“Adayı Görmeden Yatırım Yapmayın”

2007’de yatırımcının önünde başta siyasi olmak üzere bir çok risk var. Ak Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder, yılın ilk dönemi için temettü verimi yüksek, defansif hisseleri tavsiye ediyor. “Bunun y...

1.01.2007 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

2007’de yatırımcının önünde başta siyasi olmak üzere bir çok risk var. Ak Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder, yılın ilk dönemi için temettü verimi yüksek, defansif hisseleri tavsiye ediyor. “Bunun yanında portföylerde ağırlıklı olarak sabit getirili yatırım araçları olması gerekir” diyen Önder, ciddi pozisyon açmak için cumhurbaşkanlığı adayının belirlenmesinin beklenmesini öneriyor.

Para piyasaları 2006 yılını oldukça hareketli geçirdi. İçeriden ve dışarıdan kaynaklanan etkenlerle çeşitli dalgalarla karşı karşıya kaldı. 2006 yılı Mart ayında kötü yönetilen Merkez Bankası başkanlığı sürecinden başlayarak yüksek çıkan enflasyon ve yurt dışı piyasalardaki dalgalanmayla birlikte zor bir yıl oldu. Yılın son döneminde yurt dışı piyasalardaki yukarı hareketin etkisiyle 32.000’den 40.000 seviyesine yönelen borsayı, 2007 yılında da zorlu bir süreç bekliyor. Bunun başında da cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyor.

2007’de tüm risklere rağmen, özelleştirme, şirket birleşme ve satın almalarının hisse bazında fırsatlar sunduğunu ifade eden Ak Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder, “Fiyat/Kazanç oranının 8-9’lara geldiği dönemlerde uzun vadeli pozisyonların yeniden açılabileceğini söylüyor. Berrin Önder’in piyasalara ilişkin beklentisi şöyle:

-2006 yılında İMKB dünya piyasalarına göre kötü bir performans sergiledi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İMKB’nin 2006’da dünya piyasalarına göre kötü performans göstermesinin birkaç nedeni var. Öncelikle Mayıs-Haziran’daki dalgalanma sonrası, 2006 yılı enflasyon hedefinin tutturulamayacağı anlaşıldı, faizler yükseldi.

Bu gelişmelerin bundan sonraki dönemlerde büyüme üzerinde yavaşlatıcı bir etkiye sahip olacağı görüldü. Yüksek cari açığın devam etmesi, özellikle yurt dışı dalgalanmalar ve fon akımlarına karşı Türkiye’yi daha kırılgan hale getirdi. AB nedeniyle artan gerginlik ve belki de en önemlisi 2007’de Türkiye’yi iki kritik seçimin bekliyor olması, İMKB’nin dünya piyasalarına göre daha olumsuz bir performans sergilemesinin ana nedenleri arasında sayılabilir.

-2007 yılında belli başlı riskleri nelerdir?
2007’deki ana riskleri seçim sonuçları oluşturuyor. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminde R. Tayyip Erdoğan’ın izleyeceği yol, genel seçim sonucunu da etkileme potansiyeline sahip. Politik istikrar açısından, doğal olarak, tek parti iktidarının devamı, piyasaların arzu ettiği bir gelişme olur.

Piyasa algılaması koalisyon olasılığının arttığı yönünde olursa, bu satış baskısını beraberinde getirebilir. Bir genel seçim yılında, mali disiplinden sapma işaretleri de 2007 riskleri arasında. Yüksek cari açığın devamı, oldukça iddialı olan 2007 enflasyon hedefinden şaşma, özelleştirme programında sapma yada gecikmeler, yatırımcı güvenini azaltabilecek başka riskler arasında.

-Bu riskler İMKB’ye nasıl yansır?
Seçim sonuçları kritik olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar piyasada ciddi bir yukarı hareket olma olasılığı zayıf. Yatay yada gelişmelere duyarlı dalgalı bir piyasa göreceğiz. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na aday olmazsa, bunu piyasalar olumlu algılar. Zira piyasa bu durumu, en azından başta AKP’nin seçimlere daha kuvvetli gireceği yönünde fiyatlar.

Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olması ise ilk etapta piyasaya satış getirir. Enflasyon hedefinden yada mali disiplinden şaşma işaretleri, ya da bir kur dalgalanması da piyasayı ciddi etkileyebilecek riskler arasında.

