Büyük Buluşma

Mehmet Nalbantoğlu / Compaq Türkiye Genel Müdürü Son yılların en önemli birleşmelerinden biri olan, Compaq-HP birleşmesi, geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Teknoloji devi bu iki şirketin birleşmesi...

1.06.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Mehmet Nalbantoğlu / Compaq Türkiye Genel Müdürü

Son yılların en önemli birleşmelerinden biri olan, Compaq-HP birleşmesi, geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Teknoloji devi bu iki şirketin birleşmesiyle birlikte,  tüm dünyada geniş çaplı bir yeniden yapılanma süreci başladı. Bu önemli operasyon, “tenoloji” alanında önümüzdeki dönemde olası gelişmeler için de önemli ip uçları taşıyor. Belki dünyada bu alandaki tüm dengeler tekrar gözden geçiriliyor.

Compaq-HP birleşmesinin Türkiye’ye yansıması da bu sektördeki iki yöneticiyi doğrudan etkiledi. Kariyer çizgileri onları ikinci defa karşı karşıya getirdi. HP Türkiye Genel Müdürü Şahin Tulga ve Compaq Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu... DIGITAL Bu iki yöneticiyi, Şahin Tulga’nın yeni HP’nin genel müdürü olduğu açıklandıktan sonra biraya getirdi. Her ikisinden de sürecin öyküsünü ve birleşme ile ilgili görüşlerini aldı.

Mehmet Nalbantoğlu, Compaq Türkiye’nin genel müdürü... Daha doğrusu, genel müdürü idi... HP’nin satın almasıyla birlikte, yeni oluşan yapının dışında kaldı. Şimdi bundan sonraki geleceğini planlıyor, yeni “fidanlar” dikmeye hazırlanıyor.

Compaq’daki takım başarısına, oluşan büyük Pazar payına dikkat çekiyor. “Yeni HP’yi” çok şanslı buluyor. Nalbantoğlu, bu yaklaşımını ise “Bugün Compaq Türkiye, adeta dalları taşıdığı meyvelerin ağırlığından kırılacak kadar verimli ve güzel bir meyve bahçesi olarak yeni HP’nin sahipliğine geçti” sözleriyle ortaya koyuyor.

HP İKİNCİ YARIYA 2-0 GALİP BAŞLIYOR

Mehmet Nalbantoğlu Türkiye’de son yıllarda Compaq markasıyla özdeşleşen, daha doğrusu “sıfır”dan aldığı şirketi var eden isim oldu. Aslında onun kariyerinde “ilk”lerin içinde olmak sık olan bir gelişme...

Geçtiğimiz aylarda Mehmet Nalbantoğlu, “Capital Tekonoloji Elitleri Yarışması”nda da bilgisayar alanında “Bilgisayar=Compaq” sözünü yerleştiren isim olarak, katılımcıların ve jürinin oylarıyla bilgisayar alında bir numara seçilmişti.

ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunu olan Nalbantoğlu, 1983 yılında Avustralya’ya göçmen olarak gitmiş. Orada bir aile şirketinde teknik müdürlük yapmış. Sonra uluslararası şirkette çalışma kararı almış. Zaten kendi yaşamında hep 5 yıllık planlar yapmış ve bunu uygulamış. Ve Honeywell’in Sidney’deki merkezinde 3 yıl çalışmış. Fakat ilk çalıştığı aile şirketinden kendine ortaklık teklif edilince tekrar bu şirkete dönmüş.

Bir süre sonra Türkiye’ye dönen Mehmet Nalbantoğlu,  HP’nin kuruluşunda görev almış ve ilk teknik müdürü olmuş. Ardından HP Türkiye’de  kurumsal hizmetlerden sorumlu satış müdürlüğünü üstlenmiş. 1996 yılında ise Compaq Türkiye’nin kuruluşun gerçekleştirmiş.

Şimdi ise yeni HP’de Nalbantoğlu görev almıyor. Compaq’ı yeni HP’ye ve dolayısıyla, yeni oluşumun genel müdürü Şahin Tulga’ya devrediyor. Kendisi ise kariyerinde yeni bir 5 yıllık plan yapmak için önünde birçok alternatif olduğunu ve her şeye açık olduğunu belirtiyor.

Bu ilginç süreci ve yaşanan son gelişmeleri ise Mehmet Nalbantoğlu kendi cümleleriyle şu şekilde anlatıyor:

Rakipler sevinmişlerdi

Birleşme anons edildiği zaman rakiplerimiz buna sevinmişlerdi. Çünkü, bu süreç içerisinde her iki firma çalışanlarının odaklanmalarının bozulacağını ve pazarda etkinliklerinin kalmayacağını açıkça ifade ettiler.

