Kurlarda Yükseliş Başlayabilir

Sancar Tomruk / TAIB Yatırımbank Genel Müdür Yardımcısı    2002 yılı kavga dövüş geçmesine ve çoğu kesimin istemediği bir erken genel seçime sahne olmasına rağmen, seçimler sonrasında ort...

1.01.2003 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sancar Tomruk / TAIB Yatırımbank Genel Müdür Yardımcısı  
 
2002 yılı kavga dövüş geçmesine ve çoğu kesimin istemediği bir erken genel seçime sahne olmasına rağmen, seçimler sonrasında ortaya çıkan sürpriz tek parti iktidarı, yılın son iki ayında, öyle ya da böyle, TL’ye yatırım yapan herkesin yüzünü güldürdü.  
 
Hükümetin daha kurulmadan Avrupa ve Dünya turuna çıkıp, birliğe müzakere tarihi almak için tam saha prese geçmesi, Türkiye’nin üyeliği açısından hiç olmazsa bir ışık yarattı. Paralel bir şekilde Kıbrıs sorunu konusunda çözüm umudu, zor da olsa, hayalci olmaktan çıkmış oldu.  
 
Şahsi görüşüme göre, Avrupa Birliği turları ve zirvede alınan sonuç beklenen gibi olmasa da, buradaki en büyük kazanım, AKP ile ona oy vermeyen laik kesimin barışması ve AKP’nin gizli hedefinin korkulduğu gibi esasında şeriat esasına dayalı bir düzen kurmak olmadığının net bir biçimde anlaşılması oldu. Bu kazanım, her ne kadar piyasalar tarafından AKP kadrolarının devlet yönetiminde çok tecrübeli olmadıkları düşünülse de, en azından sistem ile çatışmayacakları ve gerginlik doğmayacağı yönünde çoğunlu ikna etmiş görünmekte.  
 
Bu çerçevede 2003 yılına önce elde bulunanlar, yani bardağın dolu tarafından bakmak gerekli. Eski yıllara kıyasla en önemli fark, TCMB’nin bağımsız bir para politikası izliyor ve politik müdahaleye kapalı olması. Hemen ardından özerk kurulların, hafif müdahalelerle karşılaşsalar da toplum tarafından genel kabul görmüş olmaları gelmekte. Hazine’nin IMF desteği sürdüğü sürece iç borç ya da dış borç sorunlarını atlatmış görünmesi, yine olumlu sayılacak varlıklardan biri. TBMM’nin gerekenleri yapmak konusunda daha hızlı çalışabilecek olması, son 10 yıldır koalisyonlarla yönetilen ülkeye, şüphesiz ferahlama getirecek bir unsur.  
 
Bardağın boş tarafında ise başta Irak savaşı gelmekte. Türkiye’nin tavrı malum, ama üstleneceği pozisyon henüz belirli değil. Aynı şekilde savaşın ne kadar süreceği de bir soru işareti. Uzarsa turizm tartışmasız kötü etkilenecek. Kısa sürerse beklenen negatif etki olmayacak. AKP’nin tecrübe eksikliği herkesçe aşikar, ancak öğrenme hızları da tartışılmayacak kadar iyi. Ekonomi de ve maliye politikasında hafif gevşeme eğilimleri olsa da bağımsız TCMB ve diğer kurullar buna engel olabilecek yapıya sahip durumda.  
 
Bütün bu iyi ve kötüleri bir araya getirdiğimizde, yılbaşından itibaren kurlarda bir yükseliş baskısı sezmemiz mümkün. Ancak Irak savaşı ile ilgili sis dağılmaya başlayabilirse, yıl ortalarına doğru TL’nin tekrar reel anlamda değer kazanması beklenebilir. Ayrıca sabit getirili bono ve tahvillerle, B tipi fonlarda bu gerginliğin zirvesinde yatırım yapma cesareti gösterebilen yatırımcılar, dolar bazında yıllık ortalama yüzde 20-30 gibi getiriler yakalayabilirler. Herkese iyi seneler.  
 
Irak, piyasalara yön verecek  
 
Şüphesiz aralık ayına damgasını vuran en önemli gelişme, Kopenhag Zirvesi oldu. Türkiye her ne kadar Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik ile ilgili istediği sonucu elde edemese de, AKP hükümetinin girişimleri piyasalar tarafından olumlu karşılandı.  
 
AB’nin yanı sıra, aralık ayında gündem maddesini oluşturan diğer iki konuda Kıbrıs ve Irak ile ilgili gelişmelerdi. Kıbrıs sorunu konusunda çözüm umutlarının artmış olması piyasalara destek verse de, Irak tedirginliği son 2 aydır iyimser havanın etkisi altında olan piyasalarda şok etkisi yarattı. Kamu ihale yasasına ilişkin gelişmeler ve IMF görüşmeleri de aralık ayında yakından ve temkinli izlenen gelişmeler oldu.  
 
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, AKP Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini sağlayacak anayasa değişikliğini veto etmesi de piyasalardaki olumsuz havayı biraz daha artırdı. 26 Aralık itibariyle borsa 11.396 puana gerilerken, bono faizleri yüzde 56’ya, dolar ise 1 milyon 640 bin liraya yükseldi. Kısacası aralık ayında ekim ve kasım aylarındaki hızlı iyileşmenin düzeltmesi yaşandı.  
 
Ocak ayında ise piyasalara yön verecek ana gündem maddesi Irak olacak. Irak tedirginliği hali hazırda sürüyor. ABD Dışişleri Bakanı Powell’ın, Irak’ın silah bildirimi raporunun Birleşmiş Milletler kararındaki talepleri karşılamadığı şeklindeki açıklaması, tedirginliğin süreceği anlamını gündeme getiriyor. Türkiye’nin tavrı her ne kadar bilinse de, olası bir Irak savaşında üstleneceği pozisyon konusunda belirsizlik var. Bu da piyasalar üzerindeki baskıları artırıyor. Konunun getirisi ve götürüsü belli olmadığı için somut gelişmeler olana kadar piyasaların temkinli tavrını sürdürmesi bekleniyor.  
 
Bu arada Cumhurbaşkanı’nın AKP lideri Erdoğan’a Başbakanlık yolunu açan Anayasa değişikliğini geri yollaması, önümüzdeki günlerde köşk ve Meclis arasında gerginliğe neden olabileceği söyleniyor.  
 
Kıbrıs konusunda her ne kadar olumlu açıklamalar yapılsa da KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın tavrı netlik kazanmadı. 28 Şubat’a kadar bu konunun netlik kazanması bekleniyor. Ancak, ay içinde bu konuda gelecek olumsuz açıklamalar da piyasaları rahatsız edebilir.  
 
Piyasaların yakından takip edeceği diğer gelişmeler ise IMF ile ilişkiler ve makro ekonomik veriler olacak. IMF ile ilişkilerde bir sorun çıkması beklenmiyor. Zaten Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın açıklamaları da bu yönde.  
 
Hükümetin ekonomi ile ilgili alacağı kararlar ve 2003 bütçesinin de yakından izleneceği ocak ayı için yatırım stratejisi önerilerimiz ise şöyle:  
 
Riskli strateji Riski sevseniz de Irak tedirginliği bitene kadar temkinli hareket etmenizde yarar var. Bu nedenle hisse senedi miktarını biraz azaltın. Riski sevdiğiniz için faiz cephesindeki olası düşüşlerden yararlanmak üzere bir miktar tahvil-bono alabilirsiniz. Portföyün kalan bölümünü ise A ve B tipi değişken fonlara ayırabilirsiniz.  
 
Orta riskli Irak tedirginliği geçene kadar portföyünüzdeki hisse senedi miktarını biraz azaltmanızda yarar var. Portföyünüzün yüzde 20’lik bölümünü, olası savaşın etkilerini daha az hissedecek şirket hisselerine yatırabilirsiniz. Yüzde 30’luk bölümünü de tahvil-bono ya da B tipi tahvil-bono fonlarına ayırabilirsiniz. Kalan bölümü ise B tipi değişken ve likit fonlarda değerlendirin. Böylece fırsatlardan yararlanma şansı elde edersiniz.  
 
Risksiz Sizin için en ideal yatırım aracı B tipi likit fonlar olacaktır. Bu fonlar sayesinde repodan daha iyi getiri sağlamanız mümkün. Ancak vade sonunda ne alacağınızı bilmek istiyorsanız, üç ya da altı ay vadeli mevduatta yapabilirsiniz.  
 
BORSA  
 
10.000 desteği önemli
 
 
Olumsuz gelişmeler borsanın ekim ayında girdiği yükseliş trendinin terse dönmesine neden oldu. Düşüşe rağmen belirsizlik ortamının devam etmesi nedeniyle borsaya yeni para girişi olmaması, endeksin bir ara 10.800, ardından da 10.300’lere kadar düşmesine neden oldu. Teknik açıdan endeks, 11.250 trend desteğinin altında 11.000 yatay desteğine doğru bir gerileme yaşadı. Burada da tutunamadı, biraz 10.500 desteğinde oyalandıktan sonra 10.300’e kadar gevşedi. Noel tatilinin yaklaşması nedeniyle yabancı yatırımcıların pozisyon açmadaki isteksizlikleri borsa üzerindeki baskıyı artırdı. Yükseliş döneminde çok prim yapan hisselerden ciddi çıkışlar yaşandığı gözlendi.  
 
Piyasadaki ocak ayı beklentileri ise şöyle:  
 
-Irak belirsizliği piyasaları rahatsız ediyor. Bu nedenle şu an için 10.000 desteği oldukça önemli. Buranın altında ise 9.500 ve 9.300 destekleri var.  
 
-10.000’deki destek oldukça güçlü. Teknik analizcilere göre, bu seviyede tepki alımları kuvvetleniyor. Bu da yukarı doğru sıçrama hareketinin başlamasına neden olabilir. Tahminler yüzde 10-20 arasında bir yükseliş yaşanabileceğini gösteriyor.  
 
-Bu beklenti, 11.000 seviyelerini ilk direnç olarak karşımıza çıkarıyor. Buranın hemen üstünde ise 11.200 direnci var.  
 
-11.200 direncinin kırılması halinde, endeksin ilk etapta 11.500’e doğru yeniden yukarı hareket yaşanma olasılığı kuvvetli. Ancak, bunun için belirsizliklerin ortadan kalkması ve piyasaya para girmesi şart.  
 
-12 aylık bilanço beklentileri ocak ayında gündeme gelecek. Bu durumda kağıt bazında hareketler yaşanabilir. Bilanço beklentileri iyi olan hisselerde ay sonuna doğru yükselişler yaşanması muhtemel.  
 
-Yatırımcılara tavsiyemiz, 9.500-10.000 seviyesi stop-loss olmak üzere, yaşanacak seans içi geri çekilmelerde, alım yönünde hareket etmeleri olacak.  
 
FAİZ  
 
Dar bantta hareket edecek
 
 
Faiz cephesinde kasım ayında başlayan yükseliş trendi, aralık ayındaki gelişmelerle birlikte biraz daha hızlandı. Kasım ayı sonunda 51-52 seviyelerinde olan bono faizleri bir ara yüzde 58’lere kadar yükseldikten sonra, yüzde 55’lere geriledi. Yüzde 56 seviyesi aynı zamanda fonlama maliyeti seviyesi olan yüzde 55’lerin de aşılması demek oldu. Söz konusu tarihte, piyasada en çok işlem gören 3 Aralık 2003 vadeli bononun faizi yüzde 55,97’ydi. Tüm olumsuzluklara rağmen aralık ayında da Hazine’nin borçlanma maliyetleri düşmeye devam etti.  
 
Bankacıların ocak ayı piyasa beklentilerine gelince;  
 
-Özellikle Irak konusundaki belirsizlik piyasayı rahatsız etmeye devam edecek. Bu konu netlik kazanana kadar faizlerin yüzde 55-58 bandında kalması son derece doğal olacak.  
 
-IMF ile görüşmelerden çıkacak sonuç da faiz cephesini etkileyecek gelişmelerin başında geliyor. Ancak genel beklenti olumsuzluğun olmaması yönünde.  
 
-Yıl sonu enflasyon hedefinin tutturulacağı artık kesin. Bu nedenle aralık ayı enflasyon rakamlarının piyasalar üzerinde çok fazla etkili olması beklenmiyor. Piyasadaki aralık ayı enflasyon beklentisi ise yüzde 2 civarında.  
 
-Yılbaşından sonra Merkez Bankası’nın yeni bir faiz indirimine gidebileceği söyleniyor. Bu durumda bono faizlerinde küçük çaplı da olsa düşüşler yaşanabilir.  
 
-Orta ve uzun vadede TL cinsi yatırımlar hala cazibesini koruyor. Bu nedenle riski göze alabilenler için tahvil-bono yatırımları iyi bir seçenek oluşturuyor.  
 
-Reponun cazibesi iyice azaldı. Bu nedenle risk almak istemeyen yatırımcıların B tipi likit fonlara yönelmesi kendi yararlarına olacaktır.  
 
-Mevduat cephesinde faiz indirimleri, piyasalardaki tedirginliğe bağlı olarak durdu. Mevduattan vazgeçemeyen yatırımcılar için, ocak ayı iyi bir dönem olabilir. Önümüzdeki dönem yaşanacak olası faiz düşüşlerinden etkilenmemek için 3-6 ay vadeli mevduatları tercih etmenizde yarar var.  
 
DÖVİZ  
 
Yükseliş devam edebilir
 
 
Döviz cephesinde ise, iki aylık bir aradan sonra sahnede yine yükseliş vardı. Olumsuz gelişmelerin ardı ardına gelmesi ve bilanço kapamalar nedeniyle döviz kurları yeniden çıkışa geçti. Böylece dolar ve euro iki aylık aradan sonra TL karşısında değer kazanmış oldu. Kasım ayında 1 milyon 550 bin liraya kadar düşen dolar, yaklaşık 100 bin liralık yükselişle 1 milyon 640 bin liraya ulaştı. Euro ise 1 milyon 700 bin liraya kadar çıktı.  
 
Yılın ilk ayına ilişkin beklentiler ise doların yükselişini sürdüreceği yönünde kuvvetleniyor. İşte döviz masası yöneticilerinin ocak ayı tahminleri:  
 
- Doların yılı 1 milyon 700-1 milyon 750 bin lira arasında kapatacağı tahmin ediliyor.  
Irak tedirginliği özellikle döviz cephesindeki baskıyı artıracak. Bu nedenle kurların yukarı gitme olasılığı daha kuvvetli.  
 
-Bankacıların tahminlerine göre, baskı nedeniyle dolar ilk etapta 1 milyon 800 bin liraya kadar yükselecek.  
 
-Ancak olumlu gelişmeler olması halinde, doların yeniden 1 milyon 650-1 milyon 700 bin lira arasındaki banda gerileme ihtimali üzerinde de duruluyor.  
 
-Yılbaşından sonra orta ve uzun vadeli olumlu beklentiler nedeniyle yeni yabancı yatırımcının gelmesi halinde, piyasadaki döviz miktarı artacaktır. Bu da döviz cephesi üzerindeki baskının biraz azalmasına neden olabilir.  
 
-Dış piyasalarda ise ABD ekonomisine ilişkin veriler hala Avrupa’dan iyi. Japonya’daki tedirginlik ise hali hazırda devam ediyor. Bu nedenle doların Euro ve yen karşısında daha cazip olduğu söyleniyor.  
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz