazar olarak görülüyor. Artık sadece estetik için yurtdışında hasta gelmiyor. Örneğin, geçen yıl yurtdışından daha çok kanser, beyin cerrahisi, ortopedi, plastik cerrahi ve göz gibi konularda hasta geldi. Bunların önemli bölümü Balkanlar, Orta Avrupa, Türk Cumhuriyetleri ve Ortadoğu gibi coğrafyalardandı…
ABD’de 60 milyon kişinin sağlık güvencesi yok. Bu ülkede, sağlık hizmetlerinin çok pahalı olduğunu düşünürseniz Türkiye’nin sağlık turizminde ne kadar büyük bir potansiyeli olduğunu anlarsınız. Türkiye stratejik konumu, hastane ve insan kaynağıyla da sağlık alanında öne çıkıyor. Türkiye’de gerçekten çok gelişmiş hastaneler ve iyi bir insan kaynağı var.
Türkiye Daha Ucuz
Bir de Türkiye’deki hizmet fiyatları, Avrupa ve ABD’yle kıyasladığınızda çok düşük kalıyor. Örneğin, ameliyatsız beyin tümörünün yok edilmesinin maliyeti, İngiltere’de 16 bin pound. Avrupa’nın her yerinde bu ameliyatı, 15 bin dolardan aşağı yaptırmanız mümkün değil. Ancak, bu tedavi şeklini, Türkiye’de 8 bin dolara rahatlıkla yaptırabilirsiniz. Dolayısıyla bu konuda, tedavi olmak için Türkiye’ye gelen çok sayıda yabancı hastamız var. Beyinde 2,5 cm’ye kadar olan tümörleri ameliyatsız yok edebiliyoruz.
Bunun dışında yeni bir radyoterapi cihazımız var. 20 dakikada yapılan ışın tedavisini bir dakikada yapıyor. Dünyada bu cihazdan sadece 4 adet var. Birinin bizde olması yurtdışından da bu konuda tercih edilmemizi sağlıyor.
Bunun dışında yurtdışı hasta transferiyle ilgili bir pazarlama ekibimiz var. Bunlar sürekli o bölgelerde toplantılar düzenliyor, tanıtım yapıyor. Özellikle Amerika’dan kalp ameliyatı için gelen çok sayıda hastamız bulunuyor. Başarı oranımız, hem Amerika’da bulunan en iyi merkezlerle aynı hem daha ucuzuz. Örneğin Amerika’da bir kalp ameliyatının maliyeti, 20 bin dolar. Türkiye’de ise aynı ameliyatın ücreti 6-7 bin dolar seviyesinde.
En Büyük 500’e Girdik
Acıbadem olarak hep A gelir grubunu hedefledik. Sektörde de tartışmasız bir numara olduk. Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında bizden başka sağlık kuruluşu yok. Bundan sonra da hedef kitlemiz değişmeyecek.
Artık üst gelir grubuna dahil olmasa da daha fazla sayıda insan sağlığına daha fazla para harcayabiliyor. Bu durum da biraz kültür seviyesiyle ilgili. Çünkü, insanlar, kültür düzeyleri arttıkça sağlıklarına daha çok dikkat etmeye başlıyor. Sağlık hizmetlerine daha çok para harcıyorlar.
Öte yandan özel sağlık sigortalarının gelişmesi de özel sağlık sektörünü büyütüyor. Bu da doğal olarak her geçen gün hasta sayımızı artırıyor. Örneğin 2000 yılından bu yana hep yüzde 25’lerin üzerinde büyüyoruz. Bu yıl, yeni hastane yatırımlarımızı yaptık; esas büyümeyi 2010’da yaşayacağız.
Tüm bunlara karşın sağlık sektörü zor bir alan. Ortada, tatil yapmadan 24 saat işleyen bir işletme var. Dolayısıyla,yürütülmesi zor bir iş. Bu alandaki bir kuruluşun, imalat yapan bir şirketten farkı yok. Tek bir farkı var; o da insan sağlığı konusunda hizmet veriyor olmamız. Sonuçta sağlık işini sadece hekimler yapar demek son derece yanlış. Belki de Acıbadem’in bugünlere gelmesinin en büyük nedenlerinden biri de konuya bir işletme gözüyle bakmamızdır.
4 Kritik Dönüm Noktası
Acıbadem’in bana göre 4 önemli dönüm noktası var: Bunlardan birincisi, 1999 yılı başında, ilk hastanemizi 4 misli büyütmek ve son teknolojiyle donatmak oldu. O dönem Anadolu Yakası’nın bir numarası olmak üzerine stratejimizi kurmuştuk ve bölgenin ses getiren hastanesi olduk. İkinci dönüm noktası, 2000 yılıdır. 2000’de halka açıldık ve sermaye piyasalarıyla tanıştık. Bu, bizim, hem Türkiye’deki hem dünyadaki sermaye piyasaları tarafından bilinirliğimizi ve kredibilitemizi arttırdı. Zaten şeffaf bir şirkettik, ama kamuya açık şeffaf bir şirket haline geldik. Dolayısıyla yabancı yatırımların, bize karşı çok büyük ilgisi oldu. Bir dönem, yabancıların en çok ilgi gösterdiği ilk 3-4 şirketten biriydik. Böylece yaptığımız işi anlatabilme imkanı bulduk. Dolayısıyla halka açılmak beklentilerimizden çok daha iyi oldu.
Gelişimimizdeki bir önemli nokta da Harvard ile yaptığımız işbirliğidir. Bunun da bize hasta memnuniyeti konusunda ciddi katkısı oldu. Harvard’dan hemşire getirip burada kendi uzmanlarımızı eğittik. Bunların hepsi kritik süreçlerdi. Son kritik nokta da 2008 yılı başında Abraaj Capital’le yaptığımız ortaklıktır.
Hedefte Yurtdışı Var
Her yeni yatırım beni çok heyecanlandırıyor. Son 1 ayda 3 büyük hastane açtık. Maslak 40 bin, Adana ve Kayseri hastaneleri ise 22’şer bin metrekarelik kapalı alana sahip. Bunların hepsi, sağlık sektörü için dev yatırımlar. Bizim sadece bu 3 hastaneye yaptığımız yatırım, 240 milyon dolar. Maslak 115, Kayseri 55, Adana hastanemiz ise 70 milyon dolara mal oldu. Şu anda Fulya, Eskişehir ve Bodrum’da devam eden 3 yeni yatırımımız daha var. Bunların 3’ü 70 milyon dolara mal olacak.
Şu anda Türkiye’de yeni hastane yapma konusunda planlar var. Bizim yatırımlarımız daha önceden izni alınmış yatırımlar olduğu için gerçekleştirdik. Yeni izin alırsak yeni yatırımlarımızı Ankara, İzmir ve Antalya’da gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.
Ancak Türkiye’deki planlamadan dolayı şu aşamadan sonra yeni yatırımlarda önceliğimiz yurtdışı olacak. Yurtdışında zincir hastane kurmayı istiyoruz. Türkiye’de yeni hastane açmak pek mümkün görünmüyor.
Ayrıca, bizim en önemli amacımız dünya markası olmak. Bunun için yurtdışına yönelmemiz gerekiyor. Yurtdışı yatırım konusunda görüşmelerimiz devam ediyor. Halka açık olduğumuzdan gerçekleşmeden açıklamamız mümkün değil. Ancak Avrupa ve Körfez bölgelerini yoğun bir şekilde araştırıyoruz.
Sektörde Birleşmeler Artacak
Türkiye’deki hastanelerin yüzde 90’ından fazlası kamuyla çalışıyor. Kamuyla çalışan hastaneler, kamunun ödemeleri aksatmasından dolayı çok zor durumda. Zor durumda olmalarının bir diğer nedeni de yaptıkları hizmet karşılığında sadece yüzde 30 fark alıyor olmaları. Sınırın ancak yüzde 30’un üzerine çıkarılması, bu hastaneleri durumunu iyileştirebilir. Bu şekilde kendilerini idare ettirebilmeleri mümkün görünmüyor.
Bizim avantajımız ise kamuyla kısmi anlaşma yapıyor olmamız. Sadece kalp ve kanser konusunda anlaşma yapıyoruz. Onun dışında anlaşma yapmıyoruz. Eğer sistem böyle devam ederse, biz de böyle devam edeceğiz.
Dolayısıyla sistemde bir konsolidasyon kesinlikle yaşanacak. Çünkü, sistemin dışında kalan hastane sayısı çok az. Bizim şu anda 9 hastane ve 24 merkezimiz var. Bizim dışımızda kalan hastaneleri A, B, C olmak üzere belirli tiplere göre ayırıp değerlendiriyoruz.
Hitap ettiğimiz kesime uygun hastaneler bulursak, satın alırız. Ancak bu hastaneler üst sınıfta olanlar arasında olacak. Araştırmalarımız sürüyor, ancak şu an için gerçekleşen yok.”
“Tek İşle Devam Edeceğiz”
Kurumsal Yapıya İnandı
Müşavirlik yaparak iş hayatına atıldım. Müşavirlik, serbest meslek işi. Müşterileriniz sizin şahsınıza geliyor. Kurumsal bir yapı değil. Siz varken iş yürüyor. Siz olmazsanız iş yürümüyor. Ben aslında müşavirlikte çok iyi çalışırken, çok iyi işler yaparken bir taraftan da kurumsal bir yapıda yer almamın daha doğru olacağını düşündüm. Çünkü ileride çalışamayacak hale gelebilirdim.
Sağlığa Tesadüfen Girdi
Serbest müşavirliği bırakıp tamamen başka bir alana girmem kurumsal bir yapıda çalışmak istememden kaynaklandı. O gün karşıma sağlık sektörü çıktı ve bu sektöre girdim. Dolayısıyla sağlık sektörüne girmem tamamen tesadüf sonucu oldu. Öncesinde sağlık sektörüne gireceğim gibi bir amacım hiçbir zaman olmamıştı.
Eşiyle Birlikte Karar Veriyor
Sonra da sağlığın, doğru bir sektör olduğunu gördüm ve kalıcı olmaya karar verdim. Başından beri tek işe, yani sağlığa odaklandık. Bundan sonra da tek işte devam edeceğiz. Hep en büyük yardımcım eşim Seher Aydınlar oldu. Kendisi şirketimizin başkan vekili. Bugüne kadar kararları hep birlikte aldık. Öğlene kadar birlikte çalışıyoruz. Öğlenden sonra farklı hastanelerimize gidip oradan çalışmalarımızı yürütüyoruz.
İşe 2 Bin 500 Kişi Alacak
Hem dünya hem Türkiye’de sağlık personeline çok ihtiyaç var. Şu an için hekim sıkıntısı yaşamıyoruz. Ancak kendi personelimizi kendimiz yetiştiriyoruz. Şu anda 7 bin 500’ün üzerinde çalışanımız var. Hedefimiz 2010 sonuna kadar bu rakamı 10 bin kişiye ulaştırmak. Bir yıl içinde 2 bin 500 kişiyi işe alacağız.
“Tıp Fakültesinin Programını Harvard Hazırlayacak”
En İyinin Peşinde
Ben yaptığım her işin en iyisini, en mükemmelini yapmaya çaba gösteren bir insanım. Öğrencilik yıllarımda da bu böyleydi. Askerde de iş hayatımda da öyle oldu. Benim bir tek hedefim vardır: En iyisini yapmak. Hayatımda para kazanacağım diye hiç iş yapmadım. Hep en iyisini yapacağım diye çaba gösterdim. En azından en iyisini yapamasam bile benim amacım buydu; bu yolda çaba sarf ediyorum. Altta kalmayı beceremem, bir şekilde hep yukarı çıkarım.
Üniversite Ekimde Açılıyor
Bütün eğitim hayatım boyunca başarılı bir öğrenciydim. Hiç kaybım olmadı. Yaptığım her işin, en iyisini yapmak, daha doğrusu mükemmeliyetçi olmak karakteristik özelliklerimden bir tanesi. En yeni projemiz Acıbadem Üniversitesi. Burada daha kalifiye, mükemmel sağlık personeli yetiştirmeyi hedefliyoruz. Üniversite ekim ayında açılacak ve ilk kez bu yıl öğrenci almaya başlayacak. Tıp fakültesinin eğitim programını Harvard hazırlayacak.
“10 Yıl Sonra Dünya Markası Olacak”
Rakipleri Takip Etmem
Rakiplerimizi takip etmiyoruz. Onlar nasıl davranıyor biz de öyle hareket edelim mantığında değiliz. Bizim davranış şeklimiz belli. Onu bir model halinde uyguluyoruz. Sürekli son teknolojiyi kullanıyoruz. İkincisi, hem düşünce olarak hem fikren sürekli kendimizi yeniliyoruz. Örneğin bizim şu anda tüm hastanelerimiz yenilenmiştir.
Sürekli Büyümeliyiz
Dünyada tıp konusunda, yeni bir teknolojik cihaz çıktığında bunu hemen getiriyoruz. Ayrıca kendi içimizde iki tane eğitim departmanımız var. Hemşirelik hizmetlerinde ayrı, insan kaynaklarında ayrı eğitim veriyoruz. Nihai olarak ekimde açılacak üniversitemizin, bizim hizmetlerimize ciddi katkısı olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla Acıbadem sürekli büyüme üzerine kurulu bir yapı. Bundan sonra da büyümeye devam edecek.
Olgunluk Çağındayız
Aslında şirketler de insanlar gibi doğuyor, gençlik, ergenlik, olgunluk çağı var ve sonra ölüyor. Biz Acıbadem’i yaşlılık çağına getirmek istemiyoruz. Sürekli yeni yatırımlarla bu şirketin genç kalması için çalışıyoruz. Acıbadem’de şu anda olgunluk çağını yaşıyoruz. Öyle sanıyorum Acıbadem, 10 yıl sonra Türkiye markası değil dünya markası olacak. Yurtdışına açıldığımızda zaman da isminin Acıbadem olarak kalmasını istiyorum.
Ayçe Tarcan Aksakal
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?