-2006 yılının özelleştirme ve doğrudan yatırımlar yılı olduğu şeklinde yorumlar var. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Özelleştirme uygulamalarının 2005 ve 2006 yıllarında arttığını görüyoruz. 1986-2004 döneminde özelleştirme uygulamalarında toplam 9.5 milyar dolar büyüklüğe ulaşılmıştı. Sadece 2005 yılında özelleştirme miktarı 8.2 milyar dolar olurken, 2006 yılında şimdiye kadar 8.1 milyar tutarında özelleştirme yapıldı. Tüpraş, Erdemir, Telekom en büyük özelleştirmeler olarak göze çarpıyor.

2005-2006 yabancı doğrudan yatırımların hızla arttığı yıllar oldu. Şirket birleşme ve satın almaları ve özelleştirmelerle toplam doğrudan yatırımlar 2005 yılında 10 milyar doları bulurken, 2006 yılının Ekim ayı itibariyle toplam doğrudan yatırım miktarı 15,8 milyar dolara ulaştı (Yıl sonu itibarıyla 20 milyar dolara yaklaşması beklenebilir). Bu da Türkiye’deki varlıklara olan ilginin artarak sürmekte olduğunu gösteriyor.

-Özelleştirme, satın alma ve birleşmelerin piyasaya etkisini değerlendirir misiniz?
Tabii değerlemeler direkt etkileniyor. Şirketlerin kontrol edilme değeri ortaya çıktığından bu, piyasadaki değerlemeleri de yukarı çekiyor.
Örneğin, bankacılık sektöründe 2 yıldır devam eden aktivite, İMKB’nin yükselişindeki ana itici güçlerden birisiydi. Herhangi bir şirket için satın alma değeri ortaya çıktığında, aynı sektördeki şirketler için de emsal bir değer ortaya çıkmış oluyor.

-2007’de hisse bazında hareketlilik yaratacak konular nelerdir? Yatırımcılar hangi sektöre dikkat etmeli?
Kâr ve temettü beklentileri çok önemli. Kârlılığını büyütebilen, nakit yaratan ve yüksek temettü veren şirketler, yatırımcı ilgisini her zaman çekecek. Satın alma-birleşme aktivitesi, finanstan sanayi tarafına da yavaş yavaş kayıyor.
Sigorta, perakende, inşaat ve yapı sektörü (çimento başta olmak üzere), gayrimenkul, sağlık ve ilaç sektörleri ilk akla gelenler.

-2007 yılında yurtdışı piyasaların Türkiye’ye etkisi ne olur?
Global likidite ve risk alma iştahı, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler açısından çok önemli. ABD’de faiz artışlarının durması olumlu. Ama bu aşamada özellikle global büyümenin yavaşlaması, resesyon kaygılarını da beraberinde getiriyor. ABD’de büyüme yavaşlasa da bunun bir resesyona dönüşmemesi, dünya açısından çok önemli ve bu konu daha tam olarak netleşmedi.

Ayrıca petrol fiyatları ve enflasyon etkisi, hala gündemde. Bütün bunlar, global resmin, büyüme ve enflasyon açısından daha tam netleşmediğine işaret ediyor. Ancak global piyasalar, mevcut durumda ABD’nin 2007 ilk yarısına kadar yeniden faizi indirebileceğini düşünüyor ve ekonomide yumuşak iniş olmasını bekliyor. Bu nedenle, halen global piyasalarda iyimserlik hakim ve bu da gelişmekte olan ülke piyasalarına olumlu yansıyor. Bu beklentilerde bir bozulma olması durumunda Türkiye yüksek cari açığı nedeniyle en olumsuz etkilenebilecek ülkelerin başında geliyor.

hed

-2007 yılında alternatif yatırım araçları için değerlendirmeniz nedir?
Mevcut durumda kısa vadede kalmak yerinde olur. Sabit getirililer, enflasyon hedefi ve mevcut faiz seviyesiyle oldukça cazip. Dövizde dalgalanma ihtimali her zaman olsa da, YTL cazibesini bizce koruyacak. Ancak, dövizde de geçmiş yıllarda olduğunun aksine enflasyona daha paralel bir seyir beklenebilir.

-2007 yılında İMKB’ye yabancı yatırımcı ilgisi sürer mi?
2006 ve 2007 yılarının Türkiye sermaye piyasaları açısından en önemli olaylarını gerek İMKB’deki halka açık şirketlere olan yatırımlar, gerekse de doğrudan sermaye ile Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlar oluşturuyor. Bu rakam, İMKB’de halka açık kısmın piyasa değerinin yüzde 67’sini oluştururken, gelen doğrudan yatırım miktarı ise 20 milyar dolar ile en yüksek seviyede. Yabancı sermaye, gerek cari açığın finansmanında gerekse şirket sahiplerinin öz kaynak elde etmesinde büyük kaynak oluşturuyor. Artan özsermaye ve likidite, Türk yatırımcılarının ve müteşebbislerinin yeni yatırım arayışlarına da olanak veriyor.

Diğer bir önemli konu ise Türkiye’deki şirketlerin ve aktiflerin artan değerleri. Özellikle direkt yatırımlarda gelinen değerler çok iyi seviyelerde. Dünyadaki likiditenin de etkisi ile artan şirket değerlemeleri ile bu trendin devam edeceğini düşünüyoruz. Özellikle gayrimenkul, ilaç, lojistik, inşaat ve yan sanayi, bu konuda başı çeken sektörler olacak.

2006’da Alternatif Yatırım Araçları

Berrin Önder, 2006 yılının alternatif yatırım araçları açısından değerlendirilmesini şöyle yapıyor.

Bono Yılın İkinci Döneminde Cazip Oldu
 Mayıs ayına kadar bono getirisi özellikle büyük tasarruf sahipleri için yüzde 14’lük seviyesiyle vergiler düşüldüğünde pek cazip değildi. Zira bankalardan pazarlıkla daha yüksek mevduat faizleri alınabiliyordu. Mayıs-Haziran sonrasında ise bono yüzde 22’lere varan bileşik getiriler ile cazibesini artırdı.

Mevduat Hep Cazipti
Diğer taraftan mevduat özellikle piyasadaki sıkışıklığın da etkisiyle 2006’nın yüksek getiri sağlayan yatırım araçlarından biri oldu. Bankalar özellikle yılın ikinci yarısında yüksek tutarlı mevduat hesaplarına uyguladıkları faizleri yüzde 22 seviyesine kadar çıkardı. Merkez Bankası verilerine göre de yıl boyunca ortalama mevduat faizi yüzde 16.5 seviyesinde gerçekleşti.

Euro Daha İyi Getiri Sağladı
Döviz tarafında ise, dolarda faiz bir önceki yıla göre hafifçe artarak ortalama yüzde 4.25, Euro’da ise yüzde 3 seviyelerinde gerçekleşti. Yılbaşına göre dolardaki artış yüzde 6, Euro’daki artış ise yüzde 18 seviyesinde oldu. Bu durumda dolar alıp mevduata yatıran bir yatırımcı yaklaşık yüzde 10 getiri ile enflasyonu yakalarken, Euro mevduat sahipleri YTL bazında yüzde 21.5 gibi bir getiri sağladı.

Yatırım Fonları Üzdü
2006 yılı yatırım fonları açısından iyi bir yıl olmadı. Yıl başında yaklaşık 3.5 milyar YTL düzeyinde olan yatırım fonları fon büyüklüğü, yıl sonunda 2.7 milyar YTL’ye geriledi. Daralma, özellikle B tipi fonlardan kaynaklandı. Ancak emeklilik fonları büyümesini sürdürdü ve yaklaşık yüzde 60 artışla 2.7 milyar YTL’ye ulaştı. Fon getirilerine baktığımızda da hayal kırıcı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Zira A tipi fonların ortalama getirisi yüzde 2 olurken, B tipi fonlarda ise yüzde 10 ile enflasyon seviyesinde bir getiri elde edilebilmiş.

2007 Yatırım Stratejisi İçin 6 Önemli Kriter

2007 yılında yatırımcıların nasıl bir strateji izlemesi gerektiği sorumuz sonrasında Berrin Önder, 6 önemli konuya dikkat çekiyor.
* Kısa vadede hisse olarak yüksek temettü verimli hisseler seçilmeli.
* Yurt içi büyümedeki yavaşlamadan görece daha az etkilenen, daha defansif karakterli hisselerde (çimento, cam, petrol, ihracat ağırlıklı çalışan bazı şirketler) kalmak doğru olur.
* Portföylerde, sabit getirili yatırım aracı oranı, yüksek olmalı.
* 2007 sonrası için hisse senedinde pozisyon alırken 2007’deki dalgalanmalar fırsat verecektir.
* Yeniden ciddi pozisyon açmak için cumhurbaşkanlığı adaylarını beklemek yerinde olabilir.
* Piyasa F/K’sının özellikle 8-9’lar civarında seyrettiği zamanlar, uzun vadeli pozisyon açmak için uygun seviyeler olabilir.

Yatırım Bankacılğında Büyüyecek
Ak Yatırım olarak yatırım bankacılığının tam anlamıyla Türkiye’de daha yeni başladığını söyleyen Berrin Önder, “Biz yatırım bankacılığı piyasasında tam kapsamlı hizmet vermek istiyoruz. Araştırma, nitelikli brokerage, halka arzlar ve M&A’lerde özellikle aktif olmak istiyoruz. Özellikle Türkiye’de şu an çok ilgi gören gayrimenkul, lojistik, finansal servisler ve ilaç alanında aracılık faaliyetlerimizin yoğunlaşacağını düşünüyoruz” diyor.


Piyasa F/K’sı özellikle 8-9’lar civarına geldiğinde, uzun vadeli pozisyon açılabilir.

2007 Yılı Yatırımcı Takvimi

İlk çeyrek:
* Ocak ayında AB dönem başkanı Almanya oluyor. Bu ayda AB, KKTC’ye yönelik izolasyon için karar alabilir. Yine 19 Ocak’ta elektrik dağıtım ihalesi yapılacak.
* Mart ayında ise IMF 6’nıca gözden geçirme toplantısı izlenecek.
* Ocak ve Mart ayında ise FED Faiz kararı izlenecek.

İkinci çeyrek:
* Nisan ve Mayıs aylarında cumhurbaşkanlığı gündem olacak.
* Mayıs ayında Halk Bankası özeleştirmesi gündemi meşgul edecek.
* Mayıs ve Haziran ayında FED toplantısından çıkacak faiz kararı izlenecek.

Üçüncü çeyrek:
* Temmuz ayında AB dönem başkanlığını Portekiz devralacak. Yine aynı ay IMF 7’nici gözden geçirme toplantısı izlenecek
* Ağustos ve Eylül’de ise FED Faiz kararı izlenecek

Dördünce çeyrek:
* Ekim ve Kasım ayına genel seçimler damgasını vuracak.
* Ekim ve Aralık’ta FED Faiz kararı izlenecek
* Aralık ayında IMF 8’inci gözden geçirme toplantısı izlenecek.
* Yine yılın son ayında AB Kıbrıs Gözlem Raporu takip edilecek.

Özelleştirmeler
Tarihleri belli olmamakla birlikte, Tekel Tütün, Petkim, THY ve Milli Piyango özelleştirmeleri 2007’nin önemli gündem maddeleri arasında yerini alacak.

2006 Zor Bir Yıl Oldu

Piyasa İki Dönemde İncelenmeli
 Zor bir 2006 yılı geride kaldı. 2006 yılını piyasalar açısından iki dönemde incelemek mümkün. Mayıs-Haziran’da yaşanan dalgalanma öncesi ve sonrası. İlk dönemde yatırım araçlarına getirilen vergiye rağmen endeks, yüksek para girişi ile birlikte 39.778 seviyesinden 48.192 seviyesine kadar çıktı. Ancak Mart ayına gelindiğinde başlayan ve kötü yönetilen Merkez Bankası Başkanı ataması süreci ve yine yüksek çıkan Nisan ayı enflasyonu piyasaları tedirgin etti.

Mayıs ayı başında Amerika’da enflasyon endişelerinin artması, sonraki dönemde FED’in faizleri daha da yükseltebileceği beklentisini güçlendirerek özellikle gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışını tetikledi.

Dalganın Etkisi Sert Oldu
Yüksek cari açıkla birlikte Türkiye, bu dalgalanmadan en olumsuz etkilenen ülkelerden biri oldu. Mayıs-Haziran’daki dalgalanma, kurda yaklaşık yüzde 10-15 düzeyinde bir artışa, Hazine kağıdı faizlerinde yaklaşık 750-800 baz puanlık bir yükselişe ve endekste ise Haziran sonunda gün içi en düşük 31.492 seviyesi görüldü. Endeks, 35.000-36.000 seviyelerinden Ekim’den itibaren yeniden 40.000 seviyesinin üstünü test etti. ABD ve global piyasalardaki olumlu hava bunda etkili oldu. Aralık’ta AB gerginliği nedeniyle yurt dışı piyasalara paralel giden endeks seyrinde bir miktar bozulma oldu.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz