“Orta Ölçeklilerde Büyük Fırsat Var”

2007’yi ‘bekle gör’ yılı olarak değerlendiren piyasanın işlem hacmi şampiyonu İş Yatırım’ın Genel Müdürü İlhami Koç, borsada ciddi düşüş beklemiyor. Siyasi sorunların çözülmesi halinde ise hızlı yu...

1.02.2007 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

2007’yi ‘bekle gör’ yılı olarak değerlendiren piyasanın işlem hacmi şampiyonu İş Yatırım’ın Genel Müdürü İlhami Koç, borsada ciddi düşüş beklemiyor. Siyasi sorunların çözülmesi halinde ise hızlı yukarı hareketlerin yaşanacağı düşüncesinde olan Koç, “Endeks hisselerinden çok, küçük ve orta ölçekli hisselerde açılacak pozisyonlar çok iyi getirileri beraberinde getirebilir” diyor ve ekliyor: “İMKB-30 içinden bir hisse almak, neredeyse endeksi satın almak gibi bir şey. Özellikle orta ölçekli şirketler, hedef değerlerine göre büyük fırsatlar sunuyor.”

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda 2006 yılına çok iyi bir havayla girilmişti. Endeks, 48 bin düzeylerine ulaşmış, faizlerde rekor düşüşler yaşanmıştı. Ancak, 2006 yılı Mayıs ayında global piyasalardan kaynaklanan dalgalanmayla başlayan gerilemenin etkileri hala geçebilmiş değil. Ocak ayı sonunda yaşanan yükselişe rağmen, faiz oranları yüzde 20’lerin altına yaklaşmıyor bile. Borsa hala eski düzeylerinden uzak. Sadece döviz kurunda bir gevşeme gözleniyor.

Ancak döviz piyasasının, risk primini faiz ve borsa kadar yansıtmadığını söyleyen İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, bunu da Türkiye’ye uzun vadeli bakan doğrudan sermaye yatırımlarının gelmeye devam etmesine bağlıyor. Koç, portföy yatırımcılarının ise bir yıllık süreçteki riskler nedeniyle bekleme döneminde olduğunu söylüyor. “2007’de küçük ve orta ölçekli şirket hisselerinde doğru tercihler iyi getiriler sağlayacak” diyen İlhami Koç ile piyasaları, yatırımcılara tavsiyelerini, 2007 yılında halka arz edilmesi planlanan İş Yatırım’ın hedeflerini konuştuk:

2007 yılına piyasalar nasıl girdi?
Bundan önceki yıllarda yatırımcılara Türkiye’nin önemli iki probleminin olduğunu söylerdik. Siyasi ve finansal istikrarsızlık. 2002’de tek parti hükümetinin gelmesi, piyasa için milat oldu ve gerçek potansiyel ortaya çıktı. Siyasi istikrar finansal istikrarı da beraberinde getirdi. 2006’nın Mayıs ayına kadar bu durum net olarak gözlendi. Uluslararası piyasalarda yabancı yatırımcıların risk alma iştihanın artmasının da etkisiyle piyasalarda bahar havası esti.

Mayıs ayı ile birlikte riskleri fiyatlayan borsa, döviz ve faiz belirli seviyelere geldi. Gelinen son noktaya bakıldığında, faiz yüzde 21 seviyesinin üzerine oturdu. Borsa 40.000 seviyelerinde. Mayıs 2006’ya kadar dünya borsalarına paralel bir seyir izliyorduk. Bugün ise dünya çarpanları ile İMKB çarpanları arasındaki fark açıldı. Döviz ise gelinen son noktaya bakıldığında diğer yatırım araçlarına göre risk primini üzerine çok fazla yansıtmıyor.

Döviz neden risk primini borsa ve faiz kadar yansıtmıyor?
Portföy yatırımı olarak Türkiye’ye yeni para girişi yok. Giriş olsa bunun etkisini borsada yükseliş, faizde ise düşüş şeklinde görürüz. Demek ki, bir yıllık vadede bakılacak olursa, yatırımcı risk almak istemiyor.

Ancak, yatırımcılar Türkiye’ye stratejik alım için gelmeye devam ediyor. Finansal ortaklıklar, gayrimenkul yatırımcıları yapılıyor. Bunlar da beraberinde piyasaya döviz girişini getiriyor. Bu durum, yatırımcıların bir yıldan uzun vadede Türk piyasasına olumlu baktığının önemli bir göstergesi.

2007, portföy yatırımcısı için nasıl bir yıl olacak?
2007 yılında portföy yatırımcısı açısından büyük bir olumsuzluk olacağını düşünmüyorum. Ama 2007’nin bir geçiş yılı olacağı da muhakkak. Yatırımcılar, bekleyip görmeyi tercih ediyor. Dolayısıyla, nakitte duruyor ve ekstra yatırım yapmıyorlar.

Uluslararası piyasaların mevcut seviyelerini koruyacağını da varsayarak büyük bir olumsuzluk beklemiyorum. Çünkü, gelişen piyasalardaki değerlerle Türkiye arasındaki çarpanlar Mayıs 2006’dan sonra çok fazla açıldı. Aradaki farkın çok fazla açılması nedeniyle belirsizliklerin ortadan kalkması durumunda, 2007’nin çok büyük getirileri de beraberinde getiren bir yıl olacağını söyleyebilirim.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncelikle üzerinde durulan belirsizlik. Sizin görüşünüz nedir?
Piyasalar açısından Cumhurbaşkanlığı makamına kimin geleceği çok önemli değil. Önemli olan nasıl geleceği. Gerginlik ortamında mı gelecek, mutabakatla mı gelecek. Yatırımcılar, bu sorunun cevabını arıyor.

Eğer gerginlik olursa, faiz 23 seviyelerini aşar mı? Borsa tekrar 31.500’lü seviyeleri test eder mi?
Olası bir gerginliğin, piyasaları tekrar bu seviyelere kadar getireceğini düşünmüyorum. Çünkü, az önce de söylediğim gibi, piyasa risklerini fiyatlara yansıttı. Uluslararası piyasalar ile Türkiye arasındaki çarpan farkı da çok açık. Siyasi riskler, piyasaları belli bir yere kadar etkiler. Önemli olan ekonomik realitelerdir.

Mayıs sonrasını nasıl görüyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin etkisinin az önce de söylediğim gibi, fazla olmasını bekliyorum. Asıl sorun 2007’de genel seçimler ve sonrası. Piyasalar, tek parti iktidarını istiyor. Çünkü, koalisyon hükümetleri radikal kararları almakta zorlanıyor. Koaliasyon hük��meti çok iyi anlaşırsa, bu konuda da sorun çıkmaz.
Ayrıca AB ve IMF ile ilişkiler Türkiye’yi öyle bir çizgiye soktu ki koalisyon olsa bile, artık genel gidişatı etkileyecek çok önemli bir gelişme, risk olmaz.

Bu piyasa şartlarında 20007’de yatırımcı ne yapacak?
2007 bir geçiş yılı. Bu riskler altında yüksek faiz dikkate alındığında önemli bir yatırımcı aracı. Mevduat da olur, tahvil bono da olur. Burada, yatırımcının vadeyi kısa tutması gerektiğini de belirtmek gerekiyor.
Enflasyonu yüzde 10 kabul ederseniz, yüzde 10’luk bir risk primi Türkiye’nin belirsizlikleri için ideal.

Döviz piyasası için düşünceniz nedir?
Bir şirketi ya da bir varlığı satmak istediğinizde taliplilerin sayısının 2007 risklerine rağmen fazla olduğunu görüyorsunuz. Bu şekilde dışarıdan para girişi devam ettiği sürece, döviz piyasası bu seviyelerde kalmaya devam edecek. Siyasi gerginlikler döviz üzerinde etkili olabilir. Ancak, söylediğim gibi bu etki sınırlı kalacaktır.

Borsa yatırımcısı ne yapmalı?
Uluslararası piyasalarla aradaki çarpan farkının çok fazla açılması nedeniyle dışarıda büyük düşüşler olmadığı sürece, aşağı yönlü hareket sınırlı olacak. Zaten İMKB, 2007 risk primini büyük ölçüde fiyatlara yansıtmış durumda. Ama riskler nedeniyle genel bir yükselişten de söz edemiyoruz.
Bu şartlar altında 2007’nin hisse bazında doğru seçimlerin para kazandıracağı bir yıl olacağını söyleyebilirim. Eğer 2007 sonrası çok iyi görülüyorsa, orta uzun vadeli yatırımcılar için bu seviyeler biriktirmek için iyi bir fırsat. Ama doğru hisse seçimlerinin yapılması gerekiyor.

Doğru hisse seçimi konusunu biraz açar mısınız?
İMKB-30 hisselerinde halka açık bölümlerde yabancıların takas saklama payları üst seviyelerde. Hareket alanı sınırlı olmaya başladı. Özel beklentisi olan hisseler hacrinde yatırımcılar büyük kağıtlara yatırım yapmak istemiyor. Küçük hisselerde ise likidite problemi var.

Ancak, özellikle orta ölçekli şirketler hedef değerlerine göre büyük fırsatlar sunuyor. İskonto oranları hala kapanmadı. Dünyadaki genel yaklaşımlar da artık bu tarz hisselere yönelmiş durumda. Yani İMKB-30 içinden bir hisse almak, neredeyse endeksi satın almak gibi bir şey. Seçici olmak deyince mecburen orta ve küçük ölçekli hisselere yöneliyoruz.

Yerli şirketlerin yeniden yapılanma içine girdikleri belli sektörlerden çıktıkları ve belli sektörlere ağırlık verdikleri gözleniyor. 2007, bu anlamda nasıl geçer?
Türkiye’de özellikle 2001 krizinin ardından hızlı bir değişim yaşanıyor. 2001 öncesinde biz şirketlere gidip, onlara belli alanlarda yoğunlaşmaları yönünde tavsiyede bulunuyorduk. Krizin ardından bu şirketler bize gelip, ‘finansal ortak bulun’ veya ‘bu şirketi tamamen elden çıkaralım’ şeklinde taleplerle gelmeye başladı. Artık her grup karşılaştırmalı üstün olduğu alanları tespit ederek bu alanlara yatırım yapıyor, diğer işleri satıyor. Dünyada bu süreç zaten yıllardır vardı. Türkiye’de ise yeni başlıyor. Şirketler güçlü oldukları alanlarda bölgesel oyuncu olarak büyüyor. Bu da doğru bir yaklaşım. Bu sürecin devam etmesinde bir faktör daha var. Gelişen piyasalarda bir sektörde bir çok şirketin rekabet ettiği görülüyor. Gelişmiş piyasalarda ise bu şirketlerin sayısı sınırlı. Yani konsolide olmuş durumdalar. Türkiye’de ise bir çok sektör henüz konsolide olmadı.

Bunun yatırımcıya getirisi ne olur?
Birleşme ve satın almalar, yatırımcılar açısından da tabii ki önemli. Çünkü bu tarz satın almalarda fiyat, piyasa fiyatının üzerinde olabiliyor. Bu konu, ABD’de borsaların ana dinamiklerinden biri. Özellikle çağrı yolu ile hisse toplama konusu, takip ediliyor. Buna Denizbank ve Finansbank örneğini verebiliriz.

2007’de İş Yatırım’ı Halka Arz Edecegiz
İş Yatırım açısından 2007’de en önemli proje halka arz olacak. Yasal süreç başladı. SPK’dan gerekli izinlerin alınmasıyla birlikte şirketin 2007’de halka arz edilmesi planlanıyor. Bu konuda İlhami Koç şunları söylüyor:

Piyasa İyi Arzları Karşılar: 2007’de TAV ve bizim haricimizde, şu aşamada resmi bir büyük halka arz yok. Piyasa şartları ne olursa olsun, eğer iyi bir alternatif varsa yatırımcıların bunu değerlendireceğini düşünüyorum. Yani bu anlamda bir sorun yaşanmaz. Hem halka arzlar, piyasadaki hisseler haricinde yeni alternatif anlamına da gelir.

Yatırım Bankası Yapısına Sahibiz: Çatımızın altında şu anda hisse senedi İMKB’de işlem gören İş Risk Sermayesi Yatırım Ortaklığı ve İş Yatırım Ortaklığı var. İş Portföy’ün yüzde 20 hissesi bize ait. Yine Camiş Menkul Değerler’in çoğunluk hissesi bizde. Son olarak Londra’da bir aracı kurum kurduk. Londra’daki şirketimiz, bu yıl içinde faaliyete başlayacak. Tüm bu şirketleri bilançomuzda konsolide ediyoruz. Gelirimizin sadece bir bölümü aracılık faaliyetlerinden geliyor. Halka açılacak şirket, tam anlamışla bir yatırım bankası.
İş Yatırım’ın Büyüklüğü: İş Yatırım’ın 2006 yılı itibariyle toplam gelirleri 50 milyon YTL civarında. Konsolide öz kaynaklarımız ise 150 milyon YTL civarında. Bu, neredeyse bir banka büyüklüğünde bilançoyu karşılık geliyor.

İş Yatırım 2007’de Beş Alanda Hizmetlerini Geliştirecek

Trade Master: Yatırımcıların internet erişimi olan her yerden, hesapları ile ilgili her türlü bilgiye ulaşmalarına ve derinlikli-anlık piyasa verilerini inceleyerek, tüm hisse senetlerinde hızlı işlem yapmalarına olanak sağlayan elektronik bir uygulama. Bu ürün ile 2007’nin ilk yarısı içinde VOB’da, yılın ikinci yarısında ise yurt dışı hisse ve türev piyasalarında işlem yapılabilecek.

Borsa Yatırım Fonu: Payları borsada hisse senedi gibi işlem gören, gün içinde alınıp satılabilen ve genellikle belirli menkul kıymetleri temsil eden bir endekse yatırım yapan fonlardır. Fon için SPK’ya müracaat ettik, halka arz izni bekliyoruz. Bu fon, belirli menkul kıymetlerin oluşturduğu bir sepet kompozisyonu bire bir kopyalayan bir endeks oluşturuyor ve oluşturduğu endeksin getirisini yatırımcısına yansıtıyor. Payları, borsada hisse senedi gibi işlem görerek devamlı olarak alınıp satılabiliyor.

Serbest Yatırım Fonu (Hedge Fund): Piyasadaki gelişmelerden bağımsız olarak “belirli bir mutlak getiri” kazandırmayı amaçlayan, tüzüklerinde belirlenmiş olan her türlü yatırım aracı ve/veya menkul kıymeti serbestçe kullanan, bir fon. Net veya sabit bir getiri garantisi beklemeyen kısa vadeli yatırım veya trade yerine, uzun vadeli yatırım yapmayı tercih eden, piyasa şartlarının iyi veya kötü gitmesine bağlı kalmadan, endeks ya da kıstas getiri yerine, mutlak getiri hedefleyen ve yatırımlarında günlük likidite yerine, dönemsel likiditeyi kabul eden yatırımcılar tercih edebilir.

Finansal Risk Yönetimi: Şirketlerin finansal risklerinin belirlenmesi, belirlenen finansal risklerin öncelik sıralamasının yapılması ve söz konusu risklerin yaratabileceği olumsuzlukların kısmen ortadan kaldırılması ya da daha makul düzeylere indirilmesi alanında da faaliyetlerimize ağırlık vereceğiz.

Prime Brokerage: SPK, 2007’de bireysel portföy yönetim şirketlerinin kurulmasına izin verecek. Bu iş zaten gizli kapaklı Türkiye’de yapılıyordu. Bu şirketlere de hizmet verilmesi gerekiyor. Bu işin adı ise Prime Brokerage. Bu işle, büyük kurumsal veya profesyonel bireysel yatırımcıların alım-satım, takas, saklama gibi yatırım işlemelerinin; raporlama, vergi, muhasebe, elektronik altyapı gibi operasyonel hizmetlerinin, tek bir merkezden yapılması ve/veya desteklenmesi sağlanacak.

Yabancı Aracı Kurumlar

Türkiye’de yabancı aracı kurumların sayısının arttığı gözleniyor? Rekabet açısından piyasanın durumunu nasıl görüyorsunuz?
Piyasada zaten ciddi bir rekabet var. Mevcut haliyle sermaye piyasalarında yabancı kurumlar ciddi bir kazanç elde edemez. Diğer açıdan bakılırsa, Türkiye’de uluslararası yatırım bankaları aracı kurum alıyor veya ofis açıyorsa, Türkiye’nin büyük bir potansiyeli olduğuna, piyasanın ciddi bir büyüme içine gireceğine inanıyorlar demektir. Bizim de beklentimiz bu yönde. Üç yıl sonra çok farklı bir piyasayla karşı karşıya olacağız.

Türkiye’de yatırım anlayışına bakıldığında bir ucunda kısa vadeli bono ve hazine bonosu var. Diğer ucunda hisse senedi var. Bu iki ucun içi doluyor. Daha karmaşık bir finans dünyası bizi bekliyor. Ayrıca yabancı şirketlerin piyasaya gelmesiyle piyasa standartları yukarı çekilmiş olacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz