Cannes Lions'dan pazarlamadaki son trendler

Cannes Lions Uluslararası Reklam Festivali’nde Türk reklamcılığı geçtiğimiz yıl yakaladığı başarıyı sürdürdü.

1.08.2010 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Cannes Lions'dan pazarlamadaki son trendler
Bu yIl 57’ncİsİ düzenlenen Cannes Lions Uluslararası Reklam Festivali’nde 24 bin eser yarıştı.  Geçtiğimiz yıl yakaladığı başarıyı, bu yıl da sürdüren Türk reklamcılığı, 41 finalist sertifikası ve 1’i altın olmak üzere 8 Aslan kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Katılımın yüzde 10 artması, 2009’daki olumsuz havanın da dağıldığının bir işaretiydi.   Cannes Lions Festival Komitesi, her fırsatta platformun eğitici yanını vurguladı. Cannes Lions CEO’su Philip Thomas’ın dediği gibi reklam dünyasının tek küresel organizasyonu Cannes Festivali’ni kaçırmak, pazarlamanın geleceği üzerine yapılan en önemli tartışmaları da kaçırmak anlamına geliyor.
Organizasyona, reklamverenler de büyük ilgi gösteriyor. Bu yıl Unilever, Procter&Gamble, Coca-Cola, McDonald’s, Nokia, Hewlett-Packard, Microsoft, Yahoo, Saudi Telecom, AT&T gibi dev şirketler, Cannes’a kalabalık gruplar halinde katıldı.  Cannes Lions, reklam dünyası için bir önceki yılın değerlendirildiği, gelecek yıl hakkında tahminler yapıldığı bir platform. Bu yıl öne çıkan birkaç trendi sizlerle paylaşmayı diliyorum.

POST-DİJİTAL DÜŞÜNCEYE HAZIRLIK

Publicis ve Contagious’un birlikte hazırladığı “The Contagious Conversations” başlıklı sunumda, dijital dönemi anlamaya yardımcı olacak bakış açıları vardı.
“Dijital dönemi geçtik, artık konuşma dönemi başladı” söylemi üzerine kurulu sunumda, şirketlerin internette kendileri hakkında yapılan konuşmaları, yakından izlemesi ve başarılı bir marka yönetimi için konuşmayı şirketin kendisinin başlatması gerektiğine dikkat çekildi.
Şirketlerin tüketicilerin kendi aralarındaki diyalogları yönlendirmek için dört basamaklı bir plana ihtiyacı var:
1. İletişimin ana “konseptini” ateşlemek,
2. Bu konsepti “sahiplenmek”,
3. Konuşmaya katılanlardan gelen tepkileri, yorumları “göğüslemek”, onlarla yüzleşmek,
4. Konuşmaların yönünü değiştirmek.

KRİZ ÇÖZMEK İÇİN NE YAPMALI?

Festival sırasında pek çok kriz örneği üzerinde duruldu. İnternet aracılığıyla bir sorunun kısa bir sürede nasıl bir çığ gibi büyüdüğüne dair çeşitli örnekler verildi. Özetlemek gerekirse… Bir şirket krizle karşılaştığında yapması gereken ilk iş, insanlar arasındaki konuşmaları izlemektir. Sonra diyalogu başka yöne çevirmenin yolunu aramalı. Kriz çözmenin olmazsa olmaz 3 kuralıysa çıkan sorunu kabullenmek, şeffaf olmak ve dürüst bir biçimde düzenli ve sürekli bilgi akışı sağlamak.

CANLI YAYIN ÇAĞINDA PAZARLAMA PLANLARI YETERSİZ KALIYOR

Leo Burnett’in sunumu, kronolojik zaman yönetiminin artık mümkün olmadığı fikri üzerine kuruluydu. Şirketlerin yaptığı pazarlama planlarının, uygulanma aşamasına kadar  geçerliliğini yitirme riskiyle karşı karşıya kaldığını vurgulandı. Şirketler, zamanı kontrol edemeyeceklerinin farkına varmalı ve davranışlarını temelden değiştirmeli. Formül aslında çok basit: Başarmak için “yapmak, yaşamak ve izlemek” gerekiyor. Bu üçlü süreç, her adımda yeniden gözden geçirilmeli ve çalışmayan bir şeyler olduğunda, anında müdahale edilerek gerekli tepki verilebilmeli.  
Reklam dünyasının uzun çalışmalarla gerçekleştirdiği kampanyaların inandırıcılığı hızla azalıyor. Doğal olabilmek için “canlı” olarak yaşanabilen, insanların arasındaki ilişkilerle doğabilecek tanıtım çalışmalarına ihtiyaç var. Herkesin birbirine bağlı olduğu, bu canlı dünyada, markaların statik kalması onları hızla gündem dışına atıyor. Bu yüzden,  yüz yüze olmak, karşı karşıya gelmek gerekiyor. ~

SATICILIKTAN UTANMAYIN

Sosyal ağlar, mobil teknolojiler döneminde şirketlerin pazarlama bütçelerini nasıl yöneteceği konusunda kafaları karışıyor. Deneyimli reklamcılar, bu yıl Cannes’da duruma el koyup “Satış önemlidir, asıl işimizi unutmayalım” mesajını verdi. Ogilvy One’ın düzenlediği “Can You Sell, Or Else?” başlıklı oturumda konuşan Ogilvy One İngiltere Başkan Yardımcısı Rory Sutherland, “Reklam ürünü över, satın alma isteği uyandırabilir, ancak hemen harekete geçiremez. İstek marka değeri yaratma konusunda yetersiz kalır. Davranış değişikliği gerekir. Bu yüzden de satıcılıktan utanmamamız gerekiyor” diyerek çok önemli bir temel konuya parmak bastı. “Reklam haber vermeli ve öğretmeli” diyen Sutherland, reklamcıların tüketicilerle konuşmalarını ve onlara ürünleri neden, nasıl, nerede, ne zaman, kimin tavsiyesiyle aldıkları şeklindeki soruları sorarak işe başlamalarını önerdi.

PAZARLAMANIN KALBİ

Bu yıl, Cannes Lions’da çok sevinerek gözlemledim ki pazarlama dünyası, artık bir kalbi olması gerektiğini iyice fark etmiş durumda. Sunumların çoğunda kurumsal sosyal sorumluluk konusu gündeme geldi. Ünlü oyuncu Ben Stiller’i konuk eden Yahoo’nun oturumunda da vakıflar ve yardım dernekleri gündeme geldi. Stiller, “başka vakıflardan fikir çalarak” çeşitli projeler yarattığını ve Haiti için yürüttüğü yardım kampanyasını anlattı.

YENİ PARA BİRİMİ: ZAMAN

JWT’nin Avrupa ve Latin Amerika Yaratıcı Direktörü Fernando-Vega Olmos, festivalin en renkli konuşmacılarından birisidir. Bu yıl yine çok renkli bir sunum gerçekleştirdi. “İnsanların deneyimleri bölünüyor. Yaklaşık günde 12 saat bir mecrada geçiyor. İşin sırrı insanların vakit geçirmek isteyeceği fikirler yaratmakta” diyen Olmos, reklamcıların öykü yaratmak zorunda olduğunu vurguluyor. Olmos’a göre katılımı artırmak için öyküler de tek başına yeterli olamıyor. Bitmemiş bir öykü olmalı ki fikir katılıma çağırmalı. Provoke etmeli.
İnsanlarla doğrudan, yalın bir dille konuşmalı ve onları işin içine katmanın yollarını aramalı.

GELECEĞİ MOBİL TEKNOLOJİLER BELİRLEYECEK

Initiative Media’nın sunumu,  bir yol haritası bulmanın zor olduğu gerçeği üzerine kurulmuştu. Markaların, tüketicilerin, teknolojinin nereye gideceği, nasıl bir biçim alacağını kestirmenin zor olduğu, ancak genel tahminler yapılabildiği vurgulandı. Pazarlamacıların mobil iletişimi, cihaz olarak değil, insanlar arasındaki iletişim platformu olarak görmesi ve ilişkiyi daha iyi anlamaya çabalamaları gerektiği belirtildi. Mobil önemli çünkü:
1. Herkes kullanıyor. Her yaş grubu, her SES grubu. Sadece çocuklara değil, her segmente ulaşmak mümkün. Ortalama telefonda vakit geçirme süresi ABD’de 35 dakika. Mobil teknolojiler içeriği değiştiriyor.
2. Mobil internet kullanımını artırıyor.
3. Diğer kanalların etkisini çarpıyor.
4. Her zaman “on” olmak, yani bağlantı kurmak mümkün.
5. Laptop dönemi kapanıyor. Mobil cihazlar ikinci ekran haline geliyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz