Türkiye, 17 Aralık 2004 tarihinde Avrupa Birliği’nin aldığı “müzakere tarihi” kararı ile çok önemli bir döneme girdi. Bu kararla birlikte, para piyasalarında müthiş bir beklenti başladı, borsadan f...
Türkiye, 17 Aralık 2004 tarihinde Avrupa Birliği’nin aldığı “müzakere tarihi” kararı ile çok önemli bir döneme girdi. Bu kararla birlikte, para piyasalarında müthiş bir beklenti başladı, borsadan faize her cephede olumlu havanın etkileri görüldü. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Endeksi 29.500’e yaklaştı, faizlerde ise 15’li düzeyler görüldü. Türk Lirası, ABD Doları başta olmak üzere diğer para birimleri karşısında değer kazandı…
Ancak, Türkiye, hedef tarih olan 3 Ekim’e yaklaşıyor. “Müzakerelerin başlama” tarihine gidilirken kafalarda çok sayıda soru işareti var. “Piyasalarda beklenti bitti mi?”, “3 Ekimden sonra piyasalar ne olacak?”, “Büyük bir düşüş olur mu?”, “Yabancılar ne yapacak” gibi çok sayıda soru, yatırımcıların kafasını kurcalıyor.
Elinde hisse senedi olanlar “satış zamanını”, hiç almamışlar ise “alım fırsatı”nı kolluyor. Faizde bekleyenler, “satıp dövize geçsem mi” sorusunun yanıtını arıyor. Bunlar olurken, bir yandan da Türkiye’ye, özellikle borsaya yabancı girişi devam ediyor.
Biz de para girişine devam eden, borsa ve faizde alım yapan yabancı kurumlara bu soruları yönelttik. Dünyanın önde gelen yatırım bankalarının uluslararası piyasalar ve Türkiye uzmanlarından 3 Ekim 2005 tarihi öncesine yönelik yatırım politikalarını bizimle paylaşmalarını istedik. İşte 5 önemli kurum ve uzmanının yeni dönem stratejileri…
Chartered Financial Analyst direktörü Erhan Koloözlü, Türkiye piyasalarında “AB beklentisi”nin üzerinde gereğinden fazla durulduğuna dikkat çekiyor. Ona göre, Türkiye’nin ayrıcalığı olsa bile, global piyasalardaki düşüşten etkilenmesi kaçınılmaz. Koloçözlü, “Eğer önümüzdeki aylarda dünya piyasaları düşmeye başlarsa, Avrupa Topluluğu hikayesinin kısa vadede olumlu hiç bir etksini görmeyebiliriz” diyor.
DÜNYA PİYASALARI DÜŞERSE TÜRKİYE DE ETKİLENECEKTİR
Avrupa beklentisinin üzerinde gereğinden fazla duruyoruz. Piyasamızda 2003’den beri yaşanan çıkış, diğer gelişmekte olan ülke piyasalarina paralel gidiyor. Ancak, karşılaştırma yapıldığında Türkiye ciddi performansıyla öne çıkıyor.
Türkiye global ekonomin bir parçası. Eğer önümüzdeki aylarda dünya piyasaları düşmeye başlarsa, Avrupa Topluluğu hikayesinin kısa vadede olumlu hiç bir etksini görmeyebiliriz.
PİYASALARIN YÖNÜ
Yatırımcılar aniden Avrupa Topluluğu üyesi olmamızın güç olduğunu anımsayıp piyasadan çıkabilirler. Diğer yanda global likidite bolluğu ve risk alma arzusu devam ettigi takdirde, piyasa Avrupa Topluluğu yolundaki olabilecek aksaklıkları hoş görecek.
Ben 3 Ekim öncesi ve sonrasında çok sert hareketler beklemiyorum. Avrupa’dan çıkan “hayır” oylarından sonra ümitler zaten biraz kırıldı. Olabilecek gecikmeler, piyasayi daha çok sarsmaz. Önemli olan Türkiye’nin reform sürecini devam ettirmesi, ülkenin iyi yönetilmesi.
RİSKLER VAR MI?
Global ekonomi dışında Türk piyasalarını orta vadede olumsuz etkileyebilecek olayların başında erken seçim ve bölgemizde devam eden catışmaların daha da artması geliyor. Her ne kadar eskisi kadar konuşulmasa da, Irak’daki durum iyiye değil, kötüye gidiyor. ABD’nin İran ve Suriye’ye karşı olan sert tavrı bu ihtimalleri ister istemez gündemde tutuyor.
Amerikan Merkez Bankası, düzenli bir şekilde faiz artırmaya devam ediyor. Dünyanın diğer bir çok merkez bankası faiz azaltıyor ya da azaltmayı gundemine aldı. Bundan 1 yıl önce dolar faizi yüzde 1’di. Düsük faiz diğer butun yatırımları göreceli şekilde çekici kıldı. Şimdi dolar faizi yüzde 3.25 ve artırmaya devam ediyor.
YATIRIM ARAÇLARININ YÖNÜ Hisse senedi, bono, emlak gibi tüm yatırımların çekiciliğini kaybetmeye başlaması kaçınılmaz. TL dolar arası faiz makası daraldıkça, TL’de cazibesini kaybedecek. Cari açık, şühnhesiz bu durumu daha da endişe verici hale getiriyor.
Bankaların tüketici kredilerini hızla arttırmaları da beni endişelendiren bir diğer konu. Sistemde borç bazen devletin, bazen de bankaların ve şirketlerin omzunda olabiliyor. Şimdilerde tuketici zincirin zayıf halkası olma yolunda. Bugün bankalarımız 25 yıllık ev kredisi vermeye başladılar. Ev kredisi vermek ABD gibi gelişmiş ülkelere mahsus bir lüks. Gerekli kanuni düzenlemeleri yapmak yeterli degil. O ülkelerin kredibiliteleri ve birikimleri yüksek finansal piyasaları çok gelişmişdir. Türkiye’nin kredi notunun B1 oldugunu unutmayalım.
HER ŞEYE RAĞMEN Riskleri belirtmekle beraber Türk piyasalarının ve Dünya piyasalarının bir kısa vadede krize sürüklendiğini düşünmek hata olur. ABD merkez bankasının arttırmlarına rağmen likidite ve yatırımcı morali hala çok yüksek. Bunun en güzel göstergesi ülkemizde son aylarda artan yatırımcı trafiği, Türk bankalarını satın almak için sıraya giren yabancı bankalar ve Türk Telekom’a teklif edilen fiyat.
3 EKİM STRATEJİSİ
* 3 Ekim öncesi ve sonrasında çok sert hareketler beklemiyorum.
* TL dolar arası faiz makası daraldıkça TL’de cazibesini kaybedecek.
* Cari açık, şühhesiz bu durumu daha da endişe verici hale getiriyor.
* Bankaların tüketici kredilerini hızla arttırmaları da endişe verici.
BONO FAİZLERİ DÜŞMEYE DEVAM EDER
Alpha Finance U.S’nin uluslararası piyasalar müdürü Ömer Ayan, 3 Ekim öncesinde Türkiye’deki piyasalardaki olumlu havanın devam edeceği görüşünde. Ona göre, yeni yabancı yatırımcılarla borsa yükselişini koruyacak. Faizde ise Merkez Bankası’nın indirimi halinde oranlar aşağıya gelecek. Ayan, “3 Ekim’de olumsuz bir karar çıkacağını sanmıyorum” diyor.
AB SATIN ALINDI MI? Ben bütün beklentilerin tamamen satın alındığını sanmıyorum. AB’ye tam üyelik için daha çok uzun zaman var. Ancak, 3 Ekim’de görüşmelerin başlaması neredeyse satın alındı denilebilir. Döviz kısmında Amerikan Doları ve Euro’nun kendilerinden kaynaklanan hareketler sebebiyle, borsa ve faizler ile aynı yönde olmayan hareketler görebiliriz.
3 EKİM ÖNCESİ
Borsa da olumlu havanın devam etmesini bekliyorum. Yabancı yatırımcılardan yeni gelenler olacak. Faizde eğer Merkez Bankası kademeli olarak yaptığı indirimlere devam ederse, bonoların faizleri de aşağı gelecektir. Özelleştirmeler de faizlerde gevşemeye yardımcı olacaktır.
HAYIR ÇIKARSA?
3 Ekim de olumsuz bir karar çıkacağını sanmıyorum. Görüşmelerin daha başlama tarihi olduğu için umut vaat ediyor. Bu nedenle de yatırımcılar için pozitif bir ortam oluşturur.
YENİ RİSKLAR VAR MI?
Riskler genel olarak gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak bir kriz ya da Türk Lirası’nda hızlı bir değer kaybı olabilir. Dış Ticaret açığı gayet yakından izleniyor ve hassas bir dengede şanda.
DÖRT ÖNEMLİ TAHMİN
* Gelişmekte olan ülkelerde kriz yaşanabilir.
* Türk Lirası değer kaybedebilir.
* Dış Ticaret açığı hala hassas dengede
* Özelleştirmeler faizlerde gevşeme yaratabilir.
Cengiz Başkir, Raymond James’ın Uluslararası Piyasalar Sorumlusu… Türkiye’deki olumlu havanın devam edeceğine dikkat çekiyor. “3 Ekim öncesi inişler, çıkışlar biraz sert olabilir” diyor. Ona göre, düşüşler, yabancılar tarafından alım fırsatı şeklinde değerlendirilecek. Başkir, “Bu olumlu havayı bozacak en büyük risk ise politikadan gelecek gelişmelerdir” diye konuşuyor.
AB BEKLENTİSİ BİTMEDİ, 3 EKİM’E KADAR SÜRER
Avrupa Birliği beklentisi bitmedi. Zaten bu çok uzun bir süre bitecek bir beklenti değil. Türkiye Avrupa Birliği yoluna girdi. Tüm gerekli düzenlemeler yapıldı. Bundan sonraki gelişmelerde takvime bağlı olarak devam ediyor. Bu çok uzun bir süreç. Politik, ekonomik ve global gelişmelere bağlı olarak arada inişler çıkışlar olacaktır. Bu süreçte de pozitif haberlerin yanı sıra, zaman zaman kötü haberlerde duyacağız.
Özellikle yabancı yatırımcılar, artık Türkiye’nin kesinlikle Avrupa Birliği yoluna girdiğine inanıyorlar.
BORSA-DÖVİZ-FAİZ
Borsa, döviz ve faizi değerlendirdiğimizde Türkiye’ye şu an çok büyük miktarda direkt yabancı sermaye giriyor. Özelleştirmeler oldukça başarılı şekilde devam ediyor. Turizm gelirinde rekor seviyelere geliyoruz. Global olarak da bir çok alanda Türkiye’nin lehine işleyen gelişmeler var. Tüm dünya da faizlerde bir düşüş var.
Amerika’da FED’in faiz artırımları her ne kadar kritik olsa da genel anlamda euro dolar paritesi global gelişmelere bağlı. Özellikle Euro Bölgesi’nde son zamanlarda gelen negatif haberler, ABD’de faiz artırımına devam edilmesi, doları biraz daha kuvvetli kılacaktır. Dolar’ın euroya karşı yükselme olasılığı var. Doğal olarak Türk Lirası’na karşı da belki bir düzeltmesi yapılabilir. Ama bunun ekonomiye zarar verecek boyutta olacağını sanmıyorum.
Faizler bu süre içinde belki bir dinlenme sürecine girdiyse de normal şartlar altında yine önümüzdeki dönemden itibaren reel faizlerde düşüş devam edecektir. Ama çok kısa sürede faizlerde bir düşüş beklemiyoruz.
3 EKİM ÖNCESİ STRATEJİ
Bu önümüzdeki dönemde gelecek politik açıklamalara bağlı olacaktır. Genel olarak baktığımızda Almanya’daki seçimler Türkiye açısından önemli. 3 Ekim öncesi inişler, çıkışlar biraz sert olabilir. Ancak, yabancı sermaye tarafına bakıldığında yabancı yatırımcı her düşüşü bir alış fırsatı olarak değerlendiriyor. 3 Ekim’e kadar çok da düşüş olmayacaktır. Piyasaların yönünün yukarı olacağını tahmin ediyorum.
KARARIN PİYASAYA ETKİSİ
Olumsuz karar, görüşmelere başlamama kararı olmayacaktır. En kötü ihtimalle, Türkiye ile görüşmeleri biraz daha erteleyerek başlamak şeklinde olacaktır. Artık AB kesinlikle Türkiye ile görüşmelere başlayacağını açıkladı. Bu sebeple aslında piyasalar olumsuz bir karar da beklemiyor. Bende beklemiyorum. Görüşmeler başlar, ondan sonraki ilk takvimi 2006’nın belli bir yerine koyabilirler. Resmi olarak görüşmeler başlar ama politik olarak belki biraz yavaşlatabilirler. Önemli olan 10 yılda, 15 yılda Türkiye’nin AB üyesi olması değil, bu yıla girmiş olması. Ben 3 Ekim’de olumsuz bir karar alınacağını sanmıyorum. Her iki durumda da faiz ve Türk Lira’sında beklentilerden de kuvvetli günler yaşayabiliriz. Ancak, piyasalar 3 Ekim’e kadar ki sürece bağlı olarak değişimler gösterecektir. Eğer 3 Ekim’den önce çok kuvvetli günler yaşarsak kar realizasyonu olabilir ya da piyasalar orta vadede yukarı trendine devam edecektir.
EN BÜYÜK RİSK POLİTAKADAN
Piyasalarda tabi ki risk var. En büyük risklerden biri tabi ki politik risk. Bunun dışında yabancı sermaye tarafına baktığımızda şu an Türkiye rekor düzeyde yabancı sermaye giriyor. Yatırımcılara bonolar hala diğer global piyasalara göre alım fırsatı veriyor. Borsa’da inişler, çıkışlar olacaktır. Kar realizasyonlarında bir pozisyon alıp orta ve uzun vade için pozisyonlarını taşıyan yatırımcılar borsada da önümüzdeki dönemde de kazanmaya devam edecektir.
CAIB Bank Türkiye Masası Sorumlusu Ünal Kurtaran, “Yabancıların borsadaki payı yüzde 67’ye çıktı. Bence beklentinin çoğu alındı” diye konuşuyor. Belki bir miktar daha yatırımcının geleceğini belirtiyor. Ancak, büyük bir çıkış olacağını sanmadığını söylüyor. Faize ise bir miktar satış geleceği tahmininde bulunuyor. Kurtaran, “Dövizde devinim daha fazla olacağını tahmin ediyorum” diyor.
BORSADA BEKLENTİNİN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ ALINDI
Beklentilerin alındığını düşünüyorum. Bunu da hisse senedi tarafında görüyorsunuz. Yılbaşından beri sürekli alış var. Yabancıların halka açıklıktaki oranları neredeyse yüzde 67’ye çıktı. Yabancılar beklentinin büyük bir kısmını aldılar. Bundan sonra gelecek olan yeni yabancı yatırımcılar da olabilir. Bunlarında çoğunlukla Amerika bazlı olacağını düşünüyorum. Borsada beklentinin bir çoğu bence satın alındı.
DÖVİZ VE FAİZİN YÖNÜ Döviz’de devinim daha fazla olacağını tahmin ediyorum. Bunun sebebi de Türkiye’ye yatırım açısından çok insan geliyor olması. Döviz de hareketlilik özelleştirmelerden dolayı biraz daha bağımsız olacaktır. Yeni yatırımcıların da geleceğini göz önünde bulundurduğumuzda dövizde güçlü hareketlilik biraz daha devam edebilir. Faiz’de de bence beklenti satın alındı. Faize satış gelebilir. Bono tarafına 3 Ekim’den sonra biraz satış gelebilir.
3 EKİM ETKİSİ
3 Ekim’de ben büyük bir hareketlilik beklemiyorum. Stabil olacağını düşünüyorum. 3 Ekim sonrasında ise her iki senaryoda da bütün enstrümanlarda piyasaların biraz düşüp sonra tekrar bir yükseleceğini tahmin ediyorum. İki yıldır Türkiye’ye yatırım yapanlar var. Bunlar kar realizasyona gidebilirler. Ben Türkiye’de bir geri çekilmenin olacağını ardından da piyasaların tekrar yükselmeye başlayacağını düşünüyorum.
Herkes olumlu bir yanıt alınacağını öngörüyor. Olumsuz bir durumda zaten daha büyük bir satış olacak. Olumlu bir gelişmede de zaten iki üç yıldır yatırım yaptıkları için belli bir kar realizasyon olacağını tahmin ediyorum.
RİSK VAR MI?
Birinci risk 3 Ekim’de ne olacağı. İkinci olarak iç dinamiklerde bir erken seçim olma riski var. Üçüncü riskte TL çok güçlendi, bir yerde patlak verebilir.
KURTARAN’IN STRATEJİSİ
* 3 Ekim’de ben büyük bir hareketlilik beklemiyorum
* Türkiye’ye yatırım yapanlar, kar realizasyona gidebilirler.
* Olumsuz bir durumda büyük satış olmasını bekliyoruz.
* Bir miktar geri çekilme olsa da piyasalar tekrar yükselmeye başlayacak.
Merrill Lynch Gelişmekte Olan Ülkeler Araştırma Bölümü Eş Başkanı Mehmet Şimşek, “3 Ekim’e kadar borsa çok dar bir çerçevede gidip gelir” tahmininde bunuyor. Endeksten çok çekici hisselerin ilgi göreceğini söylüyor. Faizde ise bir miktar daha aşağı iniş beklediğini belirtiyor. Ancak, bütün olumlu yanlara rağmen başta “cari açık” olmak üzere önemli risklere de dikkat çekiyor.
TÜRKİYE’NİN RİSKİ YÜKSEK CARİ AÇIKTA
3 Ekim’de görüşmelerin başlayacağına dair genel olarak beklenti var. Ama az da olsa milletin kafasında soru işaretleri de yok değil. Dolayısıyla, görüşmelerin başlama olasılığı genel bir kanı. Bu kanının da piyasalara yansıdığını söyleyebiliriz. Fakat yine de yatırımcılar bir miktarda olsa da temkinli yaklaşıyorlar.
BORSA-FAİZ VE DÖVİZİN YÖNÜ
3 Ekim’e kadar global likidite şartlarında önemli bir değişiklik olmazsa, mevcut likidite bolluğunun devam edeceği beklentisiyle TL’de Euro, dolar sepetine karşı çok önemli bir değişiklik öngörmüyoruz. Bu seviyelerde kalacaktır.
Borsanın çok dar bir çerçevede gidip geleceğini düşünüyoruz. Endeks bazından çok çekici bir takım hisselerde hareket olabilir. Türkiye Borsası’nın da gelişmekte olan başka ülkelerin borsalarına oranla daha iyi performans göstermesini bekliyoruz. Biz hala Türkiye Borsası’nın daha cazip olduğu kanısındayız.
Faizlerde Merkez Bankası’nın 2006 enflasyonuna ilişkin daha temkinli bir değerlendirmeye geçmiş olmasından dolayı faizlerin yönünün bu seviyelerden biraz daha aşağıya ineceğini bekleyebiliriz.
3 Ekim tarihe kadar Merkez Bankası, 2006 enflasyon görünümüne ilişkin biraz daha temkinli. Ancak, yine faizlerin 16,5’lardan biraz daha aşağı ineceğine yönelik beklentimiz var.
Dövizde de kısa vadede çok ciddi bir hareket beklemiyoruz. Bir takım varsayımlar yaparsak, dünya likidite koşullarında önemli bir değişiklik yok. Türkiye beklendiği gibi görüşmelere başlar beklentisini düşünürsek, TL’nin dolar Euro sepetine bu seviyelerden daha fazla değer kazanmasını bekleyebiliriz. Euro’yu çok ciddi bir şekilde gevşetebilecek her hangi bir olay da öngörmüyoruz. TL, dolar Euro sepetine karşı istikrarlı kalır.
OLUMSUZ KARAR ÇIKARSA?
3 Ekim’deki görüşmeler sembolik olarak başlarsa, bu Türkiye’deki siyasi istikrar açısından anlamlı. Eğer görüşmeler başlamaz ve ertelenirse bu, piyasaları olumsuz yönde etkiler. Çünkü piyasalar genel anlamda görüşmelerin olabileceğini bekliyorlar. Bu beklenti yanlış çıkarsa, tabi ki piyasalar bir miktar kan kaybeder. Görüşmeler beklentiler doğrultusunda gelişirse de AB kısa dönemde artık piyasaları sürükleyici bir faktör olmaz. Yani beklenen gelişmeler olacağı için yatırımcılar da bu durumu kanıksar. Görüşmeler başlarsa, piyasalar görüşmelerin çerçevesine ve ondan sonraki gelişmelere bakacaktır. Zaten görüşmelerin çok zor, uzun dönemli ve muhtemelen de inişli çıkışlı olması bekleniyor.
PİYASANIN RİSKİ NEREDE?
Türkiye’nin cari açığı hem büyük hem de kötüleşmeye devam ediyor. Bu önemli bir risk. İkincisi, enflasyonu özellikle 2006’da yüzde 8’ biraz altına yani yüzde 5’lere çekmek biraz daha zor. Çünkü, Türkiye’de artık potansiyel büyüme ile fiili büyüme arasındaki aralık aşağı yukarı kapanmış durumda. Bu noktada kurdan çok fazla destek almak zorlaşır. Hizmetler sektöründe fiyatlar bir miktar enflasyona göre yüksek.
İleriye dönük piyasalar enflasyon konusunda bir miktar daha temkinli hareket ediyor. Ama bu bir risk değil. Ama Merkez Bankası ilerde faiz artırma durumuyla karşı karşıya kalırsa risk olur. Ama bu yakın dönemde düşük bir risk.
En önemli risk cari açık. Cari açığın yakın dönemde finansmanında sorun yok. Finansman kalitesinde bir iyileşme var. Ama açık devam ediyor. Bu iç talep talep, petrol fiyatları ve kurun bir miktarda değerli olmasından kaynaklanıyor.
Görüşmeler başlamazsa bu bir risk olabilir. Ayrıca global dolar likiditesinde bolluk devam ediyor. Şu anda bu bir risk değil. Ama FED hızlı bir şekilde faiz artırımlarına giderse o da bir risk oluşturur.
FADİME ÇOBAN
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?