Bu öngörü belki global olarak doğru oldu ama Türkiye genelinde Compaq takım olarak 2001 yılını ciddi bir şekilde büyüterek kapadı. Birleşmenin en kritik dönemi olan 2002 yılının ilk çeyreğinde sanki iş dünyasına bir mesaj verircesine, Compaq Türkiye ciddi bir pazar payı artışı sağladı.  Bu, sunucu pazarında tam bir başarı öyküsüne dönüşerek yüzde 41 gibi ciddi bir pazar payına ulaştı. Neredeyse pazarda satılan her iki sunucudan birisi Campaq markasını taşıyordu.

Bu başarının PC liderliğinde yerli üreticileri geride bırakarak ulaştığı nokta, tartışmasız bayi kanalında da yankılanmasını buldu. PC, notebook ve sunucuları kapsayan toplam pazarda ise Compaq 2002 yılının ilk çeyreğinde yüzde 16.4’lük pay ile pazarın lider firması oldu. 
 
Takım başarısı yarattık

Başarının altında yatan nedenlere gelince; Öncelikle biz takım olarak kendimizi birleşme psikolojisinden arındırmış ve tamamen müşterilerimizin bizden beklentilerine odaklanmıştık. Bu inanç ile yola çıkınca, aynı inancı iş ortaklarımıza da hissettirmeyi ve onların da desteğini almayı en büyük önceliğimiz olarak saptadık. Bayi kanalımız ile yıllar içerisinde oluşturmuş olduğumuz yakın ilişkiler sayesinde, bu desteği çok rahat aldığımız gibi, kanalın Compaq markası ile oluşturmuş olduğu bağların düşündüğümüzün çok ilerisinde olduğunu yaşayarak gördük.

Çok zor dönemlerde, kanaldan bize gelen pozitif enerji ve başarıya sürükleyen zorlamaları görmek bizim takımı daha da fazla koşmaya ve müşteri önünde olmaya itti. Bu arada kaliteli ürünlerin gerçekten pozitif enerji yüklü bir takım tarafından müşterilerimize sunuluyor olması bize inanılmaz bir rekabet gücü sağladı. Neredeyse her maçtan bir sıfır galip çıkan ama bir sıfır yenikmişçesine mücadele eden bir takım olduk. Pazarlama taktikleri, takım oyunu, motivasyon üçgeninde bu dönemdeki mücadelemiz Harvard İş Okulu’nda okutulacak bir “örnek çalışma” oldu.

Yeni HP’ye katkıları olacak

Bugün Compaq Türkiye, adeta dalları taşıdığ�� meyvelerin ağırlığından kırılacak kadar verimli ve güzel bir meyve bahçesi olarak yeni HP’nin sahipliğine geçti. Unutmamak gerekir ki, bu meyve bahçesi tohumlardan büyütülerek bugünlere geldi ve çok zor koşullarda bile hiçbir hasar görmeden meyve vermeye devam etti. Pazardaki her iki şeftaliden birisinin bu meyve bahçesinin ürünü olduğunu düşünürsek, müşterilerin de bu ürün ile bağları olduğunu görürüz. Özet olarak yeni HP’nin ikinci devreye, 2-0 önde başlayacağını düşünüyorum. Nasıl ki, ilk anons edildiğini sevinen rakiplerimiz maçın ilk yarısı bittiğinde şok bir skorla soyunma odasına gittiyse, maçın ikinci yarısında da bir artı birin iki hatta üç edeceğini göreceklerini düşünüyorum.

Duyunca ne düşündü?

4 Eylül’de bu olay anons edildi. Bilişim Fuarı’nın açılış günüydü ve orada HP’nin Compaq’ı satın aldığını duydum.Doğal olarak herkes bana ne olduğunu sordu. Benim ilk yaklaşımım şöyle oldu: Ben hep hayatımı 5 yıllık planlarla yaşadım. Liseden bu yana hep bu planlarla geldim. Kendi motivasyonumu pekiştiren hedeflerle yaşıyorum. Bu yaşadığım hedefler arasında 2001 yılı sonunda, yani 2002 yılı başında bu 5 yıllık dönemlerden biri daha bitiyordu. Compaq Türkiye’de bir misyonum vardı ve ben bu misyonu layıkıyla yerine getirdiğimi düşünüyordum. Ben kendime bu dönemde yeni bir hedef koyacaktım.

Hedeflerim de ikiye ayırmıştım. Birincisi, böyle bir birleşme olmaması durumunda, Türkiye’nin en büyük çözüm sunan alt yapısını kurmak ve bilgisayar satan bir şirketten, tamamen anahtar teslimi büyük çözümler sunan bir yapılanmaya geçmekti.

Diğer taraftan ise sektör dışında,  Mehmet Nalbantoğlu için, Compaq dışında ne tür imkanlar vardı, ne tür açılımlar olabilirdi, bunu da ciddi olarak düşünüyordum. Burada büyük bir birikimim oluşmuştu. Dolayısıyla bu birikimi de bir açılım olarak değerlendirmeyi istiyordum. Anons geldiği zaman benim ilk düşüncem şu oldu: İnsanlar, bu açılımları, genellikle bir yapı içerisinde olduğu zaman yapamıyor, çok zorlanıyor. Bu anonsla beraber, bunun benim için aslında çok büyük bir fırsat olduğunu ve daha rahat açılım yapabileceğimi gördüm.

Bundan sonra ne yapacak?

Burada şundan da söz etmek istiyorum, son karar açıklandıktan sonra aldığım tepkiler bana şu sözü hatırlattı: “Kollarımızla kucaklayamadığımız o dev ağaçlar, sonuçta bir tohumdan yetiştiler.” Çünkü, karar açıklandıktan sonra, tüm birlikte çalıştığım arkadaşlarım ve kanalda birlikte çalıştığımız tüm dostlarım öyle bir duygu seliyle geldiler ki, bu insanları kucaklayamadım.

İşte o anda bu gücü hissettim ve gerçekten yapımızın çok kısa bir sürede dev bir çınar ağacı olmuş olduğunu fark ettim. Bunun fidan olduğu günleri de bildiğim için çok farklı baktım. İnsan yapının içinde çarklar dönerken bu gelişmenin ya da bu yansımaları belki çok fazla hissedemiyor.

İleriye yönelik olarak ise tüm bu yaşadıklarımdan aldığım güçle, içimde istek ve enerji olduğu sürece yapamayacağım hiçbir şey olmayacağını düşünüyorum. O bağlamda da önüme çıkacak yeni ve değişik fırsatlar olacağını, bu fırsatları da yeni bir yapı içinde değerlendirebileceğimi düşünüyorum. Yeni heyecanların Mehmet Nalbantoğlu için yeni fidanlar ve tohumlar olacağını düşünüyorum. Ve bunları büyütmeye de hazırım.

Şahin Tulga ile kesişen yollar

Şahin Tulga ile çizgilerimizin kesişmesi gerçekten biraz magazinsel oldu. Biz 1990’ların başında iş dünyasına şu mesajları veriyorduk: Önümüzdeki 10 yıl çok önemli bir dönem. Bu dönemde, çok büyük firma birleşmeleri ve satın almaları olacak. Tabii doğal olarak bunu bizim de yaşamamız gerekiyordu. Bunu önce Compaq-Digital birleşmesiyle yaşadık. Arkasından, yine aynı boyutları itibariyle HP-Compaq birleşmesiyle yaşandı. Bu olayın özü, şirket evlilikleri birleşmeleridir.

Bireysel anlamda çok büyük bir tesadüftür. Hiçbir zaman ben buna bireysel olarak bakmadım. Sadece yaşanılan bu süreç içinde ne tür öğretiler kazanabiliriz, neler öğrenebiliriz, neleri başarabiliriz diye baktım. Ve şu anda bu bağlamdaki ciddi birleşme tecrübesini bu kadar derin boyutları ile yaşamış tek yöneticiyim diyebilirim.

İki tane dev birleşmenin iki farklı cephesinde; birinde satın alan birinde satın alınan; yer aldım. Her ikisinde de gerçekten bulunduğum kurumun pazarda domine ettiği, liderlik ettiği bir başarı öyküsünde yer aldım. Burada da çok fazla şey öğrendim. Çok fazla olayı test etme imkanı buldum. Bu bir yönetici için çok büyük fırsat ve tecrübedir. Bu bakımdan kendimi çok şanslı sayıyorum.

YÖNETİMLE MÜLAKATA GİTMEDİ

Normalde, bu süreç içinde sadece Compaq-HP Türkiye’ye yönelik olarak değil, bütün ülkelerde, var olan pozisyonlardaki insanları öncelikli olarak görüşmeye çağırıp değerlendirme yapıyorlar. Ben bu süreç içinde Türkiye’deki genel müdürlük pozisyonu için görüşmeye gitmeyi kabul etmedim. Merkezle görüşmeye gitmedim.

Benim orada şöyle bir yaklaşımım oldu: Ben zaten bu iki kurum içinde 14 yıldır aktif olarak çalışıyorum. Eğer bu işi uygun görürseniz, layıkıyla yapacağımdan emin olabilirsiniz. İşi istiyorum ama bunun için bir görüşme sürecine girmek istemiyorum diye bir yanıt verdim. İş görüşmesi gibi bir sürece girmek istemediğimi söyledim ve gitmedim. Bunun sonucunda yaklaşımım, haklısınız diyerek anlayışla karşılandı.  Kısaca bu dönem boyunca bir görüşme süreci yaşamadım.
 


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz